Dr.Başak Demiriz

Kişisel haklarım

3 Ağustos 2012
İnsan olarak temel haklarımız var ama çoğumuzun bu haklardan haberi bile yok. Ya haklarımızı unuttuk ya da çocukken hiç öğrenmedik. Bu yüzden çoğu kişi “hayır” demeyi ya da isteklerini söylemeyi başaramıyor.

Danışan: 50 yaşıma geldim, hâlâ insanlara “hayır” demeyi, isteklerimi söylemeyi öğrenemedim. İçimden ne kadar kızsam da karşımdakini kırmamak için gerçek duygularımı söyleyemiyorum.
- Dr. Başak: Çoğumuz kibar ve anlayışlı olmak uğruna kendi haklarımızdan vazgeçiyoruz. Bu biraz da öğrenilen bir davranış. Kültürel yapımız kendimizi açık ve net bir şekilde ifade etmeye pek teşvik etmiyor. Çocukluğumuzdan itibaren duyduklarımızı hatırlayın: “Büyüklerine saygılı ol, cevap verme, su küçüğün söz büyüğün, büyükler konuşurken lafa girilmez, bilmiş bilmiş konuşma...” Bunlara benzer kim bilir daha neler duyarak büyüdük.
Danışan: Bırakın çocukluğu, koca genç kızken, lafa karıştığım için annemin çimdiklediğini bile hatırlarım. Gerçekten konuşmaktan korkar hale gelmiştim. Özellikle ilkokul ve ortaokul döneminde çok utangaç bir çocuktum, hiç sesim çıkmazdı. Lisede biraz daha normale döndüm ama hâlâ kendimi tam istediğim gibi güvenli bir şekilde ifade edemiyorum.
- Dr. Başak: Kendinizi güvenle ifade edebilmek için birkaç alanda çalışmamız gerekecek. Önce sözel olmayan davranışlarınız üzerinde duralım. Konuşurken mutlaka karşınızdakinin gözlerine bakmalısınız. Başka tarafa bakarsanız, gözlerinizi kaçırırsanız, karşınızdakinden çekindiğiniz imajını verirsiniz. Göz göze konuşabilmek için kişinin karşısında olmaya dikkat edin. Yanında, arkasında olmak da göz göze teması zorlaştırır.
Danışan: Sanırım bunu çoğunlukla yapabiliyorum. Benim asıl derdim kendimi ifade edememek.
- Dr. Başak: Kendini ifade edebilmesi için insanın önce kendini iyice tanıması gerek. Sınırlarının, ihtiyaçlarının, tercihlerinin, duygularının, isteklerinin farkına varmalı.
Danışan: Farkında olduğumu sanıyorum ama belki de değilim.

Yazının Devamını Oku

Erkeklerde cinsel istek kaybı

27 Temmuz 2012
5 erkekten 1’i cinsel isteksizlik yaşıyor. Sorunu çözebilmek için nedenlerini ortaya çıkarmak gerek. Bunun için de mutlaka bir uzmana danışılmalı.

Danışan: Eşim artık bana hiç ilgi göstermiyor. Hayatında başka biri mi var, yoksa artık beni sevmiyor mu bilmiyorum ama çok çaresiz hissediyorum, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
Dr. Başak: İlgi göstermiyor derken neyi kastediyorsunuz?
Danışan: Daha açık söylemek gerekirse, benimle olmak için hiçbir girişimde bulunmuyor. Ben başlatmasam, aylar belki de yıllar geçer.
Dr. Başak: Ne zamandır böyle?
Danışan: Son birkaç yıldır. Önceleri böyle değildi. Gayet güzel bir cinsel hayatımız vardı. Şimdi ise en fazla ayda bir-iki kere beraber oluyoruz, o da ben başlatırsam. Ama artık gururum kırılıyor. Beni istemiyor diye düşünüyorum. O yüzden ben de hiç yakınlaşmak istemiyorum. Aramız gittikçe daha fazla açılıyor. Onu çok seviyorum ve ondan ayrılmak istemiyorum. Bir yandan da ona çok kırgın hatta kızgınım. Acaba hayatında başka biri mi var? Beni aldatacak bir insan değildir ama artık ne düşüneceğimi de bilemiyorum.
Dr. Başak: Onunla bu konuyu hiç konuştunuz mu?
Danışan: Birkaç kez konuşmaya çalıştım ama artık konuşacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Çok istekli ve ısrarcı gibi gözükmek hoşuma gitmiyor. Bugüne kadar yaptığımız konuşmalar işe yaramadı. Daha fazla konuşursam beni yanlış anlayacak, onu suçladığımı düşünecek ve aramız iyice bozulacak diye hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorum. O da maalesef hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. Ama her geçen gün bu konu beni daha fazla rahatsız ediyor. Beni sevmiyor, beni istemiyor gibi düşünceler aklımdan çıkmıyor.

5 ERKEKTEN 1’İNDE CİNSEL İSTEKSİZLİK VAR

Yazının Devamını Oku

Aile içinde sinir harbi

20 Temmuz 2012
İlişkilerde yaşanan problemler, çoğunlukla yanlış iletişimden kaynaklanıyor. Doğru iletişimin en önemli unsuru, önyargısızca dinlemek ve empati kurabilmek.

Danışan: Yakında tatile çıkacağız ama hiç çıkmasak daha iyi.
Dr. Başak: Neden?
Danışan: Çünkü çok gergin bir ailem var. Herkes birbiriyle devamlı sürtüşme içinde. Bugüne kadar her tatilimiz kavgayla bitti. Bu tatil de kesin öyle bitecek, bu nedenle hiç onlarla gitmek istemiyorum.
Dr. Başak: Tatile kim kim çıkıyorsunuz?
Danışan: Annem, babam, kardeşim ve ben.
Dr. Başak: Kimlerin arasında çatışma oluyor?
Danışan: Genellikle annem ve babam arasında ama biraz önce de dediğim gibi öyle veya böyle, hepimiz mutlaka bir gerginlik yaşıyoruz. Hep bir sinir harbi var. Tartışmasız günümüz geçmiyor diyebilirim. Nedir birbirimizden alıp veremediğimiz bilmiyorum. O kadar saçma konular üzerine tartışıyoruz ki, örnek verin deseniz veremem. Nedir bunun nedeni? Niye biz de sakin, huzurlu bir aile olamıyoruz?

Yazının Devamını Oku

Neden hâlâ yalnızım?

14 Temmuz 2012
Yalnızlıktan şikayet eden kişilerin çoğu, olumsuz düşünceler içindedir ve kendilerini suçlarlar.

Aslında yalnızlığın yarattığı olumsuz duyguların nedeni, kişinin yalnız kalmasına neden olarak gördüğü, kendisiyle veya başkalarıyla ilgili yaptığı çıkarımlardır.

Danışan: Bu yaz artık benim de bir sevgilim olur diye umuyordum ama hiçbir şey olmuyor. Kendimi çok yalnız hissediyorum. Herkesin bir eşi, bir sevgilisi var ama benim yok. Neyim eksik, neden kimse beni beğenmiyor?
Dr. Başak: Anladığım kadarıyla yalnız olmak sizi çok mutsuz ediyor.
Danışan: Yalnız olup da mutlu olabilen var mıdır? Bence bütün yalnız insanlar mutsuzdur ama etraflarına çaktırmazlar.
Dr. Başak: Aslında bu çok da doğru değil. Bazıları yalnızlıktan hiç rahatsız olmaz, çünkü yalnızlığı daha kolay tolere edebilirler.
Danışan: Olabilir ama ben tolere edemiyorum işte.
Dr. Başak: Çünkü yalnızlık hakkında çok fazla olumsuz düşünceniz var. Eğer siz de “Arkadaşlarımla, ailemle güzel vakit geçirebiliyorum, kendi başıma çok özgürüm, istediğim gibi eğlenebiliyorum, bu arada bir sevgilim olursa onunla da eğlenebilirim, olmasa da dünyanın sonu değil. Mutlu olmak için başkasına ihtiyacım yok” diye düşünseydiniz, yalnız olmaktan şikayet eder miydiniz?

Yazının Devamını Oku

Mutsuz olunca, kızgın olunca canım sıkılınca yiyorum!

6 Temmuz 2012
Düşüncemizi değiştirmediğimiz sürece olumsuz duygularımızı da değiştiremiyoruz. Kendimizi çaresiz hissediyoruz. İşte böyle zamanlarda iyi hissedebilmek için bir şeyler yemek tek çare gibi gözüküyor.

Danışan: Yaz başında diyete başladım ve gayet güzel kilo verdim. Son iki haftadır o kadar çok yiyorum. Bütün emeklerim boşa gitti. Kendime çok kızıyorum. Kızdıkça daha da çok yiyorum.
- Dr. Başak: Bazı insanlar kendilerini kötü hissettiklerinde hemen bir sigara yakar, bazıları içki içer, bazıları alışveriş yapıp hiç istemediği kadar para harcar, bazıları da kendini yemeğe verir.
Danışan: Sigara ve içki yok ama ben yemekle mutlu olanlardanım. Bir şeyler yemek beni her zaman daha iyi hissettirir. Özellikle birine kızmışsam o sinirle ne bulursam ağzıma tıkıştırırım. Üzgünsem de canım tatlı bir şeyler yemek ister. 
- Dr. Başak: Çünkü o an kendinizi çok iyi hissedersiniz.
Danışan: Kesinlikle. Adeta kendimden geçerim. Ama sonrasında pişmanlıklar başlar, kendime kızarım. Çok abarttıysam kendimden nefret ettiğim bile olur. İşte size bu nedenle geldim. Kendimi bu şekilde kontrolsüz yemekten kurtarmak istiyorum.
Sanırım buna “duygusal yemek” deniyormuş. Duygularım allak bullak olduğunda yiyeceklere saldırmak istemiyorum.
- Dr. Başak: Olumsuz duygularınızla baş edebilmenin sağlıklı yollarını öğrendiğinizde kilo problemi de yaşamazsınız. Problem yaşayanların çoğu kendilerini daha iyi hissetmek için yerler, aç oldukları için değil.

Yazının Devamını Oku

Fokurdayan bir düdüklü tencere gibi patlamaya hazır mısınız? Öyleyse bir hobiniz yok!

29 Haziran 2012
Yaş ilerledikçe hobilere daha çok ihtiyaç duyarız. Çünkü hobi edinmek hem fiziksel sağlığa hem de ruh sağlığına çok faydalı. Bu nedenle bir an önce keyfinize, zevkinize göre bir uğraşı bulmanızı tavsiye ederim.

Danışan: Bu yaz sıcağında işe gidip gelmek çok zor geliyor. Çok sıkıldım, çok bunaldım. Tatile de gidemedim. Her sabah erkenden uyanıp hazırlanmak, işe gitmek artık tam bir işkence haline geldi.
- Dr. Başak: Ne iş yapıyorsunuz?
Danışan: Bir bankada çalışıyorum. İşim çok tekdüze, her gün aynı şeyi yapmaktan çok sıkıldım.
- Dr. Başak: İş çıkışında ne yapıyorsunuz?
Danışan: Trafikten eve varmam 19:30’u buluyor. Gider gitmez yemek hazırlıklarına başlıyorum, sonra ailece akşam yemeği yiyoruz. Saat 23.00 civarı çocukları uyutuyoruz, biz de eşimle televizyonun karşısına geçip uyukluyoruz.
- Dr. Başak: Her gün aynı şekilde mi geçiyor?
Danışan: Maalesef öyle.

Yazının Devamını Oku

Onunla evlenmeni istemiyorum!

22 Haziran 2012
İki kişinin, birbirini ne kadar severse sevsin bir evin içinde yaşamaya çalışması kolay değil. Bu nedenle ‘uyum’ çok önemli.

Danışan: Kızımın evlenmek istediği kişiyi hiç onaylamıyoruz. Onu ileride çok mutsuz edeceği o kadar açık ki ama o bunu göremiyor. Aşkın gözü körmüş gerçekten.
Dr. Başak: Siz ne gibi problemler görüyorsunuz?
Danışan: Aile yapılarımız birbirinden çok farklı. Bunu söylediğimde, kızım “Ben ailesiyle mi evleneceğim?” diyor. Ailelerin sosyal yapılarının, alışkanlıklarının, maddi yapılarının uyumlu olması gerektiğini ona anlatamıyorum. Atalarımız boşuna dememiş “Davul bile dengi dengine çalar” diye. Hadi bunu geçtim, çocuk lise mezunu, benim kızım üniversite mezunu. Çocuğun doğru dürüst işi de yok. Devamlı iş değiştirmiş, bir işte tutunamamış. Bu konular ailemizde çok büyük gerginlik yaratıyor. Eşim kesinlikle kabul etmiyor. “Ne yap et bu işi hallet, o çocuk bu evden içeri giremez” diye bütün sorumluluğu benim üstüme yıktı. Ne yapacağımı bilemiyorum. Çok arada kaldım.
Dr. Başak: Birbirlerini ne kadar zamandır tanıyorlar?
Danışan: Yaklaşık altı aydır. Kızımın işyerinden bir arkadaşı tanıştırmış. Oğlan kızıma göz koymuş. Gel zaman git zaman durumu kızıma açmış ve sonunda onu ikna etmiş. Kızım da aslında onun bazı huylarını beğenmiyor ama “İleride düzelir” diyor.
Dr. Başak: Kızınız kaç yaşında?
Danışan: 34. Bence asıl sorun bu. Son bir-iki yıldır “Çocuk doğurma yaşım geçiyor” diye çok üzülüyordu. Şimdi de “Bundan ayrılırsam bu saatten sonra kimseyi bulamam” diye korkuyor bence.

Yazının Devamını Oku

İyi bir baba mısınız?

15 Haziran 2012
Annelik nasıl fedakârlık gerektiriyorsa, babalık da aynı derecede fedakârlık gerektirir. Çocuklarının ihtiyaçlarını en öne koyup bunun için gerekli fedakârlıkları yapan baba ‘iyi baba’ olmanın en önemli şartını yerine getirmiş olur.

Danışan: Hayatımda ilk defa bu Babalar Günü benim için çok özel.
Dr. Başak: Neden?
Danışan: Çünkü ben babamı çok küçükken kaybettim. Babalar Günü’nün ne zaman olduğunu bile bilmem, ancak gazetede rastlarsam haberim olur. Ama iki ay önce ben de baba oldum. Babalar Günü birden çok önemli oldu! Çok muhteşem bir duyguymuş. Aslında karışık duygular yaşıyorum. Hem çok mutluyum hem de çok kaygılı.
Dr. Başak: Neden kaygılısınız?
Danışan: İyi bir baba olabilir miyim? Oğluma karşı nasıl davranmalıyım? Ona nasıl destek olmalıyım? Hiç bilmediğim bir yoldan gidiyor gibi hissediyorum. Yanlış yapmaktan korkuyorum.
Dr. Başak: Bütün bu duyguları yaşamakta çok haklısınız. Çocuklar hayatımıza kullanım kılavuzları ile girmiyorlar. Onları en iyi şekilde yetiştirmek için neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilememek sadece babaları değil anneleri de kaygılandırıyor.
Danışan: Keşke ‘kullanım kılavuzu’ olsa gerçekten. O zaman insan bu kadar endişelenmez herhalde. Herkes çocuğu için en iyisini ister ama hayat öyle karışık ki, onun için en iyisi nedir, ona nasıl en iyi eğitimi veririz, onu nasıl mutlu ederiz diye düşünmekten bazen işin içinden çıkamıyorum. Peki sizin tavsiyeleriniz var mı? Nelere dikkat etmeliyim? Neler çok önemlidir çocuk yetiştirirken? İyi bir baba nasıl olunur?

Yazının Devamını Oku