Eylül başında bir akşam yer ayırtıp gittim. İyi ki de gitmişim, her şeyiyle büyüleyici, yemeklerden sohbete unutulmazlarım arasına giren bir gece geçirdim. Ama uzun bir süre yazamadım.
Sanıyorum her şeyin bir zamanı var. Bu yazıyı kaleme almak yine İzmir’de olduğum günlere denk geldi.
Bernadet’i sadece bir otel ve restoran diye tanımlamak doğru olmaz. Bir avluya bakan bağımsız dört villadan oluşan 16 odalı tesis, yeni bir akım olan experience driven hospitality/deney odaklı konaklama anlayışıyla tasarlanmış.
Geçen hafta cumartesi günü Kanal D’de Beşinci Tat adlı yeni bir sohbet programına başladık. Türkiye’nin önde gelen, her biri başarılı projelere imza atmış iş insanları ile beraber ünlü bir şefin sofrasına konuk oluyoruz. Gastronomiden seyahate, spordan sanata yaşam kültürüne dair pek çok şey konuşuyoruz.
Uzun yıllar televizyonculuk yapmama karşın hep kamera arkasında oldum. Yıllarca korkup kaçmıştım ama böylesi de güzelmiş. Umarım sizlerin de keyifle izleyeceği bir program olmuştur.
İlk bölümden sonra birçok kişi “Umami nedir?” diye sordu. Daha önce farklı yazılarımda değinmiş, hatta Radikal’deki Müge Akgün’le Gusto sayfamda uzun uzun anlatmıştım. Ama kısaca bir kez daha söz etmekte yarar olabilir.
UMAMİ NEDİR?
Bu hayal kısa sürede gerçeğe dönüştü. İzmir ilk kez çok yönlü bir gastronomi festivaline kavuştu. Geçen yılın teması ‘Göç’tü.
Düşünsel yapı, özgün bakış, iyi yemek ve eğlencenin harmanlandığı şefler, akademi dünyası, yazarlar, gazeteciler, kanaat önderleri ve yeme-içme severlerin bir araya geldiği festival gerçekten de büyük ilgi gördü.
Bu yılın konusu ise Pazarlar olarak belirlendi.
NEDEN PAZARLAR?
FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü) verilerine göre bugün dünyada her dokuz kişiden biri açlıkla boğuşuyor.
Sorun tabii ki çok boyutlu ancak beslenme alışkanlıklarımızın, dünyanın dört bir yanındaki bilinçsiz tüketimin, israfın küresel açlığın pekişmesinde rolü büyük.
WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli ve TURYİD Başkanı Kaya Demirer’in işbirliğiyle gerçekleşen etkinlikte restoran sahipleri Amerikan servislerin kaldırılması, suyun sürahide servis edilmesi, tek kullanımlık şeker paketlerinin ve plastik pipetlerin kullanılmaması gibi taahhütlerde bulundu. Şimdilik 22 restoran (şubeleriyle beraber 121) harekete destek veriyor.
Taahhüt edilen azaltmalar sonucunda bir yılda 2700 ağaç kesilmemiş olacak; 6 ton alüminyum, 460 ton su tasarrufu sağlanacak ve 42 ton daha az plastik atık çıkacak. WWF-Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, “WWF’in geçtiğimiz yıl yayımlanan ‘Plastik Kapanından Çıkış: Akdeniz’i Plastik Kirliliğinden Kurtarmak’ başlıklı raporuna göre, Akdeniz’in açık sularını, deniz tabanını ve kıyılarını kirleten atıkların yüzde 95’ini plastik maddeler oluşturuyor. Akdeniz’e kıyısı bulunan Avrupa ve Afrika ülkelerinde plastiklerin çoğu yolculuğunu Akdeniz’de tamamlayıp deniz hayatına büyük bir tehdit oluşturuyor.
Ne yazık ki bu tablonun kaynaklarından biri de biziz. Türkiye bir yandan Akdeniz’deki plastik kirliliğinin sorumlularından, öte yandan plastik kirliliğinin en çok etkilediği sahiller ülkemizde bulunuyor” diyor.
TURYİD Başkanı Kaya Demirer’in söylediği gibi yeme içme sektöründe de atık yoğun. Her gün restoranlarda milyonlarca öğün yemek yeniliyor. Yıllık gıda, ambalaj ve plastik atığı çok ciddi rakamlara ulaşıyor.
Bu nedenle alınacak her tedbir ciddi değişiklik yaratma potansiyeline sahip. Umarız harekete Türkiye genelinde tüm TURYİD üyesi restoranlar katılır. Bizlerin de evlerde yapacağı çok şey var ama o da başka bir yazısının konusu olacak kadar geniş ve önemli...,
TAAHHÜTTE BULUNAN RESTORANLAR
Akbabalı, Banyan, Bidaha, Bigchefs, Brasserie Polonez, Brewmark, Cantinery, Firuze, Frankie İstanbul, Grill Polonez, İncirli Şaraphane, Kırıntı, Kydonia, La Mancha, Lucca, Midpoınt, Pocoloco, Rana By Topaz, Tadında Anadolu, Tickerdaze, Turcusine, Welldone.
Bu düşüncemi ilk kez dillendirmediğimi biliyorum. Gerçekten de yazlık yerlerin keyfi ilkbaharda ya da sonbaharda bambaşka oluyor.
Bu gidişimde uzun yürüyüşlere olanak veren, ne üşüten ne de terleten, hafif esintili hava muhteşemdi. Ama ne yazık ki
9 Eylül’de sokaklar bomboştu ve restoranların büyük bir bölümü de kapanmış ya da kapanma hazırlıkları yapıyordu.
Bodrum deseniz bunaltmayan sıcağıyla en iyi günlerini yaşıyordu. Alaçatı gibi Türkbükü’nde de sokaklar boşalmış, pansiyonlar ve restoranlar kapılarını ay sonu kapatmaya hazırlanıyordu
Buzdolabında neler eksik ona da bakamamıştınız. Onu da kontrol ediyorsunuz. Hatta kapıdan içeri girdiğinizde kahvenizi hazır bulmak da fena olmuyor.
Kahvenizi içerken fırının kapağını ses komutuyla açıyorsunuz. Akıllı saatiniz sayesinde ev aletleriniz birbiriyle de iletişim kuruyor.
Bir zamanların “Alet işler el övünür sözü” şimdi bambaşka bir boyuta geldi.
Kişisel ihtiyaçlara göre, ev dışından da birçok araç ve gereci “Home Connect” sistemiyle kontrol edebileceğiz. Çok yakın bir gelecekte “Alet yönetir akıl övünür” diyeceğe benzeriz...
Agora Meyhanesi 1890’ı özel kılan da 129 yıllık tarihi ve onu adeta bir misyon edinerek geçmişten bugüne yaşatmaya çalışan sahipleri.
İlk sahibi Rum Kaptan Asteri’ymiş. Ardından oğlu Stelyo geçmiş işin başına, derken de torunu Hristo Dulidis.
1994 yılında Hristo Bey Atina’ya göç edince de Gazeteci Ersin Kalkan ortaklarıyla birlikte bu meyhaneyi devralmış.
Kalkan eski sahiplerine hiç yabancı biri değil. Uzun yıllar kapı komşusu olarak yaşamışlar.
Çocukları olmadığı için de Dulidis çiftinin kendisini çok sevdiğini, hatta baktığını anlatıyor. Zaten lise yıllarında da iyi bir harçlık karşılığında Agora’da da çalışmış.
Pazartesi akşamı Doğuş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Ferit F. Şahenk’in ev sahipliğinde, Yönetim Kurulu Başkanı Vekili Hüsnü Akhan ve Bilgili Holding Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Bilgili’nin katılımıyla gerçekleşen davette ilk kez projenin detayları paylaşıldı.
Eski Paket Postanesi olarak bildiğimiz, şimdilik bir bölümü tanıtım ofisi olarak kullanılan Tarihi Liman alanının en eski binasında kurulan devasa maket üzerinde nerede ne olacağı anlatıldı.
Karaköy, Fındıklı Kabataş hattında uzanan, bir yüzü Topkapı Sarayı diğer yüzü Galata Kulesi’ne bakan bölge kentin gerçekten de en büyüleyici noktalarından biri. Bu yüzden kıyı şeridinin nasıl değerlendirileceği, tarihi dokuyla yeni yapıların nasıl harmanlanacağı çok önemliydi.
USTALIK DÖNEMİ ESERİ
Ferit Şahenk, Galataport için “Türkiye ve İstanbul için bir pırlanta, Doğuş Grubu için ise bir ustalık dönemi eseri” diyor. Gerçekten doğru bir saptama. O akşam anlatılanları dinlerken hepimiz çok etkilendik. İstanbul için her anlamda yeni bir eşik olacak gibi görünüyor.
Bir zamanların Salıpazarı Kruvaziyer Liman’ı, proje tamamlandığında dünyada ilk defa yolcuların yerin altında karşılanacağı, gümrüklü ve gümrüksüz alanların değişken şekilde ayrılabildiği, mürettebat dahil yılda 1.5 milyon ziyaretçiyi ağırlayacak bir ‘ana liman’ Galataport İstanbul’a dönüşüyor.
2020 yılında