İkinci kez açıldı diyorum çünkü 68 yıl önce bir gece çıkan yangınla tarihinin en büyük yarasını almıştı.
26 Kasım 1954 gecesi saat 22.30 sıralarında Kalpakçılar Caddesi’nde elektrik kontağından çıkan yangın bir anda ilerledi ve Yorgancılar, Halıcılar, Mobilyacılar, Dericiler ve Kürkçüler çarşılarını kül etti.
O ve sonraki geceler tüm İstanbul ayaktaydı.
Adalar hariç şehirde ne kadar itfaiyeci varsa Kapalıçarşı’daydı. Çok zor bir geceydi.
Çarşıdaki 3 bin 600 dükkândan 1394’ü yandı.
‘KUDRET BEN YANDIM MI?’
Bu günü, Ulu Önder Atatürk’ün gurur duyduğu bir öğretmeni anarak kutlayalım istedim. Refet Angın’ın doğduğu gün, aslında hayat çizgisinin izleyeceği rotanın da işaret fişeğiydi.
18 Mart 1915’te, Çanakkale Zaferi’nin kazanıldığı gün dünyaya geldi. Hem de Gelibolu’nun Hacı Keçeci Maühallesi’nde. Küçük Refet henüz 4 yaşındayken, 1919’da, babası Hafız Şerif Bey, bir sabah ailedeki herkesi alınlarından öpüp evden ayrıldı. Bir komiserdi babası ve Ankara’da Milli Mücadele’ye katılmak için evinden, sevdiklerinden kopmuştu. Babası gittikten sonra annesi Halime Hanım, küçük Refet’e, “Çok uzaklarda bir Mustafa Kemal Paşa var, o bizi kurtaracak, baban ona gitti” diyecekti. Bu sözler Refet’in Atatürk’le ilk tanışmasıydı. Ama son olmayacaktı.
Üç yıl sonra, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının ardından babası yeniden evine döndü. Evde tam bir bayram havası vardı.
ATATÜRK AYAĞA KALDIRDI
Küçük Refet 5 yaşındayken mahalle mektebine gitti. Okulda rahleler vardı, yerde oturuluyordu. Üçüncü gün okulu terk etti. Annesi eski alfabeyi kendisi öğretti kızına. 1925’te Cumhuriyet İlkokulu açıldı Gelibolu’da. Refet imtihanla 4’üncü sınıftan başladı okula. 1.5 yılda da mezun oldu. 24 Eylül 1928 günü, Mustafa Kemal Paşa Gelibolu’yu ziyaret ediyordu.
Paşa’ya çiçeği vermekte Refet vazifelendirildi. Mustafa Kemal’e yaklaştı, elindeki çiçeği tam uzatırken birden ayağı kaydı, taşın üstüne düştü. Dizi kanıyordu, canı da çok yanmıştı. Atatürk elini uzatıp onu ayağa kaldırdı.
“Çocuk canın acıyor mu?”
Her ne kadar “İsmet Paşa’nın oğlu” sıfatı peşini hiç bırakmasa da kalıpların ve protokol kurallarının dışında yaşamaya gayret etti. Mevhibe ve İsmet İnönü’nün ortanca oğlu Erdal, 6 Haziran 1926’da Ankara’da dünyaya geldi. Ankara Gazi Lisesi ve Ankara Üniversitesi Fizik Matematik Bölümü’nü bitirdi.
Atatürk’ün vasiyetinin maddelerinden biri de silah arkadaşı İsmet İnönü’nün çocuklarının yüksek tahsillerinin karşılanmasıydı. Bu vasiyet ile ABD’de California Teknoloji Enstitüsü’nde yüksek lisans ve doktora yaptı.
SİYASETE DAMGA VURDU
Profesör olarak ODTÜ’ye girdi. Önce dekan ardından rektör vekili oldu. 1970’te de ODTÜ Rektörlüğü’ne seçildi. Çok gergin bir atmosferde bu görevi sürdürdü.
Alanında dünyadaki sayılı isimlerinden biriydi.
12 Eylül darbesinin ardından kendisini siyasette,
Bilindiği gibi Türkiye’nin ilk yerli otomobili 1961’de yapılan Devrim’di.
Eskişehir’de Türk mühendisleri tasarlayıp üretmişti.
Devrim’in hikâyesini bugün herkes biliyor.
Ama ben 61’inci yıldönümünde bu hikâyeye bir de Hürriyet arşivlerinden bakmak istedim.
23 OCAK 1963
DÖŞEMELER SÜMERBANK KUMAŞI
Hemen bira fabrikasında çalışan kocasına haber yolladı:
“Bizim kapımıza bir bebek bırakmışlar. Hem de kız çocuğu... Nur parçası sanki yavrucak.”
Karı koca bu bebeği bağırlarına bastılar. Küçük Hatice’ye 7 yaşına kadar Hasene Hanım baktı.
Aslında olay terk edilen bir bebek hikâyesinden fazlasıydı.
Hatice’nin gerçek babası Ahmet Kökçü verem nedeniyle hayatını kaybedince, annesi Lütfiye Hanım küçük kıza bakamaz hale geldi.
Ve kız kardeşi Hasene ile anlaşıp böyle bir plan yaptı.
Evet gerçekte
Halit Kıvanç’ın birçok kuşağı kapsayan kariyeri, gelmiş geçmiş en gıpta edilecek mesleki başarıydı.
Orhan Boran ve Erkan Yolaç ile birlikte Türkiye’nin en çok tanıdığı ses onundu. Gazeteci, spiker, radyocu, televizyoncu... Yaptığı her işte hep en başarılı isimdi. Kıvanç’ın Hürriyet için de özel bir yeri vardı.
Yıllar boyunca Hürriyet’in düzenlediği hemen her etkinlikte sunucu Kıvanç’tı. Onun bulunmadığı bir Hürriyet etkinliği yok gibiydi. Her kuşak için ayrı bir anlamı vardı Halit Kıvanç’ın. Kimi spor spikerliğinden, kimi televizyon yarışmalarından bilir onu. Ama bizim kuşak için Halit Kıvanç demek, 23 Nisan demekti.
Yıllar boyunca, TRT’nin tüm dünyanın çocuklarını buluşturduğu şenlikleri o sunardı.
YARIŞMANIN ÖDÜLÜ KUŞTU
Türkiye’de televizyon yarışmalarını ilk düzenleyen de oydu. Hazırladığı ilk yarışma
Liseye kadar İzmir’de okudu.
Tütün ticareti yapan ailesi, İzmir’in kurtuluşunun ardından, 1922’de Yunanistan’a göç etti.
Onassis ve Jackie
Ari, dönemin en zenginlerinden biri haline geldi. Lüks yaşamıyla, aşklarıyla jet sosyetenin odağındaydı.
Ünlü opera sanatçısı Marias Callas ile ilişkisi çok konuşuldu. Ama en çok sansasyon yaratan evliliğini 19 Ekim 1968’de yaptı. Gelin, suikast sonucu hayatını kaybeden ABD’nin “müteveffa başkanı Kennedy’nin” eşi Jackie Kennedy’di.
1.Dünya Savaşı sonunda Şam düşünce ailesiyle Adana’ya yerleşti.
Ailesi onu okula göndermek yerine evde özel dersler aldırdı.
Afganistan kraliçesi Süreyya’nın kardeşi Prens Fettah Bey ile evlendi, Afgan Kraliyet ailesine girdi.
Pakize Tarzi
Kızı Zeynep Hanım, Osmanoğulları’ndan Ertuğrul Osman Efendi ile dünya evine girdi. Böyle anlatınca bir saraylının hikâyesini dinlemiş gibi olabilirsiniz.
Ama gerçek hiç de öyle değil.
Hikâyeyi başa saralım.