Güncelleme Tarihi:
Emre’yi 12 yıl öncesinden tanırım. İtalya’da oynamaya başladığında Okan Buruk’la birlikte Milano’daki ilk röportajı yapmıştım. O zamanlar Okan ağabeydi, Emre küçük kardeş. Şimdi ise tam tersi. Emre ağabey (32), Arda (25) küçük kardeş. Aslında konuşmaya, tartışılmaya, yargılanmaya hiç niyetleri yoktu. Hatta Türkiye’de bir süre görünmez olmaya, Madrid’de futbollarını oynayıp huzurlu yaşamaya niyetlenmişlerdi. İlk gün öğlen yemeği için haftada en az iki kere yemek yedikleri restoran ‘Ten con ten’de sözleştik. Arda ağır bir grip geçirdiği için Emre yalnız geldi. Hem yemeğimizi yedik hem röportajımızı yaptık. Ertesi gün Atletico Madrid antrenmanına sızdım, sonra Arda’nın evine misafir oldum. Önce evdeki Türk yardımcısının hazırladığı ezogelin çorba, patlıcan oturtma, pilav ve bol sarmısaklı cacıktan oluşan akşam yemeğimizi yedik. Sonra da röportajımızı yaptık.
SİBEL ARNA, ARDA TURAN VE EMRE BELÖZOĞLU İLE KONUŞTU / WEB TV
ARDA TURAN
Hiç kimse beni sevmese de doğrularımın peşinden gideceğim
Madrid ilk yurtdışı deneyimin. Gelmeden kafandan neler geçiyordu?
-24 yaşına gelmiştim. Avrupa’ya bir adım atma zamanıydı. Diğer tarafta da çok sevdiğim bir kulüp vardı ama hayaller idealler uğruna bir tercih yapmak zorundaydım.
Mutlu musun Madrid’de?
- Mutluyum çok şükür. Hayat futbola benzer. Düşersin, kalkarsın, geride kalırsın, öne geçersin, sarı kart yersin. Ama kalbin iyiyse mutlaka kazanırsın. Hayat
felsefem bu. Sonuçta kazanacağıma inanıyorum. Hayatın her alanında.
Neden Atletico Madrid’i seçtin?
- “Roma’da ikinci adam olacağına, köyünde kral ol” diye bir laf vardır. Atletico Madrid benim oynayabilmem için, hedeflerimi ileriye taşıyabilmem için en doğru takım. Hem de kulübüme para kazandırarak gitmiş oldum. Daha ne olsun? Buraya gelip ülkeyi ileriye
taşımak lazım. Çok az futbolcumuz yurtdışına çıkıp top oynayabiliyor.
Atletico Madrid’de oynaman ülkeye nasıl bir katkı sağlıyor?
- Çünkü burada herkes “Turco, Turco, Turco, Grande Turco, El Turco” diyor. Bizim ülkemizin buna ihtiyacı var. Kendimizi çok aşağıda görmeyelim
ama büyük görecek de bir fotoğraf yok.
Mahalle arasında top koşturan küçük çocuk heyecanını nasıl muhafaza ediyorsun?
- Hâlâ küçük bir çocuğum çünkü. Mahalle arasında top oynarken aldığın zevki hiçbir yerde alamazsın. Orada saflık vardır, para yoktur, arkadaşlık vardır.
Atletico Madrid taraftarı seni seviyor değil mi?
- Evet. Çünkü lk geldiğimde onlara şunu söyledim: Her zaman iyi oynayacağıma söz veremem ama her zaman iyi mücadele edeceğim. Koşmanın kötüsü olmaz.
Ben kötü koşmam.
Saygıyla ezilmek arasındaki farkı iyi bilirim. Mesela ben Tümer ağabeylere, Rüştü ağabeylere çay götürürüm. Şereftir, benim için. Ama saha içinde alırım o topu onlara vermeden oynayabilirim. O bilince sahibim.
EMRE BELÖZOĞLU
Yeni kariyer hedefim spor yöneticiliği
İtalya, İngiltere ve şimdi İspanya… Bu üçüncü Avrupa deneyimin. Ülkeleri nasıl kıyaslarsın?
- En heyecan vericisi İtalya’ydı. İtalya’da çok gençtim, az görmüştüm. Bununla beraber Okan ağabey (Buruk) ve Hakan Ağabey (Şükür) ile kader birlikteliği yapmıştık. Çok heyecan vericiydi. İngiltere’de de güzel günlerim geçti. Newcastle’da iyi dostlar edindim. İspanya’ya yerleşeli henüz altı ay oldu. Madrid nefis bir Akdeniz şehri. Ne kadar soğuk olursa olsun hep güneşli. Kültürü bize çok yakın.
Dillerini dört dörtlük konuşamasam da anlaşabiliyorum.
Gurbetçi psikolojisine girdiğin oluyor mu?
- İtalya’da “Canım İstanbul’um varken burada ne işim var?” diyordum tabii. Şimdi hayatımın sonuna kadar yurtdışında rahatlıkla yaşayabileceğimi hissediyorum.
Demek ki Türkiye’de bulamadığınız bir şeyler var Avrupa’da...
- Türkiye ne kadar güzelse insanımız da bir o kadar zor. İstanbul gibi güzel bir şehri yaşanmaz hale getirenler var. Popüler meslek sahipleri için hayat çok zor. Avrupa’daki insanların samimiyeti, hoşgörüsü, empati kabiliyetin bir parçası
Türkiye’de de olsa!
İtalya ve İngiltere’de daha agresif bir futbol oynanır...
- Doğru. İspanya ise daha estetik. İtalya’ya gittiğimde dünyanın en zor ligiydi. İngiltere aynı şekilde, gittiğim 2005-2010 arası dünyanın en önemli ligiydi. Şimdi de herkes İspanyol futbolunu konuşuyor.
TÜRKİYE’DE MESSİ BİLE ÇIĞRINDAN ÇIKAR
İspanya’da agresifliğiniz törpülendi sanki... Sebebi nedir?
- Kişisel olarak artık geçmişte yaptığım hatalardan ders çıkarma dönemindeyim. Evet, Messi’nin sabrına herkes hayran. Biraz eğitimle, büyüdüğün yerle alakalı. Türkiye’ye Messi bile gelse çileden çıkar. Messi gibi bir oyuncu bile kendini her şey hissetmiyor. Etrafında o egoyu ortaya çıkaracağın bir gündem yok
burada. Türkiye’deyse gaza geliyorsun resmen.
Özeleştiri yapıyor gibisin...
- Gençken etrafımda ne kadar iyi bir futbolcu olduğumu söyleyenler vardı. Şimdiyse gerçekleri yüzüme söyleyen dostlarım var. Bir de kendimi geliştirmek için daha fazla okuyorum. Buraya geldim geleli Endülüs’e merak sardım. Simyacı’yı şimdi okuyabiliyorum. Tarihe karşı müthiş bir merakım gelişti. Eşim de çok okuyor.
Bundan sonraki hedefin?
- Spor yöneticiliği eğitimi almak istiyorum. Türkiye’deki en büyük eksiklik spor yöneticiliğinde. Futbolu yöneten 4-5 kişi var ama futboldan gelen insanların yöneticilik yapmasının da futbola çok şey katacağını düşünüyorum.
Burada takıma adapte olmakta zorlandın mı?
- Zorlanmadım, çünkü Arda vardı. Her zaman çok samimi, çok yakındır Arda. Sana Emoş diyor…
- Annem sağ olsun, o Emoş diyor diye tüm yakınlarım da diyor.
Madrid’de bir günün nasıl geçiyor?
- İlk günden beri ailem yanımda. Türkiye’de eşime ve oğluma ayıramadığım vakti telafi etmeye çalışıyorum. Babalığı da geç idrak ettim. Oğlum “Ba-ba” dedikten sonra kafama bir tuğla düştü sanki!
Neden oğlunun ismi Ömer?
- Hayatımdaki üç Ömer de yakın arkadaşım. Çok karakterli çocuklar. Hz. Ömer’den dolayı koydum bir de. Adaletli olmasını istedim.
Çocuğunuzun geleceği için Avrupa’da yaşamaya devam etmek istiyor musunuz?
- Avrupa’daki imkânların hepsi artık Türkiye’de var. Bir tek özgürlüğünden endişe ederim. Mesleğim yüzünden hayatına sınırlar koymak zorunda kalmasın. Bu yüzden üniversiteyi yurtdışında okumasını isterim.
Futbol dışında başka ticari işlere başladım. Üniversitelerde kafeterya işine girdik. Kantinci olduk. Dört arkadaş ortağız. Onlar işin başında. Ben bihaber. Ay sonunda onlardan gelecek güzel haberleri bekliyorum.
Neşeli idman
Atletico, antrenmanlarını Madrid’in 20 km batısındaki tesislerinde yapıyor.
Ronaldo’ya komşu
Arda Turan, Madrid’in en lüks sitelerinden La Finca’da oturuyor. Real Madrid’li Cristiano Ronaldo ile komşu.
ARDA VE EMRE’DEN DERBİ TAHMİNİ
? Emre: Fenerbahçe’nin kazanmasını isterim ama derbide kendi sahasında oynayan takım avantajlıdır. 1-0 Fener
alır diyorum yine de.
? Arda: Galatasaray 3-Fenerbahçe 1.
Bir tane mutlaka yeriz.
BARCELONA - ATLETİCO
? Emre: Zor maç tabii. Onlar birinci, biz ikinciyiz. Geçen hafta Real Madrid’e çok kolay kaybettik. Barcelona ile berabere kalacağımızı düşünüyorum.
? Arda: Beraberlik bize iyi gelir.
EMRE: BEBEK SALLAMAKTAN AYAĞIMA KRAMP GİRDİ
ARDA: PLAYSTATION’DA ARADA KENDİMİ SEÇİYORUM
Bu saçların durumu nedir arkadaşlar?
Emre: Benimki de uzadı ama İstanbul’da Yıldırım Özdemir’den başkasına kestiremediğim için elletmiyorum. O ne yaparsa “Tamam” diyorum. Küfrü de o yiyor zaten.
Son zamanlarda o küfürü Arda yiyor galiba. Başbakan bile “Madrid’de berber yok mu?” demiş ya Arda’ya...
Emre: O Veysel ağabeye gidiyor. Brezilya fönüyle düzleştirdi saçını.
Arda: Ne gazı abi ya? Ben düz saça bant takıp sahaya çıkmayı seviyorum. Ne yaparsam yapayım yakışıklı olmama imkân yok. Bırakın nasıl istiyorsam öyle yapayım. Saçlarım devlet meselesi olmasın lütfen.
Playstation hâlâ hayatınızda başrolde mi?
Emre: Evlendikten sonra oynamayı bırakmıştım ama buraya gelince birlikte oynamadan duramıyoruz.
Kim hangi takımı seçiyor?
Arda: Barcelona, Atletico Madrid... Değişiyor ama birimiz mutlaka Messi’yi alıyoruz.
Kendinizi seçmiyor musunuz?
Emre: Yok. Onu İtalya’dayken yapardım. Aştım o günleri.
Arda: Ben arada seçiyorum kendimi.
Bekârlık sultanlık mı?
Arda: Özel hayatla ilgili konuşmayacağım. Bir tek şunu söyleyeyim: Magazin basınında benimle ilgili okuduğunuz her şey yalan.
Messi ve Ronaldo’yu rakip görüyor musunuz?
Emre: Onlar benim seviyem değil. Kendimi hiçbir zaman büyük oyuncu olarak görmedim. Bir de ben oynadığım mevkii itibariyle de bu oyuncularla yarışacak durumda değilim. Ben takım oyuncusuyum, onların yaptığı iş ise gol atmak, gol attırmak. Onlar daha çok söz sahibi ve eğitimliler. Profesyonel destek alıyorlar. Biz basın toplantısına çıkmadan önce benim liseden sınıf arkadaşım şunu söyle derdi, ben de söylerdim.
Arda: Ben komplekssiz bir adamım. Tabii ki örnek alıyorum. Ama benim idolüm Andre Iniesta’dır. Onun gibi olmak için
onu çok dikkatli izliyorum.
ARDA: BAYRAMPAŞA MERKEZ KAFASINA GÖRE HERKES
Takım arkadaşınız Falcao’nun durumu nedir? Çok iyi değil mi?
Emre: Falcao dünyanın en iyi üç oyuncusundan biri. Messi, Ronaldo ve Falcao. Messi çok ekstra bir oyuncu.
Fiziki olarak da çok iyi durumdalar.
Bu biraz genetik, biraz çalışma…
Arda: Falcao adamdır, candır, kardeşimiz. Çok özel bir futbolcu. Onunla oynamak çok keyifli.
İspanyollar size bir lakap taktı mı?
Emre: Takım içinde ‘capitano’ diyorlar. Yani kaptan.
Arda: Kendime taktığım lakabı söylüyorlar: Koca kafa. İlk röportajımda sormuşlardı, söylemiştim. Burada da yaygınlaştı.
Gece hayatı var mı Madrid’de?
Emre: Onu Arda’ya soracaksın. Üç senedir geceleri yaptığım tek şey kalkıp, bir saat Ömer’i sallamak ayağımda. Ayağıma kramp giriyor. Gece idmanından farkı yok.
Arda: Genelde uzun yemeklere gidiyorum. Zaten bu İspanyollar geç yiyor. 10’dan 2’ye kadar yemekteyiz. Ben zaten alışığım: Bayrampaşa styla. O zamanlar da halı saha maçından çıkar lahmacuna otururduk. Aynen gece ikiye kadar. Bayrampaşa merkez, kafasına göre herkes.
Madrid’de dışarıda yemeğe gittiğinizde en çok ne yiyorsunuz?
Emre: Ben İtalyan mutfağını çok seviyorum, çeşit çeşit salata yerken bile büyük keyif alıyorum. Burada bir risotto çıkarıyorlar. Bizim sporcu olarak çok karbonhidrat almamız gerekiyor. Öğlen abartıyoruz. Ama akşam daha dengeli.
İki günde bir tartıyorlar.
Arda: Tartı kâbusu yüzünden ister istemez dikkat ediyoruz. Ben beş kilo verdim. Burada kilo vermek kolay da İstanbul’da zor. Eş dost akraba bir araya gelince yedikçe yiyorsun. Dolmalar,
tatlılar, kebaplar, lahmacunlar, pilavlar…
EMRE: ARTIK GÖRGÜSÜZ DEĞİLİM
Giyim tarzınızda değişiklik oldu mu?
Emre: Modayı takip ediyorum ama artık İtalya’daki kadar görgüsüz değilim. Biz ilk gittiğimizde mağaza gezmekten top falan oynamamıştık. Zamanla insan sanki vücudunu tanıyor. Ben artık neyi giyinip neyi giymemek gerektiğimi biliyorum. Asla bol pantolon ve tişört olmuyor bana ama zamanında çok giydim. Ben evlendikten sonra da değiştim.
Artık daha erkeksi giyiniyorum.
Eskiden taşlı bile giyinirdim, şimdi işadamı modundayım. Artık kalıplar önemli. Bir da marka takıntım hiç kalmadı. Onu da Londra’da aştım. Vintage dükkânlardan, ikinci el pazarlardan nefis parçalar buldum. Zara, Mango ve H&M’in kalıplarına hayranım.
Arda: Ben Tom Ford seviyorum. Spor giyimde American Apparel ve Nike. Son günlerde gömlek kravat üstü V yaka kazak stil olarak favorim. Özel yapım bir parfüm kullanıyorum ama antrenman sonrası Abercrombie’nin kokusunu sıkıyorum.
70 milyonluk ülkesin senin neyin eksik?
Bana kötülük yapan bütün gazetecilere hakkımı helal ettim. Yeter ki ülkemizi ileri taşıyalım. Yeter ki reyting uğruna kimse kimseyi harcamasın. İspanya batmak üzere. Spor sayesinde ayakta duruyorlar. Formula 1, tenis, NBA, futbol milli takımı.... Her dalda zirvedeler. Sen 70 milyonluk bir ülkesin, neden sende yok? Ben bunları söylediğim için insanlar beni sevmiyor. Eğitim eksik, psikolojik eğitim eksik, özel antrenman eksik, motivasyon eksik, maddi destek eksik… O yüzden çıktı mı bir olimpiyat şampiyonu, onu sev, ona sarıl, onu bırakma, yüceltmeye çalış. “Bu da havaya girdi” deme. Girsin. En iyisini giysin, en güzeline binsin. Hak ediyor çünkü. İnsanların özgüvenini kırmamak lazım. Koskoca bir ülkenin spor durumu, iki üç televizyon kanalından ve reytingden ibaret olmamalı.
Ben Arda Turan olarak din, siyaset, politika her konudan haberdar olmaya, öğrenmeye çalışıyorum. Ama uzmanlık alanım futbolsa ve ben bu oyunu da üst seviyede oynuyorsam bu taşın altına elimi koyarım. Ne olursa olsun. İnsanlar beni sevmesin. İsterse bir kişi bile beni sevmesin, ben inandığım doğruların peşinden gideceğim.