İlk cinayetini 1986’da işlese de ona lakabını kazandıran cinayet serisinin yılı 1994.
Antalya’da komiser Nuri Keskin’i öldürdükten sonra 4.5 yılda tedavi gördüğü hastaneden salınan Aktaş, memleketine, Denizli’nin Çambaşı köyüne döndü. İşte hem köyü hem de Aktaş’ı Türkiye gündemine taşıyan cinayetler bundan sona başladı. 24 Temmuz 1994’te köyde üç vahşi cinayet işlendi. Ramazan ve Rukiye Kocatepe çifti ile Yıldırım Kılıç öldürülüp kafalarına ve gözlerine çiviler çakıldı.
Köylülerin ifadeleri alınınca Aktaş cinayetleri itiraf etti. Bu itirafın ardından bir ay önce 24 Haziran’da aynı köyde öldürülen Ayşe ve İsmail Güneş çiftinin mezarları açıldı. Onların da kafalarında çivi izi vardı.
Güneş çiftini de Aktaş’ın katlettiği ortaya çıktı.
Köyde ve tüm Türkiye’de büyük infial oluştu.
Bundan yarım asır önce de dünya bir başka işgal hareketiyle çalkalanıyordu.
Küba’da ABD yanlısı Batista rejimi, 1959’da Fidel Castro liderliğindeki devrimciler tarafından düşürülmüştü.
O tarihe kadar arka bahçesi olarak gördüğü Küba, ABD’nin ellerinden kayıp gitmişti. Ve tabii kumarhaneler, uluslararası şirketlerin gelirleri de...
ABD bu kaybı hazmedemedi. İki yıl süren bir hazırlığa girişti.
18 Nisan 1961
CIA’İN PİLOTLARI
Küba Devrimi’nden iki yıl sonra, 17 Nisan 1961’de sabaha karşı ABD’nin desteklediği sürgündeki Kübalılar, bir işgal harekâtı başlattı.
Hem Demokrat Parti’nin (DP) kurucusuydu hem de DP iktidarının TBMM Başkanı’ydı. Kesintisiz tam 10 yıl bu koltukta Meclis’i temsil etmişti.
27 Mayıs’ın ardından Yassıada’da yargılandı ve idam cezasına çarptırıldı. Cezası müebbet hapse çevrildi. 1966’daki afla serbest kaldı.
Bir daha siyasete dönmedi.
17 Haziran 1974’te İstanbul’da hayatını kaybettiğinde 83 yaşındaydı.
Koraltan, bugün bile çok az insanın yaptığı bir bağışa imza attı.
Kornealarını Göz Bankası’na bağışladı.
BİR CHP’LİYE NAKLEDİLDİ
Havalimandaki tüm trafik durdurulmuş, meydan tamamen karartılmıştı. Değil terminallere, havalimanı arazisine bile tek bir kişi alınmıyordu.
Meydanın terminallere uzak apronunda bir uçak park etmişti, THY’nin Ayvalık uçağı.
Uçak, Adana’dan havalandıktan sonra Erdal Aksu isimli PKK’lı terörist tarafından kaçırılmıştı.
Korsanın bir elinde bir el bombası, diğerinde tabanca vardı. Uçağın Lozan’a gitmesini istiyordu.
Pilotlar, “Yakıt almamız gerek. Önce Sofya’ya inelim” diyerek Bulgaristan’a uçuyor gibi yapıp, uçağı Ankara’ya yönlendirdi.
Korsanın anlamaması için bir süre havada tur attı uçak, Türkiye’de olduğunu anlayacağı meydandaki her ışık karartıldı.
Korsan Bulgaristan’da olduğunu düşünüyordu. Ama uçak Esenboğa Havalimanı’na indi.
Kendi ülkesini de yıkıma götüren Hitler’in bir sığınakta geçen 10 günü hep ilgi çekti. Bunun üzerine filmler çekildi, kitaplar yazıldı. Aslında bu 10 güne ilişkin sırları ağırlıklı olarak özel uşağı Heinz Linge’nin anlatımları aydınlattı.
Linge’nin hatıraları, Türkiye’de yayın haklarının sahibi olan Hürriyet’te 1955’te yayınlandı. Günlerce süren bu yazı dizisinde eli kanlı diktatörün ve yakın çevresindekilerin son anları anlatıldı.
HEİNZ LİNGE
RUS TOPÇUSU BERLİN’İ SARSIYORDU
Rus birlikleri Berlin’i iyice kuşatmış, artık top mermileriyle vuruyordu. Son günlerini Başbakanlık binasının altındaki sığınakta geçiren Hitler ve kurmayları, bu top atışlarıyla sarsılıyordu.
Tüm dünyayı kasıp kavuran, milyonlarca insanın ölümüne yol açan bu savaş, Berlin’in göklerinde, sokaklarındaydı artık. Rus askeri adım adım kenti ele geçiriyordu.
Doğa sevgisi uzaktan değildi. Tam doğanın kalbinde yaşadı.
Bağdat yakınlarında 1899’da dünyaya geldi.
Ailesinin kan davası nedeniyle Kurtuluş Savaşı sırasında ülkesinden kaçtı.
İltica ettiği Gaziantep ve Batı Cephesi birliklerinde milli mücadeleye katıldı.
Kurtuluş Savaşı’nda önemli kahramanlıklara imza attı. Bu başarılarından dolayı İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.
Türkiye’de aynı rekoru ısrarla kovalayan ve egale eden ünlü bir film yıldızı daha vardı.
Bu isim, günümüz insanına biraz uzak gelebilir. Ancak bir dönem Yeşilçam’ın en aranan ve en beğenilen jönlerinin başında geliyordu. Orhan Günşiray, hayatı boyunca tam 8 evlilik yaptı. Çapkınlıklarıyla biliniyordu.
1963 yılında 5’inci evliliğini sonlandırdıktan sonra ayrıldığı eşlerini tek tek Hürriyet’ten Fecri Ebcioğlu’na anlatmıştı.
İlk evliliğini 1948’de henüz talebeyken yapmıştı. Ferhan Hanım ile evliliği sadece 9 gün sürmüştü.
İkinci eşi Perhan Ar’dı. İlk evliliğinden iki yıl sonra evlendiği Perhan Hanım’la birlikteliği 6 yıl sürdü.
“Ben evliliği seven adamım” deyip Meliha Başkut ile dünya evine girdi ünlü oyuncu. Altı ayda karar vermişti evliliğe. İki ayda ayrıldı.
Dördüncü eşi Gülsevil Tayga ile evliliğini şöyle anlatıyordu:
Ama duyunca hemen mırıldanmaya başlarız.
İşte o melodi Türkiye’nin Eurovision macerasının sinyal müziğidir. Bugünkü adıyla jingle...
On yıllar boyunca Eurovision Şarkı Yarışması’nın Türkiye’deki yayını bu melodiyle açıldı. Ta 1975’ten itibaren.
Çiğdem Talu
Bu bestedeki imza genç bir isme, Melih Kibar’a aittir.
İşte bu ezgi aynı zamanda Türk pop müziğinin en muhteşem ikilisini bir araya getirmiştir:
Çiğdem Talu-Melih Kibar.