Evdeki Saat röportajı uzun bir aradan sonra yüz yüze yaptığım ilk röportaj elbette maske ve sosyal mesafe kuralına uyarak. Öncelikle ben ‘Uzunlar’dan gelmedim. Evdeki Saat’i ‘Biraz Olsun’dan beri takip ediyorum ve seviyorum. Yazar bu satırlarda kendisiyle övünüyor ve övünürken fanlara bir de selam göndermek istiyor “En önce ben keşfettim kimse yokken ben vardım” diyerek. Fanların ezeli mücadelesidir “En çok ben seviyorum en önce ben gördüm” durumu.
#UzunlarTürkiye’deki önemli deprem bilimcilerin 1500 yıllık tarihsel kayıtları inceleyerek kaleme aldığı makale, acı gerçeği bir kez daha gün ışığına çıkardı. 7’nin üzerinde olması beklenen büyük Marmara depremi çok mu yaklaştı? İstanbul ne kadar hazırlıklı? Kentsel dönüşüm doğru yerden başladı mı? Herkes önlemini aldı mı? Tsunami ihtimali var mı? Nasıl oluyor da yan yana iki binadan biri tamamen yıkılıyor, diğeri ayakta kalabiliyor? Erken uyarı sisteminde hangi noktadayız? “Yanılmayı çok isterim ama bu deprem olacak” diyen Boğaziçi Üniversitesi Kandili Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener’e göre “Ne zaman” sorusunu sormayı bırakıp, geç olmadan önlem almak zorundayız...
#Prof. Dr. Haluk ÖzenerTürkiye’deki önemli deprem bilimcilerin 1500 yıllık tarihsel kayıtları inceleyerek kaleme aldığı makale, acı gerçeği bir kez daha gün ışığına çıkardı. 7’nin üzerinde olması beklenen büyük Marmara depremi çok mu yaklaştı? İstanbul ne kadar hazırlıklı? Kentsel dönüşüm doğru yerden başladı mı? Herkes önlemini aldı mı? Tsunami ihtimali var mı? Nasıl oluyor da yan yana iki binadan biri tamamen yıkılıyor, diğeri ayakta kalabiliyor? Erken uyarı sisteminde hangi noktadayız? “Yanılmayı çok isterim ama bu deprem olacak” diyen Boğaziçi Üniversitesi Kandili Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener’e göre “Ne zaman” sorusunu sormayı bırakıp, geç olmadan önlem almak zorundayız...
#Yazarlar“Kimine saz vermiş çalar eğlenir/ Kimi zevk içinde güler eğlenir/ Veysel gözyaşları siler eğlenir/ Yeter gayrı yumma gözün kör gibi...” Aşık Veysel deyince kimi “Kara Toprak”ı, kimileri “Uzun İnce Bir Yoldayım”ı baş köşesine koyar. Ben ise onun bu mütevazı ama müthiş bir hayat felsefesi içeren dörtlüğünü hatırlarım. Bana göre silahlı, külahlı kahramanlar çağının sona erdiği bir dönemde gerçek bir halk kahramanıdır Veysel... Tek bir kitap okumadan, bir gün bile okula gitmeden hayatı özümsemiş ve asıl önemlisi kendisinden sonraki nesillere müthiş bir miras bırakmıştır. O, derdin değerini bilen, derdi derman olarak gören bir toprak adamıydı... Soy ve mezhep ayrımcılığına karşı çıkmış, gözleri görmese de geleceği belki de çok net görebilmiş bir barış elçisiydi. Onun mirasını yaşatmaya çalışan ise bir “plaza kadını” olan torunu Çiğdem Özer...
İki televizyon kanalının yöneticiliğini yapan, bir dönem “medyanın parlak çocuğu” diye adlandırılan başarılı bir iş adamı... Ama biz onu bu özelliklerinden dolayı değil de gazetelere yansıyan aşklarından, ayrılıklarından ve kangrene dönen beraberliklerinden tanıyoruz. Bu adam nasıl oldu da kamuoyunun gözünde bir magazin malzemesine dönüştü? Kendisine sorarsanız “Topu topu 15 fotoğraf” diyor. Ama bu 15 fotoğraf onun yaşamını alt üst etmiş ve iş hayatına da büyük zararlar vermiş. Efe Önbilgin, şimdi her şeyi geride bırakmış, 20 yıl önceki gençlik aşkı Hüma ile yeni ufuklara yelken açıp, elini ayağını çekiyor bu alemden. Belki de ilk ve son kez özel yaşamını en ince detaylarına kadar anlattı.
Emre Belözoğlu Zeytinburnu; Arda Turan Bayrampaşa sokaklarında top koştururken keşfedildi. İkisi de Galatasaray altyapısında yetişti. Şimdi Atletico Madrid formasını giyiyor, İspanya’da yaşıyorlar. Derbi öncesi gittim ve onlarla iki gün bir gece geçirdim.
Londra’ya, Titanic’in 100. yıldönümünü anmak adına National Geographic Kanalı tarafından, hem Tarihçi Yazar Tim Maltin, hem de 1985’de Titanic batığını bulan efsane kaşif Robert Ballard’la da röportaj yapmaya tek Türk gazeteci olarak davet edilince, vallahi ne yalan söyleyeyim, uçtum!
KÜÇÜK MUTLULUKLARIN RÖPORTAJI<br>Neco’nun 63 yaşında, yeniden, bir kere daha baba olacağını okuyunca, “Onu mutlaka görmeliyim, ruh halini öğrenmeliyim” dedim. Sebebi yok, merak. Belki de kafamın bir tarafında, hepimizin, ikinci bir hayat şansı olabileceğine inanmak istemem.
Baba tarafından Adanalı, anne tarafından da Alman olunca ortaya Ayşe Arman gibi damak zevki geniş biri çıkıyor. Arman şnitzele de Adana kebaba da bayılıyor, sokak dürümünü tablacıdan yemeyi seviyor. Yine de şık bir sofra olmazsa olmazı çünkü mutfakların yatak odası kadar önemli olduğuna inanıyor