Güncelleme Tarihi:
Murat Menteş romanları, ısrarlı okurlarının ziyadesiyle aşina olduğu üzere, sıradan bir hikâyenin çok ötesinde bir deneyim yaşatır okuruna. Üstelik bu sıradanlığı yalnızca içerik düzeyinde değil, biçimsel olarak da kırar ve her yeni romanı bu sıradışılığı biraz daha ileri götürür. İlk kitabına vurulup zamanla, ele aldığı konulara ve o konuları işleyiş biçimine alıştıkça aynı tadı alamadığımızı, yavanlaştığını hissettiğimiz yazarlardan değildir o. Kendine alıştırmayan, her kitapta hem içerik hem anlatım açısından şaşırtmaya devam eden bir yazar Menteş. Üstelik dönüp bakıldığında 2005’te yayımlanan ‘Dublörün Dilemması’ romanından beri epey yeni roman da eklendi külliyatına. Bu ilk romanın ardından ‘Korkma Ben Varım’, ‘Ruhi Mücerret’, ‘Antika Titanik’ ve (şimdilik) iki kitaplık bir seri olan ve ‘müteveffa yazarlarla söyleşiler’ şeklinde tanımlanan ‘Derde Deva Randevu’ adlı kitapları yayımlanan Menteş’in yeni romanı ‘Fink’ de Alfa’dan çıktı.
Murat Menteş’in roman evreninde dolaşmak, bir lunaparktaki farklı aletleri denemeye benzetilebilirse eğer, ‘Fink’e belki de en çok roller coaster yakışır (Her ne kadar bizde hız treni diye anılsa da İngilizce söyleniş, romanın hissini daha çok yansıtıyor gibi). Okurun ilk sayfadan itibaren hem zamanda hem de mekânda savrulduğu, olayların ve karakterin iç dünyasının karmaşasına ve hızına kapıldığı ve hatta katıldığı, yer yer düşecekmiş gibi hissetse de lunaparkın güvenliğinden, aletin başındaki görevlinin ehliyetinden ve dahi rayların sağlamlığından şüphe etmediği bir yolculuk.
Asya-Pasifik ülkelerinde tam 10 yıl fırtına gibi esen top-model Göksenin Yıldırım’ın, yahut Uzakdoğu ülkelerinde tanındığı ismiyle Goku Sky’ın ‘inanılmaz ama gerçek’ hikâyesi olarak aktarılan ‘Fink’, yazarın ağzından, bu kitabın neden ve nasıl yazıldığını anlatan bir açıklamadan sonra kalemi ana karakter Göksenin Yıldırım’a veriyor. Göksenin’in dümene geçmesiyle birlikte de okurun bindiği vagon birden hız kazanıyor ve keskin dönemeçlerde, dik iniş ve çıkışlarda yol almaya başlıyor.
2002 senesinde katıldığı Best Model of Turkey yarışmasında birinciliği Kıvanç Tatlıtuğ’a kaptıran Göksenin’in kendini Uzakdoğu’da küresel markaların reklam yüzü olarak bulmasıyla başlayan sıradışı yaşamı, karakterin ağzından kaotik bir anlatımla sunuluyor. Birbirini takip etmeyen, çoğu zaman aralarında bir bağ kurmakta zorlanılan parçalar, çözülmeyi bekleyen bir yapbozun parçaları gibi savruluyor anlatıcının ağzından. Hollywood yıldızlarıyla takılan, Yakuzaların kara listesinde yer alan, kralların, prenslerin, emirlerin özel defilelerine çıkan ve onların isteklerini reddeden, tüm o gösterişli podyum yaşamının ortasında bulunduğu ülkelerin cami cemaatlerinden eksik olmayan Göksenin, Goku ya da cami cemaatlerinde bilindiği adıyla Muhammed Ali, bu kaotik yaşamın zihninde ve ruhunda bıraktığı izleri anlatım biçimiyle okura yansıtmakta oldukça başarılı.
Öte yandan Murat Menteş, sözü karaktere bırakmış olmanın rahatlığıyla anlatımda da farklı bir tarz deniyor. Kurallı cümlelere aşina, düz roman anlatımlarına alışkın okur, ‘Fink’ okurken, bir hayli devrilmiş görünen cümlelerin sıklığı karşısında ilk anda afallayacak olsa da bir noktadan sonra anlatının kendi içinde oluşturduğu ritme, ahenge ve kafiyeye alışıyor ve hatta bu melodik anlatımı daha iyi duyabilmek için yer yer satırları yüksek sesle okurken buluyor kendini. Bu bağlamda manzum hikâye geleneğinden de faydalanan ‘Fink’, yazarın sadık okurları için bir lunapark sevinci olmaya aday.
FÄ°NKÂ
Murat MenteÅŸ
Alfa Yayınları, 2021
286 + 24 kuÅŸe sayfa, 29 TL.