2019 biterken

Şehirden kaçış

Yakın zamana dek İstanbul’un çevresinde hafta sonu kaçamakları için gidilecek gustosu olan yerlerin sayısı çok azdı. Son dönemde hem Anadolu hem Avrupa yakasında sayıları artmaya başladı. Bu yerlerden biri de üç yıl kadar önce keşfettiğim Grandma’s Wonderland.
İstanbullu bir ailenin toprağa yakın olmak, derin bir nefes almak için Silivri’de aldığı, çam ağaçları, meyve bahçesi, bostan, gölet, bağ derken büyük bir çiftlik haline getirdiği arazi, yıllar içinde bir üç beş yedi derken 14 odalı bir butik otele dönüşmüş.
Projeyi anne ve baba başlatsa da şimdi işin başında ailenin büyük kızı Özgün Gürler Akbayır var. Zarif ve konforlu odalar, bahçede kediler, köpekler, kanatlılar ile huzur dolu bir dünya yaratılmış.

TARLADAN SOFRAYA

Grandma’s Wonderland’in sebze ve meyve bahçelerinin ortasında bulunan restoranı Barn’ı her gidişimde çıtasını daha yükseltmiş buluyorum. Geçtiğimiz hafta sonu mutfağı büyümüş yenilenmiş, menüyü daha da oturmuş gördüm.
Danışman Şef Bülent Akkızoğlu tarafından hazırlanan sonbahar menüsünde balkabağı çorbası, kestane, fındık ve istiridye mantarlı, kaşarlı kuskus, yer elması püresi, kavrulmuş fındık ve çıtır maydanoz eşliğinde sunulan istiridye mantarı kavurma, rosto karnabahar, keşkek, köfte piyaz ve manda kaymağı brüle çok başarılıydı. Malzemelerin tazeliği, birbiriyle uyumu, pişirme yöntemi, sunumu dört dörtlüktü. Barn’da kümesten alınan yumurtalar, ev yapımı sucuklar, taş fırında pişen ekşi maya ekmekler ve yöresel peynirlerle yeşillikler arasında kahvaltı keyfi de bir başka...

Hindi pişirmenin püf noktaları

Hafta içinde 7 Catering İstanbul Gurme’nin kurucusu Ebru Erberdi, Göktürk’teki mekanlarında küçük bir yeni yıl daveti verdi. Hindi çok sevdiğim bir kanatlı değildir, tavuğu ya da ördeği tercih ederim. Ama uzun süredir ilk kez bu denli lezzetli ve severek yediğim bir hindiyle karşılaşınca tarifini istedim. Birinci kural; kilo başı bir saat fırında pişirmek. Beş kiloluk bir hindiyse en az beş saat gerekiyor. Önce hafifçe içini ve dışını tuzluyor, sonra içine bir bütün portakal ya da elma yerleştiriyor üzerine de bal sürüyorsunuz.
Eğer pişirme torbasına koyarsanız hiçbir şey yapmanıza gerek kalmıyor. (Ama torba kullanmam derseniz, sertleşmemesi için arada bir suyunu bir kaşık yardımıyla üzerinden geçirmenizde fayda var.)
Yanında kestaneli, narlı pilavla tadı da görüntüsü de muhteşem oluyor.

Burhan Doğançay anısına

70 yılı aşkın süredir sofra ve mutfak tasarımlarıyla Türkiye’nin önde gelen markalarından Jumbo ile 25’inci yılını kutlayan Sunset özel bir proje gerçekleştirdi. 2013’te aramızdan ayrılan soyut kavramsal sanatın ünlü isimlerinden Burhan Doğançay’ın 90’ıncı doğum günü anısına sanatçının duvar serisinden kahve fincanı ürettiler. Fincanlardan elde edilen gelirin bir bölümü Burhan Doğançay Müzesi’ne bağışlanacak. Karaca Grubu, 2014’te Jumbo’yu satın aldıktan sonra markanın çizgisini korudu. Karaca Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Karaca ve Jumbo Genel Müdürü Sami Hotak, tasarımcılarla işbirliklerinin devam edeceğini söylüyor.

Restoran 24

İstanbul yeme-içme sahnesine en yeni katılan yerlerden biri de Galata’da, Serdar-ı Ekrem Sokak’taki Georges Hotel’in terasında açılan Restoran 24.
Mekânın şefi Durukan Özgen’i Cağaloğlu Hamamı’nın yanında yaz başında açılan 1741 Restoran’da tanımıştım. 1741 tarihi binasıyla, dekorasyonuyla ve yemekleriyle kısa sürede bölgenin en çok ilgi gören yerlerinden biri oldu. Şimdi aynı ekip Restoran 24 projesini de hayata geçirmiş.
Durukan şef burada biraz daha farklı, gelenekseli yorumlayan yemekler sunuyor. Pancar ve keçi peynirli kereviz, açık içli köfte, cennet hurmalı Yedikule marulu, pırasalı granyöz buğulama ve yoğurtlu dondurma eşliğinde sunduğu ayva tatlısı hem yaratıcı hem de lezzeti yakalamış denemelerdi.

Hayat başka yerde...

Laleper Aytek günümüz fotoğraf sanatının en özgün isimlerinden. Fotoğraf çekme serüveninin, daha doğrusu tutkusunun 30 yılı aşkın süredir tanığı olduğum Aytek’in fotoğrafları her geçen yıl başka bir boyuta evriliyor. Görünenin ötesine, anlam dünyasına yöneliyor.
Milli Reasürans Sanat Galeri Galerisi’nde açılan “Hayat Başka Yerde” başlıklı sergisinde son üç yıl içinde Türkiye, Fransa ve Yunanistan’ın farklı bölgelerinde çektiği 40 siyah beyaz fotoğrafı yer alıyor.
Ancak bu fotoğrafların nerede, ne zaman çekildiğinin hiç önemi yok, bir mekân, zaman ve coğrafyaya mâl edilecek herhangi bir iz yok.
Zaten Laleper Aytek de “Bu fotoğraflar bir tanıklık hikayesi değil. Zamansız bir iç dökme, cevapsız bir soru, hayata ve zamana kendi tarihimden bakarak bir perdeyi kaldırma yahut aralama arzusu olarak okunabilir” diyor.
10 Ocak’a dek devam edecek sergiye bir fırsat yaratıp gidin. Belki siz de yıllar içinde yaşadığınız dönüşümün, aradığınız çıkışın izlerini bulursunuz.

Yeni bir konsept mağaza: HİÇ

Galata’da tasarım mağazalarının sayısı her geçen gün artıyor. Son keşiflerimden biri de Lüleci Hendek Sokak’taki HİÇ Contemporary Crafts.
Ahmet Gülkokan, iki ay kadar önce, 2011 yılından bu yana var olan bu tasarım mağazasını devralmış.
Konseptini değiştirmiş, hem kendi çantalarını dikiyor hem de farklı tasarımcıların işlerini sergiliyor.
Seramikleriyle Nuray Ada, porselenleriyle Tulya Madra, zamansız tasarımlarıyla Figen Özdenak ve Işıko zaten hayranı olduğum isimler. Selen Özus, Burcu Büyükünal, Aylin Bilgiç, Ayşegül Ural, Burcu Sülek, Köksal Atay ve Narin Macıroğlu’nun çalışmalarıyla da yeni tanıştım. Yeni yıl öncesi kendinize ya da sevdiklerinize bir şeyler almak isterseniz uğrayın derim...