Paylaş
Sadece “Allah şu iki hafta ana-babalara sabır versin” mi yazsam diye düşündüm, o da konunun kendisinden çok anafikrini özetliyor!
Başlığa ilham veren tiyatro oyununun kendi döneminde memlekette nasıl bir hareket ve nümayiş serisi yarattığı, halkın nasıl isyan ettiği malumunuz.
Ama o ne ki? Siz bir de sömestr tatilinde evinizde yaşanacak hareket, isyan ve nümayişleri düşünün!
Bu yılın sömestr tatilinin diğerlerinden farklı yanları var:
Bir, hava çok soğuk geçecek. Sabileri sokağa, parka, bahçeye salma imkanı pek olmayacak.
İki, çocuklara ödev verilmeyecek, böylece sabahtan akşama kadar sizlere sarmaları için imkân verilmiş olacak.
Sevgili anne-babalar, sizin için zor günler başlıyor! Elinizde 2 hafta boyunca hiçbir meşgalesi veya amacı bulunmayan, üstelik oynamak için dışarı da çıkamayacak bir çocuk var. Zaten sokakta oynarsa büyük ihtimalle grip olacak, bir de onunla uğraşacaksınız. Yavruyu iç mekânlarda tutmaya çalışın. Bunun kolay olmayacağını biliyor, yazının ileriki kısımlarında konuyla ilgili tavsiyeler veriyorum.
Ancak, öncelikle...
Yavrunuz zayıf bir karne getirdiyse, yatın kalkın şükredin. En azından birkaç gün üstünde bir eziklik, sakinlik olur. Etrafa bulaşmaz.
Ancak karne iyi geldiyse, hele takdir, teşekkür aldıysa bittiniz! Hediye isteyecektir.
Uzay mekiği son model olsun
Şimdilerde çocuklara alınan hediyeler de bizim zamanımızdaki gibi değil. Bizlerin pusulalı cetvel görünce “Bu ne yauuu” diye aklı giderdi. Şimdikilere uzay mekiği alsan “Son modeli mi” diye sorarlar. Hediye listelerinde pahalı spor ayakkabılar, akıllı telefonlar, iPod çalarlar, laptoplar, hatta söz konusu şahıs kızsa, annesinde olmayan marka çantalar bile yer alabiliyor.
Bütçede dev bir gediğe, o gedik açılmazsa dev afra tafraya hazır olunuz!
Kara kara düşünmeyin. Ben buradayım. Bu konuda size önereceğim bazı şeyler faydalı olacaktır sanırım:
a) Doğururken bana mı sordunuz? Boğazınızdan kısıp ne istiyorsa alacaksınız. Bakamayacaksan yapmasaydın!
b) Tamam ağlamayın... Yavrunuz herhangi bir teknolojik aletin, bilmem kaç numaralı son modelini istediğinde, sözgelimi 6’sı çıkmış telefon, 4’ü çıkmış bilgisayar oyunu vs., Sayın Cumhurbaşkanımız gibi yapın. Hani “4G bize yetmez, direkt beşe geçelim” dedi ya. Siz de “O telefonun 6’sı eskidi bile, az bekle, 7’yi de atlayıp direkt 8’ini alırız” filan deyin. Biliyorsunuz ki o 8 de bir gün illa çıkacak. Şimdiden ek işe girin ve para biriktirin!
Çocuk ve ergenin, yetişkinin aksine, nereye harcayacağını bilmediği, fazla, onu dürten bir enerjisi vardır. Sokağa, bahçeye çıkamadığı, okula gidemediği zaman, bu enerji içinde birikip köpürür. Yavrunuz “Kırk yılda bir tatildeyim, beni gezdir” diye tutturacaktır! Şimdi:
Yedi altın tavsiye
İç mekânlarda takılın, ama sakın AVM’lere yaklaşmayın! Çocuk kısmısı vitrin bakmaz. Direkt vitrinde gördüğünü girip almak ister. Almazsanız yaygara yapar, dramatik hadiseler ve bir sürü gürültü çıkarır. AVM’lerden uzak durun. (Daha ek iş bulmadınız çünkü.)
Yavruyu sinemaya, tiyatroya götürün. Hesaplıdır, ve nereden baksan iki saattir. Ama AVM’lerin içinde olmayanlara gidin gözünüzü seveyim. Yoksa yine maaşı bırakıp çıkarsınız.
Sosyal aktivite bulun. Misal müzeler süperdir. Ama çocuk kısmısı arkeolojiye, denizciliğe filan çok meraklı olmayabilir. Teklife yanaşmazsa ve siz ısrar ederseniz, uluya uluya ağlama, etrafa cisim fırlatma gibi hiç nefis olmayan, bilakis çok sinir bozucu ve antisosyal aktiviteler yapabilir. Göztepe’deki İstanbul Oyuncak Müzesi’ne gidin. Yavrunun bir sürü oyuncağı bir arada görüp, bütün gün heyecan içinde oyalanacağı, ama yapbozdu, anahtarlıktı, böyle ufak tefekler dışında harcama yapamayacağı tek oyuncak mekânı orasıdır!
Çocuk evdeyse tepenize çıkacak, salonda tek kale maçtan arkadaşlarıyla frizbi oynamaya, stil programları seyredip gördüğü her şeyi istemekten çaktırmadan araba anahtarını yürütmeye bütün olmadık işlere kalkışacaktır. Onu sakinleştirin.
Nasıl mı? Kimyasal çözümlerle tabii! Uyku ilacı verin demiyorum, o kadar da değil. Ama mesela papatya, sarı kantoron, kediotu ne güne duruyor? İçmezse çayına çorbasına katın. Sonra açın bir belgesel, oturtun karşısına, birkaç saati kurtarırsınız.
Çocuk sürekli üreyen, köpüren bir enerjidir. Yanardağ gibi. Onu bir yere kanalize etmezseniz, etrafı darmaduman eder, yaşam alanınız toz toprak ve kül içinde kalır. Mecazi değil, gerçekten! Ben yarıyıl tatilinde kibritten ev yaparken kendi saçını ve halıyı yakmış insanım! Çocuğu bir mesleğe özendirip, kursa yollayın. Bilhassa tiyatro, el işleri ve müzik, bu konularda isim yapmış ünlülerden yola çıkarak
yavrunun heveslenebileceği alanlardır.
Akrabalar bu günler içindir. Yavru karne almış. E anneanne, babaanne, dede, hala, dayı, teyze, bu unvanları taşımak kolay mı? Evladınızı her gün birine ziyarete götürün. Hatta götürüp arkanıza bakmadan kaçın! Hem oyalamak, hem karne hediyesi vermek zorunda kalacaklardır. Ee bayramda el öptürmeyi biliyorlar!
Hiçbir tavsiyem sökmez ve bu yarıyıl tatili, evin içinde kendi kendine azan bir çocukla eziyete, kâbusa dönüşürse, lütfen eşinizle karşılıklı olarak ruh sağlığınızı kollayın. Aşkınızın meyvesiyle sömestr tatili el ele verip bir evlilik
krizine yol açmasın!
Tekrar ediyorum, Allah ana-babalara sabır versin. En azından 2 haftalığına.
Paylaş