Altın geleneksel yatırım araçlarının başında gelir. Sadece Türkiye değil tüm dünya ve finans piyasaları için her daim önemli bir yere sahip. Türkiye’de yastık altında 5 bin ton altın olduğu yetkili ağızlarca söylenmekle birlikte, merkez bankalarının toplam rezervinin bir kısmını altın oluşturur söylemlerinin doğruluk payı yüksektir. Eylül ayına ait son verilere göre Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 113.6 milyar dolarlık brüt rezervinin 40 milyar doları altın (yüzde 35’i). Ekonomi haber bültenlerinde yer alan bilgilere göre, dünya ölçeğinde bakıldığında ABD Merkez Bankası 8.133 tonla 1. sırada yer alırken Almanya 3.358 tonla onu takip eder. Türkiye bu tabloda 431 ton ile 13. sırada görülüyor. Bu veriler zaman içinde değişime uğrayabilir. Sadece yatırımcılar için değil, ülke merkez bankaları için de önemi malum. Ancak altın son yıllarda yatırımcısının yüzünü pek güldürebilmiş değil. 2011 yılı Eylül ayında altının ons fiyatı 1.921 seviyesini gördükten sonra sert bir düşüşle 2015 yılında 1.050 dolara kadar çekildi. 1.050-1.375 bandında 5 yıl yatay bir seyir izledi. Sonraki aşamada 2020 ve 2022 yıllarında 2.075 zirvesini test etti ve son dönemde tekrar düşüşle 1.650 dolar seviyelerine kadar çekildi. Şu an itibarıyla 2011 zirvesinin yaklaşık yüzde 12 altında bulunuyor.
HANGİ FAKTÖRLER ETKİLİ OLDU?
Altının fiyatını belirleyen genel parametrelere bakacak olursak; faiz, enflasyon, ABD dolarının değerindeki değişimler, merkez bankaları politikaları, fiziki alım satımlar (merkez bankaları) ve jeopolitik gelişmeleri saymak mümkün. Altın fiyatında son aylardaki düşüşte özellikle faiz, enflasyon ve buna bağlı olarak merkez bankaları politikalarının etkili olduğu söylenebilir. Pandemiyle birlikte piyasaya verilen hatta merkez bankaları tarafından boca edilen likidite ve düşük faiz, altın fiyatını 1.400 dolar seviyelerinden 2.000 doların üzerine atarken diğer yandan enflasyon oranlarını da yukarı çekti. Pandemi sonrası tedarik yollarındaki sıkıntılar bitmeden başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı ve Rusya’ya ambargo ile enerji maliyetlerindeki yükseliş, küresel enflasyonda 40 yıllık rekorların tazelenmesine neden oldu. Bu defa başta ABD Merkez Bankası (Fed) olmak üzere parasal sıkılaşma ve faiz artırım hamleleri devreye girdi. Fed, mart ayında faiz artışı, haziran ayında ise varlık azaltımı yani bilanço küçültme işlemini uygulamaya koydu. Fed, öncü ve lokomotif olduğu için onu Avrupa ve diğer merkez bankaları izledi (TCMB, Çin, Japonya hariç). ABD 10 yıllık bono faiz oranı ağustos ayından bu yana yüzde 2.50’den başlayan çıkışla yüzde 3.50 seviyesini geçti. Benzer şekilde Almanya 10 yıllık bono faiz oranı yüzde 0.70 seviyesinden yüzde 1.80 seviyesine ulaştı. Aynı dönemde altının ons fiyatı ise 1.800 dolardan 1.650 seviyelerine kadar geriledi. Fed ve Avrupa Merkez Bankası parasal sıkılaşma ve faiz artırım politikası 2023 yılına sarkacak şekilde bir görünüme sahip. Bu açıdan altın fiyatlarında yukarı yönlü bir gelişme olması için bu yönden çok da bir umut görülmüyor. Altın fiyatlarını etkileyen diğer faktörler içinde yakından izlenmesi gereken jeopolitik gelişmeler öne çıkıyor. Rusya-Ukrayna Savaşı henüz sürüyor iken önceki gün de Rusya Devlet Başkanı Putin “kısmi seferberlik” ilan etmesiyle Batı’nın Rusya’yı yıkmak istediğini, Rusya’nın egemenliğini korumak için gereken tüm adımları atacağını, söylemesi oldukça önemli. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, Putin’in kısmi seferberlik ilanı ve gerektiğinde nükleer silahları kastederek ellerindeki tüm kabiliyetleri kullanmakta tereddüt etmeyeceğine yönelik açıklamasını ciddiye almalıyız dedi. Diğer yandan geçtiğimiz günlerde Çin-Tayvan gerginliği yakından izlenen gelişmeler arasında. ABD Başkanı Biden’ın Çin’in saldırması halinde ABD askerlerinin, Tayvan’ı savunacağına dair sözleri nedeniyle Çin Washington’ı protesto etti. Ayrıca, Azerbaycan-Ermenistan sınır çatışması, İran’daki protesto gösterileri gibi küresel ölçekte siyasetin gergin olduğu aşikar.
YAKINDAN İZLENİLMELİ
Dileriz olmaz ama dünya siyasetinde gerginliği artıracak gelişmeler altının “güvenli liman” ihtiyacını tekrar öne çıkarabilir. Bu da altın fiyatını yukarı çekecek bir gelişme olur. Bu yönde altın fiyatında henüz bir fiyatlama söz konusu değil. Global ekonomiler yüksek enflasyon, resesyon beklentileri, artan borç sorunu gibi bir çok olumsuz gelişme ile boğuşurken, bir de siyasi ve jeopolitik gerginlik tabii ki ki hiç arzu edilmeyen bir durum. Bu aşamada daha çok Fed faiz artırımı ve parasal sıkılaşma politikaları altın ile ilgili fiyatlamalarda daha baskın. Ancak altının her zaman yakından izlenmesi gereken bir yatırım aracı olduğunu dikkate almakta yarar var. İç piyasalarda altının gram/TL fiyatına bakıldığında kısa dönemli düşüş hareketi görülüyor. Dış piyasalardaki ons/dolar fiyatındaki düşüş nedeniyle dolar/TL kurundaki yükseliş hareketi altının gram/TL fiyatının bu seviyelerde tutunmasının esas nedeni. Yatırımcı açısından yılbaşından bu yana altın fiyatlarının performansına bakacak olursak; iç piyasada gram/TL fiyat artışı yüzde 26, dış piyasalarda (ons/dolar) yüzde (eksi) 8.75 gibi getiriler söz konusu. İç ve dış piyasalardaki yatırımcıların yüzleri asık, enflasyonun altında getiriye sahipler. Zarardaki yatırımcıya pek yararı olacağını sanmıyorum ama “altın çamura düşse de altındır” diyen bir özlü sözle ile yazıyı tamamlamış olalım.
Piyasalar yoğun gündeme bağlı olarak dalgalı bir seyir izliyor. Ancak borsalardaki dalga boyları diğer piyasa parametrelerinin oldukça üzerinde. Borsa İstanbul’da ise bugünlerde dış borsaları aşan sert hareketler yaşanıyor. Banka hisseleri öncülüğündeki çıkış yerini yine aynı grup hisselerin başı çektiği bir düşüşe bırakmış durumda. “Ön teker nereye arka teker oraya” misali bankalardaki satış baskısı genele yayıldı. Halkbank’tan sonra İş Bankası’nda da 5 milyon TL nominal tutarda hisse senedi geri alım kararı açıklandı. Toparlanma çabası içindeki borsa günü 30 puanlık gerilemeyle 3.247 puandan kapattı.
Dış borsalar ile Borsa İstanbul arasındaki uyum neredeyse son günlerde tamamen koptu. Dış piyasaların gündemi merkez bankaları kaynaklı haber akışları ve resesyon fiyatlamaları gibi konu başlıkları olurken Borsa İstanbul’da Takasbank teminat tamamlama çağrıları daha çok gündem oluşturuyor.
VOLATİLİTE ARTTI
Biraz detaylandıracak olursak; Temmuz ayının ortalarında başlayan ve ağustos ayının ilk günlerinden itibaren ivme kazanan borsadaki yükseliş yabancı payının da artmasıyla ivme kazandı ve çıkış trendi 13 Eylül’e kadar sürdü. Yükseliş hareketi çok sert ve 90 derecelik açıyla uzun yıllardır görülmeyen bir görünüm sergiledi. BIST100 Endeksi’yle birlikte “Vadeli İşlemler ve Opsiyon (VİOP)” yani kaldıraçlı işlemler gibi yatırım araçlarında da benzer bir çıkış vardı. Hem spot piyasalarda işlem yapanlar hem de yükseliş yönünde VİOP piyasasında pozisyon alanlar ciddi bir getiri sağladılar. Yükseliş sırasında her iki piyasa arasındaki makasın,izahı çok zor fiyatlamalarla oldukça açıldığı günler yaşandı ve dalgalanma (volatilite) oldukça arttı. Yükseliş devam ederken her şey yolunda görüldü, yüksek primler sağlandı. VİOP piyasası kaldıraçlı işlemlere konu olduğu için bu piyasada çok daha ciddi kazançlara ulaşıldı.
Borsalar sonsuza kadar yükselmez elbette. Kağıt üzerindeki kârların realize edilmesi (cebe atılması) süreci başladı ve 13 Eylül tarihinden itibaren bankalara gelen satışlarla birlikte görünüm değişti. Spot piyasada hisse senetlerindeki düşüşün yanı sıra daha büyük kayıplar VİOP piyasasında oluştu. Yükselişin devamına inanıp bun göre pozisyon alanların (uzun-long) teminat açıkları ortaya çıkmaya başladı. Bu tür pozisyon taşıyan yatırımcılara kurumlar tarafından teminat tamamlama “margin call” çağrıları arttı. Dip not olarak vermek gerekirse, margin call (teminat tamamlama); Yatırımcının aldığı pozisyonun devamı için olması gereken en düşük tutardır. Bu marjın altında kalmış yatırımcılara çalıştığı aracı kurum marjı tamamlaması için çağrıda bulunur. Uzun (long) pozisyon, bir yatırım aracının fiyatının yükseleceği beklentisiyle alım yapılması, kısa (short) ise fiyat düşüş beklentisiyle tam tersi pozisyon alınmasını ifade eder. Kısa pozisyonda satılan yatırım aracının daha düşük fiyattan yerine konulması hedeflenir.
Borsalarda dalgalı seyir sürüyor. Borsa İstanbul’da sağlanan kazançların bir kısmı geri verildi. Her zaman doğru olmazsa bile, “borsalar nasıl çıkarsa öyle düşer, nasıl düşerse öyle çıkar” diyen eski bir borsacı sözü bu defa doğrulandı gibi. Dış borsalarda da benzer görünüm var. Tepki çıkışı sonrası satıcılı seyir hakim. Dış ve iç piyasalar açısından bir uyumdan söz etmek mümkün. Borsaların satışa dönmesi beklentileri aşan ağustos ayı ABD TÜFE verisiyle oldu. Enflasyon temmuz ayının altında ancak beklentilerin üzerinde yüzde 8.3 olarak geldi. Bu durum ABD Merkez Bankası (Fed) para politikasında sıkılaşmanın ve agresif faiz artışlarının devam edeceği beklentisini güçlendirdi. Önümüzdeki hafta yapılacak toplantı için 75 baz puanlık artırıma kesin gözü ile bakılırken 100 baz puanlık faiz artırım olasılığı da gündeme geldi (yüzde 20-25 olasılık). Bu durum piyasaları baskı altına aldı. Ayrıca ABD ekonomisinde resesyon beklentisi güçlendi. Avrupa’nın durumu malum. Rusya ile yaşanan doğalgaz krizi sonrası üretimde aksamalar ile resesyon daha derinden hissediliyor. Resesyon piyasalar tarafından fiyatlanan bir başka gelişme. Borsalardaki düşüşler dışında emtia fiyatları üzerinde bu beklenti kendini gösteriyor. Faiz artırımına ilişkin fiyatlamalar önemli ölçüde yapıldığı için Fed toplantısının ardından belirsizlik azalabilir. Borsalar dışındaki diğer parametrelerde hareketlilik görülüyor.
ABD 10 yıllık bono faiz oranı yüzde 3.50 seviyesine yaklaşırken ABD dolarında değer kazanımı sürüyor. Dolar Endeksi 110 seviyesini test etti. Euro’da zayıf görünüm hakim. Bu gelişmelerin sonucu olarak altının ons fiyatında düşüş 1.700 doların altında ivme kazandı ve 1.650 dolar seviyelerine kadar çekildi, sonra tepki verdi. Petrol fiyatlarında düşüş hızlanmış durumda. Ekonomide yavaşlama beklentileri baskın etken olarak görülürken OPEC+ Grubunun 100 bin varil üretim kesinti kararı dışında ve enerji üretiminde petrolün ağırlığının artacağı söylemleri, ABD ham petrol stoklarında değişimler ayrıca fiyatlamaya konu gelişmeler. Enerji krizi Avrupa’nın öncelikli gündemi haline gelirken Avrupa Birliği enerji tasarrufu konusunda yeni önlemler paketi açıkladı. Almanya hükümeti, enerji devi Uniper’in kamulaştırılmasını planlıyor. Bir uyarı da IMF’den geldi. IMF Başkanı Kristalina Georgieva, Avrupa’nın Ukrayna’daki savaşın ekonomik sonuçlarından doğrudan etkilendiğini belirterek, sert bir kışın Avrupa’da toplumsal huzursuzluğa yol açabileceğini söyledi. Uluslararası Finans Enstitüsü, COVID-19 sonrası yavaşlayan ekonomik büyümenin küresel borç oranlarını artırdığını belirterek gelecek dönemlerde şirket iflaslarında önemli bir artış olabileceği uyarısında bulundu. Buna göre, küresel borç seviyesi, bu yılın ikinci çeyreğinde 5,5 trilyon düşüşle 300 trilyon dolar oldu. Söz konusu borcun da 2018’den beri ilk çeyreklik düşüş olması dikkati çekti. Para ve sermaye piyasaları dışında reel ekonomilerle ilgili kaygılar sürerken merkez bankaları politikalarının etkisinde bir süre daha kalınması çok muhtemel. Bu arada merkez bankalarından faiz artırım haberleri gelmeye devam ediyor. Arjantin Merkez Bankası, yüzde 79 olan TÜFE verisinin ardından enflasyonla ile mücadele için faiz oranını 5,5 puan artırarak yüzde 75’e yükseltti. Bu, bankanın bu yıl içinde 9. faiz artırımı oldu. Piyasalar 21 Eylül’deki Fed toplantısı beklerken temkinli görünüm ile dalgalı seyir bir süre daha sürecek gibi görünüyor.
TCMB TOPLANTISINDA FAİZ DEĞİŞİMİ BEKLENMİYOR
İç piyasaların diğer önemli gündemi 22 Eylül’deki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) toplantısı ve faiz kararı olacak. Piyasa beklentisi yüzde 13’de faiz oranının sabit kalacağı yönünde. Hatırlanırsa geçen ayki toplantıda piyasa ağız birliği etmiş gibi faiz değişimi beklemiyordu. Ancak 100 baz puanlık faiz indirimi geldi. Bu açıdan yine de TCMB faiz kararını bir görmek yerinde olacak. Yüksek enflasyon ile ABD ve Avrupa Merkez Bankaları’nda agresif faiz artırım süreci devam ederken, TCMB faiz oranı ile enflasyon (TÜFE) farkı yüzde 67.21 olmuşken TCMB’nin düşük faiz politikası ekonomik büyümeye destek amaçlı bir tercih. Düşük faiz politikasının sonuçları Türkiye’nin yüzde 7.6 ile 2. çeyrek büyümesinde görüldü. Bu çerçevede cari açıktaki büyüme gibi başka sonuçları da ortaya çıkmaya başladı. Cari açık temmuz ayında 4.0 milyar dolara yıllık bazda 36.5 milyar dolara çıkmış durumda. Diğer yandan Borsa İstanbul’daki sert dalgalanmalarda yabancı etkisi çok zayıf veya yok denecek kadar az. TCMB verilerine göre 9 Eylül ile biten haftada; yurtdışı yerleşiklerin hisse senetlerinde 13.5 milyon dolar, tahvil bono (DİBS) 24.8 satış yaptıkları görüldü. Bir önceki hafta her iki kalemde alım yapmışlardı. Hisse senetlerinde yabancı payı tekrar yüzde 33.50 seviyelerine çekildi. Ağustos ayında yüzde 35 seviyesinin üzerini görmüştü. Bu açıdan Borsa İstanbul’daki son çıkış hareketine daha çok yerli yükselişi demek mümkün. Son günlerde borsadaki düşüşle birlikte yabancı payındaki gerileme dikkate alındığında ise bir miktar yabancı satışı söz konusu olduğu görülüyor. Aynı hafta TCMB brüt rezervleri ise yaklaşık 1.7 milyar dolar artış ile 113.6 milyar dolara, bankalardaki döviz mevduatı 1.2 milyar dolar yükselişle 212.8 milyar dolara yükselmiş durumda.
BORSADA ÇIKIŞA MOLA
Borsa İstanbul’da banka hisseleri öncülüğünde para girişlerine bağlı iyimserlik sürüyor. Hisse bazlı hareketlilik ve genele yaygınlık var. Para girişi dışında enflasyona karşı getiri arayışı, teknik açıdan primli görülse de temel ve bilanço değerlemeleri açısından Borsa İstanbul’un halen iskonto barındırıyor olması gibi geçtiğimiz yazılarımızda sıkça tekrarladığımız gerekçeler geçerliliğini koruyor. Faiz düşük ve enflasyonun oldukça altında (eksi faiz), döviz kurlarındaki hareket ise bu aşamada enflasyona yenilmiş görülüyor. Para piyasaları açısından çok fazla alternatif olduğu söylenemez. Bu açıdan primli olsa da bir kısım sermayenin adresi halen borsa. Ancak hisse fiyatlarının sürekli yükselemeyeceği, para girişlerinin de sonsuz olmadığı konusunun akıllarda tutulması gerekir. Eski bir söz “borsada düşüş veya çıkışlar olacağı zaman zil çalmaz” der. Aşırı iyimser veya karamsar havalarda daha dikkatli olmak yararlı olabilir. Bunları dipnot olarak verdikten sonra dış kaynaklı gelişmelere bakmak yerinde olacak. Gerçi Borsa İstanbul’un şu sıralar “dünya umurunda değil” gibi bir görünümü hakim.
DIŞ PİYASALAR
Dış piyasalarda ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) para politikalarının baskısı sürüyor. Fed ve ECB’nin yüksek enflasyona bağlı olarak parasal sıkılaşma ve agresif faiz artırım beklentileriyle “şahin” görünümleri korunuyor. Fed’in 21-22 Eylül toplantısı için ağırlıklı görüş 75 baz puanlık artış olabileceği yönünde. 8 Eylül toplantısı için aynı beklenti Avrupa Merkez Bankası için de geçerli. Avrupa, enerji krizi, kuraklık, resesyon gibi ağır sorunlarla karşı karşıya. Almanya Ekonomi Bakanı Robert Habeck, Avrupa’nın bu kış enerji kıtlığına hazırlanırken, ülkenin Rusya’dan gelen gaz kaynaklarına güvenemeyeceğini açıkladı. Almanya’da, Rusya’dan ithal edilen gaza bağımlılığı azaltmak ve enerji tasarrufu sağlamak amacıyla kamu binaları, heykeller, anıtlar ve tabelaların ışıkları yerel saatle 22.00’den itibaren kapatıldı. Öncü merkez bankaları resesyon riskine rağmen önceliği enflasyon ile mücadeleye vermiş durumda. Diğer yandan faiz artırım süreci resesyon beklentilerini canlı tutuyor. Dış borsalarda düşüş eğilimi korunurken ABD 10 yıllık bono faiz oranı yüzde 3.20 seviyesini geçti, ABD dolarında değer kazanımı devam ediyor, Dolar Endeksi 110 seviyesine oldukça yaklaştı. Euro/dolar paritesi 1.00 seviyesinin üzerinde tutunmakta zorlanıyor. Dolar; Euro, yen, yuan, TL neredeyse tüm para birimlerine karşı değer kazanıyor. Dolar, Japon Yeni karşısında 1998 seviyelerine geriledi. Paranın fiyatı faizdir. Fed faiz artırım beklentileri arttıkça doların güçlenmesi olağan bir sonuç. Bu gelişmelere bağlı olarak altının ons fiyatında zayıf görünüm sürüyor. 1.700 doların altı test edildi.
PETROL VE EMTİA FİYATLARI DÜŞÜYOR
Petrol fiyatlarında ise düşüş hızlandı ve Brent petrol 90 dolara oldukça yaklaştı. Petrol fiyatlarındaki düşüşte esas neden olarak, öncü merkez bankalarının parasal sıkılaşma politikaları nedeniyle ekonomik yavaşlamanın talep üzerindeki olası etkilerini görmek mümkün. Salgın hastalığa bağlı Çin’den gelen karantina haberleri, Irak, İran, Libya gibi ülkelerdeki gelişmeler ve ABD ham petrol stok değişimleri fiyatlamaya konu diğer sebepler. Bu arada Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak, Rus petrolüne yönelik tavan fiyat uygulanmasını destekleyen ülke ve şirketlere petrol ve petrol ürünü satmayacaklarını söyledi. Rusya petrolüne tavan fiyat uygulaması için G7 ülkeleri ve ABD’den toplantı çağrısı gelmişti. Cuma günü G7 Maliye Bakanlarının Rus gazına fiyat tavanı uygulama planlarını onayladığı açıklandı. Ekonomideki yavaşlama beklentileri sadece petrol değil demir çelik, bakır gibi sanayi emtia fiyatlarını da aşağıya çekmeye devam ediyor. Dış borsalarda cuma günü görülen tepki çıkışlarına rağmen temkinli görünüm korunuyor.
Borsa İstanbul’da bankacılık hisseleri öncülüğünde ralli devam ediyor. Yüksek hacim ve genele yaygın bir hareket var. Çıkışta lokomotif bankalar. Bankacılık hisselerinin yılın ilk yarısına ait parlak bilançoları çıkışa zemin hazırlamış durumda. Bankalar tarihinin en yüksek kârlarına ulaşırken fiyat kazanç ve piyasa değeri/defter değeri (PD/DD) gibi bilanço değerleme oranları halen düşük (iskontolu) görünümünü koruyor (tavsiye değildir). BIST100 Endeksi’nin fiyat kazanç oranı ortalaması 5.8 iken bazı banka hisselerinde yaşanan sert çıkışa rağmen fiyat kazanç oranı halen bunun oldukça altında. Geçen hafta bankacılık sektöründe görülen yüksek primde biraz da TCMB’nin kredi düzenlemesi sonrası tahvil bono faizlerindeki düşüşün payı var. Ellerinde tahvil bono (DİBS) bulunduran bankaların menkul kıymet faiz gelir artışına bağlı olarak önümüzdeki dönem bilançoları için kâr beklentileri olumlu etkilenmiş durumda. Çıkış hareketiyle birlikte hisse değişimi olup olmayacağı veya lokomotif işlevini bankalardan diğer grupların alıp almayacağını izleyip göreceğiz.
YABANCI PARA GİRİŞİ
Bununla birlikte yabancı kaynaklı para girişleri devam ediyor. TCMB verilerine göre 19 Ağustos ile biten haftada yabancı yatırımcılar hisse senetlerinde 366 milyon dolarlık alım yaptılar. Bu 9 aylık periyotta en yüksek tutarlı haftalık alım oldu. Ağustos ayının ilk üç haftasında toplam yabancı alım tutarı 724 milyon dolara ulaştı. Borsa İstanbul’da hisse senetlerinde yabancı payı yüzde 35 seviyesinin üzerine çıktı ve haziran ayındaki seviyesini yakaladı. Ağustos başında yüzde 32.74 seviyesini görmüştü. Dış borsalardan olumlu ayrışma gösteren Borsa İstanbul’daki çıkış hareketinin devamı için öncelik para girişlerinin sürmesinde olacak. Bunun yanında iskontolu hisse senetlerinin fazla olduğu yönündeki değerlendirmeler ve enflasyona karşı getiri arayışı borsadaki çıkışa katkı yapan gerekçeler. Bundan sonraki seyri için bir şey söylemek zor ama yatırım araçlarının yılbaşından bu yana getirilerine bakıldığında borsa diğerlerinden açık ara önde. Geçtiğimiz dönemlerde gündem, dış piyasalar, beklenti ihtiyacı gibi parametrelere duyarlılık para girişlerinin etkisiyle oldukça zayıflamış durumda. Şimdilik bu görünüm korunsa da süreklilik gösterecek bir durum değil. Piyasalar bir süre sonra olağan değerlendirme kriterlerine dönecektir. Bu aşamada para girişlerine bağlı iyimserlik devam ediyor.
DIŞ PİYASALARDA FED AĞIRLIĞI SÜRÜYOR
İç piyasalar kendi yağıyla kavrulurken dışarıda Fed kaynaklı gelişmelerin ağırlığı sürüyor. Piyasalar geçen haftayı Jackson Hole toplantısında Fed Başkanı Powell’ın yapacağı konuşmayı bekleyerek geçirdi desek yeridir. Öncekilere benzeyen konuşma güvercin tonda değildi elbette ama beklentilerin aksine daha şahin de değildi. Powell: “Temmuz ayı için daha düşük enflasyon rakamları memnuniyetle karşılansa da, tek bir aylık iyileşme, enflasyonun düştüğünden emin olmadan önce Komite’nin görmesi gerekenin çok gerisinde kalıyor. Bir noktada, para politikası duruşu daha da sıkılaştıkça, artışların hızını yavaşlatmak uygun olacaktır. İşin bittiğinden emin olana kadar sıkı para politikasına devam edeceğiz. Eylüldeki faiz artışının boyutu tamamen veriye bağlı olacak” şeklinde açıklamalarda bulundu. Mevcut politikanın devamı işaret edilirken ileriki aşamada faiz artış ivmesinde yavaşlamadan söz edilmesi kayda değer bir durum. Fed’in eylül toplantısı için 50 veya 75 baz puanlık faiz artırım ihtimalleri netlik kazanmadı. Bu açıdan önümüzdeki hafta cuma günü açıklanacak ABD tarım dışı istihdam verileri (beklenti 290 bin, önceki 528 bin) ile eylül ayı enflasyonu faiz artırımın dozu konusunda belirleyici olacak.
PETROL FİYATINDA GERİ ÇEKİLME
Powell’ın konuşma sonrası borsalar parasal sıkılaşmanın devamı ‘acı’ tarafını daha fazla gördü ve ABD ile Almanya borsalarında düşüşler ivme kazandı. Euro/dolar paritesi 1.00 seviyesinin üzerinde tutunamadı, ABD doları değer kazanırken ABD dolarının Euro başta olmak üzere altı para birimine karşı değişimini gösteren Dolar Endeksi 108.00 seviyesinin üzerinde çıkışını sürdürdü. ABD 10 yıllık bono faiz oranı yüzde 3.00’ün üzerinde kaldı. Bu gelişmelere bağlı olarak altının ons fiyatında zayıf görünüm devam etti. Petrol fiyatında ise Suudi Arabistan’ın önümüzdeki OPEC+ toplantısında üretim kısılması çağrısına bazı üyelerin destek vermesi yükselişi beraberinde getirmişti. Ancak Brent Petrol 100 doları geçemedi ve geri çekilme yaşadı. İran ile nükleer anlaşmanın yakın olduğu haberlerine rağmen İran petrolünün piyasaya gelmesi olasılığı henüz fiyatlamalara dahil olmadı. Avrupa’da sıkıntılı süreç enerji krizi, yüksek enflasyon, kuraklık ve resesyon kaygılarıyla devam ediyor. Bu durum Euro’nun zayıf kalmasının nedenleri arasında. Asya piyasalarında ise dalgalı bir seyir var. Çin Merkez Bankası’nın faiz indim kararının ardından ekonomiye destek için 146 milyar dolarlık teşvik paketi açıklandı. Japonya Tokyo Bölgesi TÜFE yıllık yüzde 2.9 oldu (önceki yüzde 2.5). Enflasyon uzun yıllardır ilk defa bu seviyeleri test ediyor.
Borsa İstanbul’da son yılların en coşkulu yazı yaşanıyor. İyimserliğin kaynağında para girişleri var. Kapanış ve işlem hacmi rekorları kırıldı. Cuma itibarıyla ağustos ayının getirisi yüzde15’i geçerken borsa tarihinin en verimli ağustos aylarından biri olarak kayda geçiyor. Uzun sayılabilecek bir aradan sonra geçtiğimiz iki haftadır yabancı yatırımcılar alım da yapmaya başladı. Hisse senetlerinde yabancı payı cuma günü itibarıyla yüzde 34’ün üzerinde çıktı. Ağustos ayının ilk günlerinde yüzde 32.70 idi. Ama ağırlık halen yerli yatırımcıda.
Borsayı yukarıya taşıyan etkenlere bakıldığında;
Olumlu gelen yılın ilk yarısına ait bilançolar ve düşük seyrini koruyan fiyat kazanç oranları, enflasyona karşı getiri arayışı, bu aşamada piyasa bozucu haber akışlarının olmaması gibi bazı gelişmeleri saymak mümkün. Tavsiye olarak görülmemesi şartıyla; BIST100 Endeksi hisselerinde fiyat kazanç oranı ortalaması 5.6 civarında. Lokomotif banka, holding ve sanayi hisselerinde bu oranlar 2 ile 4 arasında. Bazı banka hisselerinde 2’nin altında olanlar bile var. İlk 6 aylık bilançolar çok iyi gelince hisselerdeki primlere rağmen fiyat kazanç oranları yerinde saydı veya düştü. Kısaca fiyat kazanç oranının açılımına bakacak olursak; Şirketin piyasa değerinin bir yıllık kârına bölünmesiyle bulunur ve düşük olması tercih sebebidir. Ucuz olarak değerlendirilen hisselere talep de artınca haliyle yükseliş ivme kazandı. Bu açıdan dış piyasalar, gündem, beklenti gibi piyasa parametrelerine bu ara pek duyarlılık yok. Para akışı izleniyor. Borsa İstanbul’da temel açıdan ucuz konumu sürüyor olsa da teknik açıdan primli diyebileceğimiz bir görünüm var. Çıkışın devamı için para girişlerinin sürmesi gerekecek. BIST100 Endeksi’nin dışarıdan olumlu yönde ayrışması sürüyor. Dış borsalarda çıkış eğilimi devam etmekle birlikte daha zayıf ve temkinli bir görünüm var. Borsa İstanbul’da iyimserlik korunuyor. Ancak olumlu gelişmelerin belli ölçüde fiyatlara dahil olduğunu dikkate almakta yarar var.
TCMB’DEN SÜRPRİZ
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) geçen haftaki toplantısında sürpriz bir karar alarak politika faiz oranını yüzde 14’ten yüzde 13 seviyesine çekti. Piyasa beklentisi faizin sabit bırakılacağı yönündeydi. ABD ve Avrupa Merkez Bankaları öncülüğünde Çin ve Rusya gibi birkaç ülke hariç dış dünyada faiz artırım süreci devam ederken, yüksek enflasyon ve döviz kurlarındaki yükselişe rağmen faiz indirimi beklenmiyordu. Ekonomi yönetiminin yüksek enflasyon ile mücadeleden çok ekonomideki büyümeye öncelik verdiği anlaşılıyor. Ayrıca son haftalarda Türkiye’ye giren dövizin TCMB’nin elini rahatlattığı ilk akla gelen nedenlerden bir oldu. Son üç haftada TCMB brüt rezervlerinde 15 milyar doları aşkın artış var. 98 milyar dolardan 113 milyar dolara çıktı. 12 Ağustos ile biten haftada brüt rezervlerde 5 milyar dolarlık bir artış söz konusu. Bankalardaki yabancı para mevduatı ise 300 milyon dolarlık artış ile 217 milyar doları geçti. Toplantı sonrası yayınlanan metinin geneliyle karar arasında çok paralellik kurulmasa da “küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle dezenflasyonist sürecin başlayacağı, üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergeler iktisadi faaliyette bir miktar ivme kaybına işaret ettiği” yönündeki ifadeler TCMB açısından bir gerekçe veriyor. Ayrıca TCMB’nin “politika faizinin 100 baz puan düşürülmesine karar vermiş, mevcut görünüm altında güncellenen politika faiz düzeyinin yeterli olduğunu değerlendirmiştir” vurgusu da yeni faiz indirimleri olmayacağı gibi bir görüş veriyor.
BORSA DALGALANDI
Faiz indirimi Borsa İstanbul’da kısa süreli bir dalgalanmaya neden olsa da etkileri kısa sürdü ve toparlanma geldi. Ancak döviz kurlarına yükseliş olarak yansıdı ve dolar/TL kuru 18.00 seviyesinin üzerinde işlem görmeye başladı. Bir süredir bu seviyeyi geçmekte zorlanıyordu. Faiz düşüşünün kurları yukarı çekmesi piyasa işleyişi gereği olağan bir durum. TCMB rezervlerindeki artış döviz kurlarını baskılamakta kullanılacak mı? Kur artışının enflasyon üzerindeki etkisi ne kadar olacak? Hatırlanırsa temmuz enflasyonu biraz ivme kaybetmişti. Ayrıca TCMB’nin faiz kararının kredi faiz oranlarına ve ekonomideki büyümeye ne ölçüde yansıyacağı konusu önümüzdeki dönem izlenecek konular arasında olacak. Yakından takip edilen diğer parametreler ise Türkiye’nin 5 yıllık CDS primi ve eurobond faiz oranları. CDS primi 900 seviyesinden 650 seviyesine çekildikten sonra tekrar 770 seviyelerine yükselirken 10 yıllık eurobond faizi %9.2 seviyesini gördükten sonra tekrar %10 seviyesine ulaştı. Dalgalı seyir devam ediyor. Ancak iç piyasaların bu yöndeki gelişmelere tepkisi oldukça zayıf.
Piyasalarda yoğun gündem ile birlikte dalgalı seyir hakim. Ancak dış borsalardan olumlu ayrışan Borsa İstanbul’da ağustos ile başlayan ralli devam ediyor. ABD ve Almanya başta olmak üzere dış borsalarda da çıkış var. Fakat Borsa İstanbul kadar güçlü değil. Borsa İstanbul’da yılın ilk yarısına ait bilançoların genelde iyi gelmesi zaten düşük seyreden fiyat kazanç oranlarını daha da aşağıya çekti. Özellikle lokomotif bazı banka ve holding hisselerinin fiyat kazanç oranları 2 seviyesinin altında işlem görüyor. BIST100 Endeks hisseleri fiyat kazanç ortalaması ise 5.7 seviyelerinde. Bilindiği üzere fiyat kazanç oranı bilanço değerlemelerinde en önemli kriterlerden biri. Şirketin piyasa değerinin yıllık net kârına bölünmesiyle bulunur ve düşük olması tercih sebebidir. Bu noktada, borsadaki çıkış için sadece fiyat kazanç oranının düşük olması yetmez, diğer piyasa koşullarının da sağlanması gerekir diye de bir ilave yapmak yerinde olacak.
YABANCI ALIMI GELDİ
BIST100 Endeksi için teknik olarak bakıldığında “primli” temel açıdan ise “iskontolu-ucuz” tanımı yapılabilir. Ayrıca işlem hacmi artışının olması çıkış hareketine katılımın olduğunu gösteriyor. TCMB tarafından açıklanan “yurtdışı yerleşiklerin hisse senetleri ve tahvil bono (DİBS) işlemlerine” göre 5 Ağustos ile biten haftada, yabancıların tutarı büyük olmasa da uzun süredir ilk defa alım yapmış olmaları ayrıca kayda değer bir durum. Yabancı yatırımcılar hisse senetlerinde 88 milyon dolar, tahvil bonoda ise 6.8 milyon dolar alım gerçekleştirdiler. Bir haftalık verilere bakılarak “yabancılar geri döndü” demek için henüz erken olabilir. Ama izlenmesi gereken bir durum. Borsaları yukarı çeken bir diğer gelişme enflasyonu yenebilecek yatırım aracı sayısının oldukça az olması. Faizlerin durumu, altın fiyatları ve döviz kurlarındaki yükselişin ivme kaybetmesi alternatif olarak hisse senetlerini canlı tutuyor. Tabii ki doğru hisselerde olmak şartıyla. Borsada olumlu gelişmelerin belli ölçüde fiyatlandığı kabul edilmekle birlikte düzeltme olasılığına karşılık iyimserlik korunuyor.
ABD ENFLASYONU MORAL VERDİ
ABD tarım dışı istihdam verilerinin beklentilerin üzerinde gelmesinin ardından geçen hafta da ABD temmuz enflasyonu (TÜFE) yüzde 8.5 olarak beklentilerin altında açıklandı (beklenti yüzde 8.7, geçen ay yüzde 9.1). Verinin açıklanmasıyla Fed’in Eylül toplantısı için tekrar 50 baz puan olasılığı artarken parasal sıkılaşmanın zayıflayabileceği algısı öne çıktı. ABD tarım dışı istihdam verisi sonrası 75 baz puanlık artış ve sıkı para politikasının devamı ihtimali fiyatlanmıştı. Son veriyle birlikte enflasyonda zirvenin görülüp görülmediği tartışmaları tekrar başlamakla birlikte artan risk iştahıyla borsalara yükseliş olarak yansıdı. ABD 10 yıllık bono faiz oranında sert düşüş, ABD dolarında zayıflama ve euroda değer kazanımı görülürken bu durum altının ons fiyatına yükseliş olarak etki etti. Altının ons fiyatı 1.800 doların üzerini görüp sonra kazançlarının bir kısmını geri verdi ve bu seviyenin altına çekildi. ABD 10 yıllık bono faiz oranı yüzde 2.70 seviyesinin altına salınım gösterdi, sonraki aşamada tekrar yüzde 2.90 seviyesini test etti. ABD dolarının Euro ve Japon yeni başta olmak üzere altı para birimine karşı değişimini gösteren “Dolar Endeksi” ise 104.00 seviyelerine çekildikten sonra tekrar 105.00 seviyesinin üzerine çıktı. ABD doları TL dahil gelişen ülke para birimlerine karşı da değer kaybetti. Ancak sonra dengelendi. Haftanın son günü piyasa parametreleri enflasyon verisi önceki seviyelerine yaklaşmaya başladı. Bir bakıma piyasalar üzerindeki etkisi azaldı. Son aylardaki “resesyon ve parasal sıkılaşmanın devamı” algısının bir veriyle hemen değişmesini beklemek fazlaca iyimserlik olacak. Teyit için birkaç dönem daha tekrarı beklenir. Bu nedenle piyasalar tarafından ilk tepki verildi. Sonra daha temkinli bir görünüme geçildi. ABD’de enflasyon ve tarım dışı istihdam verileriyle “resesyon ve enflasyon” endişeleri biraz olsun hafiflemiş oldu. ABD’de enflasyonun beklentilerin altında kalmasında; Fed’in sıkı para politikası ve gerileyen akaryakıt fiyatlarının etkili olduğu yönünde değerlendirmeler yapıldı. Ancak yetkililerden zafer için erken uyarıları da gelmeye başladı. ABD Başkanı Joe Biden, “Ülkede enflasyonun yatışmaya başlayabileceğine dair bazı işaretler gördük. Ama işimiz daha bitmedi” derken San Francisco Fed Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkanı Mary Daly ise, “Enflasyon da dahil olmak üzere son ekonomik veriler göz önüne alındığında Eylül ayında 50 baz puanlık faiz artırımının mantıklı olduğunu, ancak verilerin garanti etmesi halinde daha büyük bir faiz artırımına açık olduğunu, enflasyonu düşürmek için finansal koşulların sıkı kalması gerektiğini” söyledi. Diğer yandan, merkez bankalarından faiz artırım haberleri gelmeye devam ediyor. Arjantin Merkez Bankası, faiz oranını 950 baz puan artırımla yüzde 69,5 çıkarırken Arjantin’de yıllık enflasyon yüzde 71 olarak açıklandı. Meksika Merkez Bankası faizi 75 baz puan artırımla yüzde 8.5 seviyesine, Peru Merkez Bankası, 50 baz puan artırarak yüzde 6.5’e yükseltti ve art arda 13. faiz artışını yaptı.
Borsalarda ağustos ayı ile başlayan iyimser hava dalgalı seyre rağmen sürüyor. Geçtiğimiz yıllara bakıldığında yaz durgunluğu nedeniyle ağustos ayları zayıf bir ay olarak görülürdü. ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Powell’ın açıklamalarının olumlu yorumlanması nedeniyle bu yıl farklı başladı. Geçtiğimiz aylarda merkez bankalarının parasal sıkılaşma politikaları belli ölçüde fiyatlandığı için Powell’dan önümüzdeki toplantılar için gelen “faiz artırımlarını yavaşlatabiliriz” açıklaması işaret fişeği gibi oldu. Ayrıca resesyon sinyal ve beklentilerine rağmen gerek Borsa İstanbul, gerekse ABD’de açıklanan yılın ilk yarısına ait bilanço performanslarının beklentileri karşılaması hatta aşması iyimserliğe katkı yapan bir başka gelişme oldu. Bilanço kârlılığının önümüzdeki dönemler için korunup korunmayacağı ileriki günlerin tartışma konusu olabilir. Diğer yandan enflasyona karşı getiri arayışında borsalar önemli bir alternatif olarak geçerliliğini koruyor. Ayrıca Tayvan kaynaklı gelişmelerin etkisi azalmaya başladı. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan ziyaretini sorunsuz tamamlayarak adadan ayrılması piyasaları rahatlattı. Çin ordusunun Tayvan yakınlarında başlattığı askeri tatbikat yakından izlenirken Çin’in ciddi bir misilleme yapıp yapmayacağı konusu belirsiz. Borsalar dışındaki diğer parametrelerde biraz daha dalgalı bir seyirden söz etmek mümkün. ABD 10 yıllık bono faiz oranı yüzde 2.70 seviyesinin altına çekilmişti. Ancak ABD tarım dışı istihdamının ardından yüzde 2.80 seviyesini geçti. ABD tahvillerinde negatif-ters verim eğrisi korunuyor. Tarım dışı istihdam verisi sonrası ABD dolarında zayıflama yerini hafif değer kazanımına bırakırken jeopolitik gelişmelere bağlı olarak güvenli liman ihtiyacının da öne çıkmasıyla yükselen altının ons fiyatı kazançların bir kısmını geri verdi.
PETROLDE DÜŞÜŞ SÜRÜYOR
Altının ons fiyatı 1.800 dolar sınırına yaklaştıktan sonra gevşedi. Petrol fiyatlarında ise düşüş ivme kazanmış durumda. OPEC toplantısından çıkan ‘sınırlı da olsa’ üretim artışı (günlük 100 bin varil), ABD ham petrol stoklarındaki artış ve ekonomik yavaşlamaya dair veriler düşüşe ivme kazandırdı. Ancak emtiaların geneline bakıldığında düşüşün durduğu hatta bazı emtialarda zayıf tepki alımlarının geldiği görülüyor. Bu arada merkez bankalarından faiz artırım haberleri gelmeye devam ediyor. Geçen hafta İngiltere Merkez Bankası son 27 yılın en sert faiz artışıyla (50 baz puan) faiz oranını yüzde 1.75 seviyesine çekerken toplantı sonrası yapılan açıklamada, İngiltere’nin bu yılın 4. Çeyreğinde resesyona girmesinin beklendiği bildirildi. Gelişen piyasaların önemli ülkelerinden Hindistan Merkez Bankası 50 baz puan artırım ile faiz oranını yüzde 5.40 seviyesine yükseltti. Amaç Fed gibi talebi baskılayıp enflasyonu dizginlemek. Arz yönlü enflasyon için ise merkez bankalarının yapacağı fazla bir şey yok. Piyasalarda Fed başta olmak üzere öncü merkez bankalarının para politikalarındaki değişiklikle yeni dengeler kurulmuş görülüyor. Bu süreçte borsalar biraz yara alsa da tekrar toparlanmaya başladı. Borsa İstanbul yeni zirveler deneyerek en hızlı toparlananlar arasında yerini almış görülüyor.
DIŞ GÜNDEM ENFLASYON AĞIRLIKLI OLACAK
Önümüzdeki hafta ağırlıklı olarak temmuz enflasyon verileri takip edilecek. ABD, Almanya, Çin TÜFE verileri açıklanacak. ABD temmuz istihdam verileriyle Fed faiz kararı açısından biraz daha önem kazanan ABD enflasyon verileri (TÜFE) için beklentiler yıllık yüzde 8.9 (geçen ay yüzde 9.1) seviyelerinde. Geçen hafta dikkat çeken bir veri de Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nden(FAO) geldi. FAO verilerine göre; Küresel gıda fiyatları temmuz ayında bir önceki aya göre yüzde 8.6 geriledi ve aylık bazda son 14 yılın en sert düşüşünü gerçekleştirerek yıllık yüzde 13.1 oldu. Geçen hafta TUİK tarafından açıklanan enflasyon verilerine göre ise Türkiye’de gıda fiyatları temmuz ayında yüzde 3.5, yıllık bazda yüzde 94.65 olarak açıklandı. FAO verileri için; “Darısı başımıza, komşuda pişer bize de düşer” desek yeridir. İşin teşbih tarafı bir yana emtia ve gıda fiyatlarındaki düşüşün bir süre sonra küresel enflasyon verilerinde bir ivme kaybına neden olması muhtemeldir. Önümüzdeki hafta açıklanacak ABD temmuz enflasyon beklentisinin haziran ayı enflasyonunun altına kalması bu yönüyle kayda değer. Bu açıdan enflasyonda pik yapılıp yapılmadığı tartışmaları tekrar başlayabilir. Dış dünyadaki gıda ve emtia fiyatlarındaki gelişmelerin iç ekonomik görünüme etkileri olasıdır. Geçen hafta TUİK tarafından açıklanan Türkiye’nin temmuz enflasyon verilerinde yükseliş sürmesine rağmen beklentilerin hafif altında kaldı. Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) yıllık yüzde 79.60, aylık yüzde 2.37, Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) yıllık yüzde 144.61, aylık yüzde 5.17 arttı. Enflasyon (TÜFE) ile TCMB faiz farkı (negatif faiz) daha da açılarak 65.60 oldu. Bu durum yatırımcıları borsa, döviz, gayrimenkul alternatif yatırım araçlarına yöneltti doğal olarak.
BANKALARDAKİ DÖVİZ MEVDUATINDA ARTIŞ