Paylaş
Havalimandaki tüm trafik durdurulmuş, meydan tamamen karartılmıştı. Değil terminallere, havalimanı arazisine bile tek bir kişi alınmıyordu.
Meydanın terminallere uzak apronunda bir uçak park etmişti, THY’nin Ayvalık uçağı.
Uçak, Adana’dan havalandıktan sonra Erdal Aksu isimli PKK’lı terörist tarafından kaçırılmıştı.
Korsanın bir elinde bir el bombası, diğerinde tabanca vardı. Uçağın Lozan’a gitmesini istiyordu.
Pilotlar, “Yakıt almamız gerek. Önce Sofya’ya inelim” diyerek Bulgaristan’a uçuyor gibi yapıp, uçağı Ankara’ya yönlendirdi.
Korsanın anlamaması için bir süre havada tur attı uçak, Türkiye’de olduğunu anlayacağı meydandaki her ışık karartıldı.
Korsan Bulgaristan’da olduğunu düşünüyordu. Ama uçak Esenboğa Havalimanı’na indi.
Uçağın Ankara’ya inmesinden dakikalar sonra Esenboğa Havalimanı gazetecilerin akınına uğradı.
Ama ancak nizamiyeye kadar yaklaşabiliyorlardı. Saatlerce süren bekleyiş başladı.
Gece yarısından sonra Hürriyet’in tecrübeli muhabiri Nurettin Kurt Esenboğa’nın nizamiyesine geldi.
Önce şöyle biraz etrafı turladı, kolaçan etti. Orada bekleyerek hiçbir haber çıkmayacağını anlamıştı.
İçeri girmenin bir yolunu bulmak gerekiyordu. Nurettin Kurt, fotomuhabiri Volkan Yıldırım ve ben, diğer meslektaşlarımıza çaktırmadan araca atlayıp Çubuk yoluna döndük.
JANDARMAYA GÖZÜKMEDEN
Çubuk yolu, Esenboğa’nın arka tarafındaki genel havacılık terminalinin yanından geçiyordu.
Oradaki tellerin arasından geçip pistlere ulaşmak mümkündü.
Genel havacılık terminalinin arka tarafına hizalanan bir yerde araçtan indik, başladık tarlada yürümeye.
Korsana karşı yapılan karartma bizim de görünmemizi engelliyordu.
Oradaki patika yolda jandarma devriye atıyordu. Jandarmanın kamyoneti yaklaşınca alt alta üst üste kendimizi yere atıyor, geçene kadar bekliyorduk. Birkaç kez böyle yerde süründük.
Tel örgülere kadar geldik. Orada içeri girilebilecek küçük bir delik vardı.
Nurettin Kurt (sağda) ve Show TV muhabiri Serkan Güler Esenboğa Havalimanı’nda gözaltındayken çekilen fotoğraf.
ARTIK DÖNÜŞ YOK
Nurettin Kurt, Ankara Temsilcisi Sedat Ergin ve Büro Şefi Yaşar Sökmensüer’i aradı. “Kesinlikle girmeyin, başınıza bir şey gelir” yanıtını aldı.
Ama haber iştahı o kadar çoktu ki, bu yanıt onu durdurmadı.
Fotoğraf çektikleri için Nurettin Kurt ve Volkan Yıldırım tellerin arasından içeri girdi.
Ben de tel örgülerin orada beklemeye başladım.
Sonrasını ertesi günkü Hürriyet’te yayınlanan haberden okuyalım:
“Bir süre süründük. Uçak artık objektiften net olarak görünüyor. Yolcuları bile seçebiliyoruz. Bir süre sonra uçağa biraz daha yaklaşıyoruz. Otlar bizi kamufle ediyor. Ve ikimiz de deklanşöre basmaya başlıyoruz. Önce iki kaset film çekiyoruz.”
Volkan bu iki kaseti bana getirdi. Ben de, hemen büroya göndermek için otomobilin yolunu tuttum.
Hiç kimsede olmayan fotoğraflar bizdeydi. Ama bu fotoğrafları bile geride bırakacak kare henüz çekilmemişti.
BENİ DE AL UÇAĞA
Zira Nurettin Kurt daha iyi fotoğrafların peşindeydi. Daha net kareler çekmesi gerekiyordu.
Biraz daha yaklaştı uçağa. O zamanlar dijital makine yok. Kurt’un makinesindeki film bu karanlık gece için yeterli değildi.
Flaşın pili de neredeyse bitmişti. Pilde kalan son gücü kullanıp bastı deklanşöre.
Korsan Erdal Aksu, ışığın geldiği yöne bakınca fotoğrafı çeken Nurettin Kurt’u gördü.
Ama Nurettin Kurt fotoğrafla yetinmiyordu. Elini kolunu sallayıp korsana işaret ederek kendisini uçağa almasını istedi.
Ama korsan bunu kabul etmedi. Korsan kendisini Sofya’da zannettiği için uçağa hiçbir polis veya asker yaklaşmıyordu. Uzaktan Nurettin Kurt’a bağırıyorlardı, “Çekil” diye.
Bir televizyon kameramanının yaklaştığını gören Kurt, geriye çekildi. Hep birlikte gözaltındaydılar artık.
“Kurt gazeteci” fotoğraf kasetini hemen kemerinin arasına sakladı.
Gazetede müthiş bir hareketlilik başladı. Gözaltındaki Kurt’tan fotoğrafların alınması gerekiyordu.
Bürodan Uğur Ergan, yemek götürme bahanesiyle Esenboğa’nın karakoluna gidip fotoğraf kasetini aldı.
Ve sabaha karşı çekilen bu fotoğraf o günkü Hürriyet’in şehir baskılarında dokuz sütuna manşetteydi.
Tüm Türkiye Nurettin Kurt’un bu fotoğrafını konuşuyordu.
KAHRAMAN HOSTES
UÇAKTAKİ hostes Ahu Özen, kokpitte bulunan korsana hissettirmeden uçağın arka kapısını açtı.
Uçaktaki yolcu sayısı azdı. Yolcuları peyderpey arka kapıdan dışarı çıkarttı. Çıkan yolcuların uçaktaki yerini sivil kıyafetli özel tim alıyordu.
Yarım saat süren bu operasyonun ardından özel tim uçaktaki yerini almıştı. Korsanın hareketlerini takip eden hostes Ahu Özen’in işaretiyle operasyon başladı, Aksu öldürüldü.
MESLEKTE İZ BIRAKTI
BU fotoğrafı büyük tehlikeleri hiçe sayarak çeken Nurettin Kurt, iki gün önce aramızdan ayrıldı.
Nurettin Abi, gelmiş geçmiş en iyi polis adliye muhabirlerinden biriydi.
Haber için atılmayacağı tehlike, göze almayacağı risk yoktu. Bunun sonucunda da yukarıda okuduğunuza benzer birçok gazetecilik başarısına imza attı.
Kafasına koyduğunda çıkaramayacağı haber yoktu.
Doğum yaptığında kimsenin görüşemediği Hülya Avşar’a hastane yatağında ulaşıp röportaj yapan da oydu...
Çıkarılamayacak yolsuzluk dosyalarına ulaşan da...
Nurettin Kurt, gazeteciliğe müthiş bir iz bırakarak veda etti bu dünyaya.
Cenazesi o kadar kalabalıktı ki, mesleğini ne kadar doğru yaptığının ve ne çok sevildiğinin işaretiydi.
Hoşçakal Nurettin Abi...
Paylaş