Romanlarında kendine has ve zengin dili geniş bir varlıklar dünyasının hizmetine sunan Sezgin Kaymaz yeni kitabında hikâyeleri birbirine ekleyerek koca bir roman oluşturuyor. ‘Düz Dünyacılar’ hikâyelerin sadece anlatıya değil birbirlerine de destek olduğu, tüm iplerin birbirine ilişik durduğu fakat her bir kahramanın kendi yolunu da bulduğu, Sezgin Kaymazca anlatılmış bir varoluş hikâyesi...
#Düz DünyacılarSelçuk Altun, ‘Hayat Romanlardan Daha Tuhaf’ üçlemesini ‘İşte Geldim Deniz Kenarı’yla tamamlıyor. 11 yıl önce ayrıldığı İstanbul’a sürpriz dönüş yapan Harun, gizemli geçmişini Salacak sahilinde Deniz Kenarı’na anlatıyor. Hikâyenin akışını ‘Kitap İçin’lerden alışkını olduğumuz doyurucu birikimiyle zenginleştiren Altun, kurgusunda yarattığı gerçeklikle, gerçek ve hayat algılarımız üzerine yeniden düşünmemizi istiyor.
#Selçuk AltunNecip Tosun’un ‘Dünya Romanının Serüveni’ adlı çalışması hem roman türünü, tarihini öğrenmek, tartışmak isteyenler için önemli bir eser hem de “Roman türünün en önemli eserleri nelerdir?” diye soran, okuduğu eserin edebi niteliğini anlamak isteyen okur için bir başucu kitabı.
#Necip TosunGeleneksel olarak, çoğu İtalyan'ın bir azize karşılık gelen bir adı vardır. Campania gibi bazı bölgelerde, o azizin isim günü sanki doğum günüymüş gibi kutlanır. Ortak isimler için, bir azizi kutlamak için yıl içinde birden fazla gün olabilir, ancak İtalyanlar genellikle kutlamak için yalnızca bir gün seçerler. Bu İtalyanların isimlere verdiği önemi göstermektedir. İşte, İtalyan isimleri hakkında merak edilen tüm detayları derledik.
#İtalyan İsimleri‘Uzak Dağlar ve Hatıralar’, Orhan Pamuk’un günlük ve özel hayatını, rüyalarına kadar açıkyüreklilikle anlattığı, yazarlık sırlarını deşifre ettiği, duygularını, iç dünyasını paylaştığı, büyük bir yazarı tanımak için rehber niteliği olan özel bir eser.
#Orhan PamukGeçen hafta Tiflis Uluslararası Kitap Fuarı’ndaydım. Hayatı kaçırmamak için yola çıkmak gerekiyor, bir şeyleri geride bırakmak için değil. Tiflis de bize eskiyi hatırlatarak günü yaşamayı öğütlüyor... Önyargılardan uzak gitmek gerekiyor. Doğudaki bir Batı şehrine gidiyorsunuz, aynı şehirde birçok zenginliği yaşayacaksınız.
#Sayım Çınarİhsan Oktay Anar sekiz sene aradan sonra ‘Tiamat’ ile okuruyla buluştu. 1915’te, Birinci Cihan Harbi sırasında geçen hikâye, okuru Osmanlı’ya ait bir denizaltının içinde dolaştırıyor. Osmanlı toplumundan çok ilginç tiplere yer veren roman önce bilimkurguya, sonra soluk soluğa bir fantastik anlatıya dönüşen, sinematografik niteliğe de sahip usta işi bir metin.
#İhsan Oktay AnarMurat Menteş’in yeni romanı ‘Fink’, Uzakdoğu’da fırtına gibi esen top-model Göksenin Yıldırım’ın ‘inanılmaz ama gerçek’ hikâyesi... Menteş evreninde dolaşmak, bir lunaparktaki farklı aletleri denemeye benzetilebilirse eğer, ‘Fink’e belki de en çok ‘roller coaster’ yakışır.
#Murat MenteşPandemi sezonu, yaz rehaveti derken durağan bir dönem geçiren yayın dünyası sonbaharla başlayan yeni sezona heyecan verici kitaplarla giriyor. Hürriyet Kitap Sanat’ın her sene hazırladığı yeni sezon dosyasında bu kez 29 yayınevinin, önümüzdeki üç ay içinde raflara çıkaracağı yerli-yabancı, edebiyat ve edebiyat dışı kitapları sizi bekliyor. Kitaplığınızı gözden geçirip yeni okumalara alan açmanın tam sırası...
#Yeni SezonDoğumunun 100. yılında saygıyla andığımız Yusuf Atılgan, çok az eser vermişti; iki roman, bir hikâye kitabı. Uzun süre çiftçilikle uğraştı, hayattayken görünürlüğü, tanınırlığı azdı. Ne var ki 80’lerden sonra sinemaya uyarlanan ‘Anayurt Oteli’nin de etkisiyle yeniden keşfedildi. Bugün edebiyatımızın en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Atılgan, bütün anlatılarında yalnız ve yabancılaşmış insan temasını çeşitli veçheleriyle incelemişti. Aylaklığı bir değer olarak savunan C’nin susuşu bir boyun eğiş değil; tıpkı ‘Anayurt Oteli’ndeki Zebercet gibi, susarak direnmektir.
#Yusuf Atılganİkinci romanı “Tılsımlı Köpek Momo” ile gündemde olan yazar Didem Gürçay, kısa sürede ikinci baskısını yapan romanıyla bir hayalini gerçekleştirmiş. Kitabın gelirinin bir kısmını Ye-dikule Hayvan Barınağı’na bağışlayan Gürçay’ın hayvan dostluğu ta küçüklük yaşlarında başlamış. Hatta öyle ki, ilk söylediği kelime “köpek” olmuş! İş stresinden uzaklaşmak için fantastik dünyalarda gezerek kendi köpeği Momo’nun hikayesini kaleme alan Didem Gürçay ile yazarlık serüvenini konuştuk.
#Didem GürçaySekiz yıl aradan sonra gelen yeni romanı ‘Empedokles’in Dostları’nda teknolojik imkânların tümden kesildiği bir dünyada rotasını bulmaya ve neler olup bittiğini anlamaya çalışan insanlığı kahramanları üzerinden anlatan Amin Maalouf, “Bu yeni roman için yıkımın eşiğine gelen insanlığımıza yeni bir yaşam, yeni bir başlangıç şansı sunulan bir tür kıssa denebilir. Kusurlarımızın tam olarak farkına varırsak ve davranışlarımızı buna göre değiştirmeye karar verirsek, dünyamızın hâlâ ‘onarılabileceğine’ inanıyorum. Kimlik anlayışımızı, teknolojiye yaklaşımımızı kökten değiştirmeli ve yepyeni bir insan kaderi anlayışı benimsemeliyiz. Son romanım şu anki ruh halimi, endişelerimi ve kalan umutlarımı açıkça yansıtıyor” diyor.
#Empedokles’İn DostlarıSevilen yazar Can Aydoğmuş, “Mevlâna’nın Kedisi” adlı ilk romanında İranlı bir ailenin üç kuşak temsilcilerinin birbirleriyle olan anne-kız ilişkilerini bambaşka zamanların farklı gerçeklikleriyle harmanlayarak anlatıyor.
#Can AydoğmuşBir asırlık yüce çınarımız... Geçen ay 106’ncı yaşını kutlayan kıymetli bilim insanımız, nam-ı diğer ‘Sümer Kraliçesi!’ Kurtuluş Savaşı ve iki büyük cihan harbine tanıklık eden adeta bir canlı tarih abidesi...Peki bir ‘Muazzez İlmiye Çığ’ nasıl olunur? Hayatının en güzel yılları ne zamandı? Gençken, ona ‘Sümer Kraliçesi’ dense tepkisi ne olurdu? Muazzez Hanım anlattı, biz zamanda yolculuğa çıktık…
#HititolojiSelçuk Altun’un yeni romanı ‘Ayrılık Çeşmesi Sokağı’, okurlarını İstanbul’un göbeğindeki bir sokaktan II. Mahmut’a, oradan Avrupa’ya kadar götüren, içinden türlü yaşamların geçtiği bir ömür dökümü. Bu aynı zamanda gerçek ile kurmacanın içine sanat ve edebiyat eserlerini de alan bir harman. Altun’la yeni romanını konuştuk.
#Selçuk AltunYeni romanı ‘Vadi’de 12 Eylül darbesinden sonra köklerini bulan Suphi’nin film gibi hikâyesini anlatan İnan Çetin, “Hikâyenin merkezinde 1938’de yaşanan bir kıyım sonrasının serüveni var. Ama aynı zamanda bilinmeyenin ya da bilinmek istenmeyenin kalbine doğru bir yolculuktur ‘Vadi’. Kendi tarihimizin müthiş kederini ve acısını derinden hissettim ‘Vadi’yi yazarken” diyor.
#Vadi