Paylaş
Neyse ki bunu kısa süreliğine de olsa bizler için mümkün kılan, kendileri için yarattıkları kaçış noktalarını dönüştürüp turizme açanlar var.
İzmirli iş insanı Yaşar Güvenen onlardan biri. Güvenen, 19 yıl önce atlara çok bağlı, at binen, aynı zamanda doğayla iç içe yaşamayı seçen kızı Aylin ve atları için Urla’dan bir arazi alır.
Aylin Hanım uzun bir süre çiftlikte atları, kedileri, köpekleriyle tek başına yaşar. Ahırlar, padok, kendilerine ve çocuklarına ev, zeytinyağı üretimi, bahçecilik, hayvancılık derken burası tam bir aile çiftliğine dönüşür.
Meyveler, sebzeler, sütler, yumurtalar, peynirler, zeytinler, zeytinyağı üretimi fazlalaşınca “En iyisi biz bunları paylaşalım” derler.
Sadece kendi ürünlerini kullandıkları bir restoran açmaya girişirler ve Manej Masa doğar. Perran Arıbal danışmanlığında 1500 şişeden oluşan 45 yerel üreticinin olduğu bir mahzen de kurarlar.
Sonra da sıra konaklamaya gelir. Eski ahırlar kerpiç sıvaları korunarak restore edilir. Odalar son derece yalın ve fonksiyonel döşenir. Tekstil ürünlerinin tamamı Avukma Kadın Kooperatifi’ne yaptırılır. 29 kadının el emeği örtüleri ve odaların eski yerleşikleri atların fotoğrafları Manej Oda’yı özel yapan detaylar haline gelir.
Otel, restoran, atölye çalışmaları, özel etkinlikler derken tesisin başına yönetici olarak tüm bu alanlarda deneyimli ama en önemlisi de doğaya ve doğala âşık bir isim Suna Uçar gelir.
Sanırım böyle bir yere Suna Uçar’dan daha uygun biri olamazdı.
İşini öylesine aşkla yapıyor ki anlatmak değil görmek gerek.
Kısa bir süre önce de Alaçatı’nın en iyi restoranlarından Kappa’nın şefi Sedat Arslan, Manej Masa’nın mutfağının başına geçer.
Masa’da “tarladan sofraya” konsepti başarıyla uygulanıyor. Menüde yer alan yemeklerin her biri hem yaratıcı hem de çok lezzetli.
Nasıl olmasın ki; sebzeler, otlar sabah toplanıyor, akşam önünüze geliyor. Yaban mantarlı lorlu mantı, patlıcan humus, manej bostan kök sebze salatası, ağır ateşte pişmiş kaburga her birinin lezzeti ve sunumu çok başarılıydı. Kahvaltıları da öyle. Pişilerin, sahanda yumurtanın, menemenin tadı hâlâ damağımda.
Ayrıca Manej Urla’da yaşayan hiçbir canlı kesilmiyor. Koyunlar, inekler, keçiler, tavuklar, kazlar ve hindilerin verdikleri ürünler kullanılıyor ama kesilip yenmiyor.
Çiftliğin diğer sakinleri köpekler, kediler, atlar, kurbağalar, kaplumbağalarla aynı haklara sahipler. Yaşam çizgisi inişe geçene dek yaşıyorlar.
Geçen hafta sonunu geçirdiğim bu özel çiftlikte zeytin, meyve ve çam ağaçları, bağlar, sebze bahçesi, altınotu ve lavanta tarlaları, kekik, adaçayı kokuları, ormanın içinde dağ çileği, böğürtlenler arasında dolaşırken Necati Cumalı’nın Urla’sı hep bambaşkadır diye düşündüm içimden.
Televizyon ya da müzik seti beklentisi için gitmiyor, doğayı ve kendi iç sesinizi dinlemek istiyorsanız bir hafta sonu fırsat yaratın derim.
İsabey Bağevi Restoran
Bir geleneğin kuşaktan kuşağa sürmesi, hangi alanda olursa olsun beni çok mutlu ediyor. Menderes’te Sevilen bağlarının ve zeytin ağaçlarının arasında kurulan İsabey Bağevi’nin girişinde markayı 1942’de kuran İsa Bey’in fotoğrafı var.
Oğlu Coşkun Güner ve üçüncü kuşak Enis Güner ve Murat Güner sorumlulukla markalarını, ürünlerinin kalitesini ileriye taşıyorlar.
Bağevi’ne ilk kez 3 yıl önce restoran, tadım ve satış mağazasına dönüştürdüklerinde gitmiştim. Yıllar içinde her şey daha yerli yerine oturmuş.
Bölgenin doğayla iç içe en güzel dinlenme ve yemek yeme mekanlarından biri olmuş. Restoranın menüsünde de değişikliklere gitmişler.
Şaraba uygun yemeklerden oluşan bir menü tasarlıyorlar. Yurtdışından dönen, işe yeni başlayan genç şef Güney Kaya da heyecanla yeni denemeler üstünde çalışıyordu. Ahtapot salatası ve kuzu kafes hem lezzeti hem de sunumuyla çok başarılıydı.
Urla’nın İtalyan’ı
Genç yaşta büyük şehirde yaşamama kararı verip evlenerek Urla’ya yerleşen Ozan ve Seray Kumbasar çiftinin Vino Lokale’yi açışının üstünden 2 yıl geçti.
Ozan Şef hayalini kurduğu yerel, taze ve mevsiminde ürünlerle bir Akdeniz mutfağı projesini başarıyla hayata geçirdi, kısa sürede bölgenin en iyi restoranları arasına girdi.
Yıl boyunca açık olmaları, porsiyonların büyüklüğü ve fiyat-kalite-lezzet dengesi en büyük artıları arasında.
Pancar carpaccio, beyaz şaraplı sarımsaklı kral mantarı güveç, iki kişi paylaştığımıza pişman olduğum kuzu gerdanlı taze tagliatelle ve limonlu çikolata parçalı cannoli, İtalya’daki başarılı örnekleri aratmayacak denli iyiydi.
Kumbasar çiftinin pozitif enerjisi ve güzel yüzü tüm ekibe de yansıyor.
Bu kez de Vino Lokale’den çok mutlu ayrıldık.
Ünlü Rus şekerlemesi
Uzun yıllar İstanbul’da yaşayan Aksana Yılmaz, Urla’ya yerleşmiş. Aşçılar Milli Takım üyesi kızı Nadejda Sinitza ile beraber Rusların ünlü tatlısı Zefir’i yapıyormuş. Yumurta beyazı, dağ meyveleri püresi ve şekerle yapılan marshmallow ile beze arasındaki
bu tatlıyı ilk kez denedim, gerçekten hoştu...
Hiç Lokanta ve Tadım Atölyesi
10 yıl kadar önce Urla’ya yerleşen Duygu Özarson Elekdar’ın hayata geçirdiği Hiç Lokanta ve Tadım Atölyesi, Urla’nın en özel ve değerli mekanlarından.
Aynı adı taşıyan zeytinyağları 60 bin ağaçlı organik zeytin ormanında üretiliyor. Bu tasarım lokantada kullanılan organik ürünlerden servis tabaklarına her şey kendi üretimleri. Felsefeleri de iyi, temiz ve adil.
Bir akşamüstü uğrayıp keçi peynirli, otlu minik bir çıtır pizza yedik. Çok başarılıydı.
Balmumu
İzmir’e gidip de Ahmet Yağdöken’in lokantasına uğramamak olmaz. Öğle yemeği molamızı Balmumu’nda verdik. Burası modern esnaf lokantasının en güzel örneklerinden.
Bu kez kelle paça çorbası içtim. Ardından da özel mantısını denedim. Arkadaşımın işkembeli nohudunun da tadına baktım.
Tahinli kabak tatlısıyla kapanışı yaptık. Hepsi çok lezzetliydi.
Paylaş