Dr.Başak Demiriz

O bir ergen, peki sizin mazeretiniz ne

22 Nisan 2013
Her çocuğun ergenliği yaşayışı; sıkıntılarının şiddeti, süresi, sıkıntılarıyla baş etme yöntemi farklıdır. Bu dönemde arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle problemler, anne-babalarıyla çatışmalar yaşamaları normaldir. Yetişkin olan, problemleri doğru yönetmesi gereken sizsiniz.

Danışan: Kızımla baş etmekte zorlanıyorum. Her an patlayacak bir bomba gibi. Ne söylesem kabahat. Bazen acaba benden nefret mi ediyor diye düşünüyorum. Oysa geçen seneye kadar hiçbir problemimiz yoktu. Ergenliğe girmiş olabilir mi?

- Dr. Başak: Kaç yaşında?

Danışan: 13...

- Dr. Başak: 12-14 yaşlar arasında “ön ergenlik” denilen dönem başlar. 14’ten itibaren “ergenlik” başlar ve aşağı yukarı 19 yaşında tamamlanır. Bu dönem içinde, biyolojik değişikliklerin yanında psikolojik, zihinsel ve sosyal açıdan da değişiklikler kendini gösterir. Sizin de kızınız ön ergenlik dönemine adım atmış olabilir.

Danışan: Sanki aramız hiç düzelmeyecekmiş gibi, çok üzülüyorum. Bütün ergenler böyle mi olur?

- Dr. Başak: Her çocuğun ergenliği yaşayışı; sıkıntılarının şiddeti, süresi, sıkıntılarıyla baş etme yöntemi farklıdır. Bu dönemde arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle problemler yaşadığı gibi anne-babalarıyla çatışmalar yaşamaları da normaldir. Yetişkin olan, problemleri doğru yönetmesi gereken sizsiniz. Siz kendinize güvenirseniz, o da size güvenir. Panik yapmayın. Hem o dönemlerden geçtiğiniz için onun neler yaşadığını anlayabilirsiniz hem de bilgi ve beceri bakımından daha donanımlısınız. Bazı önlemler alarak ilişkinizin daha sağlıklı hale gelmesini sağlayabilirsiniz. Kararlılık ve devamlılık önemli iki nokta.

NELER YAPMALISINIZ?

* Onu dinleyin: Aranızdaki iletişim kanallarını her zaman açık tutun. Sohbet etmeye çalışın. O size birçok şeyi anlatmak istemeyebilir; hem artık büyüdüğünü düşünüp “her şey anne-babaya anlatılmaz” şeklinde bir tavrı olduğu, hem de bazı şeyleri sizin onaylamayacağınızı veya anlamayacağınızı düşündüğü için. Buna rağmen akşam yemeklerinde, otomobille bir yere giderken, alışveriş yaparken, elinize geçen her fırsatta onunla konuşun. Hayatıyla, arkadaşlarıyla ilgili çok detaylı hikayeler anlatabilir, sıkılmadan dinleyin. Dinlerken yargılamadan sessiz kalmaya gayret edin.

Yazının Devamını Oku

O bir ergen, peki sizin mazeretiniz ne

19 Nisan 2013
Her çocuğun ergenliği yaşayışı; sıkıntılarının şiddeti, süresi, sıkıntılarıyla baş etme yöntemi farklıdır. Bu dönemde arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle problemler, anne-babalarıyla çatışmalar yaşamaları normaldir. Yetişkin olan, problemleri doğru yönetmesi gereken sizsiniz.

Danışan: Kızımla baş etmekte çok zorlanıyorum. Her an patlayacak bir bomba gibi. Ne söylesem kabahat. Bazen acaba benden nefret mi ediyor diye düşünüyorum. Oysa geçen seneye kadar hiçbir problemimiz yoktu. Ergenliğe girmiş olabilir mi?

- Dr. Başak: Kızınız kaç yaşında?

Danışan: 13...

- Dr. Başak: 12-14 yaşlar arasında, biyolojik değişimlerle beraber “ön ergenlik” denilen dönem başlar. 14’ten itibaren “ergenlik” başlar ve aşağı yukarı 19 yaşında tamamlanır. Bu dönem içinde, biyolojik değişikliklerin yanında psikolojik, zihinsel ve sosyal açıdan da değişiklikler kendini gösterir. Sizin de kızınız ön ergenlik dönemine adım atmış olabilir.

Danışan: Epey uzun bir süre. Sanki aramız bir daha hiç düzelmeyecekmiş gibi, çok üzülüyorum. Bütün ergenler böyle mi olur?

- Dr. Başak: Her çocuğun ergenliği yaşayışı; sıkıntılarının şiddeti, süresi, sıkıntılarıyla baş etme yöntemi farklıdır. Bu dönemde arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle problemler yaşadığı gibi anne-babalarıyla çatışmalar yaşamaları da normaldir. Yetişkin olan, problemleri doğru yönetmesi gereken sizsiniz. Siz kendinize güvenirseniz, o da size güvenir. Panik yapmanıza gerek yok. Hem o dönemlerden geçtiğiniz için onun neler yaşadığını anlayabilirsiniz hem de bilgi ve beceri bakımından daha donanımlısınız. Kendinizi çaresiz hissetmeyin. Bazı önlemler alarak ilişkinizin daha sağlıklı hale gelmesini sağlayabilirsiniz. Kararlılık ve devamlılık önemli iki nokta.

NELER YAPMALISINIZ?

*

Yazının Devamını Oku

Stresiniz kaç?

18 Nisan 2013
Aniden ortaya çıkan stresle baş etmek daha kolay. Yani arabanız bozulduğunda yaşadığınız stres, arabayı tamir ettirdiğinizde geçer. Oysa ev veya işyerinde yaşadığınız stres üstünüzden hiç kalkmayan bir yük gibi, zaman içinde direncinizin azalmasına, bedeninizin ve ruhunuzun zayıf düşmesine neden olur.

Danışan: Mide ve baş ağrılarım artınca doktora gittim. “Hiçbir şeyin yok, ağrılarının hepsi aşırı stres yüzünden, bir an önce stresle baş etmenin yollarını öğrenmelisin” dedi. Ben de farkındayım çok stresli olduğumun ama elimde değil, hayat şartları... Sabah 7’de çıkıyorum, hiç durmadan çalışıyorum, yoğun ve stresli bir işim var. Akşam 8’e doğru eve geldiğimde haşatım çıkmış oluyor ama çocuklar ilgi bekliyor, onların yemeği, banyosu, uyuması saat 10’u buluyor.

- Dr. Başak: Haklısınız, anlattığınız tempo çok stresli ve yorucu olabilir. Ama dikkat edin, iş ve aile hayatında uzun süre yaşanan stres, kronik strese neden oluyor ve bu tip stres daha sinsi ve tehlikeli.

Danışan: Neden?

- Dr. Başak: Çünkü aniden ortaya çıkan stresle baş etmek daha kolay. Yani arabanız bozulduğunda yaşadığınız stres, arabayı tamir ettirdiğinizde; bir yere geç kaldığınızda yaşadığınız stres, oraya vardığınızda geçer. Oysa evde ve iş hayatında yaşadığınız stres uzun süre üstünüzden hiç kalkmayan ağır bir yük gibi, zaman içinde direncinizin azalmasına, bedeninizin ve ruhunuzun zayıf düşmesine neden olur.

Danışan: Direnç düşünce de hastalıklar ortaya çıkıyor. Peki neden stres yaşayan insanlar farklı problemler yaşıyor. Yani, neden kiminin midesine vuruyor, kiminin başı ağrıyor?

- Dr. Başak: Stres, insanın sistemindeki en zayıf, en hassas bölgeyi etkiliyor. Eğer kalp ve damar sisteminiz daha hassassa, yüksek tansiyon problemi veya migren ağrıları yaşıyorsunuz. Eğer mideniz hassas ise stres en çok midenizi etkiliyor. Bedenimiz stres altında tamamen farklı şekilde çalışmaya başlıyor. Beden stresli durumu “tehlike” olarak algılıyor. Tehlike karşısında veya tehlike olarak algıladığımız bir uyaran karşısında “hayatta kalabilmek” için beynimizden anında sinyaller geliyor. Evde sakin bir şekilde otururken birden sokaktan çok şiddetli bir gürültü geldiğini düşünün. Sakince oturmaya devam edebilir misiniz?

Danışan: Kalbim yerinden fırlar herhalde.

- Dr. Başak:

Yazının Devamını Oku

Aldatılmayı affeder misiniz

5 Nisan 2013
Aldatılma, hayatınızda her durumda bir değişiklik yaratır. Belki evliliğiniz biter, belki de eskisinden bile daha iyi olur. Ama “ayrılma mı, barışma mı” kararını vermek için acele etmeyin.

Danışan: Eşimin beni aldattığını öğrendim. İlk birkaç gün tüm gücüyle inkar etti ama sonra itiraf etmek zorunda kaldı. Hem çok kızgınım, hem çok üzgünüm. Kafam karmakarışık. Her gün “beni affet” diye yalvarıyor. Bir tarafım “hemen ayrıl” diyor, diğer tarafım onu hâlâ seviyor, “onsuz nasıl yaşayacaksın” diyor. Onu affetsem biliyorum ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Unutmaya çalışsam, bundan sonra ona nasıl güvenebilirim?
- Dr. Başak: Her aldatılan insan gibi şu anda kafanız karışık olması çok normal. Hayatınızda her hâlükarda bir değişiklik olacak. Belki evliliğiniz bitecek, belki de evliliğiniz eskisinden daha iyi olacak. Ama farkında mısınız, kararı bugün vermek zorunda hissetmek sizde gerginlik yaratıyor. Bu kararı hemen vermek zorunda olmadığınızı kendinize hatırlatmak, olayları daha sağlıklı görmenize yardım edecek.
Danışan: Ama bir şeyler yapmam şart. Yaşadıklarıyla ilgili bütün detayları öğrenmek istiyorum.
- Dr. Başak: Bütün detayları öğrenirseniz evliliğiniz için daha iyi olabileceğine inanıyor olsanız da, bu konuda araştırmalar yapmış psikologlar detayları öğrenmenin ilişki açısından hiç faydalı olmayacağını söylüyorlar. Elbette ki sorularınız olacaktır ama bunlar “Bu kadın kim? Nerede tanıştınız? Ne kadar süredir berabersiniz? Başka kimse biliyor mu? Şu anda devam ediyor mu? Neden bunu yaşadın?” gibi sorularla sınırlı olmalıdır.
Danışan: Bu zor olacak.
- Dr. Başak: Şu anda mümkün olduğu kadar yalnız kalmamaya çalışın. Çünkü her yalnız kaldığınızda yine sorular aklınıza üşüşecek ve sonunda ya kendinizi ya da onu suçlayacak, çok fazla kızgınlık yaşayacaksınız. Kızgınlık kendi kendini besleyen bir duygudur ve büyüdükçe baş etmesi zorlaşır.

KENDİNİZE BİRAZ ZAMAN VERMELİSİNİZ

Danışan: Bu en zor kısmı. Ona da kızıyorum kendime de.

Yazının Devamını Oku

Neden kendimizi sürekli sabote ediyoruz?

29 Mart 2013
Hepimiz kendimiz için neyin iyi neyin kötü olduğunu biliyoruz. Ama yine de sağlığımızı, mutluluğumuzu, başarımızı, ilişkilerimizi sabote eden davranışlarda bulunuyoruz. İşin kötüsü, bunları bilmemize rağmen defalarca yapıyoruz. Peki neden kendimizi sürekli sabote ediyoruz ve bu durumdan nasıl kurtulacağız?

Danışan: Kendim için neyin iyi neyin kötü olduğunu çok iyi biliyorum ama uygulamakta zorluk çekiyorum. Karar veriyorum, “Bu sefer kesin yapacağım” diyorum ama yine yapmıyorum. Sonra pişmanlık çekiyorum. Kendimi, bile bile sabote ettiğimi fark ettim. Çok daha farklı bir hayat yaşıyor olabilirdim.

Dr. Başak: Örnek verebilir misiniz?

Danışan: En basiti, spor yapmak istiyorum, sağlıklı beslenmek istiyorum, sigarayı bırakmak istiyorum. Kararlıyım ama bir bakıyorum yine bir hafta geçmiş ben hiçbir şey yapmamışım. Ya vazgeçmişim, ya ertelemişim.

Dr. Başak: Haklısınız, hepimiz kendimiz için iyi olan şeylerin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Kötü olanları da çok iyi biliyoruz. Ama yine de sağlığımızı, mutluluğumuzu, başarımızı, ilişkilerimizi sabote eden davranışlarda bulunuyoruz ve işin kötüsü bunları bilmemize rağmen defalarca yapıyoruz. Hatta bir süre sonra alışkanlık haline geliyor, adına da ‘kötü alışkanlıklar’ diyoruz.

Danışan: Ben bu alışkanlıklarımdan kurtulmak istiyorum. Baktım kendi kendime vazgeçemedim, sizden yardım almaya karar verdim.

VAZGEÇMEK İNSANDA PANİK YARATIYOR

Dr. Başak: İsterseniz önce kurtulmak istediğiniz ‘kötü alışkanlıklarınızdan’ başlayalım.

Danışan:

Yazının Devamını Oku

Kaygınla baş etmeyi öğrenebilirsin

22 Mart 2013
Üniversite sınavından önce biraz korku ve heyecan yaşamak çok normal. Hatta biraz kaygının, iyi performans göstermek açısından olumlu etkileri bile var.

Ancak aşırı kaygı paniğe neden olur. Panik de gerçek potansiyelin kullanılmasını engeller.

Danışan: Pazar günü sınava gireceğim. Düşündükçe kalbim çarpıyor, midem bulanıyor. Ya sınavda da heyecanlanır ve istediğim gibi yapamazsam? Heyecanımı azaltmanın bir yolu yok mu?

Dr. Başak: Anlatacağım bazı tekniklerle sınav kaygısının üstesinden gelebilirsin. Ama önce hatırlatmak isterim, böyle önemli bir sınav öncesinde yaşanan kaygı çok normal. Hatta bir miktar kaygının, iyi performans göstermek için olumlu etkileri var. Çünkü kaygı sırasında adrenalin salgılanır ve adrenalinin uyarıcı etkisi, kişinin dikkatini toplamasına yardımcı olur.

Danışan: Benim yaşadığım kaygı bana faydadan çok zarar veriyor gibi geliyor. Elim, ayağım titriyor, terliyorum, başım dönüyor, bayılacak gibi oluyorum.
Hayatımda hiç bayılmadım ama bu kadar heyecanla, sınav sırasında bayılır mıyım acaba diye düşündükçe daha da çok korkuyorum.

Dr. Başak: Anlattığın fiziksel şikayetler, yaşadığın kaygının aşırı olduğunu gösteriyor. Çok yoğun kaygı yaşadığımızda bedenimiz bazı tepkiler gösterir: Kalp atışlarında hızlanma, terleme ya da üşüme, yorgunluk, solunum güçlüğü, titreme, mide ağrısı, baş ağrısı, bağırsak problemleri vb. Bu kaygıyı azaltmamız gerek, çünkü aşırı kaygı durumunda salgılanan yoğun adrenalin artık yarar değil, zarar verir.

Danışan: Nasıl zarar verir?

Dr. Başak:

Yazının Devamını Oku

Aynı evin içindeyiz ama çocuklar babasız büyüyor

15 Mart 2013
Günümüzde bir babanın ne kadar iyi baba olduğu maalesef eve ne kadar para getirdiği, ailesine ne kadar çok imkan yarattığı ile ölçülüyor. Bu nedenle, çoğu babanın tek odak noktası iş hayatı. Sonuç olarak; babalar evde yok, onun yerine sayısız oyuncak, kıyafet, çeşitli elektronikler var.

Danışan: Eşim çok fazla çalışıyor ve çocuklarla yeteri kadar ilgilenemiyor. Çocuklarımızın bundan zarar göreceğini düşünüyorum ama eşimi ikna edemiyorum. “Benim babam da çok çalışırdı, yüzünü hiç görmezdik, bana bir şey oldu mu? Sen çalışmadığına göre onlarla ilgilenmek senin görevin, benim görevim para kazanmak” dediği zaman ona ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Oysa benim babam hem işine giderdi hem de bizimle çok ilgilendirdi, bu nedenle eşimin bu tavrına anlam veremiyorum ve çok üzülüyorum.

Dr. Başak: Günümüzde, özellikle büyük şehirlerde, bir babanın ne kadar iyi baba olduğu maalesef eve ne kadar para getirdiği, ailesine ne kadar çok imkan yarattığı ile ölçülüyor. Bu nedenle, çoğu babanın tek odak noktası iş hayatı, daha zengin olmak için daha çok çalışmak ve kariyerde daha üst noktalara gelmek. Sonuç olarak, uzun saatler çalışmak zorunda olan babalar evde yok, onun yerine sayısız oyuncak, pahalı kıyafet, çeşitli elektronikler var.

Danışan: Benim çocukluğum çok güzeldi. İki tane oyuncağımız vardı ama babamla saatlerce vakit geçirirdik, bence o çok daha kıymetliydi. Şimdi çocuklar aldığımız oyuncaklarla da tatmin olmuyorlar zaten. Günümüz erkekleri keşke “kim daha çabuk müdür olacak, kim daha fazla para kazanacak, kimin daha iyi arabası var” yarışına değil de “kim daha iyi bir baba, kim ailesine, çocuklarına daha fazla zaman ayırıyor” yarışına girselerdi. Bunu eşime bir türlü anlatamıyorum. Ona oğlumuzun yaşadığı problemleri anlattığımda bana söylediğini duysanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Dr. Başak: Ne söyledi?

Yazının Devamını Oku

Bugünün güçlü kızları yarının güçlü kadınları olacak

8 Mart 2013
Kızınızın her problemini çözmeye kalkmayın. Küçük yaştan itibaren problemlerini kendi başına çözmesi için ona fırsat verin.

Danışan: Kadınlar Günü’nü kutlarken bir kendimi düşündüm bir de kızımı. Ben istediklerimin çoğunu yapamadım. Hayatım, başkalarını mutlu etmek için uğraşmakla geçti. Ama ben kızımın benim gibi olmasını istemiyorum.

Dr. Başak: Nasıl olmasını istiyorsunuz?

Danışan: Kesinlikle çok güçlü bir kadın olmasını istiyorum. Kendine güvenmesini, kendini sevmesini, istediği gibi giyinip istediği gibi konuşabilmesini, hayatta yapmak istediklerinin peşinden gidecek kadar cesaretli olmasını, potansiyelini sonuna kadar kullanabilmesini, görüşlerini dürüstçe ifade edebilmesini ve kendini hiçbir ortamda ezdirmemesini istiyorum. Onun, hayalimdeki gibi bir kadın olması için ona neler öğretmeliyim, ona nasıl yol göstermeliyim?

Dr. Başak: Kızların ileride güçlü kadınlar olabilmeleri için anne-babaların çok önemli görevleri var. Bu görevleri yerine getirmek her zaman kolay değil elbette ama emek verdiğinizde, zaman ayırdığınızda kesinlikle karşılığını alacağınıza emin olabilirsiniz. Size bu konuda birkaç önerim olabilir:

1. Kızınızın ileride güçlü bir kadın olmasını istiyorsanız, doğduğu günden itibaren ona karşı tutumunuzu gözden geçirin. Odasını, kıyafetlerini sadece pembe değil rengarenk seçin. Ona sadece bebek değil, araba, uçak, tren de alın. Okuduğunuz hikayeler Pamuk Prenses, Uyuyan Güzel gibi hikayelerle sınırlı kalmasın. ‘Güzel kızım’ diye severken ‘akıllı kızım’ diye sevmeyi de ihmal etmeyin.

2. Kızınızın eğitimini önemseyin. Onun da okulunu, eğitimini ciddiye almasını isteyin. Meslek sahibi olabilmesi için elinizden gelen her şeyi yapın.

3. Kendi kararlarını vermesi için cesaretlendirin. Yeni şeyler denemesi için olanak verin. Karar değiştirmenin, hata yapmanın veya vazgeçmenin dünyanın sonu olmadığını öğretin. Böylece kendini en mutlu edecek şeyi bulmasına, isteklerine sahip çıkmasına yardım etmiş olursunuz.

4. Geleneksel kız aktivitelerinin dışında da aktivitelere katılmasını sağlayın. Babasıyla balık tutmaya gitsin, erkek kuzenleriyle top oynasın, evde tamir işlerinde yardım etsin, sadece moda, güzellik, yemek pişirme konularında yapılan sohbetlere değil, spor, arabalar gibi konularda yapılan sohbetlere de dahil olsun.

Yazının Devamını Oku