Peki, Gazze kan gölüne döndürülürken Alpler’de kayak keyfi çatarak oluyor mu?
Bir Gazze kahramanı edasıyla esip savurmadan önce, Ekmeleddin Bey’in yanıtlaması gereken soru bu.
“2009 yılbaşında, kan gövdeyi götürürken rahatını ve soğukkanlılığını tövbe bozmaksızın...” Bin 133 Gazzelinin katledilişini, 4 bin 500’ünün de yaralanışını sükûnet ve tevekkül içinde seyretmekle...
İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliği konutunda kestaneli pilav ve fırında hindili sofra kurup... “Bu işlerde öyle hemen heyecanlara, galeyanlara gelmemek lazım canım” yollu buz gibi nutuklar çekmekle oluyor mu?
* * *
İsrail, bir Yahudi soykırımına karşılık daha kaç Filistinli katliamı tahsil edecek belirsiz. İnsanlıktan alacağı tükenmiyor. Nasıl bir borçsa, Hitler’in kefareti öde öde bitmiyor.
* * *
Adil bir savaş olmayacağı apaçık. Güçler eşit değil, silahlar eşit değil, vicdanlar eşit değil, insanlık eşit değil...
Kaba kuvvete kaldığında, hangi tartıya vurursan dengeye gelmiyor kefeler...
Ve senin elinde füzeden daha tesirli, şarapnel parçalarından daha etkili bir silah var: Sivil direniş...
İntifadan senin, intikam tugayları yerine etten duvarların, askeri yığınaklar yerine sivil barikatların...
“İsrail’i kendi şartlarımızda ateşkese zorladık” gibi bir gerekçe, galibiyet ilanına yetmez.
Arazide üstünlüğün kimde olduğu, bütün can yakıcılığıyla ortadayken “Hükmen diz çöktürdük” denilemez.
Kuyruğu dik tutmak için denilse de inandırıcı gelmez...
Zira bu terazi, bu sıkleti çekmez.
***
Sen misin ‘Yok’ diyen...
Gökten boşalırcasına patır patır düşmeye başlamasın mı, kaç yerden muştusu geliyor.
Dayak olayının gündüzden iftar ve sahura kaydığı yetmezmiş gibi, o uğursuz yazı da peşimde.
Müjde almış kadar sevindirik bir güruh var. Her yeni haberle dünyalar onların oluyor sanki, kelebek kanatları takıp pır pır uçacaklar...
“Bir ramazan dayağı sürprizi patlasa da ortalık şenlense, biz de havamızı bulsak, göbekler atarak şöyle bir güzel acısını çıkarsak” modunda bekleştiklerini nasıl bilebilirdim.
* * *
10 Temmuz’da yazının çıktığı gün, ‘Sahur dayağı’ başlıkları da atıldı. Hani nispet yapılsa bu kadar olur...
Fakat o da ne, karşımızda bir değil 2 Ekmeleddin Bey duruyor, hangisinden yürüyeceksiniz birader?
* * *
Biri adı gibi EKMELEDDİN BEY, Özal’ın varisi havasında, ondan “Turgut Abi” diye söz edecek kadar yakınlık gösteriyor.
Diğeri EKMEL BEY ki, Özal’ın bütün siyasi mirasına ters bir çizgide. Onun cumhurbaşkanıyken açıkladığı “İkinci Değişim Programı”ndaki fikirlerin kırıntılarını dahi reddediyor. Köşk’te siyasete kafa yormaya, başkanlık sistemine ve proaktif dış politikaya kesinkes karşı.
EKMELEDDİN BEY, “Özal’a ‘Tonton cumhurbaşkanı’ denirdi” sözleriyle merhumun sempatik kişiliğinden yararlanma arzusunda.
EKMEL BEY ise, kendine ‘Somuncu baba’ lakabını takarak aşmışlığın nirvanasına vuruyor. Bülent Arınç’a, pek sevdiği o ‘Somun pehlivanı” deyimini çağrıştırdığına da bahse girerim ayrıca.
EKMELEDDİN BEY, “İcracı cumhurbaşkanı olmaz, devlete bir baş baba seçeceğiz” diyor. Devletin tepesinde oturacak kişinin haza bir ‘Somuncu baba’ olması lazım geldiğini, ‘Somuncu baba’nın da hükümet icraatıyla, hizmet ve yatırımların yürütmesiyle, siyasetle miyasetle işinin olmayacağını söylüyor. Adı üstünde ‘Somuncu baba’...
Yıldız Tilbe’yle İsrail arasındaki gerilim düşürülemiyor.
Bilgisizlik eseri İsrail devletiyle Yahudi kavmini karıştırmalar, mantık sürçmesine bağlı çirkin dil uzatmalar, gaf üstüne gelen gaflar, düzeltip toparlayayım derken daha fena devrilen çamlar...
Söz düellosunda ateşkes sağlanamıyor, büyük kapışma yatıştırılamıyor.
* * *
- “Özürmüş...Siz özür dilediniz mi, ne özrü be, az bile dedim” mahiyetinde atarlanıyor tepkilere.
Güzel de, suçsuz yere nefret saldırısına uğrattığı Musevi vatandaşlarımızdı özür bekleyen, İsrail devleti değil ki...
- “Musevilere saygım sonsuz fakat beni İsrail’in Allah belasını versin...” diyerek lafı çevirmeye çabalıyor mesela. Dağınık bıraksa daha iyiydi...
Vizyon belgesi nedir diye soranlara kestirmeden cevap veriyorum, anladığıma göre olay budur. Yeni hükümet programı ya da önümüzdeki 10 yıl için kısa ve orta vadeli eylem planı çerçevesi gibi bir şey...
***
Yine de başka örneklere bakıp, “Ekmek mushaf çarpsın ki anlamadım, neyin nesi kimin fesidir bu vizyon mereti” diye telaşlanan kafası karışıklar çıkabilir. Onlar için biraz daha açayım.
İmdi, cumhurbaşkanı seçilmek için halktan oy istiyor ya adaylar, o oyla ne yapacakları hakkında bir şeyler de demeleri gerekiyor.
Niye seçilmeye talipler, başkasının değil de kendilerinin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmasında milletin ne menfaati olacak?
Onlar güçlerini sınarken olan yine mazlumlara oluyor; kadındır, çoluktur çocuktur demeden vurulan, kırılan, ezilen Filistinlilere...
***
2 yıl önce de hakeza büyük bir füze savaşı patlak vermiş, vurulacak vurulduktan, kırılacak kırıldıktan sonra ateşkesle bitmişti.
Değişen şu: Demir Kubbe, o zaman Gazze’den sallanan füzelerin sadece yüzde 12’sini kaçırmış, gerisini havada yakalamıştı. Henüz rakamlar kesinleşmemekle birlikte bu sefer başarı oranı daha düşük.
Hamas ise atış menzilini uzatmış görünüyor, çok bariz. Füzelerini Tel Aviv’e, Hayfa’daki hedeflere kadar gönderebiliyor. 2 yıl önce daha kısaydı menzilleri.