Kanser hayata bakışı değiştiriyor

EKİM ayı Meme Kanseri Farkındalık ayı...

Haberin Devamı

 

Maalesef birçok kanser türü gibi meme kanseri ile de daha sık karşılaşır olduk. Sevindirici olan ise artık meme kanserinin tedavisinin mümkün olabilmesi. Tabii bunun için önemli olan erken evrede bulunması. Birçok hastane artık kanser tedavisinde bütüncül tedavilere yöneliyor. Yani sadece fiziksel değil, başta psikolojik olmak üzere her yönden ele alıyor tedaviyi. Bunlardan biri olan Kent Hastanesi’nin uzmanları Doç. Dr. Tülay Akman ve Klinik Psikolog Birgül Gökçe Duaring ile meme kanserini konuştuk.

Kanser hayata bakışı değiştiriyor

Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Tülay Akman
- Meme kanserinin yaygınlaşması ve kanser vakalarının daha fazla rastlanır olması ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Meme kanseri tüm dünyada ve ülkemizde yaygınlaşıyor. Bu artışın en önemli nedenleri; ortalama beklenen yaşam süresinin uzaması, hasta kayıt sayısının artması, hekime daha kolay ulaşım ve mamografi gibi tarama tetkiklerinin daha sık yapılmasına dayanabilir. Meme kanseri farkındalığının artmasıyla birlikte tetkik ve tarama programlarının daha yaygın yapılıyor olmasından dolayı erken evrede tanı daha sık konulmaya başlandı.

Haberin Devamı

40 YAŞ SONRASI TARAMA ÖNEMLİ
- Özellikle meme kanserinin tedavisinde yaşanan gelişmeler nelerdir? Bu anlamda erken teşhisin öneminden bahsedebilir misiniz?
Meme kanserine genetik ve beslenme, fiziki egzersiz eksikliği, obezite, sigara, alkol, ileri yaş, geç yaşta doğum yapma, stres gibi çevresel faktörler yol açıyor. Kadın olmak, meme kanseri gelişimindeki ana risk faktörü çünkü erkeklere nazaran kadınlarda yaklaşık 150 kat fazla görülüyor. Bunun sebebi, erkeğin kadına göre meme kanser hücreleri geliştiren dişilik hormonu östrojen ve projesteronu daha az üretmesi. Bunun yanı sıra meme kanseri riski, yaşlandıkça artar. Meme kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 10’u kalıtsal. Fakat yoğun stresin de ikincil bir etken olarak bu süreci tetikleyebileceği ya da kanser oluşumu hızlandırabileceği yayınlarda bildiriliyor. Erken teşhis, meme kanserinde hayat kurtarıcı. Meme kanseri erken dönemde tanı konulabilirse tedavisi mümkün bir hastalık. Bu yüzden tüm kadınlar 40 yaş sonrası tarama ve mamografi tüm kadınlarda öneriliyor. Tedaviye gelince günümüzde cerrahi tedavilerin ardından kemoterapi, radyoterapi tedavileri ve ardından da hormon tedavisi kullanılıyor. Özellikle erken evrede uygun cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, hormonoterapi ve hedefe yönelik tedaviler kullanılarak hastalarda kür şansı mümkün olabiliyor. Bunların yanı sıra yeni tedaviler gelişiyor, özellikle meme kanserinin hedefe yönelik tedaviler ve “akıllı ilaç” dediğimiz molekülleri hastalarımıza uygulayabiliyoruz.

Haberin Devamı


HASTALIĞA YAKLAŞIM TEDAVİYİ ETKİLEYEBİLİYOR
- Kanser ile mücadele eden kişilerin duruma ve hastalığa yaklaşımları tedavi sürecini nasıl etkiliyor sizce?
Bu kişilerin bazı karakter yapıları ve bu hastalığa yaklaşımları, tedavi sürecini etkileyebiliyor. Kişisel gözlemim; hayata tutunmaya çalışan, hastalığı kabul edip “Neden bu benim başıma geldi?” diye sorgulama sürecini çabuk atlatan ve hastalıkla mücadeleye geçen, yaşama sıkı sıkıya bağlı hastalarda tedavi sürecinde karşılaşılan yan etkilerin daha kolay atlatılabildiği ve olası nüks durumlarıyla daha geç karşılaşılabildiğini söyleyebiliriz. Hastaların psikolojik olarak güçlü olması da önemli.
- Tedavi ve kemoterapi süreçlerinde yaşanan zorluklar konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Yaygın olan kemoterapi, kimyasal ya da biyolojik maddeleri vücuda vererek yapılan bir tedavi. Amacımız, kanser hücrelerini yok etmek, çoğalmasını engellemek ve bu hücreleri kontrol altına almak. Tümörün yeri ve hastanın özelliklerine göre kemoterapi uygulamasının nasıl olacağı şekilleniyor. Yani tedavi de kişiye özgü. Kişilerin karşılaşacakları sorunlar da değişkenlik gösterebilmektedir. En sık karşılaşılan sorunlar; kişinin kendini çok daha yorgun hissetmesi, enfeksiyonlara karşı yatkınlığın oluşması, bulantı, kusma, ağız içi yaraları, saç, kaş ve kirpiklerin dökülmesi, kadınlarda adet düzensizlikleri. Bu süreçte hastalarımızı bu zorluklara karşı korumayı hedefliyoruz. Doktor-onkoloji hemşiresi-hasta iletişimi bizim için önemli, çünkü kemoterapi uyguladığımız hastaları yakından takip ediyor, onların yanında olmaya ve olası sorunları çözmeye çalışıyoruz.

Haberin Devamı


BÜTÜNSEL TEDAVİ VE YAKINLARIN YAKLAŞIMI ÖNEMLİ
- Kanser tedavisinde nasıl bir bütünsel tedavi uygulanmalı? Sadece fiziksel tedaviler yeterli mi?
Onkolojik tedaviler, multidisipliner yaklaşım gerektiriyor. Hastalık erken aşamada ise izlenen yol; cerrahi tedavi, sistemik tedavi yani kemoterapi-hormonal tedavi, radyoterapi ve destek tedavi uygulanır. Tedavinin amacı, en iyi fonksiyonla sağ kalımı artırmak. Hastalık ileri aşamada ise tedavinin amacı, yaşam kalitesini artırmak, mümkünse sağ kalımı uzatmak. Geçtiğimiz yıllarda yapılan çalışmalar; kanser tedavisinde başarı için multidisipliner ekip çalışması gerektiği ve kansere karşı ulaşılan başarının, konuyla ilgili ve tam teşekküllü merkezlerde arttığını gösterdi. Hemşirelik hizmeti, beslenme, psikolojik yardım, rehabilitasyon ve acil servis hizmetleri bir bütün olarak düşünülmeli.
- Hastanın ailesi ve yakınlarının olaya ve hastaya yaklaşımı nasıl olmalı?
Bu sürecin atlatılmasında hastanın yaklaşımının yanı sıra yakınlarının desteği de çok önemli. Türk toplumunda aile bağları güçlü. Ailelerin hastaya yaklaşımı bazen daha farkı olabiliyor, öncelikle durum kabul edilip, hastaya destek olunmalı. Ancak bu destek, her şeyin sorgulandığı, hastanın hayatına çok müdahale edildiği bir boyuta geçmemeli. Hastanın fazla bunaltılmaması gerekiyor. Bazı hasta yakınlarının hastaya bilgi vermekten kaçınıyor. Bu gibi durumlarda hasta ve hasta yakınları hastalığı kabullenmekte zorlandığından birbirlerine karşı rol yapıyor. Bu durum sakıncalı, bu tiyatro oyununu önermiyoruz. Her hastanın kendisiyle ve tedavi süreciyle ilgili gelişmeleri bilmesi doğru olandır.

Haberin Devamı

Klinik Psikolog Birgül Gökçe Duaring
- Kanser hastaları hangi aşamada size geliyorlar? Bu aşamada genellikle hastalığa yaklaşımları nasıl oluyor?
Hastalar, psikolojik destek kapsamında geldiklerinde çoğu zaman tanı konulmuş ve hastalıklarını öğrenmiş oluyorlar.


ÖNCE NEDEN BEN, SONRA SORGULAMA VE REDDETME OLUYOR
- Kabullenme ya da reddetme yaklaşımları tedavi sürecini nasıl yönlendiriyor? Kişiler kansere yakalanmalarıyla ilgili nasıl tepkiler verebiliyorlar? Bu yaklaşımlardan hangisi tedavi sürecini olumlu etkiliyor?
Kanser hastası olunduğu ilk öğrenildiğinde genellikle hasta önce inanamıyor ve yaşadığı kaygıyı anlamlandırmaya çalışıyor. Kişi tanıyı duyduğu zaman kendisine, ‘niye ben’, ‘ben şimdi ne yapacağım, ölecek miyim’ gibi sorular soruyor. Hasta, ilk tanıyı aldığında şok bir durumla yüzleşmiş gibi tepkiler veriyor. Uyuyamıyor, iştahı kesiliyor, içine kapanıyor ve sürekli yalnız kalmak istiyor. Kontrol duygusunu yitiriyor. Kabullenmek için tabii ki bir sürece ihtiyacı oluyor hastaların, bu da son derece insancıl bir yaklaşım. Tanı konulduktan sonra bir şok süreci yaşanıyor, bunu hem kendileri bireysel olarak hem de aile bireyleri ile birlikte yaşıyorlar. Bu süreci hemen kabullendiğini düşünen kişiler olabileceği gibi yakınları üzülmesin diye kabullenmiş gibi görünen kişiler de olabiliyor. Halbuki bu bilimsel olarak şöyle bir süreci takip ediyor: Öğrenilince ilk etapta “beni neden buldu? Ben acaba neyi yanlış yaptım?” sorgulamalarıyla ve bunların “keşke” hesaplaşmalarıyla karşılaşıyoruz. Daha sonra tedavi süreci başlıyoruz. Bu süreç, bizimle hastanın yakından bağlantıda olduğu bir süreç oluyor. Tedavi sürecinde de hastayla birlikte yürümeye başlıyoruz. Tedavilerin bir takım yan etkileri oluyor. Bu yan etkiler saç dökülmesi gibi hastanın beden imajını ve kendilik algısını bozacak tipte olduğu için hasta bir yandan bu kabullenme sürecini yaşarken, bir yandan da bu yan etkilere bağlı değişikliklere karşı baş etmeye çalışıyor.
Bazen tepkiler olumsuz olabiliyor ama biz bu olumsuz genellemeleri olumlamaya çalışıyoruz. Tedavi sürecinde hastaların doktorlara olan güven duygusunun da önemli olduğunu düşünüyorum.

Haberin Devamı


- STRES HEP VAR, BAŞETMEK ÖNEMLİ
Gözlemlediğiniz kadarıyla kansere yakalanan kişilerin hayata bakışları, stresle ilişkileri konusunda ortak noktalar var mı?
Yaşam olayları, olumlu olumsuz hep var ve var olacak. Stres bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebiliyor ve bağışıklık sistemi üzerinde baskı kurabiliyor. Stres ile mücadelede olumsuz yaşam olaylarını tehdit olarak görmemek ilk adım. Stresten uzak olabilmek, mümkün olmuyorsa stres oluşturan olumsuz yaşam olayları ile başa çıkma yolları mevcut. Daha önce kullandığınız yöntemler işe yaramadıysa yerine koyacaklarınız farklı ve etkili olmalı. Bu noktada bir profesyonel destek lazım. Kişilerin olumsuz bir yaşam olayı ile karşılaştıklarında yaptıkları yorumlar ve atfettikleri anlam önemli. Hastalıkla mücadele ederken sadece pozitif bakış açısı bir başa çıkma yöntemi olarak yetersiz ve eksik kalır. Elbette ilk aşamada işe yaradığını biliyoruz. Ancak süreklilikte bu bakış açısının akılcı yaklaşımla birlikte kullanılmasının yararlı olacağına inanıyorum. Tedavi süresince hekimle ve sağlık profesyonelleriyle birlikte iş birliği içinde olmak ve süreçte olabilecekleri yaşarken görme ve çözümleri için uğraşma, akılcı bir bakış açısıdır.


HASTALIĞA YATKINLIKTA ORTAK KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ GÖZLEMLENEBİLİYOR
- Kişilik özelliklerinin hastalıklara yatkınlık ya da mücadelede ne gibi etkileri olabilir?
Kuşkusuz bu konuyla ilgili birtakım bilimsel çalışmalar var. Ortak birtakım kişilik özellikleri, hastalığa daha yatkın olabiliyor. Hastalık kişinin genel iyilik durumunun bozulması demek. Stresli ve gergin kişilerde olumsuz yaşam olaylarının etkisiyle bağışıklık sistemi üzerinde oluşan baskı, hastalıklara davetiye çıkarabiliyor. Çünkü stres bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebiliyor ve bağışıklık sistemi üzerinde baskı kurabiliyor. Çok verici, mükemmeliyetçi, fedakar, “her şeyi ben yapabilirim” diyerek sorumlulukları üzerine alan kişilerin hastalıklara daha yatkınlık söz konusu olabiliyor. Aynı şekilde duygularını içine atan, kapalı, kendini ifade edemeyen kişilerde kronik hastalıkların görülme sıklığının daha fazla olduğu, çalışmalarla da kanıtlanmış.


BİRÇOK HASTANIN HAYATA BAKIŞI DEĞİŞİYOR
- Kansere yakalanan kişiler hayatlarında en çok neleri değiştiriyor?
Kişiler, kanser tanısı aldıktan sonra kendileriyle girdikleri hesaplaşma ve yaşadıklarını sorgulama psikolojisi nedeniyle hayata bakış açıları değişebiliyor. Ötelediklerini, geçmişte yapamadıklarını yapmaya çalışıyorlar, kendilerine daha fazla zaman ayırma eğilimi oluşuyor.
- Hasta yakınları ve ailelerinin yaklaşımları nasıl olmalı?
Çevresinden alacağı destek de önemli olduğundan, hastaya bu tip kaygılarını yakınları ile paylaşması gerektiği anlatılmalı. Kişi çevresiyle bunu ne kadar paylaşırsa, hem gerçekliği kabul etmesi hem de onlardan alacağı destekle hastalıkla baş etmesi kolaylaşır. Hastanın, tedavi sürecini nasıl geçirdiği, hastalığın ne olduğu, hangi aşamada olduğu, hastanın yaşı, cinsiyeti, sosyal desteğinin yeterli olup olmaması, geçmişteki baş etme becerileri, psikiyatrik bir özgeçmişinin varlığı ve ağrısının kontrolü ile yakından ilişkilidir. Hastanın geçmişte yaşamış olduğu diğer stresli olaylar mesela, kayıplar veya ailede kanser öyküsü önemli. Hasta bu süreçte yaşadığı birçok şeyin hesaplaşmasını yapar. Ve tüm bu yaşananlar tedavi sürecini etkiler. Bu nedenle hasta yakınları destekleyici olmalı, birbirlerine açık olmalı. Hastalara mutlaka duygularını ifade etme olanağı sağlanmalı.

Yazarın Tüm Yazıları