Paylaş
Bundan yarım asır önce de dünya bir başka işgal hareketiyle çalkalanıyordu.
Küba’da ABD yanlısı Batista rejimi, 1959’da Fidel Castro liderliğindeki devrimciler tarafından düşürülmüştü.
O tarihe kadar arka bahçesi olarak gördüğü Küba, ABD’nin ellerinden kayıp gitmişti. Ve tabii kumarhaneler, uluslararası şirketlerin gelirleri de...
ABD bu kaybı hazmedemedi. İki yıl süren bir hazırlığa girişti.
18 Nisan 1961
CIA’İN PİLOTLARI
Küba Devrimi’nden iki yıl sonra, 17 Nisan 1961’de sabaha karşı ABD’nin desteklediği sürgündeki Kübalılar, bir işgal harekâtı başlattı.
Görünürde işgalde ABD yoktu. Ama hem silah ve teçhizat hem de komuta desteği veriyordu.
CIA’in çıkarma gemileri ile birlikte ticari yük gemileri Domuzlar Körfezi’ne girdi. Gemilerde 1300 asker bulunuyordu.
Ayrıca ABD’ye ait nakliye uçaklarından da paraşüt birlikleri indirildi.
19 Nisan 1961
Ancak ABD destekli bu işgal hareketi hiç de beklendiği gibi gitmedi.
Küba Hava Kuvvetleri’nin bombardımanı, çıkarma gemilerine zor anlar yaşattı. Küba uçakları, CIA personelinin kullandığı uçakları düşürdü.
İşgal girişiminin üçüncü gününde ABD destekli birlikler Domuzlar Körfezi’nde yenilgiye uğradı.
CHE’DEN KENNEDY’YE MESAJ
Harekâta katılan sürgün birliklerini almak için gelen ABD gemileri bile geri çekilmek zorunda kaldı. Bini aşkın işgalci esir düştü.
ABD, sürekli üzerinde eli bulunan Güney Amerika’da ağır bir yenilgi almıştı.
Batı basınının ve Başkan Kennedy’nin aksi yöndeki açıklamalarına karşın gerçek kısa sürede ortaya çıktı.
Bu başarısız işgal girişimi, ABD ile Sovyetler Birliği’ni de karşı karşıya getirmiş, Soğuk Savaş’ta önemli bir aşama olmuştu.
O dönem Küba’da bakan olan Che Guevara da sonraki aylarda ABD Başkanı Kennedy’ye tarihi mesajını yolladı:
“Domuzlar Körfezi için teşekkürler. Çıkarmadan önce devrim zayıftı. Şimdi her zamankinden daha güçlü.”
AŞK-I MEMNU’NUN MEYVESİNİ YİYEMEDİM
TELEVİZYON tarihinde unutulmaz bir iz bırakan Aşk-ı Memnu dizisi ilk olarak 1975’te TRT için çekilmişti.
Dizide Bihter’i Müjde Ar, Behlül’ü ise Salih Güney canlandırıyordu.
Bu dizi, Salih Güney’in hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. Birçok büyük yapım için teklifler yağmaya başladı.
Aşk-ı Memnu 1975
Ama tam o günlerde askerlik görevi geldi çattı. 20 ay askerlik yaptı Güney.
Dönüşünde Kelebek’e bir röportaj verdi. Şöyle diyordu:
MEYDAN BENİM OLACAK
“Çekimlerin bittiği günlerde jandarma elbiselerini giymiş, tüfek çatmaya başlamıştım. TV’de gösterildiği günlerde de askerdim. Kısacası Aşk-ı Memnu’nun meyvesini yiyemedim. Şimdi de o fırsat bitti. Kendime yepyeni bir yol çizdim ve yürümek, yola yeniden başlamak üzereyim.”
8 Ocak 1977
Güney, o günlerde yeni bir fırsatın kendisini beklediğini söylüyordu. Beyaz perdedeki rakipleri Tarık Akan ve Kadir İnanır henüz askere gitmemişti. Yine Güney’den dinleyelim:
“Bir gün mutlaka askere gidecekler. Benim gibi er olmayıp yedek subay teğmen bile olsalar en az 18 ay film setlerinden uzak kalacaklar. Meydan benim olacak.”
Ünlü oyuncu bu sözlerinin kötü niyet taşımadığını, “dostça, centilmence” bir mücadele olduğunu söylüyordu.
Gerçi sinema tarihine bakınca, meydanın pek de Salih Güney’e kalmadığı görülüyor.
ATLANTİK’TE KURT AHIRKAPI’DA KUZU
1961 yılının nisan ayında Çoruh şilebi New York limanından demir aldı. Gemi İstanbul’a geliyordu.
Tarihe geçecek bir yolculuk Çoruh’u bekliyordu.
Gemide üniversiteli kadınlar, stajdan dönen üç doktor ile iki hemşire seyahat ediyordu.
Çoruh’un hareketinden bir hafta sonra, Atlantik’in ortasında içkiyi fazla kaçıran mürettebat arasında kavga çıktı.
22 Nisan 1961
Kavga şilepte bulunan kadın yolculara sarkıntılık noktasına geldi.
İkiye ayrılan mürettebat demir çubuklar ve vinç anahtarlarıyla birbirlerine saldırmaya başladı. Güverte bir anda savaş alanına dönmüştü.
Hürriyet bu olayı, “Ancak 18’inci asırda rastlanabilecek kavga” sözleriyle anlatıyordu.
Yolcular sarhoş gemicilerden korunmak için kendilerini kamaralarına kilitledi.
Geminin ikinci kaptanı Sedat Altan, yanına bazı gemicileri alarak kavgayı zor bela ayırdı.
Yakalanan gemiciler ambara kapatıldı. Yaralılar revire gönderildi.
Kavgaya karışanlar yolculuğu ambarda kilitli olarak tamamladı.
Gemi İstanbul’a yanaştığında müfettişler olaya el koydu.
Asıl konu bunun bir isyan olup olmadığıydı.
Çoruh’un sahibi Şilepçilik İşletmesi’nin müdürü “Bu bir isyan değildir” diyordu. Sonuçta da “disiplinsizlik” olduğuna karar verildi.
Seyahatin özetini yine işletme müdürü yapıyordu: “Atlantik’te canavar kesilenler Ahırkapı’ya dönünce kuzuya dönüşmüşlerdir.”
Paylaş