24 Mart 2008
Renklenen, yeşeren doğanın tadını çıkarmak güzel. Ancak özellikle polen alerjisi olanlar için zor günler bunlar. Hapşırık, göz yaşarması insanı canından bezdirebilir. Aslında, uygun ilaçların zamanında kullanılmasıyla ve basit birkaç önlemle, alerjiyle baş etmek pekálá mümkün.
Diğer alerjenlere oranla, polenlerden kaçınmak biraz daha zor. Baharda havada uçuşan polenlerden uzak durmak her zaman mümkün olamıyor. Yine de alınacak bazı önlemlerle, maruz kalınan polen miktarı azaltılabilir. Aslında polen alerjisinden kaçınmanın ideal yolunun alerjenlerden kaçınmak olduğu düşünülebilir. Örneğin, insan alerjik olduğu bitkinin yetiştiği bölgeden başka bir yere taşınabilir. Ancak uzmanlar kaçış yöntemini önermiyor. Polenin bir türüne alerjisi olan kişi, yerleştiği yeni bölgede başka tür bir polene karşı da alerji geliştirebiliyor.
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. İlkay Keskinel’in verdiği bilgiye göre, polenler ya da diğer adıyla çiçek tozları, bitkilerin erkek tohumları. Genellikle, renkli, kokulu çiçeklerin polenleri büyük oluyor. Büyük polenler böceklerle taşınıyor. Havaya yayılmadıklarından alerjiye neden olmaları pek mümkün değil.
Oysa küçük polenler, rüzgarla taşındıklarından, bitkiden kilometrelerce uzakta bile alerjiye neden olabiliyor. Sabah saatlerinde havadaki polen miktarı genellikle daha fazla. Yağmurlu günlerde havada uçuşan polen miktarı azaldığından, polen alerjisi bulunan kişiler rahat ediyorlar. Rüzgarlı ve sıcak günlerde ise, tam tersine, polen yayılımı artıyor.
TESTLE ANLAMAK KOLAY
Polenler, saman nezlesi (alerjik nezle) ve astım belirtilerini tetikleyebiliyor. Alerjik nezlesi olan bazı hastalar, mikrobik bir solunum yolu enfeksiyonu geçirdiklerini düşünebiliyor. Bu tür şikayetin süresi 1-2 haftayı geçtiğinde mutlaka bir hekime başvurmak gerekiyor. Saman nezlesinden korunmada ilk adım, hastanın hangi polene karşı alerjisinin olduğunun saptanması. Bu amaçla hızlı ve kolay uygulanan deri testlerinden, kimi zaman da kan testlerinden yararlanılıyor. Alerji yapan etken saptandığında, insan bundan olabildiğince uzaklaşmalı. Tedavide alerji önleyici ilaçlardan yararlanılıyor. Uygun kişilerde aşı tedavisi de belirtilerin giderilmesine yardımcı olabilir.
ASTIMA DİKKAT
Nefes darlığı, hava açlığı, öksürük, balgam çıkarma, göğüste tıkanma hissi gibi belirtilerle seyreden astım, bahar aylarında polenlerin yayılmasıyla kötüleşebilir. Polen alerjisi olan astımlı hastaların alerjik oldukları polenlerin yayıldığı haftalar / aylar boyunca şikayetleri artabiliyor. Bu dönemde hastanın ilaç tedavisinin yeniden düzenlenmesi gerekebilir.
En alerjik polenler
Kızılağaç, fındık, zeytin, kavak, çayır otu, pelin, arpa, buğday, yulaf ve çavdar polenleri en fazla alerjiye neden olanlar. Ağaç polenleri daha çok şubat-mayıs, ot polenleri mayıs-haziran aylarında, yabani ot polenleriyse yaz ortasından sonbahara dek yakınmalara neden olur.
Polen mevsiminde bunları unutmayın
Otomobil ve evlerin pencerelerini kapalı tutun. Polenler daha çok sabah saat 05.00-10.00 arasında yayılır. Bu saatlerde mümkün olduğunca dışarı çıkmayın.
Dışarı çıktığınızda mümkünse polen maskesi takın. Polen mevsiminde açık havada spor yapmayın.
Otomobille yolculukta camları kapalı tutun.
Gözlerin yanını da örten güneş gözlükleri yararlı olabilir.
Dışarıda giydiğiniz giysileri evde kullanmayın, dönüşte saçlarınızı yıkayın.
Çamaşırları dışarıda kurutmayın. Üstlerine polen yapışabilir.
Evde ve otomobildeki klimaların polen filtrelerini sık sık değiştirin.
Polen mevsiminde toz, sigara dumanı, boya kokusu, parfüm gibi tetikleyicilerden uzak durmak, polen alerjisi olan kişinin şikayetlerinin ağırlaşmasını engeller.
Yazının Devamını Oku 17 Mart 2008
Maalesef trafik kazalarının sık olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Kazalarla yaralananlar genellikle telaşla, karga tulumba araçlardan çıkarılıyor. Çoğu kez ambulans beklenmeden otomobilin arkasına hatta kamyonetlere atılarak hastanelere taşınıyor. İyi niyetli bu yardım girişimleri omurga ve omurilik yaralılarında kalıcı felce yol açacak kadar tehlikeli. Uzmanlar, "Hastaya ilk müdahale yapıldıktan sonra ambulans ya da deneyimli sağlık personelini beklemek daha doğru" diyor.
Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Başar Atalay, hastaya ilk müdahale yapıldıktan sonra ambulans ya da deneyimli sağlık personelinin beklemesi gerektiğini söylüyor. Omurga ve omurilik yaralanmalarının trafik kazaları sonucunda sık görülen ve ciddi sakatlıklara yol açan yaralanmalar olduğunu belirtiyor. Omurilik felçleri en genç ve üretken yaşlarda (15-35 yaş arası) oluyor. En sık boyun, bel ile sırt bölgesinin birleşiminde görülüyor.
Trafik kazasına bağlı travma önemli bir etken. Ancak yanlış taşımalar bir ikinci travmaya neden oluyor yaralıda. Bu yüzden omurgayı oynatmadan taşımak büyük önem taşıyor. Doç. Dr. Atalay, "Hayati önem taşıyan yaralanmalarda, omurgayı hiç bir şekilde hareket ettirilmemeli. Hastada omurga kırığı ya da omurilik yaralanması olmadığı kanıtlanana dek omurganın hareket etmesi önlenmeli" diyor.
Yaşamı tehdit eden yaralanmalar kontrol altına alındıktan sonra, en kısa zamanda radyolojik incelemelerin yapılmasında yarar var. Beyin ve omurilik cerrahisi uzmanının yönlendireceği omurga kırığı ya da omurilik yaralanması durumunda kesin tedavilerinin yapılabileceği merkezlere hastanın sevk edilmesi gerekiyor.
SPORDA, DENİZDE DİKKAT
Omurganın hızlı ileri, geri hareket ettiği etkinlikler, sporlar ciddi yaralanmaya neden olabilir. Kişi yeterli kas gücüne, kondisyona sahip değilse riske girmemeli. Güreş, halter, kayak, futbol, basketbol, Amerikan futbolu benzeri çarpışma, düşme tehlikesi barındıran sporlarda dikkatli olmalı. Paraşütle atlama, bungee jumping, at binme de bu listeye eklenebilir. Bir başka tehlike, denize balıklama atlama merakı. Derinliği bilinmeden atlanan suda boyun kırığı nedeniyle felç, hatta ölüme neden olacak yaralanmalar ortaya çıkabiliyor. Bu tür bir kazayla karşılaşıldığında yapılması gereken, öncelikle hastanın havayolunu açıp, solunumunu kontrol etmektir. Daha sonra kalp atımına bakılır. Boynunda kırık belirtisi varsa omurgayı hareketsiz hale getirip, boyunluk takarak, ambulansla sağlık merkezine götürmek gerekir. Boyunluğun bulunamadığı durumlarda bir kumaş parçası hatta kazak, karton ya da benzeri bir gereç boyun etrafına konularak kullanılabilir. Ancak hastayı boğacak kadar aşırı sıkmamaya dikkat etmek gerekir.
OMURGA YARALANMASINI DÜŞÜNDÜREN BELİRTİLER
Kazazede nefes almakta güçlük çekebilir.
Boyun, sırt ve bel ağrısı olur.
Kollarda ya da bacaklarda kuvvet kaybı, his kusuru veya hissetme kaybı olur.
Kazazede yürüyemez, idrar ya da büyük abdestini kaçırabilir.
Yazının Devamını Oku 10 Mart 2008
Tatillerde tercih edilen coğrafyalar ve mekanlar herkese göre değişiyor. Yine tatiller kimi için dinlenme, kimi için eğlenme, kimi için de spor yapma fırsatı. Ancak size önerimiz, tatillerinizin tadını çıkarırken uykunuzu ihmal etmemeniz. Uzmanlar, uykunun sadece dinlenme değil, beynin yenilenme süreci de olduğunu, dolasıyla hakkını vermemiz gerektiği uyarısı yapıyor.
Amerikan Hastanesi Uyku Bozuklukları Merkezi Şefi Dr. Sabri Derman’ın verdiği bilgiye göre, hemen hemen bütün canlılar belirli bir süre çalışıyor, belirli bir süre dinleniyor. Beyindeki uyku ve uyanıklık döngüleri, canlının gelişkinlik düzeyine, gündüz veya gece aktif olmasına göre değişiyor. Evrim zincirinde sürüngenlerin üstündeki düzeyin bütün hayvanları uykuda rüya görüyor. Rüya görülen dönemin adı REM uykusu. Vücut tamamen felç durumuna geçerken, bütün kaslar gevşer. Sadece beyin aktif işlemeye devam eder. Eskiden uyku pasif bir eylem zannediliyordu. Ancak uyku sağlığı bilimi Somnoloji farklı bilgiler sunuyor. Yaygın kanının aksine, "uyuyunca beynin düğmesi kapanıp devre dışı kalması, uyanınca düğmesinin açılması söz konusu değildir."
UYKUSUZ KALMANIN MALİYETİ VAR
Dr. Derman, "Bizim düzeyimizdeki karmaşık canlıların yaşamındaki en önemli üç olgu, su içmek, yemek yemek ve uyumak. Uykunun kalite, süre, zamanlama olarak bozulmasının ne gibi bir maliyeti olduğunu genel olarak bilmiyoruz. Ancak, uyku sanıldığı gibi sadece dinlenme değildir" diyor.
Bütün canlıların uyku sürecinde kendini yenilemesi, beynin işlevlerini düzenlemesi, bellekle ilgili çalışmaları yapması, gün içinde gelen bilgileri değerlendirip çeşitli şekilde belleğe atması, o bellekten lüzumsuz ayrıntıların çıkartılması, beynin değişik yerlerindeki bilgilerin birbirleriyle ilintilendirilmesi, alınan bilgilerin günlük hayat için önem sırasının belirlenmesi, kısa süreli bellek uzun süreli bellek arasındaki geçişlerin yapılması açısından uyku yaşamsal önemde.
UYKU BORCUNU GERİ İSTER
Beynin uyku ihtiyacı kişiden kişiye değişiyor. Sekiz saat göreceli bir süre. Dr. Derman, gereksinim duyulan uyku zamanını "kişinin ertesi gün dinlenmiş, dinç, keyifli ve mutlu hissetmesini sağlayan süre" olarak tanımlıyor. Bazen kişi saatlerce uyumak isteyebiliyor ya da günlerce... Nedeni birikmiş yorgunluk. Uykuyu kredi kartı hesabına benzetirsek, biyolojik ihtiyacınızdan daha az uyursanız uyku hesabınızdan para çekmiş oluyorsunuz. Sonunda kartın ekstresi geliyor. Borcu ödemek zorundasınız. Bazen gün içinde keyifsizlik, unutkanlık, dikkatsizlik, motivasyon eksikliğiyle ödüyorsunuz, bazen kalp kriziyle... Uyku düzeninin bozulmasının bile önemli etkileri var vücut üzerinde. Bir haftada üç gün eksik uyumanız, IQ’nuzu geçici olarak 15-20 puan düşürebiliyor. Ardından hafta sonunda açığı kapatmak için birkaç saat fazla uyumanız, pazartesi günü vücudun uyanmayı sağlayan hormonların geç salgılanmasına, dolayısıyla yataktan sersemlemiş şekilde kalkmanıza neden oluyor.
Tatillerinizi vücudunuza uyku borcunuzu ödemek için fırsata çevirin. Çok düzenli ve dengeli beslenin, içki, kahve, çaydan uzak durun. Uykunuz geldiğinde yatın. Uykunuzu tamamen aldığınızda kalkın. Bunu rutin olarak yapın, hatta tatilden sonra da 45 güne tamamlayıncaya kadar devam edin. Uyku borçlarını ödediğinizde vücudunuz belli edecektir. Hatta bu ideal uyku sürenizi bulmaya da yarayacaktır.
Yazının Devamını Oku 3 Mart 2008
Cemrelerin peş peşe düşmelerine aldırmayın siz. Rehavete kapılmak için erken. Çevre koşullarından en fazla etkilenen dokulardan biridir cildiniz. Sert havalar kadar, mevsimsel geçişlerden de etkilenir. Hafta sonlarında ya da tatillerinizde daha soğuk bölgelere gittiğinizde cildinizi koruyun. Dermatoloji uzmanı Dr. Zerrin Baysal, ıslak saçla dışarı çıkılmamasını, cildin sık sık nemlendirilmesini öneriyor.
Ciltteki nem oranı özellikle mevsimsel geçişlerde çok önemli. Yazın cildimiz UV ışınlardan etkilenir. Kış geldiğinde kararmış, bronzlaşmış, kurumuş ve kırışmış olur. Havaların giderek soğumasıyla birlikte cildin içerdiği su miktarı aniden düşer. Dolayısıyla normal zamanlarda kullandığınız cilt bakım ürünlerini değiştirmek gerekebilir. Mevsim normallerinde su bazlı nemlendiricilerle yetinebilirsiniz. Baktınız ki yetmiyor yağ içeriği ve onarıcı özelliği yüksek olanları tercih etmeniz gerekebilir.
Soğuk havalarda, ısınmak amacıyla vücudun sıcak suyla yıkanması son derece yanlış. Çok sıcak su, yüzü ve saçları kurutup matlaştırır, saçın kırılganlığını artırır. Islak cilt ya da saçla soğuk havaya çıkmak zararlıdır. Kuru ve soğuk havayla temas, deride hücreler arasındaki suyun kaybına neden olur. Cilt kurur. Soğuk hava, damarların büzülmesine neden olarak derinin sağlıklı beslenmesini engeller. Bu da soluk, mat ve kuru bir cilt oluşturur. Rüzgar ise hem soğuk havanın etkisini artırır hem de fiziksel travmayla egzema gelişimine neden olabilir.
Sebze ve meyve cilde iyi gelir
Kışın daha fazla sebze ve meyve yemenizde yarar var. Vitamin ve mineraller vücudun direncini artırmanın yanısıra, cildi rahatlatır. Deride daha parlak, pürüzsüz bir görünüm sağlar. Bunu da derialtı dokusuna gerekli olan nemlenmeyi sağlayarak yapar. A, C, E vitaminleri ile taze havuç, kayısı ve domatesi bolca almak gerekir, içlerindeki beta karoten önemlidir. Bu vitaminlerin antioksidan değerleri çok yüksek. Olumsuz hava koşullarının cilde verdiği zararlarla savaşıp cilt hasarlarını onarır.
Bunları unutmayın
Vücut derisini ihmal etmeyin. Özellikle her gün banyo sonrasında mutlaka vücut nemlendiricileri sürün. Deri henüz nemliyken sürülen krem daha etkili olur. Nemlendirici krem ya da losyonları gelişigüzel seçmeyin. İçeriklerine bakın. Özellikle vazelin, dimetikon, gliserin, linoleik asit, seramid gibi maddeleri içerenleri tercih etmenizde yarar var.
Kış bile olsa, cildinizi güneşten koruyucu krem kullanın.
Her mevsim öncesi, cildi etkileyen hava koşullarına göre gerekli tıbbi ve kozmetik tedavi yöntemlerini uygulayın. Bu hem oluşabilecek hasarları önler hem de sağlıklı ve genç bir cilde sahip olmamızı sağlar.
Yazının Devamını Oku 25 Şubat 2008
Bu kış kayak severler karın tadını fazlasıyla çıkarıyor. Ancak kış aylarının malum etkileri, soğuk hava, yağış, rüzgar göz kuruluğuna zemin hazırlayan faktörlerin başında geliyor. Nitekim bazı basit önlemlerin alınmaması halinde kayak da göz sağlığı üzerinde ciddi olumsuz etkiler yapıyor. Uzmanlar kayak yaparken mutlaka kayak gözlüğü takılmasını öneriyor.
Soğuk ve kuru hava, yoğun kar yağışı ve rüzgar, gözlerde yanma, batma, kızarıklık gibi göz kuruluğunun erken evresinde karşılaşılan şikayetlere yol açıyor.
Gözleri hem travmalardan hem de göz kuruluğu yapan çevresel koşullardan korumak için kayak gözlüğü takmanız şart. Hatta göz doktorunuza da danışarak suni gözyaşı bulundurmanız da yararlı olabilir. Suni gözyaşları, kuru göz hastalığının başlıca tedavi yöntemi. Suni gözyaşı, sadece gözyüzeyini yıkayıp uzaklaşır. Kuru göz tedavisinde kullanılan gözyaşı yapımını artıran ilaçlar, gözyaşı üretimini sağlayan gerekli dokularda etkilerini gösterir. Kişinin doğal gözyaşı yapımını arttırırlar.
Daha ciddi vakalarda operasyon gerekebilir.
KURU GÖZ NET GÖREMEZ
Gözyaşı, gözün sağlıklı kalmasını ve göz kırpma hareketini yaparken rahat hissetmemizi sağlar. Bazı kişilerde gözyaşı üretimi azalır veya üretilen gözyaşı kalitesi bozulur. Bu durumda ortaya çıkan rahatsızlık kuru göz olarak adlandırılır.
Doğal sağlıklı gözyaşı üretimi azaldığında, kronik göz kuruluğu gözün ön kısmının özellikle de saydam tabakanın ciddi şekilde tahriş olmasına yol açabilir. Doğal gözyaşı filmi kornea üzerinde sağlıklı bir göz yüzeyi yaratmasına ve gözün tamamını kayganlaştırmasına ek olarak enfeksiyonla savaşma işlevi görür. Net görüş için hayati öneme sahiptir. Uzun süreli gözyaşı üretimi azaldığı zaman gözün ön kısmında kalıcı hasar ve yara izi oluşumu ihtimali ortaya çıkar. Ciddi bir göz kuruluğu durumunun zaman içinde tedavi edilmediği vakalarda enfeksiyon riskinde artış ve görmede ciddi bozukluklar meydana gelir.
Günlük yaşamı aksatır
Göz kuruluğu hastalığı hafif, aralıklı ya da erken evredeyse, tanısı zor. Diğer göz rahatsızlıklarına benzemeksizin, erken evrede hastada hafif yanma, batma, kızarıklık, gözde ağırlık hissi, karıncalanma, gözde yabancı cisim hissi gibi şikayetler olur. Bu şikayetler kişiden kişiye değişmekle birlikte genellikle hastanın günlük yaşantısını olumsuz yönde etkiler. Hastalık orta ve şiddetli evrede ise bu şikayetler daha şiddetli ve sürekli olabilir.
Göz kuruluğu belirtileri hastalarda farklılık gösterir. Ancak en yaygın belirtiler: á Kaşınma á Tahriş á Işığa duyarlılık á Bulanık görme á Hatta aşırı gözyaşı üretimi...
Yazının Devamını Oku 18 Şubat 2008
Uzmanlara göre kış aylarında tatile çıkanların yüzde 20-25’i tatillerini yatakta geçiriyor. Kış aylarında hem dolaşan enfeksiyon çeşitliği hem de hasta sayısı artıyor. Özellikle solunum yolu enfeksiyonları tatili zehir etmeye yetiyor. Aslında tatilde yaşanan hastalıkların nedenlerinden biri de tatil hazırlığı. Hazırlık sırasında genellikle stres yaşanır. Tatile çıkmadan bitirilmeye çalışılan işler, eksikler için alışveriş, organizasyon kişiyi gerer ve yorar. Stres ve yorgunluk bile bağışıklık sistemini olumsuz etkileyerek hastalığa yakalanma ihtimalini artırıyor.
Yolculuklar, daha fazla kişiyle temas, kış aylarında artan enfeksiyonlar bağışıklık sistemi zayıflığı zeminine eklenince hastalanmak neredeyse kaçınılmaz oluyor.
VÜCUT DAHA FAZLA ENERJİ HARCIYOR
İstanbul Özel Hizmet Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayfer Utku Savaş’ın verdiği bilgiye göre, soğuk hava beraberinde birçok sağlık sorununu da birlikte getiriyor. Özellikle solunum yolu enfeksiyonlarında önemli bir artış gözleniyor. Nezle, grip, faranjit, larenjit, sinüzit, orta kulak iltihabı, bronşit, zatürree gibi hastalıkların görülme sıklığı artıyor. Enfeksiyonlar özellikle, çocukları, yaşlıları, hamileleri, kronik sağlık sorunları olanları olumsuz etkiliyor.
Kış mevsiminde soğuk havaya uyum sağlamak için vücut daha fazla enerji harcıyor. Bu enerji ihtiyacı karşılanmadığında vücut direnci düşüyor. Vücut enfeksiyonlara yatkın hale geliyor. Soğuk, özellikle akciğerin akut veya kronik tüm hastalıklarını tetikler. Bronşit, astım gibi sağlık sorunları daha sık görülür. Ayrıca kronik böbrek ve diyabet hastaları, kalp hastaları, by-pass geçiren kişiler aşırı soğuklardan çok daha fazla etkilenir. Kışın ortaya çıkan hava kirliliği de soğukla birleştiğinde sorun büyür.
Kış hastalıklarından korunmak için
Kalabalık, havasız ortamlardan olabildiğince uzak durun.
Çok seyahat ediyorsanız hastalık sezonundan önce grip aşısını yaptırın.
Kış mevsiminde enfeksiyonlar ağır geçtiği için korunma tedbirlerine özen gösterilmesinde yarar var. Yaşlılar, çocuklar, kalp, astım, diyabet gibi sağlık sorunları bulunanlar havanın çok soğuk olduğu günlerde mecbur kalmadıkça sokağa çıkmamalı.
Mevsime uygun, kat kat ve sıcak giyinin. Ancak bu özen aşırı terlemeye yol açmamalı.
Kış ve soğukta fazla enerji almak yararlı. Ancak aşırı yağlı yemek ve az hareket, kilo almaya neden olur. Bu yüzden öğünlerin düzenini bozmayın.
Kalp hastalığı bulunanlar çok soğukta yürümemeli.
Yazının Devamını Oku 4 Şubat 2008
Kış aylarında sakatlanmalar artıyor. Sadece kar, buzlanma yol açmıyor sakatlanmalara. Soğuk da başlı başına etken. Kış tatillerinde soğuk şehirlere, ülkelere gidiyorsanız sakatlıklara karşı önlem almanızda yarar var. Sıcak tutacak giysiler giymek, karbonhidrat tüketmek, doğru ayakkabı seçimi basit ama çok etkili önlemlerden birkaçı.
International Hospital Ortopedi Bölüm Sorumlusu Doç. Dr. Bülent Aksoy, soğuk havalarda daha çok kas ve tendon sakatlıkları görüldüğünü söylüyor. Özellikle orta yaştakilerin kas ve tendonlarındaki kasılmayı ilgilendiren kas kitlesinin yeteri kadar kasılabilmesi ve hareket edebilmesi için iki temel gereksinimi var: Sıcak tutan giysiler ve glikojen (bir çeşit karbonhidrat) desteği. Soğuk havalarda hızlı hareket nedeniyle kas kitlesindeki glikojen miktarı azalıyor. Buna bağlı kas ve tendon yırtılmaları, kopmalar ve çok çabuk yorulmalar, yorulmalara bağlı düşmeler meydana gelebilir.
Yapmanız gereken soğuk havalarda beden ısısının düşmemesi için iyi giyinmek, yeteri kadar glikojen almak. Glikojeni makarna, pilav ve patates gibi yiyeceklerden kazanmak mümkün.
Doç. Dr. Aksoy, yağışlı günlerde daha çok, düşme vakalarıyla karşılaştıklarını söylüyor. Nedeni ayakkabıların yanlış seçimi sonuca ayak kayması. El bileği yaralanmaları, omurga kırıkları sık görülen sakatlanmalar. Kışın kösele yerine, zemini kavrayan, kauçuk tabanlı ayakkabılar seçilmeli. Sivri uçlu, yüksek topuklu ayakkabılar da kışa uygun seçimler değil.
KAYAK SAKATLIĞA YOL AÇABİLİYOR
Kış sporlarının yol açabileceği sakatlanmaları da gözardı etmemekte yarar var. Acıbadem Bursa Hastanesi Ortopedi Bölüm Sorumlusu Doç. Dr. Nadir Şener, kış sporlarının en çok bağ ve diz yaralanmalarına yol açtığını söylüyor. En popüler kış sporu kayakta ayak bileği botun içinde sıkı durumda olduğu için yük daha çok dize biniyor. Dizde dönme tarzındaki yaralanmalar, dizin çapraz bağlarında, iç ya da dış yan bağlarında zedelenmelere, menisküs yaralanmalarına yol açıyor.
Düşmelere bağlı el bileği yaralanmaları da sık görülüyor. Özellikle snowboard’da geriye doğru düşmeler el bileğinde kırıklara veya bağ yaralanmalarıyla sonuçlanabiliyor. Bir de çarpışmayla oluşan yaralanmalar var. Hem pistlerin kalabalık olması hem de bilenle bilmeyenin aynı pistte bulunması nedeniyle çarpışmalar çok sık yaşanıyor. Bu çarpışmalar sonucunda boyun, göğüs travmaları, kaburga kırıkları, cilt kesikleri, kollarda ezilmeler sık görülüyor. Çok ender olarak da boyun dışındaki omurga yaralanmaları görülüyor.
KAR GÖZLÜĞÜNÜ İHMAL ETMEYİN
Kayağa bağlı yaralanmaları en aza indirmek için Doç Dr. Şener’in önerisi, mutlaka ders alarak bu sporlara başlanması. Yoğun pistlerden uzak durmak riski azaltıyor. Donanım seçiminde dikkat etmek, boya uygun kayak almak, kayak botlarını doğru bağlamak gerekiyor. Mutlaka kar gözlüğü takılmalı. Çünkü bir süre sonra görme yeteneği bozulabiliyor.
Yazının Devamını Oku 28 Ocak 2008
Seyahatlerde ve tatillerde beslenmeyle ilgili kurallar, disiplin genellikle zaafa uğrar. Özellikle devam eden bir zayıflama programınız varsa, dişinizi biraz daha fazla sıkmanız gerekebilir. Daha rahat ve sağlıklı bir seyahat için dikkat etmeniz gereken bazı kritik noktaları hatırlatalım.
Uzman Diyetisyen Dilara Koçak, seyahatlerde yeterli ve dengeli beslenme kuralının unutulmaması gerektiğini söylüyor. "Öğün atlamayın" diyor. Öğün atlamayı alışkanlık haline getirmeyin. Çünkü atlanan her öğünden sonra diğer öğündeki besin tüketimi daha azla oluyor. Ayrıca:
Uzun otomobil yolculuklarında ve uçak seyahatlerinizde, saat başı su içmek ve biraz yürümek gaz ve kabızlık şikayetlerine engel olur. Uçakta alkol yerine su ve meyve suyu içmek vücudun susuz kalmasını önler.
Arkadaşlanızla buluşmaya, davetlere ya da yemeklere çok aç gitmeyin. Kalabalık ortamlarda açlığınızı kontrol edemeyebilirsiniz. Çok alkol almak istemiyorsanız, beyaz şarapla sodayı karıştırmayı deneyin.
YEMEĞİ ŞÖLENE DÖNÜŞTÜRÜN
Domates soslu makarna, kremalıdan daha az kalorilidir. Soslara dikkat edin. Aynı şekilde salata büfesinden alacağınız mayonez soslu bir seçim, bir hamburgerden çok daha fazla yağ ve kaloriyi yükler.
Gittiğiniz restoranda garsona soru sormaktan çekinmeyin. Beyaz ekmek yerine kepekli seçeneğini sorun ve isteyin. Bilmediğiniz sosların içeriğini öğrenmeye çalışın.
Kilo verme programlarında duraksama dönemlerinin olması doğal. Bu durum herkesin başına gelebilir. Böyle dönemlerde sakın umutsuzluğa kapılmayın. İlk haftalarda hızlı su kaybı olabilir. Sonrasında yağ yakacağınız için yavaş kilo vermek sizi korkutmasın, devam edin...
Yemeğe başlamadan servis edilen ekmek ve zeytinyağlı soslar, yemeyi planladığınız salatadan daha fazla kalori almanıza neden olabilir. Dikkat edin...
İştahınızı kontrol etmek için yavaş yemeye çalışın. Her lokmadan sonra çatal bıçağı bırakın. Yemeğinizi seyredip, mutlu bir ifadeyle tekrar ikinci lokmayı alın. Yemekle savaşmak yerine onu gerçekten bir kutlama haline getirin ve küçük lokmalar halinde tüketin.
Çiğ yiyecekler yerine iyi pişmişleri tercih edin
İyice pişirildiğinden emin olmadığınız, pişirilme sürecini görmediğiniz gıdaları asla sokak satıcılarından almayın. Besinin hazırlandığı yer, tabak ve tencereler temiz olmalı.
Eğer bilmediğiniz bir restoranda yemek yemeniz gerekiyorsa, iyi pişmiş et, tavuk veya balığı tüketin. Pişmiş sebze yemeklerini tercih edin. Çiğ sebzeleri ve salataları tüketmeyin. Sadece soyulabilen çiğ veya pişmiş meyveleri tüketin. Bazı kentlerde, ülkelerde kötü hijyen koşulları veya tarımsal uygulamalar nedeniyle besinlere bakteri, parazit ve virüslerin bulaştığı gerçeğini unutmayın.
Yazının Devamını Oku