Ayçe Bükülmeyen

Şiddetin çözümü kadının güçlenmesi

26 Kasım 2017
LORDLAR Kamarası; İngiltere siyasetinin en önemli merkezlerinden biri. Kraliçe tarafından onaylanarak ve asalet unvanı alarak atanılan bu meclisteki ilk ve tek Türk asıllı üye ise Barones Meral Hussein-Ece. Kıbrıslı bir ailenin kızı olan Meral Ece, uzun yıllardır siyaset hayatının içerisinde kadınlar, azınlıklar ve eşitsizlikler üzerine çalışıyor.

25 Kasım’ın Dünya Kadına Şiddete Hayır Günü olması nedeniyle sohbet ettiğim Barones Meral Ece, kadına şiddetin ancak kadınların güçlendirilmesiyle çözüleceğini söylüyor.

- Ailenizin Kıbrıs’tan İngiltere’ye göç etme hikayesi nasıl?
Ailem 1947’de İngiltere’ye Kıbrıs’tan göç etmiş. Babam orada polismiş. Dayım İngiliz ordusu için 2. Dünya savaşında askerken esir düşmüş ve 4 yıl Almanya’da esir kampında kalmış. Sonra İngiltere’ye yerleşmiş ve annem de yanına gelmiş ve babamla evlenmiş. Ben Londra’da doğdum ve eğitimimi burada aldım. Aslında sanat eğitimi aldım. İngiltere’de çok tanınan sanatçı Tracey Emin de akrabam oluyor.
- Politikaya ve Lordlar Kamarası’na girmeniz nasıl oldu?
Sanat okulundan mezun olduktan sonra yerel hükümette çalışmaya başladım. Bir kütüphanede görev aldım. Orada çok kitap okudum açıkçası. Sonra belediye meclis üyesi oldum. 16 yıl bu görevi yürüttüm. 2010’da bıraktım. Yine bir çok projede çalışıyordum. Sonrasında Lordlar Kamarası için teklif geldi. Şaşırdım ama Lordlar Kamarası’na giren ilk Türk asıllı kişi olmanın önemini düşününce büyük bir sevinçle kabul ettim ve Barones olarak ilan edildim. Törene ailemin ve en önemlisi annemin gelmesi çok hoştu. Babam da görsün isterdim ama annemin bunu görmesi ve benimle gurur duyması beni hala çok sevindiriyor.
- Lordlar Kamarası’nda çalışırken öncelik konularınız neler?
Açıkçası buradaki kimi üyeler ara sıra geliyorlar fakat ben tamamen işim gibi benimseyerek çalışıyorum. Kısa zaman önce partimin eşitlik konularındaki sözcüsü oldum. Bu nedenle sosyal konular, azınlıklar, kadın konuları gibi birçok konularda yaşanan eşitsizlikler üzerine çalışıyorum. Bir kadın olarak burada bulunmak da önemli tabi. Kadınlar hele hele azınlık gruplarına dahil kadınlar büyük sorunlar yaşıyor. Bu konuları kamuoyunun gündemine taşımaya, yaşanan sıkıntıları duyurmaya çalışıyorum.

Yazının Devamını Oku

İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi Harvard ile eşdeğer

19 Kasım 2017
TÜRKİYE’nin ilk ve tek uluslararası biyotıp ve genom araştırma kurumu olan İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi, başta metabolik hastalıklar olmak üzere sağlık alanında dünyadaki son teknolojileri kullanan ve bu alanda önemli çalışmalar yapan bir merkez.

 

Danışma kurulu üyelerinden Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Departmanı Başkanı olan dünyaca tanınmış Prof. Gökhan Hotamışlıgil’in söylediğine gore ‘Harvard’daki araştırma merkezlerinden geri kalır yanı yok’. Harvard – MIT Sağlık Bilimleri’nden Prof. Mehmet Toner ise yapılan çalışmaların bu alanda dünya ile eş durumda olduğunu anlatıyor...

 

TÜRKİYE’Yİ BİLİM KURTARACAK

Prof. Mehmet Öztürk
(İBG Direktörü)

- İBG’yi biraz tanıtır mısınız?

Yazının Devamını Oku

Karınızı dövebilirsiniz ama öpemezsiniz

16 Kasım 2017
Maalesef iki yüzlüyüz...


Toplum içinde karınızı dövebilir, sövebilir, kötü davranabilirsiniz. Biz karışamayız, aile meselesi... Geleneklerimiz, göreneklerimiz böyle diyor. Aile içi mesele, kol kırılır yen içinde kalır. Karışmak bize düşmez.
Amaaa, toplum içinde karınızı severseniz, sevgi gösterirseniz haşa öperseniz işte o zaman bu aile meselesi olamaz. Toplumun ahlakı söz konusu. Biz bal gibi karışırız. Çoluğumuz çocuğumuz var.
Maazallah ya çocuklarımız sevgiye, aşka, birbirine sevgi göstermeye özenirse! Ya o sevginin iyileştirici gücüyle gözleri açılır da çirkinliklerimizi fark ederlerse!
Başımıza taş yağar sonra...
Ama şiddete, dövmeye, sövmeye her daim özendirilebilirler. Bunda sorun yok.
O yüzden biz sevginin olduğu her şeye karışabiliriz. Çünkü habire sevgiden, iyilikten, güzellikten bahsetsek de aslında, temelde sevgiye, güzelliğe karşıyız ve düşmanız.

Yazının Devamını Oku

Yönetici kadın ciroyu artırıyor

12 Kasım 2017
PROF: Yasemin Açık TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve İş Dünyasında Kadın Komisyonu Başkanı olarak kadınların güçlendirilmesi ve ekonomiye katkılarının sağlanması adına önemli çalışmalar yapıyor. “Kadın Güçlenirse, Toplum Güçlenir, sürdürülebilir kalkınma ancak güçlü kadınlarla olur” diyen Açık, 4 erkek kardeşle Elazığ’da büyüdüğünü ailesinin desteği ile birçok alanda çalışma yağabildiğini anlatıyor.

 

- TÜRKONFED İş Dünyasında Kadın Komisyonu olarak neler yapıyorsunuz?
TÜRKONFED Türkiye’nin sadece en büyük KOBİ yapılanmasına sahip örgütü değil, aynı zamanda en büyük örgütlü kadın gücüdür. Bu nedenle de bünyesinde bir İDK Komisyonu var. Bu komisyon aracılığıyla 2007 yılından bu yana kadınların eğitime, iş hayatına ve siyasete katılımını teşvik edecek çalışmalar yürütüyoruz. En önemli projelerimizden biri “Kadının Çok Yönlü Güçlendirilmesi” projesi. Proje kapsamında ülkemizi 4’e böldük. Her bölgedeki iş kadınları dernekleri ve federasyonlarımız ile birlikte; o bölgedeki iş kadınlarının ihtiyacına göre belirlenmiş bir konuda panel düzenlemek, bölgenin başarılı iş kadınının seçimi ve öyküsü dinlenerek başarı ödülünün verilmesi, bölgede yardım ve desteğe ihtiyacı olan bir kadın girişimcinin şirketine BORGİB projemiz kapsamında destek verilmesi, sosyal ve ekonomik anlamda ağ oluşturulması gibi aktiviteler ile kadınları iş yaşamının içerisine daha çok çekecek çalışmalar yapıyoruz.
İkinci önemli faaliyetimiz ise bu yıl sonunda üçüncüsünü yayınlayacağımız İş Dünyasında Kadın raporlarımız. Bu raporlarımızda mevcut durumu ortaya koyup kadın istihdamının ya da kadın girişimciliğinin artırılması için hangi alanlarda eksik ve ihtiyaç varsa, sorun varsa o alanlara yönelik politika önerilerimiz oluyor.
Son olarak da bu yıl ikincisini düzenlediğimiz Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinde Kadının Rolü Zirvesi.

EĞİTİM DÜZEYİ ARTTIKÇA İSTİHDAM DA ARTIYOR

Yazının Devamını Oku

Hayallerinizin peşinden gidin

5 Kasım 2017
DOKTOR Didem Dinçer Akdeniz, başarılı bir endokrinoloji uzmanı.

Hizmet verdiği yüzlerce hastasının yanında Didem’i tanıyanlar ne kadar enerjik, pozitif ve hayat enerjisi dolu olduğunu bilirler ve sanıyorum benim gibi onun bu yönünden olumlu etkilenirler. Her fırsatta dünyanın uzak köşelerine seyahat eden, fotoğraflayan ve özellikle sınır tanımayan doktorlar oluşumu ile gittiği Afrika’ya müthiş bir tutkuyla bağlı olan doktor, ‘50 yaşına yaklaştığım hayatımın bu döneminde hayallerimizin peşinden koşmamız gerektiğini iyice anladım. Sınırları yalnızca biz koyuyoruz, isteyince yapılamayacak çok az şey var’ diyerek hayata bakışını özetliyor...

- Çok yoğun çalışan bir doktorsun fakat aynı yoğunlukta da seyahat ediyorsun. Nasıl zaman buluyorsun? Seyahat senin için bir gereklilik mi?
- Seyahat benim için bir yaşam şekli desem abartmış olmam inan ki... Seyahat, vahşi yaşam ve doktorluk bir arada çok da kolay yürüyor hayatımda. Serbest hekim olarak kendi kliniğimde çalışıyorum. Bu bana aralarda birer haftalık kaçamaklar yapabilme şansı tanıyor. Dünyanın en ücra köşelerinde cep telefonu ve internet var! Hastalarımla iletişim kurabiliyorum. Sınır tanımayan doktorlar kısmı da bana insan hayatında fark yaratma duygusunu en derinden hissettiriyor. Sonuçta ben İzmir’de yaşıyorum. Ben olmasam da hastalarım bir endokrinoloji uzmanına ulaşıp tedavi olabilirler ama Afrikanın ücra köşelerinde bizler gitmezsek doktor yok. Bu tarif edilmez bir duygu. Örneğin Zulu kabilesi bizler için yerel kutsama ayini yaptı görevimiz tamamlandığında. Şu anda hatırladığımda bile gözlerim doluyor inan...

70 YAŞIMDA GİDEMEYECEĞİM YERLERE ŞİMDİ GİDİYORUM
- Özellikle uzak ülkelere seyahat etmeyi tercih ediyorsun. İlgini en çok ne çekiyor?

Yazının Devamını Oku

İki kültürü dansta birleştirdi

29 Ekim 2017
 BABASI Türk annesi İngiliz olan modern dans sanatçısı Ceyda Tanç, İngiltere’de doğup büyümüş.

Okul yıllarında farklı kimliği nedeniyle tepki gören Ceyda, çocukluğun verdiği kırılganlıkla Türk kimliğini reddetmiş ama üniversiteye geldiğinde ders aldığı Prof. Öcal Özbilgin’in de desteğiyle bunun ne kadar büyük bir zenginlik olduğunun farkına vararak Sufizme ve Anadolu kültürüne yönelmiş. Geleneksel Türk danslarını, İngiltere’de eğitimini aldığı modern dans ile birleştiren Ceyda,kurduğu Ceyda Tanç Dans Topluluğu ile İngiltere ve Türkiye’de birçok gösteri yapıyor.

CEYDA TANÇ
- Adınız Türk, ama Türkçeyi az konuşuyorsunuz. Neden?
- Babam Türk annem İngiliz. Tüm hayatım boyunca İngiltere’de yaşadım. Sadece 7 yaşımda babamın doktorası için 1,5 yıllığına Türkiye’de bulundum ama maalesef Türkçem hala pek iyi değil. Burada geçirdiğim zaman arttıkça dilimin de gelişeceğini umuyorum.
- Dansa nasıl başladınız?
- Modern dansa Londra’daki Roehampton Üniversitesi’nde başladım. Son yılımda bizim üniversitemizi ziyarete gelen Öcal Hoca ile tanıştım. Daha sonra beni Türkiye’ye davet etti. Ben de mezun olduktan sonra Türkiye’ye geldim 4 ay burada kalarak çok farklı teknikler öğrendim. 5 yıl önce de Ceyda Tanç Dans Topluluğu’nu kurdum.

Yazının Devamını Oku

Kadınlar neden birlik olamıyor?

26 Ekim 2017
ŞİMDİ birçoğunuz diyeceksiniz ki ‘Nereden çıktı bu? Gayet güzel anlaşıp gidiyoruz işte’...


Yok vallahi öyle değil... Görünüşte anlaşıyoruz, yan yana pozlar veriyoruz, birbirimizin yüzüne gülüyoruz ama işte içerlerde bir yerde ya o benden daha çok öne çıkarsa, ya o benden daha fazla beğenilirse, alkış alırsa, ya o daha iyi bir yerlere gelirse diye içimiz içimizi yiyor.
Çünkü kendi özümüze güvenmiyoruz, hatta farklılığımızın farkında bile değiliz.
Neyi sadece kendimizin iyi yapabildiğimizin, sadece bize özgü olanın ve bir tek bizde olanın farkında değiliz. Başkalarının yaptıklarına bakıp o kriterlerle değerlendiriyoruz kendimizi. Dolayısıyla da bir fark yaratabilme, özgün olabilme şansını ıskalıyoruz. Korkularımız ve güvensizliklerimizle başkalarının ilerlemelerine de engel olmaya çalışıyoruz ki bizim de aslında yerimizde saydığımız anlaşılmasın...

REKABET SIKINTISI
Başka kadınların başarılarını sürekli gündeme getirerek, onlardan hem kendim hem de başkalarının ilham alması için fırsat yaratmaya çalışan biri için oldukça karamsar görünebilir bu söylediklerim... Ama amacım karamsarlık yaratmak değil, sadece tespit yapmak... Eğer bizi geride tutanın ne olduğunu anlarsak üstesinden gelebiliriz diye düşünüyorum. Hem şunu da belirtmeliyim ki, hep kaçındığım kadın rekabetinin sıkıntılarını yaşamakla birlikte hayatımda en büyük desteği de kadın dostlarımdan gördüm. Hep çok sağlam ve güçlü kadın dostlarım oldu hayatımda... Birbirimizin ilerlemesi ve öne çıkması için elimizden geleni yaptık, çünkü biliyorduk ki, her birimizin ışığı sadece ona özgü ve birimizin aydınlanması diğerimizin aydınlanmasını da kolaylaştıracak.
Sıkça dile getirdiğim bir şey var; Kadın dernekleri (içeriği ne olursa olsun) bir araya gelsin ve bir çatı altında ortak hareket etsin... Bu konuda çalışan bazı kadın dernekleri ve birlikleri olduğunu da biliyorum. Umuyorum bu en kısa sürede gerçekleşir çünkü her birimiz farklı yönlere kürek çekerken ilerlememiz zor. Ama hepimiz birlikte aynı yönde kürek çekersek müthiş bir hızla ilerleriz...

Yazının Devamını Oku

Kanser hayata bakışı değiştiriyor

22 Ekim 2017
EKİM ayı Meme Kanseri Farkındalık ayı...

 

Maalesef birçok kanser türü gibi meme kanseri ile de daha sık karşılaşır olduk. Sevindirici olan ise artık meme kanserinin tedavisinin mümkün olabilmesi. Tabii bunun için önemli olan erken evrede bulunması. Birçok hastane artık kanser tedavisinde bütüncül tedavilere yöneliyor. Yani sadece fiziksel değil, başta psikolojik olmak üzere her yönden ele alıyor tedaviyi. Bunlardan biri olan Kent Hastanesi’nin uzmanları Doç. Dr. Tülay Akman ve Klinik Psikolog Birgül Gökçe Duaring ile meme kanserini konuştuk.

Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Tülay Akman
- Meme kanserinin yaygınlaşması ve kanser vakalarının daha fazla rastlanır olması ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Meme kanseri tüm dünyada ve ülkemizde yaygınlaşıyor. Bu artışın en önemli nedenleri; ortalama beklenen yaşam süresinin uzaması, hasta kayıt sayısının artması, hekime daha kolay ulaşım ve mamografi gibi tarama tetkiklerinin daha sık yapılmasına dayanabilir. Meme kanseri farkındalığının artmasıyla birlikte tetkik ve tarama programlarının daha yaygın yapılıyor olmasından dolayı erken evrede tanı daha sık konulmaya başlandı.

40 YAŞ SONRASI TARAMA ÖNEMLİ

Yazının Devamını Oku