Danışan: Kızım çok hırçın, çok öfkeli ve sık sık ağlıyor. Okula gitmek istemiyor. Geçen hafta da sınıf öğretmeni, kızımın davranışlarında, arkadaşlarıyla ilişkilerinde değişiklikler fark ettiğini söyledi, “Çok depresif gözüküyor” dedi. Ben de değişikliklerin farkındayım ama ergenlik diye düşünmüştüm, daha 13 yaşında, bu yaşta depresyon mu olur? Öğretmeniyle konuştuktan sonra çok şaşırdım, biraz da panik oldum.
Dr. Başak: Ergenlerin davranışlarında, duygu dünyalarında bu tip sıkıntılar sık sık gözlenir, bu gayet yaygın ve normaldir. Diğer yandan, ergenliğin yanında, kızınız gerçekten depresyonda da olabilir. Depresyon sadece yetişkinlere özgü bir hastalık değildir. Çocuklar ve ergenler de depresyona girebilirler.
Danışan: Bana, daha çok huysuzluk ve yaramazlık yapıyor gibi geliyor. Depresyon deyince aklıma durgunluk, mutsuzluk geliyor. Evdeyken depresif değil, daha çok hırçın, sürekli tartışma ve şikayet etme modunda.
Dr. Başak: Çocuklar ve yetişkinler depresyondayken farklı davranışlar sergileyebilirler. Depresyondaki çocuklar her zaman hüzünlü veya mutsuz gözükmeyebilir, bu nedenle depresif oldukları yetişkinlerin gözünden kaçabilir. Depresyonda bir yetişkin içine kapanırken, tükenmiş, halsiz görünürken, depresif bir çocuk daha hareketli olabilir, aksi, yaramaz, öfkeli davranabilir. İsterseniz size depresif çocukların ortak şikayetlerinden bahsedeyim, eğer birkaç tanesini oğlunuzda görüyorsanız, durumunu daha detaylı bir şekilde araştırmamız gerekir:
1- Sık sık hüzünlü olma durumu, ağlamaklı olmak veya ağlamak
Eşim bu zamana kadar hiç sesini çıkarmadı sağ olsun ama çocuklar artık isyan ediyor. Haklı olarak korkumu anlayamıyorlar.
Ben de bu sefer ailece bir yerlere gidelim, yeni bir şehir veya başka bir ülke görelim istedim, çok niyetlendim, uçak rezervasyonu yaptırdım ama yok, yapamayacağım, son anda yine vazgeçtim.
Daha çocuklara söyleyemedim. Düşüncesi bile korkutuyor.
Sakinleştirici al dediler ama onun da işe yarayacağını düşünmüyorum.
Zaten o tip ilaçları hiç sevmem, insanı sersem gibi yapıyor, öyle uçağa bineceğime hiç binmem daha iyi.
Kısacası ne yapacağımı bilmiyorum, çok çaresizim.
Dr. Başak: Uçak korkunuzu ilaç almadan yenebileceğinizi biliyor musunuz?
Danışan: Buna inanmak istiyorum ama çok zor geliyor. Bu yaşa kadar yenemedim bundan sonra nasıl yenerim bilemiyorum.
Danışan: Nişanlım alkolik olduğumu düşündüğü için size yolladı. Eğer içkiyi bırakmazsan evlenmem diye beni tehdit ediyor. Bence saçmalıyor çünkü alkolik değilim.
- Dr. Başak: İki sorum var:
1- Neden alkolik olduğunuzu düşünüyor?
2- Siz neden alkolik olmadığınızı düşünüyorsunuz?
Danışan: Güzel! Doğru yerden başladık. Her akşam içtiğim için alkolik olduğumu düşünüyor ama bence saçmalıyor. Çünkü ben içmeden durabiliyorum, öyle alkolikler gibi gündüzden başlamıyorum ve bazı günler içmediğim de oluyor. Eğer alkolik olsaydım içmeden duramazdım. Üniversite yıllarında çok daha fazla içerdim, onu kabul ediyorum ama şimdi o kadar çok içmiyorum. Nişanlım abartıyor.
- Dr. Başak: Şimdi ne kadar alkol tüketiyorsunuz?
Danışan: Günden güne değişiyor ama eve gelince genellikle buz gibi bir bira içiyorum da o sayılmaz.
Danışan: Belki de havalardandır bilmiyorum ama üstümde hiç geçmeyen bir hüzün, bir sıkıntı, bıkkınlık, yorgunluk var, enerjim düşük, canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Acaba gizli bir hastalığım var da ben mi farkında değilim diye aile doktorumuza da gittim. Kan tahlillerime filan baktı, hiçbir şeyim yokmuş. Biraz bekledim geçer diye ama geçmiyor. Neden böyle hissediyorum anlamıyorum. Acaba depresyonda mıyım? Ben bu konuda biraz bilgi almak istiyorum.
Dr. Başak: Depresyon en sık rastlanılan psikolojik hastalıklardan biridir. Ne kadar yaygın olursa olsun, depresyonla ilgili hâlâ birçok bilgi ya yanlış ya da eksik. Aramızda hâlâ depresyona “deprasyon” diyenler, “paran var pulun var niye depresyona giriyorsun” diye eleştirenler, “erkek adam depresyona girmez” sananlar, “akıllı insan depresyondan çıkabilir” diye düşünenler var.
Depresyonda olan kişiye doğru teşhis konmadığında ve kişi ihtiyacı olan tedaviyi görmediğinde, hayatı birçok yönden ciddi boyutta olumsuz etkilenebilir. Dahası, ağır depresyon, kişileri intihara kadar sürükleyebilir.
Depresyon bozuklukları, ne kadar sürdüğü, hangi sıklıkta ortaya çıktığı, ne şiddette insanı etkilediği ve ortaya çıkış nedeni açısından farklılıklar gösterse de, bazı ortak şikayetleri içerir. Bunlar: hüzün, huzursuzluk, boşluk duygusu; iştahta, uykuda, günlük enerjide, aktivitelerde değişiklikler; konsantrasyon, dikkat, karar verme gibi zihinsel aktivitelerde zorluklar; rasyonel olmayan değersizlik ve suçluluk duygusu, ölüme dair düşünceler.
Danışan: Peki hepimiz zaman zaman bu söylediklerinizi yaşamaz mıyız? Bunları her yaşadığımızda depresyona mı girmiş oluruz yani?
Dr. Başak: Haklısınız, hepimiz bu şikayetleri çeşitli nedenlerden dolayı, hayatımızın farklı kesitlerinde, farklı yoğunluklarda hissedebiliriz. Hastalıklarda, kazalarda, kayıplarda, ayrılıklarda, finansal problemlerde, okul veya çalışma ilgili sıkıntılar yaşadığımızda ve bunun gibi daha bir çok zor durumlarda insanın mutsuzluk, huzursuzluk gibi duygular yaşaması normaldir. Hüzün insanın doğasında olan bir duygudur.
Ama çoğumuz bir şekilde, bir süre sonra toparlama gücü bulup, hayatımıza ‘istediğimiz gibi’ devam ederiz. Eğer bu şikayetlerin şiddeti, kişinin sosyal, akademik, iş hayatı gibi alanlarda fonksiyonlarını etkileyecek ölçüde ise, şikayetler günün çoğunda ve neredeyse her gün ortaya çıkıyorsa ve bu 2 haftadan fazla sürdüyse kişinin depresyonda olma olasılığı yüksektir ve profesyonel yardım alması tavsiye edilir.
* Okulu olsa kesinlikle giderdim.
* Her şeyi tam yapmak istiyor insan.
* Ufacık bir hata yapsam her şeyi mahvederim diye korkuyorum.
* Düşünsenize, siz en iyisi için uğraşıyorsunuz ama yine de yaptığınızın doğru olup olmadığından emin değilsiniz. Hatta bazen en iyisini yaptığınızı düşünürken hata yapmış oluyorsunuz.
* İş hayatımda bile bu kadar kaygılandığımı bilmem.
* Korku, heyecan, aşk, kızgınlık, bıkkınlık, özlem, mutluluk, neşe, üzüntü; bütün duyguları yaşatıyor insana.
* Bilgi istiyor, öyle el yordamıyla, kulaktan dolma bilgiyle yapılacak bir şey değil.
Danışan: Çocukları okula nasıl hazırlayabiliriz? Bizim her sene, okulun açıldığı ilk birkaç hafta sorunlu geçer. Bu yıl aynı şeyleri yaşamayalım, gerilmeyelim, sürekli tartışmayalım, çocuklar okula huzurlu gitsin istiyorum.
Dr. Başak: Neden geriliyorsunuz?
Danışan: Bizimkilere söz geçirmek çok zor. Sabahları her birini ayrı ayrı uyandırmak, giydirip, yedirip okula yetiştirmek büyük sıkıntı, her gece tek tek yatırmak ise daha da büyük sıkıntı.
Dr. Başak: Çocuklarınız kaç yaşında?
Danışan: En büyükleri 14 yaşındaki kızım, ortanca oğlum 12, küçük oğlum 6 yaşında. Hepsinin aktiviteleri farklı. Oğlanlar spora, kızım müzik derslerine ve dershaneye gidiyor. Yani okul açılınca çok yoğun bir trafik içine giriyoruz. Bunlara bir de arkadaşlarının doğum günleri, projeler, sınavlar vs. eklenince nereye yetişeceğimizi şaşırıyoruz. Neyse ki okullarında başarılılar. Ama benim asıl sorunum sözümü dinletememek. Sürekli ‘hadi’ demekten dilimde tüy bitiyor.
Dr. Başak: Hangi durumlarda sürekli sıkıntı yaşıyorsunuz? İsterseniz önce bir liste yapalım.
Danışan: Birçok konu var ama sürekli tartışma ve gerginlik yaşadığımız konular:
Kedi, köpek, böcek, fare, yılan, uçak, asansör, yükseklik ve bunun gibi birçok şey sizde büyük bir korku, yoğun bir kaygı, şiddetli bir panik duygusu yaratabilir. Kaçma isteği, ağlama duygusu, ateş basma, donup kalma, çığlık atma gibi çeşitli reaksiyonlar verebilirsiniz. Daha da kötüsü özgürlüğünüz ciddi bir şekilde kısıtlanır.
Kediden korkuyorsanız örneğin, açık havada bir yerde oturmak, bir şeyler yiyip içmek sizin için keyif değil işkencedir. Etraftaki kedileri kollamaktan ne yediğinizden ne içtiğinizden keyif alabilirsiniz. Etrafınızdakiler sizi anlayamaz ve artık duymaktan nefret ettiğiniz şu cümlelerle size kendinizi daha da kötü hissettirirler: “Minicik şey seni yemez merak etme!”
Ben de kedi fobisinden yıllarca çekmiş bir psikolog olarak, ne açık havada bir kahve içmenin ne de sahil kenarında bir balıkçıda rahat bir yemek yemenin keyfini çıkarabildim. Keyfi bırakın, işkence çektim yıllarca. Ayağımın altından bir kedi geçecek olsa kalbim yerinden fırlıyor, ter basıyor, nefesim kesiliyor, bazen çığlık atıyor ve etrafa rezil oluyordum.
Psikolog olmadan önce durumum daha kolaydı, en kötü ihtimalle biraz dalga geçip, gülüp geçerlerdi. Ama psikolog olduktan sonra durum daha feci oldu. “Sen ne biçim psikologsun, kendine faydan yok” ya da “Tanıdığımız iyi bir psikolog var, numarasını verelim istersen” gibi cümlelere maruz kaldım.
Önceleri durumumu bilimsel bir şekilde açıklayarak etrafımdakileri yatıştırmaya çalıştım: “Fobim var, yani irrasyonel korku, bir çeşit psikolojik rahatsızlık, beni rahat bırakın.”
KEDİ YOK AMA DİĞER ET ÇEŞİTLERİ MEVCUT!
BU HASTALIK KİMSEYİ ÖLDÜRMEZ, DELİRTMEZ
1- Panik atak insanı öldürmez... Panik ataklar sırasında kalp krizi geçiriyor gibi hissedip öleceğinizi düşünebilirsiniz ama yaşadığınız tüm şikayetler psikolojiktir. Dikkatinizi başka bir yere verdiğiniz anda tüm şikayetlerin geçmesi, kalp krizi geçirmediğinizin önemli bir işaretidir. Çünkü kalp krizi dikkati başka yere vererek geçmez.
2- Panik ataktan insan delirmez... Panik atak sırasında yaşadığınız fiziksel şikayetler çok rahatsız edicidir. Kişi bununla baş edemeyeceğini ve delireceğini düşünebilir. Oysa panik ataktan deliren kişi görülmemiştir.
3- Panik atak yaşarken nefesiniz yetmez gibi gelebilir ama nefessiz kalmazsınız. Stres halindeyken boynunuzdaki kaslar gerilebilir, bu da nefes almanızı güçleştirebilir. Gevşediğinizde nefesiniz normale döner.
4- Panik atak sırasında bayılmazsınız... Başınız dönüyor gibi hissedebilirsiniz. Hızlı nefes alıp verince herkesin başı dönebilir.
BEDENSEL REAKSİYONLAR SİZİN İÇİN FAYDALI