Her kazadan sonra, dalışın aslında tehlikeli ve güvensiz bir spor olduğu söyleniyor.
Oysa kurallara uyulduğunda güvenli ve zevkli. Sportif amaçlı dalışları, sağlığı uygun ve 14 yaşından büyük herkes, eğitimini almak ve gereğini yerine getirmek kaydıyla yapabilir. İstanbul Tıp Fakültesi Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Şamil Aktaş, "Bilhassa 30 metre dalış derinliğini geçmeme kuralı çok çiğneniyor. Ölümlü kazaların neredeyse tamamı bu kuralın çiğnenmesine bağlı gerçekleşiyor" diyor.
Hemen her dalış sisteminde üzerinde en fazla durulan konu dalış sağlığı ve güvenliği. Eğitimlerde de bu konular işleniyor. Ancak zamanla sağlık ve güvenlikle ilgili kurullar atlanmaya başlanıyor. Prof. Dr. Aktaş, "Mesele, bu eğitimlerin eksikliğinde değil bence. Bunu öğrenmiş olmalarına rağmen dalanlar zamanla bu kuralları ihlal etmeye başlıyorlar" diyor.
ÖNCE MALZEME KONTOLÜ
Ülkemiz denizleri normalde sportif dalışa uygun. Ama denizin mevsimsel veya dönemsel olarak akıntılı, dalgalı, bulanık, soğuk olması, gece dalışı, batık dalışı, mağara dalışı gibi durumlarda risk artıyor. Bu gibi durumlarda eğitim ve beceri düzeyi ya da fiziksel kapasite yetersiz kalabiliyor. Prof. Dr. Aktaş, "Dalgıçlar kendi düzeylerini çok iyi bilmeli. Gözleri kesmediğinde sırf başkaları dalıyor diye kendileri de dalmamalı" diyor.
Dalıştan önce malzemelerinin tam ve eksiksiz olduğu, doğru çalışıp çalışmadığı kontrol edilmeli. Dalış okunun veya teknenin acil durum planı ve malzemeleri sorulmalı. Herhangi bir acil durumda kıyıya ulastırabilecek hızlı teknenin olup olmadığı, teknede acil durum oksijen tüpünün bulunup bulunmadığı, varsa dolu olup olmadığı kontrol edilmeli. Prof. Dr. Aktaş, "Ben dalışa gittiğimde mutlaka oksijen tüpünü ve ilk yardım malzemelerini görmeyi talep ediyorum. Bu malzemelerde eksik varsa, o dalış okulu veya tekneyle eksikler tamamlanana kadar dalmıyorum" diyor.
İYİ HİSSETMİYORSANIZ DALMAYIN
Dalış sporuna başlamadan önce sağlık kontrolünden geçmekte yarar var. Ama bununla bitmiyor. Muayenelerde sağlıklı olsanız bile her gün aynı durumda değilsiniz. En basitinden nezle ya da yol yorgunluğu bile dalışa engel olabiliyor. Dalıştan önce kişi kendini dinlemeli. Dinç ve sağlıklı hissetmiyorlarsa dalmamalı. Prof. Dr. Aktaş, "Maalesef güney bölgelerine uzun bir yolculukla ulaşanlar kendilerini dalmak zorunda hissediyor. Bu çok yanlış. Sonuçta bu sportif bir faaliyet, eğlence. Tam sağlıklı olmayınca, zevki çıkmıyor" diyor.
DALIŞ YAPILAN YERLERDE MUTLAKA BASINÇ ODASI BULUNMALI MI?
Yüksek riskli sanayi dalışları veya askeri dalışlar için ayrı kanuni düzenlemeler var. Bu kuruluşlar dalış teknesinde basıç odası bulunduruyor. Amatör dalış için risk bu kadar yüksek değil. Her sportif, turistik dalış yapılan bölgede basınç odası olması ne pratik ne de ekonomik. Uzmanlar bunun, karayolu bulunan her yere trafik hastanesi açmaya benzeyeceğini söylüyor. Bununla birlikte dalış yapıyan bölgelere maksimum 3-5 saatte ulaşılabilecek basınç odası yeterli. Prof. Dr. Aktaş’ın verdiği bilgiye göre, Antalya, İzmir, İstanbul, Samsun ve Ankara’da basınç odaları var. Bodrum’daki basınç odasının doktor eksiği de tamamlanırsa Güney Akdeniz’e, Doğu Karadeniz’e, Çanakkale’ye ve Marmaris-Kaş eksenine birer basınç odası gerekiyor. Ankara’da Sağlık Bakanlığı’nın atıl durumda bir basınç odası var. Bunun Fethiye veya Ortaca’ya yerleştirilmesi talep ediliyor.
VURGUNLA İLGİLİ BİLMEDİKLERİMİZ...
Vurgun halk arasında sualtında başınıza gelen her türlü problem için kullanılan ortak isim. Aslında vurgun, tıp diliyle "dekompresyon" bir hastalık. Dipte dalınan derinliğe ve geçirilen süreye bağlı olarak vücutta eriyen gazlar çıkışta kanda kabarcık yapıp dokulara hasar veriyor, damarları tıkıyor. Amatör sportif dalışlarda seyrek rastlanıyor. Çünkü bu dalışlar 30 metreden sığ sularda, kısa süreli yapılıyor. Vurgun nadiren ölüme yol açar. Korunmanın yolu basit ama mutlak değil. Dalış derinlik ve süre kuralları ihlal edilmezse, kişinin vurgunu kolaylaştırıcı başka özellikleri yoksa risk azalır. Kilolu, yorgun olmak risktir. Bir önceki dalış dikkate alınmalı. Vurgunun büyük çoğunluğu tamamen tedavi edilebilir. Prof. Dr. Aktaş, "Bu nedenle biz sportif dalışlarda vurgundan çekinmeyiz. Narkozdan (derinlik sarhoşluğu), emboliden, boğulmadan, kaybolmadan daha çok çekiniriz" diyor.
Havanın içinde bulunan ve herhangi bir etkisi olmayan nitrojen, dalış derinliği artınca narkotik etki gösteriyor. Bu etki önceleri alkol alımı gibi belirtiler verir, sarhoşluk yapar. Alkollü otomobil kullanmak ne kadar güvenliyse, bu şekilde dalmak da o kadar güvenlidir! Daha da derine dalarsanız ameliyatlarda olduğu gibi narkoza girersiniz. Boğulmak kaçınılmaz olur. Bu nedenle sportif dalışlarda dalış derinliği, derinlik sarhoşluğunun başladığı 30 metreyle kısıtlandı.
EN ÇOK RİSKE GİRENLER ÜÇ YILDIZLI DALGIÇLAR, TOY EĞİTMENLER
30 metre sınırının aşılması kazalara davetiye çıkarmak anlamına geliyor. Bu açıdan en az tehlike yaşayan grup, sanıldığının aksine dalışa yeni başlayanlar. Bu kategoridekiler başkalarıyla daldığında ve biraz da ürktükleri için derinlere dalmaz. Eğitmen düzeyinde tecrübeliler de görmeğe değer bir şey olmadığını bildiklerinden, riski kavradıklarından derine dalmaz. En tehlikeli grup bunların arasında kalanlar. Yani üç yıldızlı bröve sahibi olanlar, eğitmenliğe yeni başlayanlar. Prof. Dr. Aktaş, "Bu grup mutlaka derine dalmak, kendilerini kanıtmak istiyor. Oysa sualtında görülebilecek bütün güzellikler ilk 10, bilemediniz 20 metrede. Derinlerde canlılık daha az, renk de yok" diyor.