EKONOMİK istikrara giden yolda bir ülke parasının diğer ülke paralarına göre reel olarak değer kazanması kaçınılmazdır. Ulusal paranın değer kazanması ekonomik birimlerin istikrarın tesisi yönündeki yanlış ya da doğru inançlarının bir göstergesidir. Böyle dönemlerde
Merkez Bankası’nın döviz kurlarına müdahalesi yoluyla paranın reel olarak değerlenmesinin durdurulması arzu edilir. Bu yaklaşım değerlenen para ile yaşamı kolaylaştırmanın bir yoludur. Ama,
ekonomik istikrar hedefi ile çelişir. Çözüm, döviz kurlarına Merkez Bankası müdahaleleri gibi dışsal yollarla değil, içsel yollarla bulunmak zorundadır. Kısacası, sorunun çözümü
Merkez Bankası’nda değildir.
Sorunun tek çözümü üretimde verimliliği artırmaktır. Verimliliğin artmadığı bir ortamda ülke parasının belli bir süre değer kazanması ancak geçici olabilir. Örneğin, 1988-89 yılları böyle bir dönemdi. Aynı şekilde, 1995-96 dönemi de TL’nin geçici olarak değer kazandığı dönem olmuştur.
2000 yılındaki döviz kuru politikası ile yaşayamamış olmamızın arkasında da bir ölçüde benzer sorunlar vardır. Verimlilik artışları paranın değerlenmesi paralelinde gitmediğinde döviz kurlarındaki istikrar konusundaki beklentiler çok çabuk ters dönebilmektedir. Bu, istikrar için çok ciddi bir tehdittir.
ARTIŞ DEVAM EDİYOR
Üretimde verimlilik konusunda elimizde çok ayrıntılı veriler yoktur.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) yayınladığı
üç aylık imalat sanayi kısmi verimlilik endeksi bu konuda bize ipuçları vermektedir.
Grafikte imalat sanayinde çalışılan saat başına
kısmı verimlilik endeksi (1997=100) sol eksende gösterilmektedir. Sağ eksen de ise Merkez Bankası’nın yayınladığı
reel kur endeksi (1995=100) ölçülmektedir. Her iki endeks de üçer aylık ortalama endekslerin yıllık ortalamaları alınarak grafiğe konmuştur. Grafik 1997 yılının son çeyreği ile 2005 yılının üçüncü çeyreği arasındaki gelişmeleri göstermektedir.
Bu iki endeks 2000 yılında neredeyse birbirine eşit hale gelmişken, 2001 yılından sonra imalat sanayinde verimlilik artışı biraz da hızlanarak devam ederken, reel kur endeksi önce sert bir biçimde düşmüş, daha sonra yükselme eğilimine girmiştir. Ama, bu yılın üçüncü üç ayı itibariyle, reel kur endeksi hala verimlilik endeksinin altında kalmaya devam etmiştir. Kısacası,
imalat sanayi toplamında saat başına çalışılan kısmı verimlilik artışı 2000 yılı baz alındığında TL’nin reel olarak değer kazanmasının üzerinde gerçekleşmiştir. Bu, en azından emek verimliliği açısından, değerlenen ulusal parayla yaşayabilme gücümüzün varlığına işaret etmektedir.
YAPI DEĞİŞİYOR
Yalnızca emek verimliliğine bakarak üretimde toplam verimlilik konusunda kesin bir yargıya varmak elbette olanaklı değildir. Ama, benzer bir gelişmeyi enerji tüketiminde de gözlemek mümkündür. Dolayısıyla, ‘
üretimdeki verimlilik artışları sayesinde TL’nin değer kazanmasının neden olabileceği olumsuzluklar dengelenebilmektedir’ gibi bir izlenim elde etmek mümkündür. İçsel nedenlerle kısa dönemde ‘
kurlarda düzeltme beklentisinin’ önemli bir nedeni ortadan kalkmaktadır.
Tüm imalat sanayi için yapılan gözlem farklı alt sektörler açısında elbette doğru değildir.
Bu dönemde değerlenen TL paralelinde verimliliğini artıramayan sektörler vardır. Farklı sektörlerdeki farklı verimlilik artışları üretim sanayinin yapısını değiştirmektedir.