Paylaş
Merkez bankaları ağırlıklı gündemin etkisindeki piyasalarda dalgalı seyirle birlikte yön arayışı devam ediyor. Dış borsalarda tepki yükselişleri görülse de güç kazanamadı. ABD Merkez Bankası (Fed) ile başlayan parasal sıkılaşma ve faiz artırım süreci bazı ülkeler istisna olmak üzere genele yayılmış durumda. Çin, Japonya, Türkiye ve Mısır son dönemde faiz konusunu pas geçen ülkeler arasında yer alırken Avrupa Merkez Bankası’nın temmuz toplantısında 25 veya 50 baz puan faiz artırımına kesin gözü ile bakılıyor. Ayrıca bilindiği üzere Fed bilanço küçültme işlemlerine haziran ayı itibariyle başladı. İşin diğer tarafı merkez bankalarının sıkılaşma politikalarının reel ekonomiye yansımalarına dair kaygılar. Resesyon ve stagflasyon beklentileri hemen her kesim tarafından dillendiriliyor. Bu kadar konuşulması olabilirlik açısından biraz da kuşku yaratmıyor değil. Merkez bankaları, yüksek enflasyonun mutlaka dizginlenmesi yönünde mutabıklar. Ancak enflasyonu kontrol altına alalım derken kantarın topuzunu ağır kaçırıp ekonomiyi çok da hırpalamak istemiyorlar. Fed Başkanı Powell’ın Temsilciler Meclisi’ndeki yaptığı sunumda; “Niyetlerinin yumuşak iniş yapmak olduğunu ve enflasyonla mücadele taahhüdünün koşulsuz olduğu, enflasyonu hafife aldıklarını ama geçici olmadığını gördüklerini, para politikasında esnek olacakları ve resesyonun kesin bir beklenti olmadığı” gibi detaylara yer verdi. Ayrıca “yanıldım” diyen ABD Hazine Bakanı Yellen’dan sonra “enflasyonu hafife aldık” diyerek bir itiraf da Fed Başkanı Powell’dan gelmiş oldu. Piyasaların söylemlerini çok önemli referans olarak gördüğü figürlerin birbiri ardına “yanıldık” demesi etik olduğu kadar düşündürücü ve kayda değer bir durum. Şimdi söyledikleri piyasalar tarafından yine fiyatlanmaya devam ediliyor. Belki bir süre sonra “tekrar yanıldık” türü ifadeler duymayacağımızı kimse iddia edemez. Bu açıdan geçtiğimiz yazılarımızda da birkaç defa vurguladığımız üzere, Fed ve Avrupa Merkez Bankası politika ve söylemlerini yanılmaz, kesin referans olarak görmek çok doğru olmayabiliyor.
‘KRİZ KÂHİNİ’NİN TAHMİNİ
Bu arada resesyon tartışmalarına kriz kahini lakaplı ünlü ekonomist Nouriel Roubini de katıldı. Roubini; ABD’de bu yıl bir resesyon yaşanmasının olası olduğuna dikkat çekerek tahvil ve hisse fiyatlarında uyarıda bulundu. ABD resesyon dönemlerinde hisse fiyatlarının yüzde 35, stagflasyon dönemlerinde ise yüzde 50 düşme eğiliminde olduğunu söylerken 10 yıllık tahvil getirilerinin de yüzde 4’ün üzerine çıkabileceğini belirtti. Roubini, resesyondan çok stagflasyon (yüksek enflasyon ile ekonomide durgunluk) olasılığını daha yüksek görüyor. ABD’li yatırım bankası JP Morgan ise, resesyonun henüz borsalara yansımadığı görüşünde. Diğer yandan, ekonomik veriler yakından izlenmeye devam ediliyor. Geçen hafta açıklanan PMI verilerindeki gerileme ve ABD haftalık işsizlik başvurularındaki artış ekonomideki yavaşlama beklentilerini doğrular nitelikte. Almanya’da Haziran ayında imalat PMI 52 (mayıs 54,8), Fransa’da imalat PMI Haziran’da 51 (mayıs 54,6) olarak açıklanırken Euro Bölgesi’nde Haziran’da imalat PMI 54,6 seviyesinden 52 seviyesine, hizmetler sektöründe ise 56,1’den 52,8’e gerilediği görüldü. Ayrıca petrol ve bakır, demir çelik gibi sanayi emtia fiyatlarındaki düşüşler resesyon fiyatlaması yönünden belirgin emareler. Piyasalar bir yandan merkez bankalarının para politikaları, diğer yandan zayıflayan ekonomik veriler arasına sıkışmış durumda. Bu çerçevede daha temkinli bir görünüm öne çıkmaya başlamış görülüyor.
GÜNDEM ENFLASYON AĞIRLIKLI OLACAK
Önümüzdeki hafta gündem daha çok enflasyon ağırlıklı olacak. Euro Bölgesi, Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere, Japonya (Tokyo) enflasyon verileri (TÜFE) açıklanacak. Merkez Bankaları para politikaları için en önemli verilerden biri enflasyon olduğu için bu yöndeki duyarlılık oldukça yüksek. Ayrıca ABD konut fiyat endeksi ile ABD ve İngiltere büyümesi (GSYH) var. Bir diğer dikkat çeken veri güven endeksleri. Ekonomideki mevcut durum ve geleceğe dair beklentileri içeren güven endeksleri Almanya ve İngiltere’de dikkat çekici şekilde geriledi. Türkiye’de tüketici güveni, haziran ayında bir önceki aya göre yüzde 6,2 gerileyerek 63.4 oldu ve yayınlanmaya başladığı 2004 yılından bu yana tarihin en düşük seviyesine çekildi.
ALTINDA FED BASKISI SÜRÜYOR
Altının ons fiyatı Fed’in para politikasına bağlı olarak gerilemeye devam ediyor. Powell’ın geçen hafta yaptığı konuşmada enflasyon ile mücadelede kararlılık vurgusu altın fiyatları üzerindeki baskının biraz daha artmasına neden oldu. Geri çekilmelerde 1.805 ve 1.787 seviyeleri yakından takip edilirken yükseliş denemelerinde 1.860-1.880 seviyeleri önemli görülüyor. İç piyasalarda ise dolar/TL kurundaki yükselişin etkisiyle gram/TL fiyatı 1.000 seviyesinin üzerinde işlem gördü. Cuma günü dolar/TL’de yaşanan düşün sonrasında ise 1000 lira seviyesinin altına indi. Yüksek enflasyon ile mücadelede kararlılık söylemeleri aynı zamanda ABD tahvil faiz oranları üzerinde de etkisini gösterdi. Ekonomideki yavaşlama ve enflasyonda uzun dönem gerileme beklentilerine bağlı olarak gelen alımlar ile ABD 10 yıllık bono faiz oranı düşüş eğilimine girdi. Ancak yüzde 3.00 seviyesinin üzerinde kalmaya devam ediyor. Dolar ve Euro’da ise fazlaca bir değişim gözlenmedi. Bu aşamada, Dolar Endeksi 104, Euro/dolar paritesi 1.05 seviyelerini koruyorlar.
DÖVİZ MEVDUATINDA HAFİF GERİLEME
Bankalardaki yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı bir süredir nereyse 214 milyar dolar seviyelerinde sabitlenmişti. 17 Haziran ile biten haftada 212.6 seviyesine gerileme görülürken TCMB brüt rezervlerinin önceki haftaya göre 1.5 milyar dolarlık azalışla 101 milyar dolar seviyesine çekildiği açıklandı. Yine 17 Haziran haftasında; Borsa İstanbul’da yurtdışı yerleşiklerin hisse senetlerinde 192.8 milyon dolar, tahvil bono (DİBS) 144.7 milyon dolarlık satış yaptıkları görüldü. Borsa İstanbul’da yabancı yatırımcı payı yüzde 33.73 seviyesine geriledi. Sıcak para çıkışları sürüyor. Türkiye’nin 5 yıllık CDS primi uzun süredir ilk defa geçen hafta 800 seviyesinin altını test ederken dış piyasalarda 10 yıllık tahvil (Benchmark) yüzde 10.00 seviyesinin altında işlem gördü. Türkiye’nin parasal dengelerinde mevcut görünüm geçen hafta önemli ölçüde korunmuş görülüyor.
BORSADA DALGALI SEYİR SÜREBİLİR
Borsada çıkış hareketi direnç seviyelerinde satışla karşılaştı. Ancak gelen satışlar destek seviyelerinin üzerinde dengelendi ve tepki alımları görüldü. İlk destekler 2.525-2.515 seviyelerinde. Bu seviyelerin üzerinde tepki yükselişi gücünü koruyabilir. Aksi takdirde sonraki destek noktaları 2.470 ve 2.400 seviyelerinde bulunuyor. İlk dirençler ise 2.590-2.600 seviyelerinde. Tepki alımlarının devamı için bu seviyelerin geçilmesi önemli olacak. Sonraki dirençler 2.685-2.720 olarak görülüyor. Endekste dalgalı seyrin devamıyla destek seviyelerinde tepki alımlarının görüldüğü, ancak direnç seviyelerinin geçilmekte zorlanıldığı görünüm korunabilir.
TCMB’DEN SÜRPRİZ GELMEDİ
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) geçen haftaki toplantısından beklendiği üzere faizde değişime gitmedi. Beklentiler dahilinde olduğu için piyasalar üzerindeki etkisi oldukça sınırlı kaldı. Enflasyon (TÜFE) ile TCMB politika faiz arasındaki fark (eksi faiz) yüzde 59.5 oldu. Toplantı sonrası yayınlanan duyuru metninde de ileriye yönelik çok belirgin sinyaller gelmedi. Ekonomi yönetimi uzun süre önce faiz oranlarında artırım olmayacağını zaten açıklamıştı. Yüksek enflasyon ve dış dünyadaki faiz artırım sürecinden bağımsız olarak ekonomideki büyümeye odaklanılmış görülüyor.
YUKARIDA YER ALAN BİLGİLER TAVSİYE NİTELİĞİ TAŞIMAYIP YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR, YATIRIMCI PROFİLİNİZE UYMAYABİLİR.
Paylaş