Bella kız aslında neyi seçer

Beyoğlu Fitaş’taki salonun yarısından fazlası 14’lük, 17’liklerle dolu...

Yine aynı yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim, büyük olasılıkla İran’dan gelmiş, sadece gözleri görünen iki kara çarşaflı turist kız da var salonda.
Bir de bendeniz... Fitaş’ın hamama dönmüş, nefes alınmayan ucube cep salonlarından birinde hep beraber “Alacakaranlık” serisinin üçüncü filmi “Eclipse”i seyrediyoruz.
Meğer ilk film gerçekten iyiymiş. Bu üçüncüsü en sıradanı, en sakız gibi uzayanı.
Öyle ki, bazı sahnelerde yüksek sesle kıkırdayınca yanı başımdakiler pis pis bana baktı. Ama elimde değildi!
İşte “Eclipse”e dair düşündüklerim... (“Benden günah gitti” notu: ızlemeden önce film hakkında yazı okumayı sevmeyen hiç göz atmasın aşağılara).

BELLA MORMON DİYARINDA...

* Sürekli üstü çıplak dolaşan kurt çocuk Jacob’ın bu “kas gösterişçisi” haline sonunda ağlak yüzlü vampir Edward da isyan etti.
“Gömleği yok mu bunun?” diyerek... Yaşa Edward!
* Bella, Jacob ve Edward’ın mecburen aynı çadırda konakladığı o gece, bir üçlü ilişkinin başlangıcı olabilirdi. Ya da Brokeback tarzı bir yakınlaşmanın (Bu sahnede Edward’ın Jacob’a söylediği pek içten cümleler dolayısıyla).
Elbette bu alternatiflerin hiçbiri gerçekleşmedi.
“Eclipse” bu sahneden sonra yine aynı romantik muhafazakâr çizgisine kaydı ve bu ekseni içimi fena baydı...
* Romantik muhafazakâr dedim; çünkü vampir Edward “evlenmeden sevişmem” kuralını dayadı Bella kızın önüne. Haliyle bizim Bella kız şaşırdı kaldı.
Sonuçta Stephenie Meyer, yani “Alacakaranlık” serisinin ünlü kadın yazarı Mormon.
Ve Meyer çaktırmadan, aslında bayağı çaktırarak, Mormonlar’ın değerlerini nakış gibi işlemiş filme uyarlanan kitabına (kitabı okumuş değilim, filmden yola çıkıyorum sadece).
* Nedir o değerler? Mesela Jacob’ın bahsettiği şu “mühürlenme” meselesi direkt Mormon öğretilerinde mevcut.
Mormonlar, sonsuz evlilik anlaşması adı altında birbirlerine “mühürleniyorlar”. Bu kelimeyi özellikle kullanıyorlar. Yani asla öyle zırt pırt boşanmıyorlar, ebediyen birbirlerine ait oluyorlar.
Çünkü “ebedi evliliği” her şeyden üstün tutuyorlar.
* Bir de “iffet yasaları” var. Bu yasa evlilik öncesi cinsel ilişkiyi yasaklıyor, asla hoş karşılamıyor. Edward’ın Bella’yla sevişmek istememesi bununla ilintili.
* Yazar Meyer’a kitabın ve doğal olarak filmin, Mormon propagandası yapıp yapmadığı sorulmuş elbet.
O da Mormon inancını kitabına yansıtmadığını söylemiş ısrarla.
* ışin Mormon hormon kısmını bir yana bırakırsak, şunu söylemek mümkün mü: Yeni nesil içten içe aslında eski değerlere özeniyor.
ıdolleri; boşanıp duran anne babaları değil, aşık olup bir ömür aynı evde yaşayan, sekse fazla düşkün olmayan büyükanne ve büyükbabaları!

AŞK FİLAN DEĞİL, YAŞAM TARZI TERCİHİ!

* Gelelim filmin ana damarı olan “seçim” meselesine...
Orta sınıfa mensup ama kendini “toplum dışı” hisseden Bella kızın, fakir kurt çocukla zengin/janti vampir arasında gidip geldiği sahneler/o acemi diyaloglar bir süre sonra sıkıyor, evet.
Ama Bella kız aslında “yaşam tarzı” tercihi yapıyor.
Bakıyor ki, kurt çocukla beraber olursa yaşayacağı yer belli.
Kendi evinden de kötü bir kulübe. Etrafında sürekli çıplak dolaşan kötü giyimli kurt akrabalar... Yani monoton bir hayat!
Ama vampir delikanlı burjuva hayatı temsil ediyor.
Şık bir ev, zengin bir yaşam, sürekli seyahat imkanı, Armani/Gucci reklamlarından fırlamış gibi duran stil giyinmiş vampir akrabalar ve en önemlisi de estetik ameliyata gerek duymadan geçirilen bir ömür!
Yani Bella kız aşkı filan seçmiyor alt metinde/dip bilinçte.
Kısacası olan yine zavallı fakir çocuğa oluyor.

Edward ve Jacob hangi mekanlara takılırdı

Diyelim ki serinin bininci bölümünde filan, bu üçlü ıstanbul’a gelip yaşamaya başladı. Peki hangi mekanlara takılırlardı?
Bella evde oturup dikiş dikeceğine göre diğer ikilinin mekanlarını tahmin etmek zor değil.
Edward’ın mekanları: Anjelique, Reina/Sortie, Nu Teras, Mikla, 360, Swissotel’in tepesindeki Gaja, Bağdat Caddesi’ndeki tüm mekanlar, Love, Etiler Big Chefs, Bebek’teki Happily Ever After, Funfatale...
Jacob’ın mekanları: Sofyalı Otto, Lokal, Babylon, Ghetto, Frame, Nahide, Çiçek Pasajı’ndaki tüm meyhaneler, başta Venge olmak üzere tüm kebapçılar, Tek Yön ve Cihangir’deki tüm mekanlar...

Jennifer Lopez olayı

* 7 bin maile karşılık 1 milyon tepki maili işe yarar mı, emin değilim.
Sonuçta bu mail bombardımanını aşan bir durum. Yapılması gereken bir halkla ilişkiler/lobi faaliyeti. Kuzey Kıbrıs’ın halkla ilişkileri eksik.
Artık Angola’nın bile tanıtımını üstlenen ajanslar var (ki o ajansta Angola’nın çalışmalarını yürüten de bir Türk kadınıydı. Zamanında yazmıştım, Ceren Çerçiler).
* Cratos’çuların olayın ardından düzenledikleri basın toplantısına gittim. “Konsere Rum Kesimi’nden, Mykonos’tan ve Atina’dan çok sayıda davetli gelecekti” diyerek aslında “diğer tarafa” düşman olmadıklarının altını cool bir şekilde çizdiler.
* Cratos’çular Rum Kesimi’nden “Bu oteli gelin bizim tarafta inşa edin” teklifi de almışlar, inşaata başlamadan evvel.
* Cratos, Las Vegas otelleri gibi eğlence ve kumarı bir arada paketleyip müşterilerine sunmak istiyor. Çok güzel, çok doğru.
“Neden dünyaca ünlü starlara kafayı takmışlar” diyenleri, hele hele “kalça sallayanı getirmeselerdi” diye aptalca çıkış yapanları anlamak bu yüzden mümkün değil.
Yazarın Tüm Yazıları