RUSYA, Sovyetler Birliği döneminden devraldığı borçları 1998 yılında ödeyemeyeceğini açıkladı. Hatırı sayılır bir kriz çıkardı. Osmanlı döneminden kalan borçları ödeyen bir milletin çocukları olarak kendimizi kötü hissettik.
Arjantin dış borçları milli gelirlerinin yüzde 150’sine geldiğinde, borç takası yapıp yaklaşık 33 milyar dolar borcunu sildirdi. Tarihinde bazen aksatsa da, faizi ile bile birlikte daima tüm borçlarını ödemiş bir milletin çocukları olarak kendimizi yine kötü hissettik.
Borcunu ödemeyenin yanında kalıyor. Biz ise canımızı dişimize takıp ödüyoruz. Üstelik, borçlarımızı ödemeyebileceğimiz olasılığına karşı küçümsenmeyecek bir risk primi de ödüyoruz. Yani, bir olasılığın fiyatını ödüyoruz, ama olasılık hiçbir zaman geçekleşmiyor, olasılık olarak kalıyor. O halde, "biz de başkaları gibi borçların üzerine yatalım" gibi bir düşünce doğuyor.
Son olarak, Arjantin ve Brezilya IMF’ye olan borçlarını erken ödeyip IMF’den kurtulacaklarını (!) açıkladılar. Haber Türkiye’de de yankı buldu. Acaba, biz de IMF’ye borçlarımızı erken ödeyip IMF’den kurtulmalı mıyız? Bir şey mi kaçırıyoruz? Bizim bilmediğimiz bir şey mi biliyorlar?
KİM BORÇLU
Türkiye’nin IMF’ye geçen hafta sonu itibariyle 11.4 milyar SDR (16.5 milyar dolar) borcu kaldı. Çoğunluğu 2006 ve 2007 yıllarında olmak üzere IMF’ye olan borçlarımızı 2009 yılına kadar ödeyeceğiz.
IMF genellikle ülkelerin merkez bankasına borç verir. IMF’den alınan borçlar merkez bankasının rezervlerinin takviyesi işlevi görür. Özellikle 2001 krizi ile birlikte Türkiye’nin IMF’den aldığı borçlar Hazine’nin ihtiyaçları için kullanıldı. IMF’den borcu Merkez Bankası değil, Hazine aldı. Dolayısıyla, borçların ödeyicisi de Hazine olacaktır.
IMF’ye borçlar erken ödenecekse, Hazine’nin 16 milyar dolar civarında taze kaynak bulması gerekmektedir. Bütçe fazlası vererek böyle bir kaynak yaratılamayacağına göre, Hazine ya dış borçlanmaya gidecek ya da yurt içinden borçlanmak zorunda kalacaktır. Dört yıl içinde ödenecek borçları erken ödemek için piyasalardan bu boyutta bir borçlanmaya gitmek herhalde çok anlamlı değildir.
Brezilya ve Arjantin’in IMF’ye olan borçları merkez bankalarının borçlarıydı. Dolayısıyla, bu ülkelerin merkez bankaları döviz rezervlerinin bir bölümünü kullanarak (Arjantin’de yüzde 40’ına yakın, Brezilya’da yüzde 27) IMF’ye olan borçlarını erken ödeyecekler. Döviz rezervleri ciddi miktarlarda düşecek.
DAYANIKLILIK
İki ülke de, diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, döviz rezervi birikimlerinin büyük bir bölümünü artan uluslararası sermaye akımları yoluyla sağladılar. Önümüzdeki dönemde ise uluslararası sermaye akımlarında bir daralma yaşanması hiç de küçük bir olasılık değil. Bu ülkelerden çeşitli nedenlerle bir sermaye çıkışı yaşandığında, piyasalarında yaşanacak olası çalkantıları daha düşük bir rezerv düzeyi ile önlemeye çalışacaklar. Siyasi nedenlerle Brezilya’da bu yılın başlarında yaşanan piyasa çalkantısında Brezilya Merkez Bankası’nın kaybettiği döviz rezervi 7 milyar dolar civarında olmuştu.
Arjantin ve Brezilya’nın yaptığını yapmamakla hiçbir şey kaçırmıyoruz. Aksine, IMF ile üzerinde anlaşılan bir program çerçevesinde ekonomi politikalarını yürüten bir ülke olarak olası uluslararası çalkantılar karşısında Türkiye ekonomisini göreli olarak daha dayanıklı tutuyoruz. Yüksek cari işlemler açığımız olmasaydı da, IMF’den bu aşamada kurtulmaya çalışmak Türkiye açısından akılcı bir politika olmazdı.
Başkalarının yaptığı her şey mutlaka iyi değildir.