Paylaş
Ama duyunca hemen mırıldanmaya başlarız.
İşte o melodi Türkiye’nin Eurovision macerasının sinyal müziğidir. Bugünkü adıyla jingle...
On yıllar boyunca Eurovision Şarkı Yarışması’nın Türkiye’deki yayını bu melodiyle açıldı. Ta 1975’ten itibaren.
Çiğdem Talu
Bu bestedeki imza genç bir isme, Melih Kibar’a aittir.
İşte bu ezgi aynı zamanda Türk pop müziğinin en muhteşem ikilisini bir araya getirmiştir:
Çiğdem Talu-Melih Kibar.
Bugün Melih Kibar’ın ölüm yıldönümü. Ancak, Çiğdem Talu’yu anlatmadan Melih Kibar’ı anmak olmaz.
8 YIL 3 GÜNLÜK YOLCULUK
Melih Kibar, Çoban Yıldızı’nı bestelediğinde Boğaziçi Üniversitesi Kimya Mühendisliği’nde okuyan 24 yaşında bir gençti.
Henüz onun haberi yoktu ama, bir başka isim, Çiğdem Talu, Cevat Bey Köşkü’nde bu plağı dinliyordu.
Çiğdem Talu, 34 yaşındaydı. Yazar Ercüment Ekrem Talu’unun torunu, ünlü romancı Recaizade Ekrem’in torununun kızıydı.
Altın Kelebek Ödülü
Erol Evgin - Melih Kibar - Çiğdem Talu
Saray kültüründen geliyordu. İngilizce öğretmeniydi. Hobi olarak başladığı şarkı sözü yazarlığı onu hiç ummadığı yerlere, müthiş bir aşka götürdü.
Çoban Yıldızı’nın bestecisiyle 25 Mayıs 1975’te Cevat Bey Köşkü’nde tanıştı.
O gün 8 yıl 3 günlük yolculuk başladı.
İkilinin imzasını taşıyan
ilk şarkı İşte Öyle Bir Şey’di.
Çiğdem Talu-Melih Kibar işbirliğinin sesi Erol Evgin’di. Bu üçlü, müzik piyasasını çok ama çok uzun yıllar salladı.
Bu şarkı o kadar ses getirdi ki, o gün bugün, kelimenin tam anlamıyla dillerden düşmedi. O yıl 4’üncüsü yapılan 1977 Hürriyet Altın Kelebek Yarışması’nda Yılın Şarkısı ödülünü kazandı.
Zamanla ikilinin arasındaki işbirliği büyük bir aşka döndü.
Ama aradaki 12 yaş fark hep bir engel oluşturdu. Dışarıdan gelen yorumlara çok kulak verdiler.
HİÇ BİLMEDEN AYNI ŞEYİ YAZDILAR
Bu aşkın en önemli melodisi İçimdeki Fırtına’ydı.
Melih Kibar, yüksek lisans için babasıyla birlikte İngiltere’ye gitmişti. İngiltere’deki ilk gecesinde müthiş bir fırtına vardı. Çok korkutucuydu hava.
Genç Melih hem sevgilisinden uzaktaydı hem de hiç bilmediği bir yerde ürkütücü bir gecenin ortasındaydı. Kaldıkları yerde karanlıkta şans eseri bulduğu bir piyanonun başına geçti. O gecenin korkusunu, özlemini, aşkını gün doğana kadar yazdı. Bu ezgiyi kasete kaydedip, İstanbul’a dönen babasıyla sevgilisi Çiğdem’e gönderdi.
Çiğdem’in bestenin hangi koşullarda yapıldığıyla ilgili hiçbir fikri yoktu.
Ne fırtınadan haberdardı ne de sevgilisinin o gece hissettiklerinden. Çiğdem’in gönderdiği mektup İngiltere’ye ulaştığında Melih sarsıldı. Duvara tutunarak okuduğu mektupta Çiğdem o ezgiye şöyle bir söz yazmıştı:
“Gün ağarırken tek başıma oturmuşsam / Henüz daha gözlerimi bir an bile yummamışsam / Sen yoksan yine, bense suskun ve yorgunsam / Hele bir de bir de canım hasretine kapılmışsam / Ve gözümde tütüyorsan buram buram.
İşte o an bir fırtına kopar / Sanki o an yer yerinden oynar / Hoyrat bir rüzgâr eserken / Sallanan gemi misali / Sallanır durur içimde dünya.”
Aralarındaki müthiş iletişimin işaretiydi işte bu şarkı.
UNUTULMAZ ŞARKILARI
İkilinin birlikte imza attıkları unutulmaz şarkıların başlıcaları şunlardı: Sevdan Olmasa, Bir de Bana Sor, Her şey Seninle Güzel, Deli Divane, Söyle Canım, Aldım Başımı Gidiyorum, Bir Bakışın Yetti.
Melih Kibar aynı zamanda Hababam Sınıfı ve Bizim Aile filmlerinin müziğine de imza atmıştı.
HEP BÖYLE KAL HEP BANA YAKIN
31 Ekim 1977’de, Çiğdem’in kendi doğum günü kutlaması gecesinde yazdığı sözler hem unutulmaz bir esere dönüştü hem de bu aşkın istikametinin işaretiydi. Çiğdem, “içindeki korkudan” söz ediyordu:
“Her şey seninle güzel / Yolda yürümek bile / Olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile / Her şey seninle güzel / Bu toprak bu taş bile / İçimdeki bu korku gözümdeki yaş bile / Beklenmedik bir anda / Ayrılık gelip çatsa / Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana.”
Çiğdem’in korktuğu o ayrılık gerçekten bir anda gelip çattı. İlişkilerinin ömrü, aşklarından çok daha kısa oldu. Her zamanki gibi o yıllarda da eleştirilen 12 yaş büyük Çiğdem’di. Kendinden genç bir erkekle yaşadığı aşk nedeniyle hedefe kondu.
Ve bu aşk içlerinden koparamadıkları toplum baskısına mağlup oldu.
Sevgililik bitti...
Ama hiç kopmayan birliktelikleri hep sürdü.
İkili birlikte 270 şarkıya imza attı. Hisseli Harikalar Kumpanyası bunlardan biriydi. Ve müzikalin içindeki Hep Böyle Kal... Hep bana yakın.
GÖRÜŞTÜKLERİ O SON GÜN
Gerçekten de hep birbirlerine yakın oldular. Birlikte üretmeyi sürdürdüler.
Ama bir gün, Çiğdem, göğsünde bir kitleye rastladı. Doktora gitti. Çiğdem’in bulduğu o kitleyi doktorun teşhis etmesi tam 8 ay sürdü. Çiğdem kanserdi. Teşhis çok gecikmişti.
Tedavi için İngiltere’ye gidiş gelişler başladı. Durum hiç de iyiye gitmiyordu.
28 Mart 1983’te Londra’da tedavi görürken Şan Tiyatrosu’nda “Çiğdem Talu’ya Selam” konseri düzenlendi.
Melih de oradaydı. Dönemin tüm ünlü isimleri gecedeydi. Çiğdem de bu geceye hasta yatağından canlı telefon bağlantısıyla katıldı. Bu gece büyük moral oldu ona. Ama tedavi sürecinde gözünü kaybetti. Artık göremiyordu.
Yine de umudunu hiç kaybetmiyordu. “Her şeye rağmen önümüzdeki günlere umutla bakıyorum” diyordu. Hastalığı döneminde Melih neredeyse hiç görmedi onu. Bu hastalığı kabullenemiyordu.
Tanışmalarının 8’inci yıl dönümünde, 25 Mayıs’ta son kez görüştüler. Çiğdem hasta yatağındaydı. Çok zor konuşuyordu.
Aşkın en zor günüydü bu. Melih o gün oradan gözyaşlarıyla ayrıldı.
Üç gün sonra, Çiğdem, 44 yaşında hayata veda etti.
İkisinin şarkıları ikiye ayrılır. Birlikte yaptıkları ve diğerleri...
İspat edemem ama Melih Kibar’ın Çiğdem Talu’nun ölümünden çok sonra, 2000’de bestelediği Sessiz Veda’da, İçimdeki Fırtına’nın ezgisi gizlidir. Kim bilir belki de İçimdeki Fırtına ile yükselen aşkını “sessiz bir vedayla” sonlandırmak istemişti.
Melih Kibar, 7 Nisan 2005’te, 44 yaşında kaybettiği Çiğdem Talu’dan 21 yıl sonra hayata gözlerini yumdu. 55 yaşındaydı.
Paylaş