19 Mayıs 2008
İşadamı Ömer Halaç’ın seyahat sonrasında sıtmadan genç yaşta vefatı dikkatleri bu hastalığa çekti. Farklı yorumlar yapıldı. Halaç’ın sıtma aşısı olmadan yola çıktığı öne sürüldü. Aslında sıtmanın aşısı yok! Dolayısıyla başka korunma önlemleri almak gerekiyor. Ancak burada başka bir sorun var: Türkiye’de bulunabilen tek ruhsatlı sıtma ilacı klorokine etken maddeli. Bu maddeye karşı geniş cografyada direnç oluştu, işe yaramıyor. Mefloquine veya malarone etken maddeli diğer iki ilaca ise Türkiye’de ruhsat verilmedi.
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Volkan Korten’in verdiği bilgiye göre, klorokin Afrika, Amazonlar, Güneydoğu Asya dahil çoğu yerde kullanılamıyor. Çünkü klorokin dirençli sıtma hemen hemen bütün dünyada yaygın. Bu nedenle klorokin yerine, kısa süreli seyahatlerde doksisiklin, daha uzun süreli seyahatlerde ise mefloquine veya malarone etken maddeli ilaçlar tercih ediliyor.
Sıtma ilaçları mefloquine veya malarone resmi yoldan ülkeye giremiyor. Çünkü Sağlık Bakanlığı ruhsat vermiyor. Prof. Dr. Korten, "Türkiye’de sadece doksisiklin var. Diğer iki gruptaki ilaçlar kaçak yollardan ülkeye sokuluyor, fahiş fiyatlarla satılıyor. Yıllardır bu sorunu dile getiriyoruz. Ama maalesef Sağlık Bakanlığı izin vermiyor" diyor.
DOKTOR KONTROLÜNDE ALINMASI ŞART
Sıtmadan koruyucu ilaçların belli prosedürlere dikkat edilerek kullanılması gerekiyor. Her birinin kullanılacağı zaman faklı. Prof. Dr. Korten, "İlaçların bir kısmı günlük, bir kısmı haftalık, bir kısmı da gitmeden bir süre önce alınması gerekiyor. Bütün bu detaylar, gidilen bölgeye, kalınacak süreye, kullanılacak ilaca göre değişiyor. Döndükten sonra ne kadar zaman kullanacağı da önemli. Bir başka belirleyici kriter kişiler. Bazı ilaçları alamayacak kişilerin ayırt edilmesi gerekir. Dolayısıyla bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına danışmak gerekiyor" diyor.
Sıtma işadamı Haraç’ın vefatıyla gündeme gelse de aslında görülen hastalıklardan. Prof. Dr. Korten, "Benim bildiğim kadarıyla son birkaç ayda, yoğun bakımda kalan ve sıtmaya bağlı ölümden dönen 2-3 hasta var" diyor.
ŞÜPHE EDİYORSANIZ UZMANA GÖRÜNÜN
Seyahatten döndüğünüzde nedensiz ateşiniz yükselir veya ishal olursanız mutlaka bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına görünün. Hiç akla gelmeyecek bakteri, parazitler ve hastalıklarla dönmüş olabilirsiniz. Başvurduğunuz uzmana seyahat bilgilerinizi verin.
Dişi anofel sivrisineğinin bulaştırdığı sıtmanın, yüksek ateş ve grip benzeri belirtiler vermesi tanıyı zorlaştırabiliyor. Üşüme, titreme, baş ağrısı, kas ağrısı ve kırıklık, ishalle kendini belli eden hastalık zamanında müdahale edilmeyince ölüme yol açabiliyor.
Sıtmayla ilgili birkaç not
Sıtma önde gelen uluslararası halk sağlığı sorunlarından biri. Her yıl 300-500 milyon kişi sıtmaya yakalanıyor, birkaç milyon hasta da yaşamını yitiriyor. Sıtmanın bulunduğu bölgelere yolculuk edenlerin ilaçla korunmayı başlatması ve kişisel korunma önlemlerini ihmal etmemesi gerekiyor.
Sıtma parazitleri, anofel sivrisineklerinin çeşitli türleri ile bulaşır. Sinekler daha çok güneşin batışıya ısırmaya başlar. Güneşin ilk ışıklarına kadar da sürdürürler. Kuluçka süresi ortalama 7 gün. En ağır sıtma hastalığına P.falciparum neden olur. Hastalık, ateş, titreme, baş ağrısı, kas ağrısı ve güçsüzlüğü, kusma, öksürme, ishal ve karın ağrısı yapar. Organ yetmezliğine neden olabilir. Bu kötü tablo, koma ve ölümle bitebilir.
Sıtmanın yaygın olduğu bölgelerde bulaşma mevsimi boyunca özellikle geceleri sinek ısırmalarına maruz kalan ve bağışıklık kazanmamış tüm yolcular sıtma riski altında. Sıtmanın yaygınlık derecesi gidilen ülkenin bölgelerinde farklılık gösterebilir. Bu nedenle seyahate çıkmadan gideceğiniz yerlerde sıtma bulunup bulumadığını öğrenin. Eğer bilgi toplayamıyorsanız, "ülkenin her yerinde yüksek sıtma riski varmış" gibi önleminizi alın. Özellikle tanı ve sağlık hizmetlerinde sorun bulunan bölgelere gidiyorsanız. Bu arada kırsal alanlarda geceleri dışarıda uyuyan yolcular en büyük risk altında.
Seyahatte sıtmadan korunmak için alabileceğiniz önlemler
Hastalığı insana taşıyan anofel sivrisinekleri akşam gün batımından, şafak sökene kadar etkili. Cibinlikle yatmak korunma yöntemlerinden biri.
Uzun kollu gömlek, uzun pantolon ve şapka giyin.
Böcek kovucuyu mutlaka yanınıza alın. Ancak içeriğinde DEET bulunmasına dikkat edin. DEET’in konsantrasyonu ilaçtan ilaca değişiyor. Yüzde 30-35 DEET konsantrasyonu içerenler yeterli koruma sağlıyor. Etkileri yaklaşık 4 saat sürüyor.
Yazının Devamını Oku 11 Mayıs 2008
Kene ısırığı ve buna bağlı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı’na bağlı gelişen ölüm vakaları bildirilmeye başlandı. Sorun en azından şimdilik büyük kentlere uzak gibi duruyor. Ancak insanlar şu veya bu nedenle sürekli seyir halinde. Tatil, piknik, yürüyüş için kentlerden uzaklaşılıyor. Çayırda, kırda görülen kenelerden korunmak için bazı önlemler almanızda yarar var. Hastalık geçen yıl en sık Yozgat, Sivas, Tokat, Samsun, Amasya, Çorum’da görüldü. Bu yıl nerelerde çıkacağı belli olmaz.
Aslında her kenenin ısırığıyla Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı kapılmıyor. Ancak hangi kenenin yaptığını gözkararı ayırt etmeniz zor. Keneyi doğru tekniğiyle çıkaramayacaksanız uğraşmayın, sağlık kurumuna başvurun.
KENE NİSAN-EKİM AYLARINDA AKTİF
AŞISI YOK: Kırım Kongo Kanama Kanamalı Ateşi hastalığının henüz bir aşısı bulunmuyor. Bu nedenle korunmak büyük önem taşıyor. Kuluçka süresi, kene tarafından ısırılmayla virüsün alınmasından sonraki 1-3 gün. Kuluçka süresi ender zamanlarda 9 günü buluyor. Enfekte kan, ifrazat veya diğer dokulara doğrudan temasla bulaşmalarda bu süre 5-6 gün, en fazla ise 13 gün olabiliyor.
NİSAN-EKİM ARASI DİKKAT: Keneler yumurta dönemleri hariç diğer biyolojik evrelerinde insanlara hücum ederek kan emebilir. Hem mera keneleri hem de mesken keneleri gelişmelerini sürdürebilmek ve nesillerini devam ettirebilmek için konakçılarından kan emmek zorundalar. Coğrafik bölgelere ve türlere göre değişmekle beraber hastalığı bulaştıran "Hyalomma" soyuna ait keneler genel olarak nisan ve ekim aylarında aktif. Bu nedenle öncelikle konakçılar kenelerden uzak tutulmalı ve kenelerin kan emmeleri engellenmeli.
PİKNİK DÖNÜŞÜ ÜSTÜNÜZÜ KONTROL EDİN: Piknik amaçlı su kenarları ve otlaklara giderseniz döndüğüzde mutlaka üzerlerinizi kontrol edin. Çalı, çırpı ve gür ot bulunan yerlerden uzak durun. Bu gibi yerlere çıplak ayakla veya kısa giysilerle gitmeyin.
Vücuda tutunanları patlatmayın, öldürmeyin!
Kene ve ısırıyla bulaşan KKKA (Kırım Kongo Kanamalı Ateşi) ile mücadelede en etkili yöntem "kişisel korunma". Korunmak için Sağlık Bakanlığı’nın önerileri:
Kırsal alan ziyaretlerinde mümkün olduğunca açık renkli ve kapalı giysiler giyin.
Kırsal alanlara gidildiğinde vücudun açıkta kalan kısımlarına böcek kovucu ilaçlar sürün.
Vücudunuzu sık sık kontrol edin. Kene görmeniz halinde kısa sürede cımbız veya pens yardımıyla deriye tutunduğu yerden tutarak (vida gibi çevirip) çıkarın,
Kenenin çıkarıldığı yere alkol veya tentürdiyot sürün.
Vücuda tutunmuş keneleri kesinlikle patlatmayın, öldürmeyin.
Keneleri vücuttan uzaklaştırılmak amacıyla eter, kolonya ve gaz yağı dökmek gibi yöntemlere başvurmayın.
Keneyle temastan sonra 10 gün süreyle kendi kendinizi takip edin. Ani başlayan ateş, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal gibi belirtilerin olması halinde en yakın sağlık kuruluşuna müracaat edin.
Bu sezon 4 kişi yaşamını yitirdi
Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Dr. Seraceddin Çom, önceki hafta bu yıl şimdiye kadar 44 kişinin Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı şüphesiyle tedavi altına alındığını, bunlardan 4’ünün hayatını kaybettiğini açıkladı. Türkiye’de geçen yıl 717 kişi Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı şüphesiyle sağlık kuruluşlarında tedavi altına alındı.
Yazının Devamını Oku 5 Mayıs 2008
Mide bulantısı ve kusma, yolculukları zehir eder. Bulantı sorunu genellikle kara ve deniz taşıtlarında yaşanır. Göz açtırmaz, yolculuğun tadını çıkarmanıza engel olur. Bazı küçük önlemlerin yanı sıra tıptan bu konuda destek almak mümkün. Yolculuklardan en az 1 saat önce içeceğiniz ilaçlar ya da bileklikler bu konuda size yardımcı olacaktır. Avrupa ülkeleri ve ABD’de 20 yıldır kullanılan bulantı bilekliği Türkiye’ye ithal edildi. Bileklik takıldıktan 5 dakika sonra etkisini göstermeye başlıyor.
İngiltere’de üretilen bant, akupunktur yöntemiyle etki ediyor. Elastik özellikli örgü bileklikte vücuda basınç uygulayan küçük bir plastik yarım küre bulunuyor. Bu küre bilekten bulantıyla ilgili noktalara temas edip, basınç uyguluyor. Bu yolla vücuttaki enerji kanallarının düzgün çalışmasını sağlıyor. Dolayısıyla mide bulantısı ve kusmayı önlüyor.
55 ülkede satılan bant, hamilelik, anestezi, kemoterapi ve başka nedenlerden kaynaklanan bulantı ve kusma şikayetlerinde de etkili. Firmanın verdiği bilgiye göre de herhangi bir yan etkisi bulunmuyor.
SASfarma Sağlık Ürünleri tarafından satışa sunulan SEA-BAND adlı bulandı bantlarında herhangi bir kimyasal madde bulunmuyor. İpliklerden üretilen bandın yıkanması ve tekrar tekrar kullanılması mümkün.
ÇOCUKLARA ÖZEL BANT
Eczanelerde satılan bandın yetişkinler ve çocuklar için iki ayrı formu bulunuyor. Çocuklar için olanları değişik renk ve desenlerde hazırlanmış. Fiyatı 21.5 YTL. Bant, İtalya’da özellikle yolculukların yoğun yaşandığı yaz döneminde 350 bin, Yunanistan’da 500 bin, ABD’de 700 bin adet satılıyor.
Yolculukta midenizin bulanmaması için bunları unutmayın!
á Öncelikle hareketin gözlerle rahatça algılanması sağlanacak bir yerde oturun. Yolun ve manzaranın rahatça takip edilebileceği yerler (örneğin önler) taşıt tutması riskini azaltır.
á Beslenmede az miktarda ve mideyi rahatsız etmeyen yiyecekleri seçin.
á Yolculuk sırasında başınızı sabit tutmaya çalışın.
á Alkol almayın, sigara içmeyin.
á Ufuk çizgisine bakın.
á Yolculuk sırasında midenin yatışması için kraker benzeri yiyecekler ve karbonlu içecekler tüketilebilir.
á Gemi veya teknelerde güvertede olmak, iç kısımlara göre kişiyi daha rahat ettirir. Uçaklarda hemen kanat önündeki koltukta oturmak hareketin daha az hissedilmesine yardımcı olur.
Yazının Devamını Oku 28 Nisan 2008
Güneş gözlükleri aksesuvar olmanın çok ötesinde önem taşıyor. Güneş ışıkları sadece cilde değil, gözlere de zarar verir. Uzmanlar mutlaka, uygun güneş gözlüklerinin kullanılmasını öneriyor. Yeditepe Üniversitesi Göz Hastanesi uzmanlarından Yrd. Doç. Dr. Muhsin Altunsoy, güneş gözlüklerinin koruyucu etkisini en yüksek düzeyde gösterebilmesi için yüzde 100 UV koruma faktörlü olması gerektiğini söylüyor. Açık tenli ve açık renk gözlüler, açık ve güneşli ortamlarda çalışanların daha da dikkatli olması gerekiyor.
Güneşin gözler üzerindeki zararlı etkilerine gelince
á UV, gözün dış şeffaf bölümü olan kornea ve gözün merceği olan lens gibi gözün şeffaf kısımlarından geçer. UV-B ve UV-C korneada kurumaya bağlı keratit (kornea enfeksiyonu) yapabilir. Batma, kaşıntı, yanma, kanlanma görülür.
á Konjuktiva denilen saydam tabaka da uzun süreli UV’ye maruz kalınca kalınlaşır. Bu kalınlaşma, gözün beyaz zarında sarımsı, kanlanmış nokta veya lekelerle belli olur.
á Klinik gözlemlere göre, uzun süreli güneş ışınlarına maruz kalmak katarakt yapıyor. Katarakt, Ekvator bölgesinde, güneş ışınlarıyla uzun süre temasta olanlarda, ılıman bölgelerde yaşayanlara oranla daha yoğun görülüyor.
á UV gözün retina tabakasında termal (ısı) veya fotokimyasal (ışık) etki ile hasar yapabilir. Güneşe direkt bakıldığında solar körlük gelişebilir. Yani retinadaki (gözün görme fonksiyonunu yapan sinir tabakası) fotoreseptörlerde fotokimyasal hasar oluşur. Bu oluşan hasarların bir kısmı kalıcıdır.
Hangi UV, ne yapıyor?
Güneşten yansıyan zararlı ışınların çoğu atmosfer tarafından filtre ediliyor. Buna rağmen dünya yüzeyine ulaşan ultraviyole ışınları yanıklara, deri kanserlerine, gözle ilgili bazı hastalıklara yol açabiliyor. UVR yani ultraviyole, UV-A, UV-B, UV-C olarak üçe ayrılıyor:
á UV-A: Bronzlaşmayı sağlayan ve solaryum salonlarında kullanılan dalga boyu.
á UV-B: Yine bronzlaşmayı sağlayan ancak daha ağrılı, daha derin yanıklara yol açan dalga.
á UV-C: Uzun süreli maruz kalınırsa cilt kanserleri oluşur. Daha çok laboratuvar ortamında kullanılan, normal şartlarda atmosfer tarafından bloke edilerek yeryüzüne ulaşamayan mikrop öldürücü dalga boyu.
Bunları unutmayın!
á İster doğada, deniz kıyısında olun, ister şehirde güneş gözlüğü takmayı alışkanlık haline getirin.
á Direksiyon başında mutlaka güneş gözlüğü takın.
á Güneş gözlüğünüzü satın alırken sadece modeline, çerçevesine bakmayın, camının özelliklerini araştırın.
á Gözlüğün çok bildik, ünlü bir marka olması camının güneşi çok iyi filtre ettiği anlamına gelmez. UV’den ne kadar koruduğunu araştırın.
á Gözlük göz çevresinin kırışmasını geciktirir unutmayın!
Yazının Devamını Oku 21 Nisan 2008
Kendinizde ya da çocuğunuzda astım, polen alerjisi gibi bir sorun varsa, seyahat planlarınızı yaparken daha dikkatli olmanız gerekir. Polenlerin doğaya salınması ilkbaharla başlasa da yaygın kanının aksine yaz, hatta sonbaharın ilk aylarına kadar uzayabilir. Ağaçlar ocak-mayıs, çayır otları mayıs-temmuz, yabani otlar temmuz-ekim arası polen verir. Alerjiniz keyfinizi çok kaçıracak düzeydeyse ve kontrol edilmesinde güçlük yaşıyorsanız tatil için yeşil alanlar yerine deniz kenarını seçmenizde yarar var.
Yüksek binalarla çevrili sokaklarda, binaların yüzeyi statik elektrik nedeniyle polenleri çeker. Buna karşılık, deniz kenarlarında çok az polen bulunur. Bu nedenle aksırık, tıksırık, burun akıntısı, göz yaşarması, kaşınması gibi sorunlar yaşamak istemeyenlere deniz kenarları daha uygun olabilir.
Atmosferdeki polen miktarı hava koşullarına bağlı olarak değişir. Sıcak, kuru, rüzgarlı ve fırtınalı günlerde atmosferdeki polen sayısı çok fazladır. Rutubetli ve yağmurlu günlerde ise polenler su ile yere indikleri için havadaki miktarları çok azalır.
Polen alerjisini başarıyla kontrol altına alabilen ilaçlar mevcut. Profesyonellerden destek alabilirsiniz.
ASTIMSANIZ OTELDE RUTUBETSİZ ODA İSTEYİN
Ani sıcaklık, basınç, nem değişiklikleri birçok astımlının zaten duyarlı bronşlarını rahatsız ederek astım krizlerine yol açabilir. Seyahatten önce mutlaka doktorunuza muayene olun. En azından telefonla görüşün ve danışın. Ayrıca, astımlıları, kalacakları otel ve otel odası da çok yakından ilgilendirir. Resepsiyondan, Güneş gören, rutubetsiz, daha önce sigara içen kimsenin kalmadığı bir oda isteyin. Akarlara alerjiniz varsa, sentetik yatak, yorgan ve yastık isteyin. Neredeyse bütün havaalanlarında ve uçaklarda sigara içilmesi yasak. Bu açıdan şanslısınız. Ama g ezerken sigaranın yoğun içildiği mekanlardan kaçının.
HANGİ ÖNLEMLERİ ALABİLİRSİNİZ
Her şeyden önce, hangi polenlere alerjik olduğunuzu öğrenin, bunlardan uzak durun.
Kaldığınız yerlerin kapı ve pencerelerini sıkıca kapatın.
Otomobilinizde polen filtreli klima kullanın.
Polenlerin atmosferde yoğun olarak bulundukları zamanlarda (sabahın erken saatleri, sıcak, kuru ve fırtınalı havalar) mümkünse dışarıya çıkmayın.
Polenlerin çok yoğun olduğu dönemlerde mutlaka dışarı çıkmak gerekiyorsa, ağzı ve burnu kapatan maskelerden yararlanın.
Polen mevsiminde, açık havada spor ve egzersizden kaçının.
Dışarıda mutlaka güneş gözlüğü kullanın.
Şapka takın. Şapka takamıyorsanız saçlarınızı yatmadan önce mutlaka yıkayın. Saçlarınıza çok miktarda polen yapışmış olabilir.
Yazının Devamını Oku 14 Nisan 2008
Çocukluğumda denizcilerin apandislerinin alındığını duymuştum. Haftalar süren seyahatlerinde patlar, ölüme yol açabilir diye. Seyahate çıkarken benim de aklıma ilk gelen sorunlardan biri apandisit. Şüpheli durumda aklınızdan çıkarmamanız gereken kurallar var. İlki ağrı kesici içmeyin, içirmeyin. Ağrı kesiciler önemli belirtileri gizleyebilir.
Apandis, kör bağırsağın, ince bir parmak gibi olan son bölümü. Bu bölümün iltihaplanmasıyla apandisit sorunu çıkıyor ortaya. Dr. Stuart Fischer yazdığı İlkyardım Kılavuzu’nda çocuklardaki karın ağrısının mutlaka dikkate alınması gerektiğini yazıyor. "Bir çocukta karın ağrısı ne zaman olursa olsun, ne kadar hafif ve karnın hangi bölgesinde olursa olsun apandisitten şüphelenilmeli. Altı yaşın altındaki çocuklarda yırtılma ve karın zarı iltihabı sık görülüyor" diyor. Koşan, oynayan ve sorun çıkarmadan, düzenli yemek yiyen çocukta apandisit olma ihtimali çok düşük. Öksürürken ağrı duyan çocukta apandisitten şüphelenin. Çocuklar dışında bir diğer riskli grup da yaşlılar ve hamileler.
AĞRI GÖBEK ETRAFINDA BAŞLAR, SAĞA KAYAR
Aşağıdaki belirtiler apandisiti düşündürür:
Karnın ortasında, göbek etrafında başlayan 4-48 saat sonra sağ alt batına doğru kayan hafif rahatsızlık hissi,
Karın bölgesinin herhangi bir yerinde ve hatta sırtın alt bölgesinde ağrı,
Akut apantisit belirtileri başka sorunlarla karışabilir. Örneğin ağrı ve huzursuzluk hafif olabilir. Mide yanmasına benzeyebilir. Yetişkin hastalarda ya da kortekosteroid -kortizonlu ilaç- alanlarda daha hafif bir tablo ortaya çıkabilir. Hatta hiç belirti vermeyebilir.
Bulantı, kusma ve iştahsızlık,
Hafif ateşlenme (özellikle küçük çocuklarda),
Rahatsızlık ve hareketsizlik.
HAREKET ETMEK TEHLİKELİ
Hastanın durumu harekete uygun değilse, derhal 112’yi arayın. Bu süre içinde hastayı kıpırdatmayın. Gereksiz hareket apandisin patlamasına ve batına bakteri göndermesine neden olabilir. Sorun çok kısa zamanda ciddileşebilir. Çoğu doktorun muayenehanesinde bu acil duruma tanı koyacak ekipman bulunmaz. Hastaneye başvurmak daha doğrudur.
Tedavi ameliyatla yapılıyor
Akut apandisitin tanısı, hastanın ağrısının artarak ilerlemesine ve yer değiştirmesine bağlı. Apandis girişini tıkayan dışkı, yerinden oynayıp bağırsağa geçtiğinde belirtiler kaybolabilir.
Ciddi komplikasyon olasılığına karşı açık ameliyat en iyi tedavi. Ayrıca standart testler yanıltıcı olabilir. Nitekim karın zarı iltihabından şüphe edildiğinde, hasta test sonuçları beklenmeden ameliyata alınır.
Yazının Devamını Oku 7 Nisan 2008
Türkiye veya yurtdışı seyahatlerinde, kendiniz veya başkaları için acil yardıma (hızır acil) ihtiyaç duyabilirsiniz. Türkiye’de malum 112 No’lu telefondan ulaşabilirsiniz. AB ülkelerinin hemen hemen tümünde numara aynı. İngiltere’de 112’nin yanı sıra geleneksel hatları 999 da aynı desteği veriyor. ABD’de 911’den yardım istiyorsunuz. Bizdeki 112 Hızır Acil Servisi, sadece tıbbi ilkyardım yapıyor. Diğer ülkelerdeki numaralardansa polis, itfaiye dahil tüm acil yardım taleplerinde bulunmak mümkün.
Bir kazaya uğradığınız veya tanık olduğunuzda, "Nasıl olsa 112’ye haber verilmiştir" diye düşünmeyin. Aranmamış olabileceğini düşünüp, siz de numarayı çevirin. Yardımın en kısa zamanda ulaşması için aramalarda dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var:
Olabildiğince sakin olun.
Bulunduğunuz yeri iyi tarif edin. Etrafta, adresi kolay tespit etmeye yarayacak belirgin özellikler varsa söyleyin.
Hangi nedenle acil yardım talep ettiğinizi operatöre anlaşılır şekilde anlatın.
Unutmayın ki operatör ne kadar fazla bilgiyi, ne kadar hızla alırsa, yardım o kadar hızla ulaşır.
Görevli size telefonunuzu kapamanızı söyleyene kadar telefonda kalın.
Görüşmeyi görevlinin yönlendirmesine izin verin, sorularını dikkatle dinleyin.
Kararsız kalırsanız 113’te doktorunuz yanınızda
Bazı durumlar vardır ki ortadadır. Ne kadar acil olduğuna karar veremezsiniz. Böyle hissederseniz, hastanın veya kendinizin doktorunu arayabilirsiniz. Sağlık Bakanlığı’nın 113 No’lu Doktorum Yanımda Hattını arayarak da danışabilirsiniz.
112 hangi durumlarda aranır!
Unutmayın ki 112 bir acil yardım hattı. Gereksiz meşgul etmek, gerçekten ihtiyacı olanların yardım almasını dolayısıyla hayatını riske sokabilir. 112’yi aşağıdaki durumlarda arayabilirsiniz. Siz veya bir başkası:
Nefes almakta zorluk çekiyorsa,
Baygınsa,
Yoğun kanamalıysa,
Sırt, boyun ya da baş yaralanmaları varsa,
Ateş, elektrik çarpması, ya da kimyasal yanmalar sonucu ciddi doku hasarı oluşmuşsa,
Yazının Devamını Oku 31 Mart 2008
Acil durum çantası-ilkyardım kitine hiç aklınıza gelmeyecek zamanlarda ihtiyaç duyabilirsiniz. Dolayısıyla evinizde, işyerinizde, arabanızda acil durum kiti bulundurmanızda yarar var. Çantayı hazırlarken dikkat edilmesi gereken bazı faktörler var. Acil sağlık hizmeti alabileceğiniz merkeze uzaklık, tatilinizi nerede yapacağınız bu faktörlerden en önemlileri.
Dr. Stuart Fischer, Mikado Yayınları tarafından yayınlanan İlkyardım Kılavuzu’nda, kullanılacak malzemelerin son kullanma tarihlerinin kontrol edilmesi, çoğunluğunun yılda bir değiştirilmesi gerektiği uyarısında bulunuyor.
Aşağıdaki malzemeleri, kimin ve nerede ilkyardıma gereksinimi olabileceğini, belli sağlık sorunları bulunup bulunmadığını dikkate alarak çantanıza koyun:
Atılabilir koruyucu eldiven,
Fener ve yedek piller,
Epipen (adrenalin enjeksiyonu için),
Keskin bıçak,
Makas,
Cımbız,
Termometre,
Battaniye,
Kişi başına günde 5.5 litre su,
Çeşitli ölçülerde plastik çantalar,
Su geçirmez yapışkan bant,
Hipoalerjenik ve su geçirmez yapışkan pansuman ve çeşitli ebatlarda plasterler,
Üçgen bandajlar,
Boru şeklinde bandajlar (parmak ve eklem yaralanmaları için),
Pamuk sargı bandajlar,
Çengelli iğne,
Steril pamuk,
Çeşitli ölçülerde gazlı bezler,
Gazlı bez ruloları,
Hijyenik kadın bağı,
Kağıt mendil,
Alkollü temizleme pedleri,
Antiseptik temizleyici,
Emici yara pamuğu/hidrofil pamuk
Anında soğuyan buz torbası,
Anında ısınan ısı torbası,
Aspirin ve/veya ibufrofen (genel ağrı tedavisi ve enflamatuvar eklem ağrısı için),
Parasetamol (ateş düşürmek, genel ağrı tedavisi için),
Çocuk parasetamolü,
Anti-asit,
Mide bulantısı hapları,
Diyareyi durduran ilaçlar,
Antihistaminik/anti-alerjik haplar,
Dekonjestan (burun tıkanıklığını gideren),
Kalamin losyon,
Antiseptik losyon veya merhem,
Kaşıntı giderici merhem,
Yanık tedavisi için jel torbası,
Güneş koruyucu,
Yaşam torbası (kazazedeleri sıcak tutmak için),
Plastik yüz maskesi (ağızdan ağıza solunumda korunmak için).
Yazının Devamını Oku