Bir bakıyorsunuz Arjantin’de dans ediyor, bir bakıyorsunuz İstanbul’da, sahnede şah oluyor, bir bakıyorsunuz Giresun’un köyünde fındık topluyor. Bize de Ergün Demir’le; fındığı, Karadeniz’i, coronayı, oyunculuğu, hayatı konuşmak kalıyor.
#Ergün DemirKayısı rengi güneş ışığı, rengârenk kıyafetler, havada süzülen su baloncuklarıyla İstiklal Caddesi cıvıl cıvıl. Ekvadorlu müzisyenler, aşk tazeleyen İspanyol-Rus çift, İranlı, Arap, Türk, neşeyle gülümseyen insanlar... Beyoğlu’nu en son ne zaman böyle gördüğümü hatırlamıyorum. Belki 10 yıl olmuştur. Ahmet Ümit son kitabında şehrin yeni yüzüne bakmış, buradan üç hikâye anlatmış. Yazarla ‘Aşkımız Eski Bir Roman’ çıkmadan hemen önce buluştuk. Değişen İstanbul’u ve gelecek umutlarını konuştuk.
#SuriyelilerO kadar gergin ki ortalık... O kadar üzgünüz ki hepimiz...İstedim ki biri, damardan gerçek biri, bizi alsın, bir süreliğine başka bir yere götürsün. O tabii, yeni albümü çıkan Yıldız Tilbe’den başka biri olamazdı. Gerçekten nevi şahsına münhasır. Hani dizilerdeki kadınlar ne kadar birbirine benziyorsa, o da, o kadar benzersiz. Ve bu, onu eşsiz kılıyor. Her daim uçlarda yaşıyor. Biraz yabani, biraz yalnız. Ama açık, net, şeffaf, hatta çıplak. Fakat kolay ulaşamadım ona... Yıldız Tilbe ‘esintili’ bir kadın, canı ne isterse ona yapıyor, erken uyanmıyor, normal hayat dilimlerinde yaşamıyor, her zaman telefona çıkmıyor, her röportaja “Tamam” demiyor, farklı bir gündemi, farklı bir dünyası var. Beni uyardılar “Aman röportaja geç gitme! Ona esebilir çünkü, ben bir arabayla dolaşmaya çıkayım diyebilir ve bir daha hiç geri dönmeyebilir!”...
Ne ait olduğu camiaya, ne de öbür mahalleye yaranabildi. İki kesim de “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” dedi. Ama o, bütün eleştirilere kulağını tıkayıp, kendine özgü tarzı, çarşafı ve müziğiyle dünyaya meydan okuyor. Makyajından vazgeçmiyor, erkeklerle tokalaşmıyor. Sırf Tayyip Erdoğan’la tokalaşabilmek için eldiven almış.
Yvan Rodic’in lakabı Face Hunter. Yani yüz avcısı. 33 yaşında bir İsviçreli. Sokaklarda ve partilerde gördüğü ilginç tiplerin fotoğraflarını çekiyor ve facehunter.blogspot.com adresinde yayınlıyor. Stillerine güvenen insanlar da bloguna girebilmek için çaba gösteriyor. Türkiye’yi de fotoğraflayan Face Hunter ile Volvo S6’ın Madrid’deki partisinde tanıştık
Erzincan ve Erzurum başsavcılarının çekişmesiyle başlayıp Ankara’daki siyasetçilere de sıçrayan tartışmaların baş aktörü İsmailağa Cemaati, bir kez daha gündemin ana başlığı. Gözler yeniden cemaatin merkezi Fatih Çarşamba’da. Çarşamba semti son otuz-kırk yıldır ne zaman irtica tartışmaları gündeme gelse spotların tutulduğu ilk adreslerden biri. Medya, “Laiklik elden gidiyor mu” sorusuna yanıt ararken Çarşamba’yı hiç ıskalamadı. “Türkiye İran mı olacak” manşetlerinin altındaki cüppeli erkek ve çarşaflı kadın görüntüleri çoğu zaman hep Çarşamba’dan bir fotoğraf karesiydi.
İran’da bitmek bilmeyen siyasi ve toplumsal kargaşanın kökenlerini, ne uluslararası medyaya, ne de resmi kaynaklara başvurarak inceleyebiliriz. Bu kadar karmaşık bir toplumu anlamak için, onun “kültür ürünlerine” bakmak en iyi yöntemdir. Gelin, “Gizli Oy” ve “Kertenkele” adlı iki büyük İran filmini analiz etmeyi deneyelim.
DOĞRU olanı en doğru şekilde CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Necla Arat söyledi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın "kara çarşaf açılımı" ile kalmayıp "Tek parti döneminde üstü başı hırpani olanların caddelerden geçmesine izin verilmezdi" iddiasıyla süren sözlerinin "reddi miras" amaçlı olup olmadığını sorguladı.
Kesinlikle evlen! Karın iyiyse mutlu, kötüyse filozof olursun." İşte Sokrates’in bu sözünden yola çıkarak, Türkiye Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamında oturmuş liderlerin evlilik yaşamlarına, daha doğrusu tanışma öykülerine göz attım.