Güncelleme Tarihi:
İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliam boyutuna varan operasyona dünyadan tepki yağıyor. Ama belki de en ilginç tepki İsrail’in içinden, eski bir askerin kurduğu ‘Breaking The Silence’ (Sessizliği Bozmak) adlı inisiyatiften geldi. Yaşanan şiddeti samimi itiraflarıyla tutan Yehuda Şaul’la ‘sessizliği parçalamak’ için çıktığı yolu konuştuk.
Başında olduğunuz ‘Brea-king The Silence’ nasıl bir kuruluş?
- 2001-2004 yılları arasında Batı Şeria’da başçavuş olarak görev yaptım. Görev komuta zinciri altında yaptıklarının adil olup olmadığını sorgulamazsın. Son yılımda bu durum benim için değişmeye başladı, gördüklerimi kaldıramaz olmuştum. Sivil hayata döndükten sonra orduda yaptıklarımızı meşrulaştıramıyordum. İçimdeki rahatsızlıkla kendi birliğimdeki (50. Alay-Batı Şeria) askerlere ulaştım. 2004 yılında benim gibi düşünen 64 askerle bu STK’yı kurduk. 10 yıldır kurucu üye ve eş yönetici olarak ‘Breaking The Silence’ta çalışıyorum.
Amacınız nedir?
- Ordu kolonici ve baskıcı değil sadece savunma aracı olmalı. Hedeflediğimiz, aynayı kendimize çevirmek. İşgal edilen Filistin topraklarındaki gerçeği anlatmak, afişe etmek istiyoruz. ‘Breaking the Silence’ olarak bugüne kadar 950 askerin ifadesini topladık ve şahit olduklarını yayınladık. İsrailliler olup bitenlerin farkında değil çoğu da bilmek istemiyor. Tanık olduklarımız dehşetti ve bu, su yüzüne çıkartılmalıydı.
Nelere tanık oldunuz?
- Hangi birini anlatayım, günler sürer. Birliğimdeki bir subay taş atan Filistinlileri durdurmak için ateş açtı. 16 yaşındaki bir çocuğu çenesinden vurarak öldürdü ve dans ederek kutladı. Bunları duymak isteyenler için böyle bir sürü hikâye var. Çarpıcı ve korkunç olan hayatın sıradanlığına yedirilmiş zulüm: Günlük rutin haline gelenler. Baskı ve şiddet olağan hayatın parçası olduğunda, insanlığın bittiği noktaya varırsınız.
Rutin zulümden derken neler yaptınız, siz o noktaya vardınız mı?
- Bence o noktadaydım. O subay gibi birini öldürmedim ya da yaralamadım ama kendimi asla affedemeyeceğim şeyler yaptım. İşgal topraklarındaki Filistinliler 7 gün 24 saat müdahale ihtimaliyle yaşar. Rahat bir uyku yüzü görmezler, gecenin köründe sık sık evleri aranır. Şüpheli bir poşet gördünüz, sokaktan öylesine geçen bir Filistinliyi canlı kalkan olarak kullanarak poşeti açarsınız. Kendi halinde bir çoban bile tutuklanabilir. Şöyle anlatayım birliğimdeki askerlerle 2002 Dünya Kupası’nda Brezilya’nın maçını izlemek istiyorduk. Uydusu olan herhangi bir Filistinli evi seçtik, çoluk çocuk evdeki herkesi tutukladık. Onları arka odaya kilitledik ve maç bitene kadar çıkarmadık.
Peki görevi kötüye kullanmanın yaptırımı, çocuğu öldüren subaya ne oldu?
- Hiçbir şey. Tek bir asker üzerinden değil de kurumsal yaptırım üzerinden konuşursam daha sağlıklı olur. Cezalandırmaktan öte zaten İsrail ordusu askerlerini bu noktaya itiyor. Orduda çalıştığım üç yıl boyunca kimsenin soruşturmaya tabi tutulduğunu ne gördüm ne de duydum. İsrail militarist bir ülke, kadın-erkek herkes 3 yıl askerlik yapmak zorunda yoksa 1.5-2 yıl hapis yatabilir. Profesyonel değil, ordu dediğin sıradan gençler. Düşünsene 18-19 yaşlarında sana sınırsız bir güç veriliyor ve üzerinde sıfır denetim var. Deden yaşındaki Filistinlilerin hayatı tamamen senin insafında.
Gazze’ye yapılan operasyon hakkında ne düşünüyorsunuz?
- 47 yıldır işgal ediyoruz, 2005’ten beri İsrail güya yeni topraklara el koymayacaktı. Gittikçe agresifleşiyoruz: 7 yıl önce kınanan davranışlar bugün olağan. Hamas hayranı değilim ama Hamas üyeleri yaşıyor diye evleri bombalamak çılgınlık. Gazze’ye yapılan saldırı kabul edilemez. Röportajı bitirdiğimizde Tel Aviv’deki Gazze protestosuna gideceğim. (Protesto 17 Temmuz’daydı.) Maalesef toplumda azınlıktayız, faşist milliyetçilerin bu akşam saldırmasından endişeleniyoruz. İllüzyon içinde değilim, İsrail-Filistin barışına dair kötümserim. Fakat bir gün İsrail’e barış gelecekse, bu daha fazla toprak ele geçirmeye çalışarak değil işgali sonlandırarak olacak. Sessizliği parçalayıp bunu haykırmak gerek.