Liderlerin evlilik öyküleri siyasi yaşamlarına DA ayna tutuyor
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Kesinlikle evlen! Karın iyiyse mutlu, kötüyse filozof olursun." İşte Sokrates’in bu sözünden yola çıkarak, Türkiye Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamında oturmuş liderlerin evlilik yaşamlarına, daha doğrusu tanışma öykülerine göz attım.
Kim filozof, kim mutlu oldu bilemeyeceğim, ama hepsinin evlilik öyküleri, sosyal ve siyasi yaşamlarının birer aynası gibiydi. Aralarında görücü usulü tanışanı da vardı, okul balosunda göz göze gelip flört edeni de. Kimi ise bir gece önce rüyasında gördüğü adamı, ertesi gün siyaset kürsüsün de görüp aşık olmuştu; Kimi de bir elinde bavulu, diğer elinde sevgilisinin omuzu yollara düşüp, memleketinden çok uzaklarda gizli nikah yapmıştı.
En iyisi ben, liderlerin evlilik hikayelerini olduğu gibi aktarayım; yorumu siz yapın. Goethe’nin bir sözünü de ön bilgi olarak sunayım. "Erkeklerin aklı, ev kadınını arar; ama kalbi ve hayal gücü başka özellikler peşindedir." Bu söz niye mi önemli? Bir çok lidere bakın, okumuş, hatta iyi eğitimli eşlerini çalışma hayatından alıp, eve hapsediyor. Hatta daha da ilerisi yurt dışında mükemmel eğitim aldırdıkları kızlarını bile iş yaşamınan uzak tutup, baba ocağından koca evine yolluyor. Kim mi bunlar? Evlilik öykülerini okuyun anlarsınız.
KÜRSÜDE GÖRDÜĞÜ KİŞİ BİR GECE ÖNCE RÜYASINA GİRMİŞTİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi ve 4 çocuğunun annesi Emine Hanım ile tanışma hikayeleri oldukça ilginç. Emine Erdoğan, rüyasında hiç tanımadığı bir erkeği görür. Ertesi gün İslamcı kadın Yazar Şule Yüksel Şenler ile İstanbul Tepebaşı’ndaki MSP’nin toplantısına gider. Emine Hanım bir süre sonra rüyasında gördüğü kişinin, yani Recep Tayyip Erdoğan’ın kürsüde konuşma yaptığını fark eder. Ve ilk görüşte başlayan aşk evlilikle taçlanır.
Tabii bu evliliğe girmeden önce Tayyip Erdoğan’ın annesi Tenzile Hanım’ın ciddi engellemesine de bakmak lazım. Tenzile Hanım, o sıralar oğluna Karadenizli ve çarşaflı bir eş bulmuştur. Devreye giren Şule Yüksel Şenler, genç Tayyip’i karşısına alıp şunları söyler: "Bak Tayyip, çok faal bir insansın, istikbalin parlak görünüyor. Yarın başlardan biri olacaksın. Senin yanında çarşaflı bir hanım olmaz..."
Genç Tayyip, Şenler’i dinler ve sonunda annesini ikna edip, Emine Hanım ile 1978 yılında vuslata erer. Nişan, Emirgan yolu üzerindeki Oba Gazinosu’nda, düğün ise Fatih Akdeniz Caddesi üzerinde pastaneden bozma bir düğün salonunda yapılır.
15’İNDE OKULU TERK EDİP GELİNLİK GİYDİ
Malumunuz Hayrunisa Gül, 42 yaşında en genç Cumhurbaşkanı eşi olarak Köşk’e çıktı. Aslen Kayserili olan Hayrunisa Hanım’ın, 1965 yılında İstanbul’da doğduğunu belirterek öyküsünü anlatmaya başlayayım. Liseye hazırlanırken, yaz tatilinde teyze oğlunun düğünü için Kayseri’nin yolunu tutar. Kuzeni, Abdullah Gül’ün hala kızıyla evleniyordur. Bu sırada Sakarya Üniversitesi’nde asistanlık yapan Abdullah Gül’ün ailesi, Hayrunisa Hanım’ı oğullarına istemeye karar verir. Ve aradan çok geçmeden 30 yaşına giren Abdullah Gül, Hayrunisa Hanım’ı istetir.
İki aile de anlaşınca hemen nişan yapılır. Bu mutlu olay derslerinde oldukça başarılı olan Hayrunisa Hanım’ın eğitimle ilgili planlarını suya düşürür. Zira, 1979 yılının eylül ayında, diğer bir deyimle daha 14 yaşındayken Çemberlitaş Kız Lisesi yerine nişan töreninin yapıldığı salona gider. 1 yıllık nişanlılıktan sonra Gül çifti 21 Ağustos 1980’de Kayseri’de yapılan dualı bir düğünle evlenir.
Evliliklerinin 22’nci gününde 12 Eylül darbesi olur. Darbe sabahı Gül çiftinin Erenköy’deki evi askerler tarafından basılır. Abdullah Gül, çiçeği burnunda gelini evde bırakıp cezaevinin yolunu tutar. Metris Cezaevi’ne konulan Gül, kısa bir süre sonra "yanlışlık oldu" denilerek serbest bırakılır. 15 yaşında evinde tek başına kalan Hayrunnisa Gül, 16 yaşına bastığında ise bu sefer eşini askere gönderecektir.
ALMANYA’DAN MESUT GELDİ
Yetmişli yılların başları... Boğaziçi Üniversitesi İş İdaresi Bölümü öğrencisi Berna Hanım, Mesut Yılmaz’ın kardeşi Nilüfer ile sınıf arkadaşıdır. Tanışmaları bu sayede olur. Tanıştıktan sonra arkadaş gurubuyla dolaşma ve bir yıl kadar süren flört dönemi başlar. Mesut Bey Almanya dönüşü ise İstanbul Sheraton Otel’inrestoranında evlilik teklifini yapar. "Evet" yanıtıyla da l976 yılında evlenirler.
KRALI TANSU KAPTI
Robert Kolej’in ekonomi öğrencisi Tansu Çiller ile mühendislik bölümü öğrencisi Özer Uçuran, değişik aile yapılarından gelmeydiler. Özer Bey bir mahalle bakkalının oğlu, Tansu Hanım ise İstanbul valisinin kızıydı. Özer Bey o sıralar yakışıklılığı ile özellikle kızların dikkatini çeken bir gençti. Hatta o tarihlerde Robert Kolej’in "En yakışıklı erkeği" yani "kral" seçilmişti.
İlk tanışmaları ise okulun geleneksel balosunda gerçekleşti. Kolejdeki geleneklere göre, Tansu Hanım’ın, ilk dansı hocasıyla yapması gerekiyordu. İşte o dans esnasında Özer Uçuran’ın dikkatini çekmiş ve hocanın ardından ikinci dansı kapmak kendisine nasip olmuştu. Zaten o dans ile başlayan tanışma ve beğeni daha sonraki günler artarak devam etmişti.
Bu tanışma ve birliktelik kısa sürede büyük bir aşka dönüşürken, 1963 yılında evlilik kararı alınmıştı. Yani Tansu Hanım daha 17 yaşında iken. Söz, nişan ve nikah o kadar kısa bir süreye sığmıştı ki, özellikle vali baba bile gelişmelere kendini bırakmıştı.
KENDİ DÜĞÜNÜNE İKİ GÜN GECİKTİ
Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve eşi Nazmiye Demirel, 12 Aralık 1948 yılında gerçekleşen düğünle vuslata ermişti. İşte Demirel çiftinin oldukça ilginç evlilik öyküsü.
İslamköy’deki evlerinin kapı komşusu ve kuzeni Nazmiye Şener ile nişanlandığında kendi 17, Nazmiye Hanım ise 14 yaşındadır. Lise bittiği zaman gerçekleşen nişandan sonra Süleyman Bey İstanbul’a, İTÜ Makine Mühendisliği bölümüne üniversite eğitimi için gider. Giderken de, İstanbullu bir kıza gönlünü kaptırmasın diye nişan yüzükleri takılır. Düğün ise tam 8 yıl sonra gerçekleşir. Düğün başladığında Demirel, Burdur Hükümet Konağı inşaatının başındadırve çalışıyordur. Demirel, o günü şöyle anlatıyor:
"Bizim köy düğünleri üç gün sürer. Düğün perşembe günü başlar, pazar günü gelin çıkar. Ben cumartesi günü köye geldim... Perşembe ve Cuma günü yapılan düğünde yoktum."
Yakın çevresi, görücü usulüyle gerçekleşmesine karşın bu evliliği bir "gönül izdivacı" olarak niteliyor. Çünkü, iki gencin, İslamköy günlerinde birbirlerine sevdalı olduklarını belirten bu kaynaklar, olayı, "Aslında platonik bir aşkın vuslata eriş müjdesi" olarak niteliyor.
TRAMVAY AŞIKLARI
Rahmetli Bülent Ecevit, Rahşan Hanım ile İstanbul, Robert Kolej’de okurken tanışır. Okulda, bir tiyatro eseri sahneye konurken, dekorlarını Rahşan Ecevit yapıyordur... Bülent Bey ise şiir kısımlarını okumak için bu gösteride yer alıyordur. Kısacası bir tiyatro çalışması tanışmalarına ve bu günlere kadar süren birlikteliklerine neden olur. Okul arkadaşlığı aşka dönüşürken, Bülent Bey evlilik teklifini tramvayda yapar. l946 yılında da evlenirler.
Peki, muhalefette durum nasıl?
YUMRUĞU YİYİNCE SOLUĞU AKÇAKOCA’DA ALDI
Antalya Lisesi’nde birlikte okuyan Deniz Baykal ile Olcay Hanım arasında aşk filizleri yine bu dönemde yeşerir. Coğrafya öğretmeninin kızı Olcay Hanım, liseden mezun olduğunda İstanbul Tıp Fakültesi’ni kazanır. Ancak, Ankara Hukuk Fakültesi’ni kazanan Deniz Bey’le birlikte olmak için büyük bir özveride bulunup Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni, yani Ankara’yı tercih eder. Kısacası iki sevgili Antalya’dan sonra Ankara’da da birlikte olmayı sürdürür. Bu arada Olcay Hanım’ın sportmen ağabeyinin bu ilişkinin bitmesi için Deniz Bey’e attığı okkalı yumruk ise şimdi tebessümle anlatılan bir anı.
İlk ve tek göz ağrısı Olcay Hanım nedeniyle günlerini SBF koridorlarında geçirmeye başlayan Baykal, 1961 yılının Eylül ayında amacına ulaşır. Gizlice kaçtıkları Akçakoca yolunda evlilik teklifi yapan Deniz Bey’in nikahı da, bu şirin Karadeniz kasabasında gerçekleşir. Genç çiftin nikah tanıklıklarını, o sırada iş takibi için tesadüfen belediye binasında bulunan iki vatandaş yapar. Tabii, bu ani nikahtan sonra balayı da Akçakoca’da gerçekleşir.
1011 ANA TAMİR FABRİKASI AŞIKLARI
Zeki Sezer, 1977 yılında kimya teknisyeni olarak 1011 Ana Tamir Fabrikası’nda çalışırken Ülkenur Hanımı tanışır. O sıralar fabrikada başka başka birimlerde çalışıyorlardır. Ancak yemekhanenin ortak olması birbirlerini görüp sevmeleri için zemin oluşturur. Daha sonraki günlerde, ekonomik olarak güçlü olmadıkları için ancak pastane köşelerinde ve sinema salonlarında arkadaşlıklarını ilerletirler. Çoğunlukla parklarda uzun yürüyüşler yaparak süren arkadaşlıklarının evliliğe dönüşmesi ise 1979 yılına denk gelir.