Artık bahçe, park, yürüyüş alanı, AVM önü, ibadethane bahçesi gibi açık havalı yerlerde sigara içmek yasak olacak. Çay bahçelerinde sigara içilen alanla içilmeyen alan ayrılacak.
Nasıl memnunum biliyor musunuz? Haftanın en fevkalade haberi! (Şu gündemde tek iyi haberi bile olabilir.)
Esasında açık havada sigara içildiğinde ben çok rahatsız olmuyorum. Ama sigara içenler rahatsız olsun istiyorum! Kalkıp sigara içilen masalarda oturmaya, masalar doluysa ayakta beklemeye mecbur kalsınlar. Cami bahçelerinde içemesinler. AVM önlerinde “Yassah hemşerim” ibaresini görüp, soğukta yürüyüp kuytu bir yer bulmak için uğraşsınlar! Parklarda sigara molası veremeyip, egzoz dumanlı yol kenarlarına mecbur kalsınlar!
Oh içemesinler hiçbir yerde! Hayatları zorlaşsın! Sigara yasağı her köşede enselerinde boza pişirsin! Sonunda buralarına gelsin, bırakmaya mecbur kalsınlar!
Evet, ben bir sigara faşistiyim! Bu konudan da ödün vermem!
Sağlıklı olayım diye goji berry’lerin, nefes kurslarının, pilates kasetlerinin, çörekotu özlerinin peşinde koşup duruyorsunuz, ama elinizde sigara!
Arkadaş aklınızdan zorunuz mu var sizin? İçmeyin şu zıkkımı! İçmeyin dedim! Bitti!
“Çocuk da yaparım kariyer de, ama sporumu ihmal etmeden, bir sosyal sorumluluk projesine katkı sunup, ayriyeten vizyondaki filmleri de kaçırmadan” dönemi başladı! Yeni zaman yönetimi tekniği ‘Pomodoro’yu bizzat denedim! Doğru zamanda, ama galiba yanlış şehirde!
Son yıllarda şu ‘zaman yönetimi’ konusu kafamı çok kurcalıyor. Instagram çıktı çıkalı, fotoğraflarına kenafir gözlerimle bakıp “Ay nasıl vakit buluyorlar her şeye” diye haset ettiğim elâlem yüzünden!
Sen aynı gün ne ara kalkıp spora gittin de, sonra kahvaltıda eşinle dostunla buluştun da, yetmedi saçını yaptırıp çekime yetiştin? Bitmedi, ne ara arkadaşının doğum gününde zafer işaretli öpücüklü poz verip sonra evde kedinle uyurken selfie çektin? Ki zaten ‘uyurken selfie’ başlı başına bir oksimoron!
Verimliliğe kafayı takmış, 24 saati 36 saat gibi yaşamak isteyen modern insan için, son çıkan zaman yönetimi tekniğinin adı ‘Pomodoro!’ İtalyanca domates demek. Adını, mutfakta kullanılan domates şeklinde çalar saatlerden alıyor. Hani fırında 25 dakika kalması gereken börek yanmasın diye kurulan ve zaman bitince zırrr diye çalan domatesler.
Infakto RW, 2-10 Aralık 2015 tarihleri arasında 1024 kişiye 16 ilin kentsel ve kırsal bölgelerinde yüz yüze sorular sormuş.
Sonuçlar korkunç!
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, oy verdikleri partiye göre psikolojik olarak ayrışmış, fena halde kutuplaşmışlar görünüyor.
Vatandaşların yüzde 83.4’ü en uzak hissettikleri siyasi partinin taraftarlarıyla “Çocuğumu evlendirmem” diyor. Yüzde 78.4’ü “İş yapmam”, yüzde 76’sı “Komşu olmam”, yüzde 74’ü “Çocuklarımın arkadaşlık etmesini bile istemem” fikrinde!
En uzak hissedilen partiye oy verenleri “İkiyüzlü, zalim, bencil, ülkeye tehdit oluşturan, kibirli veya bağnaz” gibi özelliklerle tanımlama oranı yüzde yetmişlerin üstünde!
Birbirimize gıcık oluyoruz! Sadece siyasi fikirlerimizden ötürü!
Gezi’den beri yazıp çizip söyleyip duruyoruz. “Yapmayın, etmeyin kardeşim, sakinleşelim, dinleyelim, birbirimizi anlayalım” diyoruz.
Zira kaybedecek bir şeyim yok. Mesleğim yazarlık, ve teorilerimin hepsi fos çıksa da hiç umurumda olmaz. En azından benim “Sokak yiyeceklerinden ekonominin gidişatını analiz etme” yöntemim, ekonomistlerin klasik “Varsayalım ki” ibaresiyle başlamıyor. Bizzat tecrübe edilmiş gerçeklere dayanıyor!
Hayatımda çok şükür ki sadece birkaç kez, iktisadi sebeplerle boğazımdan kesmek zorunda kaldım.
90’ların sonunda New York’da öğrenciyseniz, bir de Türk’seniz, illa ki o banka havalesi gecikmesini ve beş parasız kalma trajedisini yaşamışsınızdır.
O, 70’lerin çok sevilen Sultan-ı Yegâh şarkısının da bestecisiydi.
Nur Yoldaş’ın seslendirdiği Sultan-ı Yegâh şarkısı, en popüler döneminde TRT tarafından yasaklandı. Gerekçe, şarkının “Sultan-ı” değil “Sultan-i” olarak söylenmesi gerekliliğiydi. Oysa herkes Yoldaş çiftinin siyasi görüşlerinden dolayı bu yasağın getirildiğini hissediyordu.
Nur Yoldaş şarkıyı bir kez daha seslendirdi. Bu defa i’nin üzerine basa basa “Sultaan-iii Yeegâhııı” diye söyleyerek. Şarkı mecburen tekrar yayımlanmaya başlandı.
70’lerde bunun gibi çok sansür hikâyesi olurdu. Sonradan Devekuşu Kabare’nin kapalı gişe oynayacak Yasaklar müzikaline ilham kaynağı yaratacak kadar çok. Bakanlar Kurulu’nun son kararı “Geleneksel aile kriteri”nin haberini okuyunca aklımdan bunlar geçti.
Sadece “Allah şu iki hafta ana-babalara sabır versin” mi yazsam diye düşündüm, o da konunun kendisinden çok anafikrini özetliyor!
Başlığa ilham veren tiyatro oyununun kendi döneminde memlekette nasıl bir hareket ve nümayiş serisi yarattığı, halkın nasıl isyan ettiği malumunuz.
Ama o ne ki? Siz bir de sömestr tatilinde evinizde yaşanacak hareket, isyan ve nümayişleri düşünün!
Yemin ederim düşüp bayılacağım.
Muhalefetin, özellikle CHP ve MHP’nin içişlerini takipten bıktık.
Kurultay, delege, kongre, imza, aday, liste lafı duymaktan içimiz şişti.
Ben niye vatandaş olarak PM, MYK gibi kısaltmaların anlamını bilmek zorundayım? Niye parti tüzüklerinizi öğrenmek mecburiyetindeyim? Bana ne kardeşim?
Ama bir gün herkes haftada üç gün fotomodel olmayacaktı! Böyle anlaşmamıştık Andy Warhol’la!