Piyasaların gündeminde merkez bankalarının ağırlığı devam ediyor. Geçen hafta TCMB ve Fed kararları takip edildi. Bir önceki hafta da Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantısı vardı. Faiz kararlarında sürpriz yok. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faizi sabit bırakırken ABD Merkez Bankası (Fed) 75 baz puanlık faiz artırımına gitti. Toplantı sonrası Fed Başkanı Powell’ın açıklamaları piyasalarda olumlu algıya neden oldu. Powell konuşmasında; “Ekonomide yumuşak iniş hedefliyoruz, resesyonda değiliz, faiz artışlarını bir noktada yavaşlatmak yerinde olacak, eylül ayı faiz kararı verilere bağlı, faiz kararı konusunda toplantıdan toplantıya gitmek yararlı olacak, gerekirse faiz artışı hızlanabilir” gibi detaylar verdi. Açıklamalarda özellikle “resesyonda değiliz ile faiz artışlarını yavaşlatmaktan” söz etmesi ABD borsalarında risk iştahını arttırdı ve yükselişi beraberinde getirdi. Konuşmasının tamamına bakıldığında temkinli ifadeler de vardı ama piyasalar bardağın dolu tarafını gördü ve fiyatladı. Eylül toplantısı için 50, sonraki toplantılar için ise 25 baz puan faiz artırım senaryoları ağırlık kazandı. Fed ve ECB dışında diğer ülkelerden de faiz artırım haberleri gelmeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta içinde Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri gösterge faizlerini 75 baz puan, Kuveyt, gösterge faiz artışı yapmazken iskonto oranını sadece 25 baz puan artırdı, Katar borç verme faizini 50 baz, Hong Kong 75 baz puan artırarak yüzde 2.75’e yükseltti. Önümüzdeki perşembe günü İngiltere Merkez Bankası toplantısından 25 baz puan faiz artırımı bekleniyor. Faiz artırım furyası devam etmesine rağmen borsalar Fed toplantısı gibi önemli bir virajı Powell’ın moral veren açıklamalarının da etkisiyle sorunsuz hatta güçlenerek
almış oldu.
ABD ‘TEKNİK’ RESESYONDA
ABD ekonomisi yılın 2.Çeyreğinde yüzde 0.9 daraldı. İlk çeyrekte de yüzde 1.9 küçülmüştü. Art arda iki çeyrek küçülme gerçekleştiğinden ABD ekonomisinin “teknik resesyona” girdiği kabul edildi. Son Fed toplantısının ardından Fed Başkanı Powell, “ABD ekonomisinin resesyona girdiğini düşünmüyoruz” demişti. ABD Hazine Bakanı Yellen de benzer görüşler açıkladı. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, “Ülke ekonomisinin resesyonda olmadığını, istihdam ve tüketici harcamalarının arttığını ve işletmelerin büyüdüğünü” söyledi. ABD Başkanı Biden ise “ABD Merkez Bankası enflasyonu düşürmeye çalışırken, ekonominin yavaşlaması sürpriz değil” dedi. ABD ekonomi yönetimi bu konuda iyimser söylemlerine devam ediyor. Geçen yıl enflasyondaki yükselişe geçici dedikten sonra bu yıl yanıldıklarını kabul etmişlerdi. Bu bir referans değil elbette ama yetkili pozisyondakilerin en azından moral açısından iyimser ifadelerini de olağan karşılamak gerekir. Biden, Powell ve Yellen’ın açıklamalarını biraz da “sözlü yönlendirme” çerçevesinde almak yerinde olacak. ABD ekonomisinin resesyona girip girmediği veya girip girmeyeceği konusu bir süre daha tartışma götürecek gibi görülüyor. Netlik kazanması için birkaç veri daha görmek yerinde olacak.
TEPKİ ÇIKIŞI
Resesyon, stagflasyon derken önümüzdeki dönemler için ‘slumpflasyon’ terimini de bir olasılık olarak not edelim. Küresel ekonomideki bu gelişmelerin Türkiye ekonomisine yansımaları muhtemeldir. Dolardaki değerlenmenin yanı sıra global ekonomide bir zayıflama olursa Türkiye ekonomisinin bunu hissetmesi olağan bir gelişme olacak. Merkez bankaları ve ekonomik verilere bağlı gelişmelerin borsalar dışındaki parametrelere de yansımaları oldu. Resesyon beklentileriyle ABD 10 yıllık bono faiz oranında düşüş eğilimi sürerek yüzde 2.70 seviyesinin altına gerilerken ABD dolarında zayıflama görüldü. ABD tahvillerinde negatif verim eğrisi korunuyor. ABD dolarının Euro başta olmak üzere altı para birimine karşı değişimini gösteren Dolar Endeksi 106.00 seviyelerinde işlem görüyor. Dolardaki zayıflama ve ABD tahvil faiz oranlarındaki düşüş, altının ons fiyatına tepki çıkışı olarak yansıdı. 21 Temmuz’da 1.681 seviyesini gören altının ons fiyatı 1.760 doların üzerine çıktı. Petrol fiyatındaki tepki çıkışı henüz güç kazanmış görülmüyor. Ancak Brent Petrol 100 doların üzerinde tutunmuş durumda. Bu haftaki OPEC toplantısı öncesi ABD ham petrol stoklarındaki azalmaya rağmen resesyon söylemleri petrol fiyatları üzerinde etkili oluyor. Dipnot olarak vermek gerekirse, ABD’de önümüzdeki hafta cuma günü temmuz ayı ABD tarım dışı istihdamı yakından takip edilecek veriler arasında olacak (Beklenti 255 bin, geçen ayki 372 bin).
ALMANYA’DA ENFLASYON BEKLENTİLERİ AŞTI
Piyasaların son dönemdeki gündemini büyük ölçüde merkez bankaları belirliyor. Geçen hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantıları öne çıktı. Alınan kararlarda sürpriz yoktu. TCMB beklendiği üzere faiz değişimine gitmedi. Toplantı sonrası yapılan açıklamalarda “Küresel ekonomide yüksek enflasyonun devamı ve resesyon riskine dikkat çekilirken, cari işlemler dengesinde turizm kaynaklı güçlü iyileşme devam etmektedir. Bunun yanında, enerji fiyatlarındaki yüksek seyir ve ana ihracat pazarlarının resesyona girme olasılığı cari denge üzerindeki riskleri canlı tutmaktadır” görüşlerine yer verildi. Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise beklentiler dahilinde 11 yıl sonra 50 baz puan faiz artışına gitti ve negatif faiz dönemini sonlandırdı. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde’nin toplantı sonrası yaptığı açıklamalar ise bir bakıma son görünümün özeti gibiydi. Lagarde konuşmasında; “Gelecek toplantılarda faiz oranlarının normalleşmesinin uygun olacağı, ekonomik aktivitenin yavaşladığı, yüksek enflasyon baskılarının zayıf eurodan kaynaklandığı ve ücret artışının hala devam ettiği ve enflasyon riskinin yoğunlaştığı, ekonomik aktivitenin yavaşladığı” gibi önemli detaylar vardı. Konuşmada, resesyon riskine rağmen yüksek enflasyon, ücret ve istihdamın faiz artırım kararında etkili olduğu izlenimi hakim. Ayrıca yüksek enflasyonun zayıf Euro’dan kaynakladığının altını çizmesi para politikaları açısından önemli bir vurgu.
İKİSİ DE SÜRPRİZ OLMAZ
ECB faiz arttırım kararıyla parasal sıkılaşma ve faiz arttırım sürecine başlarken bunun bir süre daha devamıyla resesyon riskine işaret etmesi önümüzdeki toplantılarda 50 baz puan faiz artırım ihtimalini zayıflattı. Bu Euro’nun değer kazanımını sınırladı. ECB Eylül ayından sonra faiz arttırımını durdurma kararı verebilir, şeklinde bazı piyasa görüşleri de gelmeye başladı. Şimdi dikkatler 27 Haziran’da toplanacak olan ABD Merkez Bankası (Fed) tarafına çevrildi. Beklentiler 75 veya 100 baz puanlık faiz artışı yönünde. Her iki olasılık da bir süredir gündemde. Dolayısıyla piyasa fiyatlamalarının içinde belli ölçüde var. Bu açıdan ikisi de sürpriz olmaz. Ancak 75 baz puanlık artırıma piyasalar daha olumlu bakacaktır. Fed toplantısı dışında artan COVID-19 vakaları, Çin’deki gayrimenkul ve bankacılık sektörüne ilişkin gelişmeler, İtalya’da Başbakan Draghi’nin istifasıyla eylül, ekim gibi erken seçimin gündeme gelmesi, önümüzdeki hafta açıklanacak Almanya enflasyon verileri gündeme dair notlar olarak verilebilir. İç ve dış borsalarda tepki yükselişi ve toparlanma süreçleri biraz zayıflama göstermesine rağmen korunuyor.
ALTINDA TEPKİ YÜKSELİŞİ
Fed ve ECB öncülüğünde devam eden parasal sıkılaşma sürecinin en fazla yaraladığı yatırım aracı altın oldu. Ancak geçen haftanın son günlerinde ABD 10 yıllık bono faiz oranındaki düşüş ile birlikte ABD dolarındaki zayıflama altının ons fiyatında tepki alımlarına neden oldu. ABD 10 yıllık bono faiz oranı %2.80 seviyesinin altına gerilerken Dolar Endeksi 106 seviyesinin hemen üzerinde. Altın perşembe günü son iki yılın dip seviyeleri olan 1.681 seviyesi test edildikten sonra gelen alımlarla 1.740 seviyesine ulaştı. Faiz artırım ve parasal sıkılaşma süreçleri bir süre daha korunacağına göre yükseliş denemelerini bu aşamada tepki boyutunda değerlendirmekte yarar var. İç piyasalarda altının gram/TL fiyatında ise dolar/TL kurundaki yükselişin de katkısıyla çıkış hareketi devam ediyor. Diğer yandan petrol fiyatlarında resesyon beklentileri nedeniyle düşüş eğilimi hakim. Kısa süreli bir tepki çıkışının ardından Brent Petrol 100 doların üzerinde tutunma çabasında. Emtia fiyatlarında ise düşüş ivme kaybederken bazı emtialarda zayıf tepki yükseliş denemeleri var. Borsalar gibi emtia fiyatları da merkez bankaları para politikalarıyla küresel ekonomideki yavaşlama beklentileri arasından yön bulmaya çalışıyor.
Piyasaların gündeminde enflasyon ilk sıralardaki yerini koruyor. Geçtiğimiz hafta açıklanan ABD enflasyon verileri (TÜFE-ÜFE) beklentileri aştı. Haziran ABD TÜFE’si yıllık yüzde 9.1 olurken beklenti yüzde 8.8, geçen ayki gerçekleşme yüzde 8.6 seviyelerindeydi. Son 41 yılın en yükseği olarak kaydedildi. ÜFE ise yüzde 10.7 beklenirken yıllık yüzde 11.3 olarak açıklandı. Hatırlanacağı üzere ABD Merkez Bankası (Fed) faiz artırımına mart ayında, varlık alımlarını azaltmaya (47.5 milyar dolar ile) haziran ayında başlamıştı. Faiz arttırımı ve likidite çekilişine rağmen enflasyon artış hızında düşüş olmadı, aksine hızlandı. ABD TÜFE verisi nisan ayında yüzde 8.3 idi. Merkez bankalarının parasal sıkılaşma politikaları talebin bastırılıp ekonomiyi soğutma tarafıyla ilgili bir hamle. Enflasyonun bir de arz yönü var. Rusya-Ukrayna savaşı, Çin’de tekrar baş gösteren ve Avrupa’ya da yayılan pandemiyle birlikte tedarik yollarındaki sıkıntılar arz yönünde henüz rahatlama olmadığını gösteriyor. Yüksek enflasyon biraz da kronikleşme ve müzminleşme eğilimi göstermeye başladı gibi. Talebi baskılamayı amaçlayan merkez bankalarının para politikalarının yanı sıra petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki sert düşüşlerin önümüzdeki dönemde enflasyon üzerinde etkilerinin görülmesi olasıdır. Yine de peşin hüküm vermek doğru olmaz, bekleyip görmek gerekir.
BEKLENTİLERİN ALTINDA KALDI
Diğer yandan yüksek enflasyon ile ilgili tedirginliği yansıtan açıklamalar ardı ardına gelmeye devam ediyor. ABD Başkanı Biden’dan, “ABD’de Haziran ayı enflasyonu kabul edilemez ölçüde yüksek, Fed’e enflasyonla mücadele konusunda gerekli alanı sağlayacağız” açıklaması geldi. ABD Hazine Bakanı Yellen, “ABD’de enflasyon yüksek seyretmeye devam ediyor ve bunu düşürmek yönetimimizin en önemli ekonomik önceliğidir”dedi. Enflasyon dışında ekonomide yavaşlama emareleri görülüyor. Fed’in Bej Kitabı temmuz sayısında, talepte yavaşlama belirtilerinin arttığı vurgusuyla bazı bölgelerde ise artan resesyon riskine ilişkin endişelere dikkat çekildi. IMF Başkanı Kristalina Georgieva ise, son göstergelerin zayıf bir ikinci çeyreğe işaret ettiğini belirterek, 2022 ve 2023 yılları için küresel ekonomik büyüme tahminlerinde daha fazla düşüşün öngörüldüğünü söyledi. Cuma günü açıklanan Çin’in ikinci çeyrek büyümesi beklentilerin altında kaldı. İkinci çeyrekte yüzde 1.00 büyüme beklentilerine karşılık yüzde 0.4 büyüme gerçekleşti. Bir yandan yüksek enflasyon ile diğer yanda durgunluk sinyalleri. Görünüm bu minvalde olunca dikkatler parasal sıkılaşma beklentileri artan merkez bankalarına çevrildi. 21 Temmuz’da Avrupa, 27 Temmuz’da Fed toplantıları var. Enflasyon verileri sonrası Fed’in bu ayki toplantıda 75 baz puan artırım olasılığı daha da güç kazandı, ayrıca 100 baz puan artış olasılığı gündeme geldi. Eylül toplantısında ise 75 baz puan artırım (%55) gelebileceği yönünde değerlendirmeler yapıldı. Avrupa Merkez Bankası’ndan 25 baz puan faiz artırımına kesin gözüyle balkırken 50 baz puan artırım gelirse de hiç sürpriz olmayacak. 21 Temmuz’da ayrıca TCMB toplantısı var. TCMB’nin düşük faiz politikası nedeniyle tavrı aylar öncesinden belli. Yüksek enflasyondan bağımsız, büyümeye öncelik veren politika nedeniyle faiz değişimi beklenmiyor. Temkinli görünümünü sürdüren piyasalar açısından bu ayın geri kalanı yine merkez bankalarının gölgelerinde geçecek gibi görünüyor.
PİYASALAR GARDINI ALIYOR
Yüksek enflasyon ve devamında merkez bankaların parasal sıkılaşma politikalarına piyasalar tepki vermeye devam ediyor. Çıkış trendlerini kaybeden ABD ve Almanya gibi öncü borsalarda satıcılı seyir ve düşüş eğilimi hakim. Zaman zaman görülen çıkış denemelerini tepki olarak değerlendirmek gerekir. En belirgin fiyatlama emtialarda görüldü. Sanayi, tarım, maden, enerji emtiaları ve kıymetli metaller (altın, gümüş) düşüşteler. Resesyon ve stagflasyon gibi ekonomik yavaşlama beklentileri fiyatlanıyor. Altının ons fiyatı uzun bir aradan sonra geçen hafta 1.700 doların altını test etti. Altın bu düşüşle birlikte 2021-2022 yılı kazançlarının tamamına yakınını geri verdi. Son iki yılın dip fiyatı 1.677 dolar olarak görülüyor. Brent petrol 100 doların altına iyice alıştı. Geçtiğimiz perşembe günü 92 doları gördü, mart/2022 fiyat seviyelerine geri döndü. Bu gelişmede talebin zayıflayacağı varsayımı dışında ABD petrol stok artışları ve üretim artışlarının da etkisi var. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), küresel petrol üretiminin Haziran’da bir önceki aya göre günlük 690 bin varil artarak 99 milyon 500 bin varile ulaştığını bildirdi. IEA’nın Haziran ayına ilişkin “Petrol Piyasası Raporu”nda, üretim artışında Rusya, ABD ve Kanada’nın yüksek üretiminin etkili olduğu belirtildi. Diğer yandan son gelişmelerin para birimleri üzerindeki yansımaları yakından izleniyor. Euro/dolar paritesi 20 yıl sonra ilk defa 1.00 seviyesini test etti, hatta bu seviyenin altını gördü. Euro’da ciddi değer kaybı söz konusu. Bu gelişmede Fed’in faiz artırımında agresif tavrı, buna karşılık Avrupa Merkez Bankası’nın resesyon kaygısı ve Rusya’nın Avrupa ekonomisine olumsuz etkileri nedeniyle daha temkinli duruşu var. ABD dolarının başta Euro olmak üzere altı para birimine karşı değişimini gösteren Dolar Endeksi yine 20 yıl sonra 109 seviyesini test etti. Dip not olarak vermek gerekirse; Dış ticarette Euro ağırlıklı gelir, dolar ağırlıklı gider yapısına sahip Türkiye için doların değerlenip Euro’nun zayıflamasının olumsuz bir gelişme olduğunun altını çizmekte yarar var. Resesyon beklentileriyle ilgili bir diğer yansıma da ABD tahvil faiz oranlarındaki görünüm. Kısa vadeli tahvil (bono) faiz oranları uzun dönemli faiz oranlarının üzerine çıkmış durumda.
Borsalar bayram tatiline toparlanarak girdi. ABD ve Almanya başta olmak üzere dış borsalarda görülen tepki yükselişleri Borsa İstanbul’a da yansıma gösterdi. Ancak kayıpların bir kısmı telafi edilse de güç kazandığını söylemek için erken. Risk iştahı halen zayıf. ABD Merkez Bankası (Fed) başta olmak üzere merkez bankalarının parasal sıkılaşma ve faiz arttırım süreçlerinin devamına karşılık ekonomilerdeki yavaşlama riski nedeniyle bu süreçlerin uzun süre korunmasının zor olacağı, ayrıca olumsuz beklentilerin belli ölçüde fiyatlanması, tepki çıkışına katkı yapan gelişmeler olarak görülebilir. Ancak bu daha çok olayın algı tarafı. Somut gelişmeler henüz ortaya çıkmış değil. Küresel ekonomideki durgunluk beklentilerini açıklanan verilerin desteklemesi, parasal sıkılaşma ve faiz arttırım politikaları gibi piyasaları baskılayan koşullar korunuyor. Buna karşın, düşük faiz ortamında borsalar önemli bir alternatif olarak görülüyor. Borsalarda düşüşle birlikte şirket fiyatları ucuzlayınca tepki olarak da olsa alıcıların ortaya çıkması olağan bir durum. Borsa İstanbul ve dış borsalarda son birkaç gündür yaşanan tepki çıkışına bu açıdan bakmak yararlı olabilir. Fed ile başlayan faiz arttırım dalgasına 21 Temmuz’daki toplantıyla Avrupa Merkez Bankası’nın katılmasına kesin gözle bakılıyor. Son Avrupa Merkez Bankası toplantı tutanakları bunun sinyallerini verdi. Geçen hafta yayınlanan tutanaklarda, “enflasyonun bir süre daha kalıcı olacağını ve üyelerin 25 puan artırmayı kabul ettiği” bilgisine yer verildi. 27 Temmuz Fed toplantısı için de faiz arttırımı yönünde öngörüler gelmeye devam ediyor. Fed’in şahin kanadının temsilcilerinden Christopher Waller ve James Bullard, resesyon endişelerine rağmen enflasyonu kontrol altına almak için bu ay da 75 baz puanlık faiz artışı olabileceği, görüşündeler.
TAVRI NET GÖSTERİYOR
Ayrıca Waller “Temmuz’da 75 baz puanlık, Eylül’de de muhtemelen 50 baz puanlık faiz artışını destekliyorum. Sonrasında 25 baz puan civarında artışları tartışabiliriz. Eğer enflasyon düşmezse daha fazlasını yapmak gerekir” dedi. Bu açıklamalar öncü merkez bankalarının tavrını net olarak gösteriyor. Resesyon riskine rağmen tercihin yüksek enflasyonu kontrol altına almak olduğu açık. Türkiye’de ise bu dönem için tersi veya büyüme öncelikli farklı bir politikadan söz etmek mümkün. Merkez bankaları politikaları değişmez, katı politikalar değildir. Zamanın şartlarına ve ihtiyaçlarına göre revize edilebilirler. Ancak bu aşamada mevcut para politikaları en azından bir süre daha enflasyonda yükseliş eğilimi yerini düşüşe bırakana kadar korunacak gibi görünüyor. Bir takvim vermek zor. Bu açıdan piyasalar yüksek enflasyon ile yaşamaya devam edecek gibi.
EMTİA FİYATLARINDA DÜŞÜŞ DEVAM EDİYOR
Ekonomilerdeki yavaşlama beklentilerinin diğer yansıma gösterdiği önemli parametreler arasında emtia fiyatları da var. Genelde bir geri çekilme olsa da özellikle demir çelik ve bakır gibi sanayi emtialarında düşüşler daha belirgin. Sert düşüş sonrası birkaç gündür zayıf da olsa tepki alımları gelmeye başladı. Ancak tepkiler oldukça zayıf. Altın ve gümüş gibi kıymetli metaller de benzer görünümde. Altının ons fiyatı bu yılki kazançlarını geri aldı ve 1.800 doların altına salınım göstererek Eylül 2021 fiyatlarına geri döndü. Gümüş de altını takip etti ve Temmuz 2020 fiyatlarından işlem görmeye başladı. ABD dolarının değer kazanarak Dolar Endeksi’nin 107.00 seviyesinin üzerine çıkması, ABD tahvil faiz oranlarının tekrar yükselmeye başlaması altın fiyatlarındaki baskıyı artırdı. ABD 10 yıllık bono faiz oranı, yüksek enflasyonun kontrol altına alınacağı varsayımına bağlı olarak gelen alımlar ile yüzde 2.75 seviyelerine kadar gerilemişti. Ancak haftanın sonuna doğru faiz artırım sürecinin devam edeceği beklentileriyle tekrar yükselerek yüzde 3.00 seviyesinin üzerine çıktı. Petrol fiyatlarına bakacak olursak, resesyon beklentileriyle ‘Brent Petrol’ 100 doların altına çekilmişti. Ancak kalıcı olamadı ve tekrar bu seviyenin üzerine çıksa da düşüş eğilimi sürüyor. Özetle, ekonomiye ilişkin beklentileri emtia fiyatları üzerinde okuduğumuzda, durgunluk olasılığı güçlü diyebiliriz. Fakat bu konuda da bir görüş birliğinden söz etmek zor. Wells Fargo Investment Group, ABD durgunluk sürecine girdi derken St Louis Fed Başkanı Bullard, ABD ekonomik büyümesinin devam ettiğini düşünüyor ve Fed’in kabul edilemez derecede yüksek olan enflasyonu düşürmek için faiz oranlarını keskin bir şekilde artırmasına rağmen ABD ekonomisinin bu yıl büyümeye devam etmesini bekliyor. Hem keskin faiz artışı hem büyüme, ikisi bir arada. Sanki “imkansız ikili” gibi. Nasıl olacak bakalım, göreceğiz. 372 bin olarak cuma günü açıklanan ABD haziran tarım dışı istihdam artışı beklentilerin üzerinde ama geçen ayın altında geldi (Beklenti 268 bin, geçen ay 390 bin). Beklentileri aşması parasal sıkılaşmanın devamı olasılığını artırdığı için ABD dolarındaki değer kazanımına ve ABD 10 yıllık tahvil faiz oranındaki yükselişe katkı yaptı. Diğer yandan dış borsalardaki tepki yükselişlerini biraz törpüledi.
BORSADA HACİM ARTMALI
Piyasalar bayram öncesindeki son işlem haftasına dalgalı bir seyirle giriyor. ABD Merkez Bankası başta olmak üzere merkez bankalarının parasal sıkılaşma politikaları, yüksek enflasyon ve açıklanan ekonomik verilerin resesyon beklentilerini güçlendirmesi borsalarda risk iştahını düşürdü. Merkez bankaları ve yatırım bankaları hemen herkes resesyon beklendiği konusunda aynı söylemi tekrarlar oldu. İlk şık olarak, her kesimin kendince tedbir almasıyla kendi kendini besleyen bir sonuç çıkabilir. Ekonomide yavaşlama veya resesyon beklendiğine göre tasarrufa yönelme ve tüketimin kısılması doğal olarak ekonomiyi yavaşlatacaktır. Veya karşı önlemler ile ekonomideki durgunluğa çok da izin verilmeyecek. Bakalım sonuç nasıl olacak? Fed Başkanı Powell’ın resesyon riskine rağmen enflasyon ile mücadeleyi önceye alan açıklamaları parasal sıkılaşmanın devamı ve agresifleşebileceği algısını arttırdı. Buna mukabil, ABD Borsalarına satış gelirken bu görünüm Avrupa ve diğer borsalara da yansıdı. ABD’de Dow Jones Endeksi 1962, S&P500 Endeksi 1970 yılından bu yana en kötü ilk yarı performansını gerçekleştirdi. Hatırlanırsa birkaç hafta önce S&P500 Endeksi için düşüş ve karamsarlığı tanımlayan ayı piyasasına geçildiği bildirilmişti.
Parasal sıkılaşma etkisiyle uzun dönem enflasyonun düşeceği beklentisine bağlı olarak gelen alımlar ABD 10 yıllık bono faiz oranını yüzde 3.00 seviyesinin altına itti. Benzer görünüm Almanya 10 yıllık bonosu için de geçerli. Haziran ortasında yüzde 1.90 seviyesinin üzeri test edilmişti. Cuma günü yüzde 1.28 seviyesinin altını gördü. Tahvil faizleri ve borsalardaki eş zamanlı düşüş, resesyon fiyatlamasının sürdüğünü gösteriyor. Pariteler ise daha sakin. ABD dolarında değerlenme, Euro’da ise hafif zayıflama görüldü. Bu gelişmeler ışığında altının ons fiyatında satış baskısı devam ediyor. Dünyanın en büyük altın ithalatçılarından olan Hindistan’ın altın ithalatında vergi oranını yüzde 7.5’ten yüzde 12.5’e yükselttiğini açıklaması düşüşe katkı yaptı ve altının ons fiyatı 1.800 doların altında işlem görmeye başladı.
BIDEN ETKİLİ OLDU
Merkez bankaları ağırlıklı gündemin etkisindeki piyasalarda dalgalı seyirle birlikte yön arayışı devam ediyor. Dış borsalarda tepki yükselişleri görülse de güç kazanamadı. ABD Merkez Bankası (Fed) ile başlayan parasal sıkılaşma ve faiz artırım süreci bazı ülkeler istisna olmak üzere genele yayılmış durumda. Çin, Japonya, Türkiye ve Mısır son dönemde faiz konusunu pas geçen ülkeler arasında yer alırken Avrupa Merkez Bankası’nın temmuz toplantısında 25 veya 50 baz puan faiz artırımına kesin gözü ile bakılıyor. Ayrıca bilindiği üzere Fed bilanço küçültme işlemlerine haziran ayı itibariyle başladı. İşin diğer tarafı merkez bankalarının sıkılaşma politikalarının reel ekonomiye yansımalarına dair kaygılar. Resesyon ve stagflasyon beklentileri hemen her kesim tarafından dillendiriliyor. Bu kadar konuşulması olabilirlik açısından biraz da kuşku yaratmıyor değil. Merkez bankaları, yüksek enflasyonun mutlaka dizginlenmesi yönünde mutabıklar. Ancak enflasyonu kontrol altına alalım derken kantarın topuzunu ağır kaçırıp ekonomiyi çok da hırpalamak istemiyorlar. Fed Başkanı Powell’ın Temsilciler Meclisi’ndeki yaptığı sunumda; “Niyetlerinin yumuşak iniş yapmak olduğunu ve enflasyonla mücadele taahhüdünün koşulsuz olduğu, enflasyonu hafife aldıklarını ama geçici olmadığını gördüklerini, para politikasında esnek olacakları ve resesyonun kesin bir beklenti olmadığı” gibi detaylara yer verdi. Ayrıca “yanıldım” diyen ABD Hazine Bakanı Yellen’dan sonra “enflasyonu hafife aldık” diyerek bir itiraf da Fed Başkanı Powell’dan gelmiş oldu. Piyasaların söylemlerini çok önemli referans olarak gördüğü figürlerin birbiri ardına “yanıldık” demesi etik olduğu kadar düşündürücü ve kayda değer bir durum. Şimdi söyledikleri piyasalar tarafından yine fiyatlanmaya devam ediliyor. Belki bir süre sonra “tekrar yanıldık” türü ifadeler duymayacağımızı kimse iddia edemez. Bu açıdan geçtiğimiz yazılarımızda da birkaç defa vurguladığımız üzere, Fed ve Avrupa Merkez Bankası politika ve söylemlerini yanılmaz, kesin referans olarak görmek çok doğru olmayabiliyor.
‘KRİZ KÂHİNİ’NİN TAHMİNİ
Bu arada resesyon tartışmalarına kriz kahini lakaplı ünlü ekonomist Nouriel Roubini de katıldı. Roubini; ABD’de bu yıl bir resesyon yaşanmasının olası olduğuna dikkat çekerek tahvil ve hisse fiyatlarında uyarıda bulundu. ABD resesyon dönemlerinde hisse fiyatlarının yüzde 35, stagflasyon dönemlerinde ise yüzde 50 düşme eğiliminde olduğunu söylerken 10 yıllık tahvil getirilerinin de yüzde 4’ün üzerine çıkabileceğini belirtti. Roubini, resesyondan çok stagflasyon (yüksek enflasyon ile ekonomide durgunluk) olasılığını daha yüksek görüyor. ABD’li yatırım bankası JP Morgan ise, resesyonun henüz borsalara yansımadığı görüşünde. Diğer yandan, ekonomik veriler yakından izlenmeye devam ediliyor. Geçen hafta açıklanan PMI verilerindeki gerileme ve ABD haftalık işsizlik başvurularındaki artış ekonomideki yavaşlama beklentilerini doğrular nitelikte. Almanya’da Haziran ayında imalat PMI 52 (mayıs 54,8), Fransa’da imalat PMI Haziran’da 51 (mayıs 54,6) olarak açıklanırken Euro Bölgesi’nde Haziran’da imalat PMI 54,6 seviyesinden 52 seviyesine, hizmetler sektöründe ise 56,1’den 52,8’e gerilediği görüldü. Ayrıca petrol ve bakır, demir çelik gibi sanayi emtia fiyatlarındaki düşüşler resesyon fiyatlaması yönünden belirgin emareler. Piyasalar bir yandan merkez bankalarının para politikaları, diğer yandan zayıflayan ekonomik veriler arasına sıkışmış durumda. Bu çerçevede daha temkinli bir görünüm öne çıkmaya başlamış görülüyor.
GÜNDEM ENFLASYON AĞIRLIKLI OLACAK
Önümüzdeki hafta gündem daha çok enflasyon ağırlıklı olacak. Euro Bölgesi, Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere, Japonya (Tokyo) enflasyon verileri (TÜFE) açıklanacak. Merkez Bankaları para politikaları için en önemli verilerden biri enflasyon olduğu için bu yöndeki duyarlılık oldukça yüksek. Ayrıca ABD konut fiyat endeksi ile ABD ve İngiltere büyümesi (GSYH) var. Bir diğer dikkat çeken veri güven endeksleri. Ekonomideki mevcut durum ve geleceğe dair beklentileri içeren güven endeksleri Almanya ve İngiltere’de dikkat çekici şekilde geriledi. Türkiye’de tüketici güveni, haziran ayında bir önceki aya göre yüzde 6,2 gerileyerek 63.4 oldu ve yayınlanmaya başladığı 2004 yılından bu yana tarihin en düşük seviyesine çekildi.
Piyasalar geçen hafta merkez bankalarından birbiri ardına gelen faiz artırım kararları gündemi belirledi. Ekonomi yönetimleri yüksek enflasyona karşı en etkili mücadele aracı olarak bir nevi panzehir gibi faiz artırımlarına gittiler. En dikkat çekeni ABD Merkez Bankası (Fed) oldu. 75 baz puanlık artışla birlikte son 28 yılın en sert artışını gerçekleştirdi. Buna sebep olarak ABD mayıs enflasyonunun yüzde 8.6 ile yükselişin tekrar ivme kazanması görüldü. Toplantı sonrası yapılan açıklamalarda, ekonomideki büyüme tahminleri aşağıya çekilirken agresif sıkılaşma döngüsünün devam edeceği sinyali verildi. Fed üyelerinin yıl sonuna kadar faizin yüzde 3.4 seviyesinde olacağı ve 175 baz puanlık daha artış öngörüleri ile enflasyonun yüksek kalmaya devam edeceği vurguları vardı. Toplantı sonrası Fed Başkanı Powell ise; Enflasyonun yüksekliği ve kontrol altına alınması gerekliliğine, 75 baz puanlık faiz artışının önden yüklemli olduğuna vurgu yaparken sonraki toplantılarda mevcut görünüme göre karar vereceklerini söyledi. Ayrıca, ABD ekonomisi güçlü ve sağlıklı, ekonomide genel bir yavaşlama işareti yok. ABD ekonomisi daha yüksek faizlerle başa çıkacak kadar iyi konumlanmış durumda. Hala ekonominin yumuşak iniş yapabileceğine inanıyoruz.
Gelecek toplantıda esnek olunacağı, 50 veya 75 baz puanlık artışın olası göründüğü, görüşlerine yer verdi. Piyasalar tarafından faiz artışı sert, açıklamalar oldukça “şahin” bulundu. Yüksek faiz ve parasal sıkılaşmanın doğal sonucu olarak ABD ve küresel ekonomiye ilişkin resesyon ve yavaşlama beklentileri arttı. Bu durum sert düşen borsalar başta olmak üzere piyasalar tarafından fiyatlanmaya başlandı. ABD S&P 500 Endeksi’nde düşüşü ve zayıf görünümü temsil eden “ayı piyasasına” girildiği kabul edildi. Hatırlanırsa geçen haftaki yazımızda, 50 baz puanlık faiz artışının beklentiler dahilinde olduğu, 75 baz puanlık artış olursa piyasaların farklı tepki verebileceği konusunda uyarılarımız vardı. Arz yönlü tehditler devam etmekle birlikte yüksek faizle talebin baskı altına alınması, enflasyon üzerinde belli ölçüde etkili olabilir.
FED ÖNCÜ OLDU
Rusya olayı ve tedarik yollarındaki aksaklıklar hala gündemde. Fed merkez bankaları için önemli bir referans ve öncü olduğu için geçen hafta İngiltere, Arjantin, İsviçre ve Macaristan diğer merkez bankaları da faiz artırımlarına giderek onu izlediler. Avrupa Merkez Bankası’ndan da temmuz toplantısında faiz artışı bekleniyor. Japonya, Çin, Türkiye ise büyüme ve ekonomiyi destekleme tercihleriyle düşük faiz politikalarında ısrarcı olmaya devam ediyor.
PARA DAHA PAHALI OLACAK
Bu arada IMF eski İcra Direktörü Rakesh Mohan’dan dikkat çeken ve birçok kişinin aklından geçen bir açıklama geldi. Mohan, “Birçok ekonomistten gelen uyarıya rağmen gelişmiş ülkelerdeki merkez bankalarının, enflasyonu ciddiye almadığını ve müdahalede geç kaldıklarını, Ukrayna savaşının devam etmesi durumunda küresel ticarette çok ciddi sorunlar yaşanacağını ve bu durumun enflasyonist baskıları artıracağını” söyledi. Geçen yıl başta ABD Hazine Bakanı Yellen ile Fed ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) başkanlarının “enflasyondaki yükseliş geçici” söylemleri klişeleşmişti. Geçtiğimiz günlerde ABD Hazine Bakanı Yellen “yanıldım” dediğinde ise iş işten geçmişti. Bu arada ABD Başkanı Joe Biden ise moral vermeye devam ediyor. Biden, bir durgunluğun “kaçınılmaz olmadığını” ve ABD’nin enflasyonun üstesinden geleceğinden emin olduğunu söyledi. Yellen ve Powell o kadar emin değil tabi ki. Son gelişmelerle ilgili ez cümle; Piyasaları ve ekonomideki büyümeleri besleyen “düşük faiz ve bol likidite ortamı” artık sonlandı. Diğer yandan dış finansman ihtiyacındaki Türkiye gibi ülkeler için para daha pahalı ve kıt olacak. Borsalarda temkinli görünümün devamı olası görülüyor.
Dalgalı seyrini sürdüren piyasaların gündeminde Avrupa Merkez Bankası toplantısı ve ABD enflasyon verileri vardı. Avrupa Merkez Bankası perşembe günkü toplantısında beklendiği üzere faiz değişimine gitmedi. Ancak toplantı sonrası yapılan açıklamalarla önümüzdeki döneme ilişkin yol haritası netleşti. Açıklamaların detayında; Varlık alım programının 1 Temmuz’da bitirileceği, temmuzda 25 baz puanlık faiz artışına niyetli olunduğu, orta vadeli enflasyon görünümü devam ederse veya bozulursa eylül toplantısında daha büyük bir faiz artışının uygun olacağı vurgulandı. 50 baz puanlık faiz arttırımı eylül toplantısında masadaki seçenekler arasında şeklinde değerlendirmeler yapıldı. Ayrıca bu yıl ve gelecek yıl için enflasyon tahminleri yukarı çekildi. Buna göre, 2022 yılı enflasyon tahmini yüzde 5.1’ten yüzde 6.8’e, 2023 tahmini yüzde 2.1’den yüzde 3.5’e, 2024 tahmini yüzde 1.9’dan yüzde 2.1’e yükseltildi. Oldukça ‘şahin’ olarak değerlendirilen bu tavrın ardından Avrupa başta olmak üzere dış borsalarda satışlar, tahvil faiz oranlarında yükselişler görüldü. Sonuç olarak, Avrupa Merkez Bankası (ECB), ABD Merkez Bankası’nı takip edeceğini, faiz artışı ve parasal sıkılaşma politikasına yönelik adımları temmuz ayından itibaren fiilen uygulamaya başlayacağını beyan etmiş oldu.
BELİRLEYİCİ OLUYOR
ABD Merkez Bankası (Fed), küresel piyasalar ve merkez bankaları için en önemli referanslardan biridir. ECB’nin açıklamaları gösterdi ki “Ön teker nereye arka teker de oraya“ misali Fed para politikaları belirleyici olmaya devam ediyor. Gelişmiş ülke merkez bankaları benzer politika uygulamalarına geçerken diğer yandan gelişen ülke merkez bankalarından da faiz artırım haberleri gelmeye devam ediyor. Hindistan, Şili, Polonya geçen hafta faiz artırımına gittiler. Rusya ise özel durumu (savaşta olması) nedeniyle ekonomiyi desteklemek üzere tekrar faiz indirdi. Rusya Merkez Bankası, politika faizini yüzde 11’den yüzde 9.5’e düşürdü. Bir de faiz indirimine giden Çin var. Çin ekonomisinde salgın hastalığa bağlı kapanmaların etkisiyle soğuma başlamıştı. Ayrıca Çin’de mevcut faiz enflasyonun üzerinde seyrediyor. Merkez bankası faizi yüzde 3.70, enflasyon yüzde 2.30 seviyelerinde. İndirim için marjları var. Türkiye ise ekonomide büyümeyi önceleyen politikası nedeniyle düşük faiz (eksi faiz) uygulayan ülkeler arasında. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Faiz arttırmayacağız, faiz düşürmeye devam edeceğiz” açıklaması özellikle para ve döviz piyasaları tarafından fiyatlamaya konu oldu. Yüksek enflasyon, sıkı para politikaları ve devam eden faiz artırım süreci, ekonomilerde zayıflama sinyalleri borsalarda temkinli görünümü de beraberinde getirmiş durumda.
ABD’DE ENFLASYON BEKLENTİLERİ AŞTI
ABD’de mayıs enflasyon verileri (TÜFE) beklentilerin üzerinde yüzde 8.6 olarak açıklandı (beklenti yüzde 8.3, geçen ay yüzde 8.3). Bu veri son 40 yılın zirvesi olarak kaydedildi. Aylıkta ise TÜFE yüzde 1.0 oldu (beklenti yüzde 0.7, geçen ay yüzde 0.3). Son açıklanan veriyle birlikte ABD’de enflasyonda zirvenin görülüp görülmediği tartışmaları azalabilir. Kısa bir geri çekilmenin ardından yükseliş tekrar ivme kazanmış görülüyor. Enflasyon verisinin açıklanması sonrası dış borsalarda satıcılı seyir derinlik kazanırken ABD tahvil faiz oranlarında yükseliş, ABD dolarında değer kazanımı devam etti. Dolar Endeksi’nde 104.00 seviyesi test edildi ve ABD 10 yıllık faiz oranında yüzde 3.14 seviyesinin üzeri görüldü. Bu görünüme bağlı olarak altının ons fiyatında düşüş eğilimi korunuyor. Ancak 1.825 seviyesine çekildikten sonra sert sayılabilecek bir tepki alımı geldi ve 1.870 seviyesi geçildi. Bu gelişmede sert düşüşe bağlı tepki hareketinin yanında yüksek enflasyon ve belirsizliğin artmasını dikkate almak gerekir.
İVME KAYBI VAR
Petrol fiyatında ise yükseliş hareketi korunmakla birlikte ivme kaybı var. AB’nin Rusya petrolüne karşı kısmi ambargo kararı, Çin’deki kısıtlamaların kaldırılması ve talepte artış beklentisi, ABD stoklarında azalma fiyatı destekliyor. Buna karşılık Çin Şanghay’da salgın hastalıkla ilgili bazı vakaların görülmesi, OPEC ve Rusya liderliğindeki müttefiklerinin ham petrol üretim artışı, Venezuela’nın bazı ABD petrol şirketlerine yeniden lisans vermeye başlaması yükselişi sınırlayan gelişmeler. Ayrıca ABD dolarındaki değer kazanımı, geniş ölçekte merkez bankalarının sıkı para politikalarıyla global ekonomideki yavaşlama beklentilerini de dikkate almak gerekecek. Diğer yandan ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, “ABD ekonomisinin resesyon yaşayacağını düşünmediğini” söyledi. Benzin fiyatlarının yakın zamanda düşmesinin pek olası olmadığını belirten Yellen, daha yüksek enerji ve gıda fiyatları riskleri gördüğünü, belirtti. Cuma günü enflasyon açıklayan diğer ülke Çin oldu. Çin’de geçen ay yüzde 1.9 olan TÜFE, mayısta yıllık yüzde 2.3 olarak açıklandı. Mayıs ayında salgın hastalığa bağlı kapanmaların kaldırılması talebi canlandırmaya başlamış görülüyor. Enerji ve gıda fiyatlarındaki artışlar, tedarik yollarındaki sıkıntıların enflasyon üzerindeki etkilerini bir süre daha sürdüreceğe benziyor.