KÜRESEL piyasalar zorlu gündem nedeniyle baharı dalgalı bir seyirle karşılarken, Borsa İstanbul oldukça iyimser. Bahar İstanbul’a erken geldi desek yeridir. Gündem Rusya-Ukrayna savaşının yanı sıra ABD Merkez Bankası’nın (Fed) parasal sıkılaşma kararıyla ilgili olarak biraz gergin. Dış piyasalarda borsalar, petrol ve altın gibi yatırım araçlarında bu görünüme yönelik fiyatlamalar sürüyor. Ancak Borsa İstanbul’da geçen hafta banka hisseleri öncülüğünde başlayan ralli BIST100 Endeksi’ni tarihi zirve seviyelerine ulaştırdı. Hatırlanırsa, geçtiğimiz haftaki yazımızda, bankacılık sektörü ile ilgili düşük fiyat kazanç ve kârlılık içerikli tablolarla bu sektöre dikkat çekmiştik. Kesinlikle tavsiye değil, durum tespiti açısından vurgulamak gerekirse, şubat ayı itibarıyla BDDK tarafından açıklanan sektöre ilişkin yüksek kârlılık fiyatlanmaya başlanmış görülüyor. Önümüzdeki hafta devam edip etmeyeceğini izleyip göreceğiz. Borsa İstanbul’u dış borsalardan ayrıştıran gündeme gelince; ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Kongre’ye F-16 savaş uçaklarının Türkiye’ye satışı konusunda mektup yazması ve Türkiye-ABD ilişkilerindeki yumuşama sinyallerinin olumlu algıya neden olduğunu söylemek yerinde olacak. Son iki yazımızda, Rusya-Ukrayna savaşının Türkiye’nin jeopolitik konumu nedeniyle öne çıktığından bahisle ABD ve Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerine dikkat çekmiş, iç piyasalara yansımaları açısından gerek savunma sanayi gerekse AB ile müzakere fasıllarının açılması konularında bir gelişme olursa diye vurgu yapmıştık. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın mektubu Borsa İstanbul’da yaşanan çıkış için işaret fişeği mi oldu? Yoksa devam eden çıkış hareketi için kullanıldı mı? Bunun ayrımını bu aşamada net olarak yapmak zor. Görünen şu ki, dış borsalardan olumlu bir ayrışma var ve gündem farklılaşması olarak da bu konu öne çıkıyor. Bu durumun Borsa İstanbul’u dış piyasalardan ayrışarak daha ne kadar taşıyabileceği konusunu önümüzdeki günlerde görebileceğiz.
FED’İN ‘ŞAHİN’ DURUŞU SÜRÜYOR
KÜRESEL piyasalarda Fed kaynaklı gelişmeler öncelikli yerini koruyor. Fed üyelerinin açıklamalarında dikkat çeken agresif faiz artışı olabileceği yünündeki ‘şahin’ duruşu son toplantıya ait tutanaklar teyit etti. Tutanaklarda, Fed üyelerinin çoğunluğun “mayıs toplantısında bilanço küçültmenin başlayacağı ve 95 milyar dolarlık daralmanın uygun olacağı, bu toplantıda 50 baz puanlık artırım olasılığının çok yüksek olduğu” vurguları dikkat çekti. Bu yıl içinde Avrupa Merkez Bankası’ndan da faiz artırımları gelebileceği bir süredir dillendirilen bir konu. Bundesbank Başkanı Joachim Nagel, Euro Bölgesi’nde enflasyonun yüksek olduğunu ve bunun sonucunda Avrupa Merkez Bankası’nın yakında faiz oranlarını yükseltmesi gerekebileceğini söyledi. Perşembe günü yapılacak Avrupa Merkez Bankası toplantısından faiz artırımı beklenmiyor. Ancak toplantı sonrası yapılacak açıklamalar önemli olacak. Dış piyasalar bir süredir merkez bankalarının parasal sıkılaşma ve faiz artış politikalarını gündemine almış olup dozu artıp eksilmekle birlikte fiyatlamaya devam ediyor.
DİPLOMASİ ÇABALARINA DUYARLILIK AZALDI
SAVAŞ ile birlikte Rusya’ya yaptırımlar da devam ediyor. ABD Senatosu, ABD’nin Rusya ve Belarus ile normal ticari ilişkilerini askıya almasını öngören yasa tasarısını onaylarken, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Almanya’nın Avrupa Birliği yaptırımları kapsamında Rus kömürüne yönelik bir yasağı uygulamak için dört aylık aşamalı çıkış süresinin tamamını kullanması gerekeceğini açıkladı. ABD, Buça’daki olayların ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kızlarını ve Rusya’nın iki bankasını yaptırım listesine alarak bu ülkeye yeni yatırımlara da yasak getirdi. İngiltere, Rusya’nın en büyük bankası Sberbank’ın tüm varlıklarının dondurulmasına ve İngiliz firmalarının Rusya’ya tüm yeni dış yatırımlarının yasaklanmasına karar verdi. ABD Hazine Bakanı Yellen, savaşın ekonomilere devasa tehdit oluşturduğunu söyledi. Yellen, “Rusya G-20’den çıkarılmalı” dedi. Savaşın ve yaptırımların şiddetinde bir azalma görülmemesi barış umutlarını zayıflatıyor. Rusya-Ukrayna arasında diplomasi çabalarının sürmesine karşılık son günlerde bu yönde çok fazla bir haber akışı görülmüyor. Ancak piyasaların bu yöndeki gelişmelere duyarlılığı oldukça zayıfladı. Rus Rublesi ABD Doları karşısında savaşın başladığı tarihteki değerini tekrar yakaladı. Petrol fiyatları ise savaş öncesi seviyelerine oldukça yaklaştı. Savaşın başladığı gün Brent petrol 95 dolardı. Şimdi 100 dolar seviyelerinde işlem görüyor. Gerçi petrol fiyatını aşağıya iten başka gelişmeler de var. ABD ve İngiltere’nin ardından Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) üyelerinin de rezervlerden satış kararları petrol fiyatındaki düşüşte önemli rol oynadı. Daha geniş ölçekte Çin’de artan Omikron vaka artışları, ABD dolarındaki değerlenme ve küresel ekonomideki büyüme oranlarının aşağı yönlü revize edilmesi ve stagflasyon tartışmaları var.
ANA gündem Rusya-Ukrayna ağırlıklı olmaya devam ediyor. İki ülke arasındaki görüşmelerde sağlanan anlaşma umudu piyasalara olumlu yansıdı. Ancak Rusya ve ABD’nin görüşme sonuçlarına temkinli yaklaşmaları ve savaşın görüşmelerin ardından da sürüyor olması bu yöndeki iyimserliği biraz zayıflattı. Bir sonraki görüşme için diplomasi sürüyor. Ateşkes ve barış olasılığı artan risk iştahıyla borsalarda tepki yükselişlerine neden olurken güvenli limanlara ilgiyi azalttı. Altının ons fiyatında yükseliş denemeleri zayıf kaldı. Petrol fiyatlarında ise düşüş derinlik kazanmış görülüyor. Bu gelişmede anlaşma beklentileri dışında ABD’nin önümüzdeki 6 ay boyunca stratejik petrol rezervlerinden günde 1 milyon varili serbest bırakma kararı ve perşembe günkü OPEC+ toplantısından gelen üretim artışı kararı etkili oldu. OPEC+ petrol üretimini mayıs ayında beklendiği gibi günlük 432 bin varil arttırma konusunda anlaştı. Daha geniş vadede, omicron vakalarındaki artış ve küresel ekonomide büyüme beklentilerinin aşağı yönlü revize edilmesi var.
İNGİLTERE DE DAHİL OLDU
İngiltere de stratejik petrol rezervlerinin serbest bırakılmasında ABD’ye katılma kararı adı. ABD Başkanı Joe Biden, müttefiklerin kendi stoklarından 50 milyon varil kadar serbest bırakmasını beklediğini açıklamıştı. Bu arada Rusya, doğalgazı dost olmayan ülkelere ‘rubleyle satış’ dönemini başlattı. Almanya ise Rusya’dan ithal edilen doğalgaz için ödemelerini Euro olarak yapacağını açıkladı. Rusya’nın dünyanın en önemli enerji tedarikçilerinden biri olması nedeniyle savaşın en belirgin yansımaları petrol fiyatları üzerinde kendini gösterdi. Bir savaş da petrolde yaşanıyor desek yanılmış olmayız. ABD dolarındaki (Dolar Endeksi) zayıflama yerini tekrar küçük çaplı da olsa bir değerlenmeye bırakırken referans olarak görülen ABD 10 yıllık bono faiz oranında yükseliş hareketi yerini düşüşe bıraktı ve %2.50 seviyesinin altında işlem görmeye başladı. Rusya-Ukrayna görüşmelerindeki umutlu bekleyişle piyasalarda dengelenme ve toparlanma eğilimi sürüyor.
FED’DEN SONRA AVRUPA
BU ayki toplantıda faiz artışına başlayan ABD Merkez Bankası’ndan (Fed) sonra Avrupa Merkez Bankası (ECB) için de bu yıl faiz arttırım beklentileri kuvvetlendi. Fed diğer merkez bankaları için önemli bir referans. Bazı istisnaları olsa da bir bakıma ‘ön teker nereye arka teker oraya’ durumu sanki. Almanya’nın yüzde 7.3 ile son 30 yılın en yüksek enflasyonuna ulaşması sonrası ECB için faiz artışı olasılığının daha da arttığı söylenebilir. Beklentiler bu yıl için iki faiz artırımı gibi. Avrupa Merkez Bankası (ECB) Üyesi ve Hollanda Merkez Bankası Başkanı Klaas Knot, “Faiz artışı eylül, ekim veya aralıkta olabilir derken 3. çeyrekten daha erken gevşek para politikasının küçülmesini beklemiyoruz”dedi. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde yaptığı açıklamada, Rusya-Ukrayna savaşının uzun sürmesi halinde ekonomik maliyetin yüksek olacağını söylerken, savaşın güven kaybına neden olduğunu, enerji ve gıda fiyatlarını arttırdığını belirtti. Lagarde, “Avrupa zor bir döneme giriyor, kısa vadede daha yüksek enflasyon ve daha yavaş ekonomik büyüme ile karşı karşıya kalacağız” dedi. Beklentiler böyle olunca faiz arttırım düşüncesi olağan bir gelişme olacaktır. Fed’in bu yılki yol haritası eğer bir değişim olmazsa, daha çok 50 baz puanlık adımlarla yüzde 2.5 faiz, mayıs toplantısından itibaren bilanço küçültme işlemlerine başlanması yönünde olacak.
PİYASALARDA Rusya-Ukrayna savaşına ait fiyatlamalar sürüyor. Ancak fiyatlamaların belli ölçüde yapılmış olması nedeniyle zayıflayan bir etkiden söz etmek mümkün. Borsalarda toparlanma çabalarının yanı sıra kısa bir geri çekilmenin ardından petrol ve altın fiyatları tekrar yükselmeye başladı. Savaşın seyri başka yönlere evrilirse yeni fiyatlamalar gündeme gelebilir. Şu an için uzak ihtimal görülse de nükleer silah kullanımı gibi gelişmelere piyasalar kayıtsız kalamaz. ABD Başkanı Joe Biden NATO zirvesinde yaptığı açıklamada, Rusya’nın Ukrayna’da kimyasal silah kullanması durumunda karşılık vereceklerini ve bu karşılığın da kimyasal silahın kullanım şekline bağlı olacağını söyledi.
GÜVENLİ LİMAN İHTİYACI
Geçen haftanın konularından biri de Brüksel’deki NATO ile G7 Ülkeleri zirvesi ve Rusya karşıtı cephenin bir anlamda saflarını sıklaştırması oldu. Zirvede, Rusya’ya yaptırımlara devam mesajıyla birlikte çatışmanın NATO ve Rusya savaşına dönmesinin engellenmesi, Çin’in Rusya’ya destek vermemesi, barış çabalarının sürdürülmesi görüşlerine yer verildi. Çin’in tutumu da ayrıca takip ediliyor. Savaşın ilk günlerinde Rusya yanlısı tavır daha sonra tarafsız kalma ve Rusya ile çok da birlikte görülmeme yönüne doğru gelişti. Çin’in ticaretinin önemli bir kısmı ABD ile. Bir düşünürümüzün dediği gibi “dişime gelen işime gelir” durumu sanki. Rusya’dan ise herhangi bir geri adım söz konusu değil, müzakerelerden henüz bir anlaşma çıkmadı. Yapıtımlar ve diğer yandan savaşın sürüyor olması belirsizliği beraberinde getiriyor. Bu görünümün piyasaya etkileri ise borsalardaki tepki çıkışında zayıflama, altın ve petrol fiyatında yükseliş eğilimlerinin korunması şeklinde yansıyor. Altının ons fiyatı kısa süreli gerileme sonrası “güvenli liman” ihtiyacına bağlı olarak tekrar çıkışa dönerken petrol fiyatlarında yükseliş hareketi biraz ivme kaybetmekle birlikte sürüyor. Bunda enerji ihtiyacının önemli bir bölümünü Rusya’dan tedarik eden Avrupa ve Almanya’nın enerji yaptırımlarına temkinli yaklaşmasının payı var. Almanya Ekonomi ve İklimi Koruma Bakanı Robert Habeck, ülkesinin Rusya’ya enerji konusunda ambargo uygulamaya hazır olmadığını söyledi. Benzer açıklamalar daha önce Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’dan da gelmişti. Akıl ve gönülden başka şeyler geçse de mecburiyetler var.
KORONAVİRÜS HÂLÂ GÜNDEMDE
ÇİN’de artan koronavirüs vakaları piyasalar tarafından çok fazla fiyatlanmasa da gündemde yer almaya devam ediyor. Pekin’de nisan ayı sonunda yapılması planlanan otomobil fuarının artan vakalar nedeniyle ertelendiği bildirildi. Gündem zor ama piyasalar özellikle yüksek enflasyona karşı korunma ve getiri peşinde. Bu açıdan önemli alternatifler arasında yer alan borsaların canlılığını korumasını olağan karşılamak gerekir. Diğer yandan borsalar için olumlu yönde fiyatlanacak beklenti var mı sorusunun cevabı da zor. Merkez bankalarının faiz arttırımları ve parasal sıkılaşma politikaları, aşağıya çekilen büyüme oranları, savaşın getirdiği belirsizlikler söz konusu.
RUS PETROLÜNE AMBARGO ÇIKMADI
ABD geçtiğimiz günlerde Rusya’dan enerji ithalini yasaklamış olmasına rağmen son NATO ve G7 Zirvesi’nden Rusya petrolüne ambargo kararı çıkmadı. Bununla birlikten son günlerde, Almanya ve Avrupa’nın Rusya petrolüne alternatif arayışları, aşırı fiyat yükselişleri, küresel ekonomideki büyüme tahminlerinin aşağı yönlü revize edilmesi ve Çin’de artış gösteren Omikron salgınının petrol talebinde gerilemeye neden olabileceğine dair görüşler mevcut. İleride bu yönde gerçekleşmeler söz konusu olursa petrol fiyatlarındaki yükselişi zayıflatması muhtemeldir. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen küresel büyümenin Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin neden olduğu enerji ve emtia fiyatlarındaki yükselişten olumsuz etkileneceğini, ABD ekonomisinin bu noktada dirençli olduğunu söyledi.
PİYASALARDA Rusya-Ukrayna savaşı gündemdeki yerini korurken geçen hafta merkez bankalarının toplantıları da yakından takip edildi. Gelen kararlar beklentiler dahilinde olduğu için fazlaca bir dalgalanmaya neden olmadı. 16 Mart Çarşamba günü ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısı vardı. Beklendiği üzere faiz oranı 25 baz puan arttırıldı. Toplantı sonrası yapılan açıklamalarda, bu yıl içinde 6 defa daha faiz artışı öngörülürken önümüzdeki aylarda bilanço küçültmeye başlanacağı ve bir sonraki mayıs toplantısında durumun görüşüleceği, istihdam ve ekonominin güçlü olduğu vurgulandı. Bu yıl için enflasyon hedefi yukarı, ekonomik büyüme aşağı yönlü revize edildi. Fed’in faiz artırım kararıyla küresel ekonomide yeni bir dönem başladı. 2020 yılı mart ayında pandemiyle uygulamaya konulan düşük faiz ve bol likidite ortamı artık sonlanıp yerini parasal sıkılaştırma sürecine bırakıyor. Dış dünyada önümüzdeki dönem, para daha kıt ve pahalı olacak. Bu elbette Türkiye gibi dış finansman ihtiyacındaki ülkeler için arzu edilen bir durum değil. Global ekonomi açısından Fed ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) başta olmak üzere merkez bankalarının genişlemeci para politikaları oldukça yararlı oldu. Aksi takdirde dünya koranavirüs vakasını çok daha zor şartlarda geçirebilirdi. Bu süreçte, Fed ve ECB bilançosu iki katından fazla şişti. Küresel ekonomi büyürken istihdam arttı, enflasyonda rekor artışlar görüldü. Gayrimenkul, emtia ve hisse senetleri öncü olmak üzere varlık fiyatları yükseldi. Bu arada dünya çok daha borçlandı.
RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI
Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) verilerine göre, küresel borç pandemi öncesine göre yaklaşık 50 trilyon dolarlık artış ile 300 trilyon doları geçti. Şimdi Rusya-Ukrayna savaşının da petrol ve emtia fiyatlarını tetiklemesiyle kontrolden çıkma riski olan enflasyonu dizginleme zamanı. Bu açıdan faiz arttırımı ve sıkı para politikası doğru. Bununla birlikte savaş şartları başka bir yöne evrilir, yeni koşulları dayatırsa bu duruma merkez bankaları gerekli esnekliği göstereceklerini beyan etti. Fed üyesi Waller, “Veriler bize 50 baz puan çağrısı yapıyor ama biz jeopolitik olaylara dikkat ediyoruz” dedi. Muhtemelen Avrupa Merkez Bankası Fed’i takip edecektir. Goldman Sachs ve Deutsche Bank, bu yıl için ECB’den iki faiz arttırımı bekliyor. Hatırlanırsa, ECB Başkanı Christine Lagarde’ın geçtiğimiz günlerdeki açıklamaları şahin olarak değerlendirilmiş, bu yönde bir işaret olarak görülmüştü.
Diğer yandan, parasal sıkılaşmadaki gecikme enflasyonun kontrolden çıkma riskini barındırırken, erken veya gereğinden fazla sıkılaşmanın ekonomilerdeki toparlanmaya zarar verebileceği kaygısı devam ediyor. Ancak ABD’de enflasyonun son 40 yılın en yüksek rakamına ulaşması faiz arttırımı konusunda fazla tereddüde yer bırakmadı. Fed dışında diğer merkez bankalarında da faiz artırımları sürüyor. İngiltere Merkez Bankası geçen hafta 50 baz puan faiz artırırken Japonya faiz ve para politikasında değişime gitmedi. Brezilya Merkez Bankası ise politika faizini 100 baz puan artışla yüzde 11,75 seviyesine çıkardı. Gelecek toplantıda da 100 baz puanlık faiz artış sinyali verdi. Dış piyasalar, merkez bankaları politikalarına karşı gardını daha önce almışlardı. Fed kaynaklı açıklamalarla mart ayından itibaren bu sürecin başlayacağı biliniyordu. Belirsizlik kalktığı ve yol haritası biraz daha netleştiği için Fed’in faiz hamlesine piyasalar olumlu tepki verdi. Fakat önümüzdeki dönemde orta ve uzun vadeli fiyatlamalar farklı olabilir.
PİYASALARIN GÖZÜ MÜZAKERELERDE
RUSYA-Ukrayna savaşı devam ederken diğer yandan barış veya ateşkes görüşmeleri de sürüyor. Yapılan müzakerelerden henüz anlaşma çıkmış değil. Arabulucu ülkelerin çabasına rağmen henüz uzlaşma yok. Ama umutlar azalmakla birlikte korunuyor. Bir bakıma soğuk savaş yıllarını çağrıştıracak şekilde Rusya’nın dış dünyadan soyutlanma süreci devam ediyor. ABD Temsilciler Meclisi, ABD’nin Rusya ve Belarus ile normal ticari ilişkilerini askıya almasını öngören yasa tasarısını onayladı. Yine ABD kaynaklı açıklamalarda “Savaş uzarsa Putin nükleer tehditlere başvurabilir” görüşlerine yer verildi. Kredi derecelendirme kuruluşu S&P, tahvil temerrüt riski nedeniyle Rusya’nın kredi notunu ‘CC’ye düşürdü. Gerginliğin tekrar artması ve belirsizlik ortamı piyasalara olumsuz yansıdı. 95.00 doları test eden Brent Petrol tekrar 100 doların üzerine çıkarken 1.900 dolara gerileyen altının ons fiyatı güvenli liman ihtiyacının öne çıkmasıyla 1.950 dolar seviyesine yaklaştı. Dış borsalarda ise anlaşma umutlarıyla görülen tepki yükselişleri ortaya çıkan belirsizlikle zayıfladı.
PETROL son günlerin en fazla yakından takip edilen emtia fiyatlarının başında geliyor. Rusya-Ukrayna savaşının piyasaya yansımaları öncelikle petrol ve altın fiyatları üzerinden takip ediliyor veya okunuyor desek yanılmış olmayız. Biraz daha geriye gidecek olursak, hareketlenme pandemiyle başladı. Öncü merkez bankalarının ekonomiye can suyu olması amacıyla piyasaya verdiği bol likidite ve düşük faiz ortamı küresel ekonomide rekor büyümeleri getirdi. Bu durum petrole olan talebi ve fiyatını artırdı. Ancak son dönemde Rusya-Ukrayna savaşı ve Rusya’nın dünyanın en önemli petrol tedarikçilerinden biri olması petrol fiyatlarında sert yükselişe neden oldu. Ardından ABD’nin Rusya’dan enerji ithalini yasaklaması fiyatları daha da yukarı çekti.
300 DOLAR İDDİASI
Brent petrol 131 doları gördü. Hatırlanırsa 2007 yılında 147 doları görmüştü. Bu bakımdan tekrar zirve denenebilir tahminleri yapılmaya başlandı. Hatta ABD’li yatırım bankalarından JP Morgan’dan “185 dolara çıkabilir” tahmini geldi. Ardından Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak, “Rus petrolüne yasakların küresel piyasa için felaket sonuçlara yol açacağını ve petrolün varil fiyatının 300 doların üstüne çıkabileceğini” iddia etti. Tahminler ve beklentiler bu yönde iken 8 Mart’ta zirve yapan petrol fiyatında hızla geri çekilme yaşandı. Bu gelişmede Rusya-Ukrayna arasında Antalya’da başlayan müzakerelerden anlaşma çıkabilir beklentisi önemli rol oynadı. Görüşmelerden uzlaşma çıkmamasına rağmen geçen hafta Rusya Devlet Başkanı Putin’in “Ukrayna ile görüşmelerde pozitif ilerlemeler var” açıklaması ve iki ülke arasındaki görüşmelerin devam edeceği haberleri ortamın biraz yumuşamasına neden oldu.
GÜVENLİ LİMANA İLGİ AZALDI
Bu çerçevede sadece petrol fiyatı değil ABD doları ve altın fiyatlarında da düşüş görüldü. Güvenli limanlara ilgi biraz azaldı. Petrol fiyatlarındaki gerilemede ana etken Rusya-Ukrayna anlaşması olasılığı olmakla birlikte Irak ve BAE gibi petrol üreticisi ülkelerden ve OPEC’den daha fazla üretim artışı açıklamalarının gelmesine ayrı bir parantez açmak gerekecek. Bu arada ABD’nin uzun süredir anlaşmazlık yaşadığı önemli petrol üreticisi İran ve Venezuela’nın kapısını çalması ve görüşmeye başlaması oldukça dikkat çekici bir gelişme oldu. İran ile nükleer görüşmelerin tekrar hız kazanması bu çerçevede oldu. Nükleer anlaşma sağlanırsa İran petrolünün piyasaya gelmesi olasılığı uzun süredir dillendirilen bir konu.
PİYASALARIN öncelikli gündemi Rusya-Ukrayna kaynaklı gelişmeler olmaya devam ediyor. Ancak önümüzdeki hafta merkez bankalarına ilişkin haber akışları yakından takip edilecek. 17 Mart Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ve 16 Mart ABD Merkez Bankası (Fed) toplantıları ve faiz kararları var. Ayrıca İngiltere ve Japonya Merkez Bankaları toplantıları da olacak. TCMB ve Fed toplantıları piyasalar açısından daha önemli. Hatırlanırsa, gösterge faizin yüzde 14’e çekildiği 17 Aralık 2021 tarihindeki TCMB toplantısının ardından, 2022 yılının ilk çeyreğine kadar izlemede kalınacağı, alınan tedbirlerin sonuçlarının görülmesi sonrası durumun tekrar değerlendirileceği yönünde açıklamalar yapılmıştı. Mart ayı geldi çattı. Şimdi yeni bir karar zamanı. Bu zaman zarfında önemli gelişmeler oldu. Karar aşamasında en önemli parametrelerden biri olan enflasyon (TÜFE) yüzde 54,4 seviyesine yükseldi. 17 Aralık’ta yıllık enflasyon (TÜFE) yüzde 21.3 idi. Enflasyonda yüzde 157 oranında bir artış var. Enflasyon ile TCMB gösterge faiz farkı 40 puanı aştı. (eksi faiz) Aralık toplantısında bu fark 7 puandı. Ayrıca Fed, mart toplantısından itibaren faiz artırımıyla birlikte varlık alımlarının azaltılması ve sonraki aşamada bilanço küçültmeye başlayacağını açıkladı. Fed parasal genişleme politikalarını bitiriyor.
ENFLASYON KAYGISI
Geçen haftaki toplantıda Avrupa Merkez Bankası (ECB) benzer bir yol haritası açıkladı. Zira enflasyon kaygıları oldukça arttı. Son olarak Rusya-Ukrayna savaşına bağlı olarak başta petrol olmak üzere tarım, maden, sanayi, enerji emtia fiyatlarında sert yükselişler görüldü. Son 40 yılın enflasyonunu yaşayan ABD’de şubat enflasyonu (TÜFE) yüzde 7.9 olarak açıklandı. (Ocak’ta yüzde 7.5) Şubat enflasyon verilerine emtia fiyatlarındaki son artışlar dahil değil. Mart ayında muhtemelen daha yüksek olacak. Son günlerde ABD için çift haneli enflasyon tahminleri yapılmaya başlanmış bulunuyor.
İç ekonomik gündemde ise döviz kurlarında tekrar yukarı yönlü ufak çaplı da olsa bir hareketlenme başlamış durumda. “Kur garantili mevduat paketinin” etkileri belli bir süre kurlar üzerinde baskı yaratmıştı. Bu şartlar altında TCMB’nin düşük faiz politikasını sürdürmesi zorlaşacaktır. Bu açıdan olası bir faiz artışını dikkate almak gerekebilir. Kararın ne yönde olacağını bilemiyoruz. Bu açıdan yine de 17 Mart Perşembe günü saat 14.00’ü beklemekte yarar var.
SAVAŞIN PİYASALARA ETKİSİ BİRAZ ZAYIFLADI
RUSYA-Ukrayna savaşı gündemde ilk sıralardaki yerini koruyor. Diğer yandan, savaş ve Rusya’ya karşı ekonomik yaptırımlar devam ediyor. Rusya da karşı hamleler ile cevap vermeye çalışıyor. Bu yönde her gün birçok haber akışı mevcut. Rusya’dan Batı’lı şirketler ve bazı bankaların çıkması, ambargolar, alternatif enerji kaynak arayışları, Rusya’nın bu şirketlere kamulaştırma girişimi, kredi not indirimleri ve sermaye kontrol uygulamaları bunlardan bazıları. Savaş ayrıca ekonomik savaşa dönmüş durumda. ABD ve Avrupa, Ukrayna’nın yanında sıcak çatışmaya girmeyeceklerini açıklamalarının ardından Rusya’yı ekonomik yaptırımlarla caydırmaya çalışıyorlar. Şu ana kadar sonuç vermiş değil. Geçen hafta, Ukrayna kaynaklı uzlaşma mesajlarının ardından Antalya’da iki ülke dışişleri bakanları arasında yapılan görüşmelerden sonuç çıkmadı. Piyasalar barış için umutlanmış, petrol ve altın fiyatlarında geri çekilmeler, borsalarda ise tepki yükselişleri görülmüştü. Görüşmelerden uzlaşı çıkmayınca piyasalar tekrar temkinli bir görünüme bürünmüştü.
Geleneksel yatırım araçları içinde altın ve gayrimenkul ilk sıralarda yer alır. Altın özellikle bizim coğrafyada tasarruf araçları içinde en fazla ilgi görenlerden biri. Türkiye’de yastık altında 5 bin ton altın olduğu yetkililer tarafından sıkça dillendirilen bir konu. Hatırlanırsa, şubat ayında ekonomi yönetimi tarafından yastık altındaki altınların sisteme kazandırılması için bir de paket hazırlanmıştı. Dış piyasalarda son günlerde altın fiyatında belirgin bir çıkış görülüyor. Rusya-Ukrayna savaşının jeopolitik riskleri artırmasına bağlı olarak ortaya çıkan ’güvenli liman’ ihtiyacı altının ons fiyatını yukarı çekti. Eş zamanlı dolar/TL kurunun da yukarı yönlü hareketi iç piyasalarda altının gram/TL fiyatını 1.000 seviyesine yaklaştırdı. Altının gram/TL fiyatının bileşeni, dış piyasalardaki ons fiyatı ve dolar/TL kurundaki değişimlerin toplamından oluşuyor. Yaklaşık olarak altının gram/TL fiyatı yılbaşından bu yana yüzde 21 artarken ons fiyatı yüzde 10, dolar/TL kuru yüzde 10.50 civarında arttı.
POLİTİKALAR SIKILAŞIYOR
Dış piyasalarda altının ons fiyatını etkileyen değişkenlere bakmak gerekirse; Faiz, enflasyon, ABD dolarının değerindeki dalgalanmalar, fiziki alım satımlar, jeopolitik riskler ve öncü merkez bankalarının para politikalarını saymak mümkün. ABD ve Avrupa Merkez Bankalarının faiz oranları çok düşük ve parasal genişleme politikaları halen yürürlükte. Ancak ABD Merkez Bankası (Fed) 16 Mart tarihindeki toplantıda faiz arttırımına gideceğini ve parasal genişleme politikalarına son vereceğini, ayrıca sonraki aşamalarda bilanço küçültmeye başlayacağını açıkladı. Hemen olmazsa da önümüzdeki aylarda muhtemelen Avrupa da onu takip edecektir. Piyasalar savaş öncesi altın dahil bu beklentileri fiyatlamaya başlamıştı. Altın fiyatında kısa süreli dalgalanmalara rağmen yatay seyir korunuyordu. Savaş, Fed’in açıkladığı yol haritasını henüz etkilemiş görülmüyor. Fed Başkanı Powell son açıklamasında bunu teyit etti. Mevcut beklenti faizin yükseleceği ve para politikalarının sıkılaşacağı yönünde.
JEOPOLİTİK RİSKLER
Küresel ekonomide enflasyon yüksek ve ABD son 40 yılın en yüksek enflasyonunu yaşıyor. Savaş ile birlikte enerji ve tarım başta olmak üzere emtia fiyatlarında sert yükselişler görüldü. Bu durum enflasyonu daha da yukarı çekecek. Altın enflasyondan korunma araçlarından bir olarak görülebilir. Hem Türkiye hem de ABD ve Avrupa’da eksi faiz söz konusu. Faiz oranları enflasyonun oldukça altında. ABD dolarında ise değer kazanımı sürüyor. ABD dolarının başta Euro olmak üzere altı para birimine karşı değişimini gösteren Dolar Endeksi 100 seviyesine yükseldi. Ocak ayında 95 seviyelerindeydi. Dolardaki değerlenme altın fiyatı üzerinde düşüş yönlü etki edebilecek bir gelişme. Fiziki alım satım noktasında bu aşamada merkez bankalarından ciddi bir alım veya satım haberi yakın zamanda geçmedi. Jeopolitik riskler ise Rusya-Ukrayna savaşıyla gündemin ilk sırasına yerleşti. Parametrelerin geneline bakıldığında altın fiyatını baskı altına alacak gelişmeler daha ağırlıklı. Ancak savaş bu beklentileri tersine çevirdi ve altının ons fiyatında 2.000 dolardaki psikolojik seviye geçildi. Belirsizlik ve güvenli liman ihtiyacı devam ediyor. Bu durum korunduğu sürece altın fiyatında yüksek seviyeler korunabilir. Fakat savaşta ateşkes ve barış ortamı sağlanırsa bu takdirde altın fiyatında geri çekilme olası bir gelişme olacaktır. Bu dönem teknik analiz verilerinin daha yakından takip edilmesi yararlı olabilir.
PSİKOLOJİK EŞİK AŞILDI
Zira Rusya, dünyanın en önemli enerji tedarikçilerinden biri. Biraz detaylandıracak olunursak, Rusya’nın doğalgazda dünyanın en büyük rezerve sahip ülke olmasının yanında kömürde ikinci, petrolde sekizinci sırada olduğu biliniyor. Diğer önemli tarafı, Avrupa’nın en önemli enerji kaynağı olması. Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, Avrupa’nın gaz ithalatının yüzde 45’ini ve toplam gaz tüketiminin yüzde 40’ını oluşturuyor. Almanya’nın payı ise yüzde 54. Rusya’nın petrol ihracatının yüzde 60’ı OECD ülkelerine yapılırken, yüzde 20’si Çin’e gerçekleştiriliyor. Hal böyle iken başlayan savaşın enerji fiyatlarını etkilemesi olağan bir durum.
SAVAŞLA DAHA DA YÜKSELDİ
Zaten pandemiyle, hem büyüyen ekonomilere bağlı talep artışı hem de tedarik sorunları nedeniyle petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarının genelinde bir yükseliş vardı. Savaş ile birlikte bir artış kaçınılmaz oldu. Ancak son birkaç gündür petrol fiyatlarının tekrar ivme kazanmasının nedeni ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın “Rus petrolüne ambargo görüşülüyor” açıklaması oldu. Ayrıca, ABD Temsilciler Meclisi’nin, Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya’ya petrol ve enerji yaptırımlarını da kapsayan bir yasa tasarısı üzerinde çalıştığı haberleri geçti. Dün akşam saatlerinde ise Biden, Rusya’ya ambargo kararını açıkladı. Bu gelişmelerle Brent Petrol 128 doların üzerini gördü. Yaptırımlar tüm hızıyla devam ederken bunun çok kolay olamayacağı yönünde hem Avrupa hem de Rusya cephesinden açıklamalar yapılıyor.
ULUSLARARASI GERGİNLİK
Bu açıdan bakıldığında Rusya’yı caydırmak için yaptırımlar devam etse de, fakat henüz etkili olduğu söylenemez. Ancak enerji, tarım, maden başta olmak üzere neredeyse tüm emtia fiyatları yükseldi. Rusya’nın Ukrayna operasyonuna başlamadan önce ekonomik açıdan da bir hazırlık yaptığı anlaşıyor. Geçtiğimiz dönemde döviz rezervlerini kuvvetlendirdi ve 643 milyar dolar seviyesine kadar çekti. Ayrıca Çin’in müttefikliğini yanına aldı. Fakat Çin’in tüm ticareti dünya ile ve dünyanın en fazla ihracat yapan ülkesi. Önümüzdeki günlerde uluslararası gerginlik daha da artarsa Rusya için dünyayı karşısına almaya devam edebilir mi? Rusya’nın yanında durmak zorlaşmaz mı?
AVRUPA DAHA TEMKİNLİ
Rusya’nın en önemli gelir ve ihraç kalemi doğalgaz ve petrol... En iyi müşterisi de Avrupa. Yüksek döviz rezervleri ve Çin dostluğu ile Avrupa’nın enerji bağımlılığı elini kuvvetlendirse de Rusya açısından da bir bağımlılık söz konusu. Putin bu denge hesaplarını tabii ki yapmıştır. Önümüzdeki günlerde bu dengenin hangi yöne ağır basacağını göreceğiz. Avrupa daha temkinli bir görünüm verirken ABD ve Putin kararlı duruşunu koruyor gibi. Savaş öncesi küresel ekonomide yüksek enflasyon önemli bir sorundu. Tedarik sorunları yanında savaşla birlikte artan enerji ve emtia fiyatlarındaki yükseliş bu durumu daha da kronik hale getirmeye başladı.