Danışan: Ruh sağlığımın iyi olup olmadığını nasıl anlarım?
Dr. Başak: Neden anlamak istiyorsunuz?
Danışan: İki nedeni var. Birincisi, insan psikolojisi ilgili konulara oldum olası çok ilgim vardır. İnsanları merak ederim ve davranışlarını, duygularını anlamaya, çözmeye çalışırım. Kendimi de hep sorgularım. Kitaplar okurum, problemlerime teşhis koymaya çalışırım ama bugüne kadar hiçbir psikoloğa gitmedim ve bazı sorularım cevapsız kaldı. Onları sormak istiyorum. İkinci nedeni de; yakında baba olacağım ve sağlıklı bir baba olmak istiyorum. Benim ailemde çok problemli insan var, beni doğru yetiştirdiklerini sanmıyorum. Ben aynı hataları yapmamak için psikolojik olarak sağlıklı biri olup olmadığımı anlamak, çocuğumu olumsuz etkileyecek bir problemim varsa düzeltmek istiyorum.
Dr. Başak: Sıkıntısını yaşadığınız belirgin bir probleminiz var mı?
Danışan: Hem var hem yok. Daha doğrusu hangisi benden kaynaklanıyor hangisi etrafımdakilerden tam karar veremiyorum.
Dr. Başak: Öyleyse çevrenizdeki kişilerle bazı sorunlar yaşıyorsunuz.
Danışan: Evet ama biraz önce de bahsettiğim gibi, ailede çok problemli insan var. Bu yüzden sorunların asıl kaynağının ne olduğunu tam bilmiyorum. Belki de hepimizde problemler vardır. Ortada gözüken, tanısı konan bir akıl sağlığı yok ama emin olamıyorum.
Danışan: Sevgilimden ayrılalı neredeyse 1 ay oldu ama onu unutamıyorum. Kafam karmakarışık. Hem onu geri istiyorum hem de bir daha başlamamızın hata olduğunu biliyorum. Ne düşüneceğimi nasıl davranacağımı bilmiyorum artık.
Dr. Başak: Sevdiği kişiden ayrılan birçok kişi sizin gibi zorluklar yaşar. Bunların hepsi çok normal reaksiyonlar. Eğer bu bedensel ve ruhsal tepkilerinizin nedenini bilirseniz, baş etmeniz daha kolay olur.
Danışan: Nedenini biliyorum, ayrılık.
Dr. Başak: Ayrılığın yarattığı stres.
Danışan: Stresle ne alakası var?
Dr. Başak: Stres günlük konuşmalarımızda daha çok para sıkıntısı, trafik, iş gibi durumlarda yaşadığımız çeşitli duyguları ifade etmek için kullanılıyor ama aslında stres, sanıldığı gibi sadece endişe ve sıkıntı anlamına gelmez. Karşılaşılan yeni durumlarda, insanın ruhsal ve bedensel sınırlarının zorlanması neticesiyle ortaya çıkan tepkilerdir.
Danışan: Ruhsal ve bedensel sınırlarımın zorlandığı çok doğru.
Danışan: Midemdeki şikayetler yüzünden gitmediğim doktor kalmadı. Hepsi aynı şeyi söylüyor; “Midende bir şey yok. Çok streslisin, çok fazla anksiyeten var, böyle olduğun sürece miden düzelmez.” Stresi anladım da anksiyete ne onu tam bilmiyorum.
Dr. Başak: Latin kökenli, İngilizce ‘anxiety’ kelimesinden Türkçe’ye uyarlanmış bir kelime. Sözlük anlamı; endişe, kuruntu, evham, vesvese, korku ve huzursuzluk. Bazen kısaca kaygı olarak da kullanılıyor. Siz de buna benzer şikayetler yaşıyor musunuz?
Danışan: Evet hem de çok. Peki bu bir hastalık mıdır?
Dr. Başak: Anksiyete bozuklukları, birçok psikolojik sıkıntıyı içeren genel bir kategorinin adıdır. Panik bozukluğu, çeşitli fobiler, takıntı hastalığı, travma sonrası stres bozukluğu, akut stres bozukluğu ve yaygın anksiyete bozukluğu gibi çeşitleri vardır. Yani, sık el yıkama hareketinden tutun da beklenmeyen panik ataklara, insanların önünde konuşamamaya kadar çeşitli davranışları içerir. Davranışlar açısından çeşitlilik gösterdiği gibi derecesinde de farklılıklar olabilir. Bir problemle karşılaşıldığında, bir sınava girerken veya birini beklerken birçok insan kaygı yaşayabilir. Bu kaygılar normal sayılabilir ama anksiyete bozukluğu yaşayan kişilerin kaygıları, hayatlarını kısıtlayacak, normal bir hayat sürdürmesini engelleyecek kadar yoğundur.
Danışan: 15 yaşında bir kızım ve 17 yaşında bir oğlum var. Evde her gün savaş var adeta. Ne çektiğimi bilemezsiniz.
Dr. Başak: Çok mu kavga ediyorlar?
Danışan: Birbirleriyle değil, daha çok bizimle. Asıl kızımla babası hiç anlaşamıyor. Maalesef babası ergen bir kıza nasıl davranması gerektiğini hiç bilmiyor. Kızımda da suç var, inkar etmiyorum. Çok asi.
Dr. Başak: Babası da onun bu davranışlarına katlanamıyor.
Danışan: Hiç... Eşim çok öfkeli biri. Kızım da babasına çekmiş.
Dr. Başak: Ne zamandır sürüyor bu kavgalar?
Danışan: Kızım 10-11 yaşlarındayken aralarında sürtüşmeler başladı. Eşimi hep uyardım; “Küçücük kızla bir olma. Sen büyüksün, ona doğruyu sen öğreteceksin” dedim. Maalesef hiç etkili olamadım.
Dr. Başak: Problemini biraz anlatır mısınız?
Danışan: Yaz başından beri hemen her gün içki içiyor. Ben müdahale edince de kızıyor. “Yazın bitmesine şurada kaç gün kaldı, açık havada şöyle kendi kendime bir balkon sefası yapınca hemen alkolik mi oluyorum?” diyor. Ama işin aslı içkisinden vazgeçemiyor. Ona göre her gün içki içmek alkolik olduğunu göstermezmiş.
Dr. Başak: Kontrolünü kaybettiği, sonradan pişman olduğu şeyler yaptığı oldu mu?
Danışan: Birkaç kez oldu. En son iki hafta önce çok büyük bir kavga ettik, o zaman kontrolünü kaybetti işte. Beni eleştirmekle başladı, bütün gece beni rahat bırakmadı, en sonunda ben de patladım. Ben patlayınca o daha çok sinirlendi, bağırdı, kapıları çarptı. Bir ara küfür bile etti ki hayatta küfürlü konuşmaz.
Dr. Başak: Ertesi gün onun bu davranışları hakkında konuşabildiniz mi?
Danışan: Evet, ben ona anlattım, ne hale geldiğini anlasın diye ama maalesef yarısını hatırlamıyor bile. Sanki hiçbir şey olmamış gibi “Çok abartıyorsun, damarıma bastığın için bağırdım, bunun içkiyle alakası yok” diyor. Çok korkuyorum daha kötüye gidecek diye. Neden bu kadar çok içmeye başladı anlamıyorum. Evliliğimizin ilk yıllarında böyle huyları yoktu. “Merak etme ben sarhoş olmuyorum” diyor, gerçekten de olmuyor. Sanki bununla gurur duyuyor. Neden artırdı sizce?
Dr. Başak: “Bana içki dokunmaz” diyerek alkole ne kadar “dayanıklı” olduklarından gururla bahseden kişileri duymuşsunuzdur. İşin aslı, bu kişiler ilk başta içtikleri 1-2 kadehle, artık aynı etkiyi alamadıklarından, alkol miktarını giderek artırmış ve alkol bağımlılığının en önemli ölçütlerinden “içkiye tolerans”ı geliştirmişlerdir.
Danışan: Yeni eğitim sistemine göre bu sene kızımın okula başlaması gerekiyor ama ben onun okula hazır olup olmadığından emin değilim.
Dr. Başak: Kızınız kaç yaşında?
Danışan: 67 aylık, yani 5.5 yaşını biraz geçti. Bir ay küçük olsaydı başlatmak zorunda kalmayacaktım. Bana göre daha bebek ama yeni kanunlara göre okula başlaması gerekiyor. Beni asıl huzursuz eden kendinden büyük çocuklarla okumak zorunda kalacak olması. Kızımın okula hazır olup olmadığını nasıl anlarım?
Dr. Başak: Bunu anlayabilmek için bazı değerlendirmeler yapabilirsiniz fakat standardize bir ölçü yok. Böyle bir ölçünün olması da çok mantıklı değil, çünkü 4-5 yaşlarındaki çocukların gelişim hızı birbirinden çok farklı olabilir. Kızınızın okula hazır olup olmadığını, değişik alanlardaki becerilerini inceleyerek karar verebilirsiniz.
Danışan: Aslında daha da önemlisi okulların ve öğretmenlerin bu yaştaki çocuklara eğitim vermeye hazır olup olmadığı. Okulların fiziksel koşullarının bu kadar küçük çocukları barındırmak için hazır olup olmadığı konusunda da şüphelerim var.
Dr. Başak: Bütün bu kaygıları taşımakta çok haklısınız. Kaygılarınızı azaltmak için hazırlıklı olmak faydalı olabilir.
Danışan: Biz ne yapabiliriz?
Danışan: Bütün insanlardan kaçıp bir adada yalnız yaşamak istiyorum. Çok bunaldım. Herkesten çok bıktım. Kimseye tahammülüm kalmadı.
Dr. Başak: Neden böyle oldu?
Danışan: Bilmiyorum. Sadece artık çok yoruldum. Her şeyi ben yapıyorum. Artık kimseyle uğraşmak istemiyorum. Çok vericiyim ama karşılığını hiçbir zaman alamıyorum.
Dr. Başak: Hem kızgın hem de kırılmış gibisiniz.
Danışan: Evet, kırgınım. Beni kullananlara kızıyorum ama en çok da kendime kızıyorum, buna izin veren benim. Hiç ders de almıyorum. Biri benden bir şey istediğinde iki elim kanda olsa yapıyorum ama ben bir şey isteyince insanlar gayet güzel bahaneler uydurabiliyorlar.
Dr. Başak: Sizin beklentilerinize uygun davranmıyorlar yani.
Danışan: Nerede! Benim tırnağım olamazlar.
Danışan: Çok çabuk sinirlenen, bağırıp çağıran bir insan oldum ve bundan çok utanıyorum. Kontrolümü birden kaybediyorum ve hiç istemediğim gibi davranıyorum. Sonra çok pişman oluyorum ama iş işten geçmiş oluyor, karşımdakini kırmış oluyorum.
Dr. Başak: Ne zamandır bu problemi yaşıyorsunuz?
Danışan: Maalesef kolay sinirlenen bir yapım var ama son zamanlarda daha tahammülsüz oldum galiba. Etrafımdakilere daha çok bağırıyorum. Zaten size gelmemi de eşim istedi. ‘Bu bağırmalarına artık bir çare bul yoksa ben gidiyorum’ diye beni tehdit etti. Aslında onun beni tehdit etmesine gerek yok hatamın farkındayım ama dediğim gibi kontrol edemiyorum. Ama her zaman da ben haksız değilim. Bazen kızgın olmakta çok haklı olduğumu düşünüyorum doğrusu.
Dr. Başak: Kızgın olmaya hepimizin hakkı var. Hayata, kişilere dair doğal olarak hepimizin fikirleri ve beklentileri var ve zaman zaman bu beklentiler karşılanmayabilir. Sıra beklerken önümüze biri geçebilir, trafikte saatlerce sıkışıp kalabiliriz ya da bozuk bir mal satın alabiliriz. Böyle durumlarda kimse sizi kızgın olduğunuz için eleştirmez. Asıl önemli olan kızgınlığınızı nasıl ifade ettiğiniz.
SICAKLAR RUH SAĞLIĞINI OLUMSUZ ETKİLİYOR
Danışan: Benim problemim birden parlamak. Sakin sakin derdimi anlatamıyorum hemen bağırıyorum. Başkasının umursamadığı bir şey beni aşırı öfkelendirebiliyor. Acaba sıcak havalar yüzünden olabilir mi, geçen gün gazetede böyle bir yazı okudum.
Dr. Başak: Evet, çok sıcak havalarda insanların toleransının düştüğü ve daha agresifleştiğini gösteren araştırmalar var. Yani sıcak havalar insanların sadece beden değil ruh sağlığını da olumsuz etkileyebiliyor.