Yaz mevsimi piyasalarda hareketli başladı. Borsalarda özel bir gündem yoksa yaz ayları genelde durgun geçer diye bir kabul vardır. Mayısta sat git, yaz durgun geçer, sonbaharda tekrar piyasalar canlanır gibi bir döngüden söz edilir. Ama bu işleyiş her yıl aynı olacak diye bir kural da yok tabi ki. Bu yaz mevsimine piyasalar oldukça hareketli girdi. Yüksek enflasyon ve düşük faiz yatırımcıyı ister istemez alternatif arayışına itti. ABD ve Almanya gibi öncü dış borsalarda satışlar görülse de çok fazla derinlik kazanmadı. Türkiye özelinde ise durum biraz daha belirgin. Mevduat ve tahvil faizleri enflasyonun oldukça altında. Cuma günü açıklanan enflasyon ile TCMB faiz farkı 58 puana kadar çıktı. Dış borsalardan farklı olarak geçen hafta vurguladığımız üzere fiyat kazanç gibi bilanço değerleme yöntemlerine göre Borsa İstanbul ucuz olarak tanımlanabilir (tavsiye değil). Diğer alternatiflerden döviz bir miktar prim yapmış durumda. Konutta İstanbul dünyanın en pahalı şehirleriyle yarışacak düzeyde pahalı ama konut piyasası hâlâ canlılığını koruyor.
ALTERNATİF ARAYIŞI
Türkiye’de konut fiyatlarının çok gelişmiş ülkelerle yarışıyor olmasının sebeplerinden biri yine alternatif arayışlarının bir sonucu. Son dönemde alternatifler arasına yatırım aracı olarak otomobilin de girdiği anlaşılıyor. Bu yönde haber akışları mevcut. Hal böyle olunca geçtiğimiz yıllardaki gibi borsalarda piyasaları taşıyacak yeni beklenti ve gündeme bağlı fiyatlamalara bu dönem için çok fazla önem atfedilmiyor. Ancak olağan dışı bir gelişme olursa piyasa bakışı elbette değişecektir. Eksi faiz dışında parasal genişleme devam ediyor. BDDK verilerine göre, son bir aylık kredi ve mevduat büyümeleri 400-500 milyar civarında. Özetle, yerli yatırımcı için borsa önemli bir alternatif olarak geçerliliğini koruyor. Yılbaşından bu yana faiz, döviz, altın gibi yatırım araçlarındaki getirilere bakılınca enflasyona galip gelen yatırım aracı yok. Ancak enflasyona en yakın getiri yaklaşık yüzde 37 kazanç ile Borsa İstanbul’da (BIST100 Endeksi’nde). Yabancı yatırımcı çıkışları ise miktarı son hafta azalmakla birlikte kesintisiz sürüyor. TCMB verilerine göre 27 Mayıs ile biten haftada; Hisse senetlerinden 40.9, tahvil bonodan (DİBS) 55 milyar dolarlık çıkış söz konusu. Borsada yaşanan çıkışa tamamen yerli çıkışı demek yerinde olacak. Borsada olumlu havanın korunduğunu söylemek mümkün.
BÜYÜME KORUNUYOR
Ekonomik verilerde son dönemde genel olarak bir zayıflama söz konusu. Bu durumu ABD Merkez Bankası (Fed) başta olmak üzere merkez bankalarının faiz arttırım ve parasal sıkılaşma politikalarının yansıması olarak görenler çoğunlukta. Cuma günü açıklanan ABD mayıs ayı tarım dışı istihdam verisi ise 390 bin geldi. 325 bin olan beklentinin üzerinde ama 428 bin olan nisan verisinin altında bir rakam. İşsizlik oranı, ortalama saatlik kazançlar ve çalışma saatlerinin beklentileri karşılaması önemli görüldü. Tarım dışı istihdamın beklentilerin üzerinde gelmesi sonrası resesyon tartışmalarının biraz daha azalması muhtemel bir gelişme. Ancak bu durum 15 Haziran Fed toplantısı için faiz artırım beklentilerini kuvvetlendirebilir. Veri sonrası ABD 10 yıllık bono faiz oranı hafif yükselirken ABD borsalarında satışlar görüldü. Perşembe günkü ABD ADP özel sektör istihdamı mayıs ayı için 128 bin olarak (beklenti 300 bin, nisan 247 bin) açıklanmış ve salgın hastalıktan bu yana en düşük veri olarak kayda geçmişti. ABD ekonomisi ilk çeyrekte yüzde -1.5 daralmıştı. Küresel ekonomiye dair yavaşlama emareleri görülürken Türkiye’nin ilk çeyrek büyümesi yıllıkta yüzde 7.3, bir önceki çeyreğe göre ise yüzde 1.2 büyüme oldu. Ekonomi yönetiminin bir süredir faizi düşük tutarak enflasyondan çok büyümeyi önceye alan politikadan yana olduğu biliniyor. İvme kaybetse de büyüme korunuyor. Bu durumda cari açık ve enflasyondaki yükseliş bir süre daha gündemde kalacak demektir. Fed’in dozu azalıp artmakla birlikte stagflasyon ve resesyon tartışmalarına rağmen sıkı para politikasında değişim yok. Ekonominin seyrine göre sonbahar gibi bir değişim olur mu, faiz arttırım sürecine ara verilir mi? Bu bugünün konusu değil. Beklenti en az birkaç ay daha 50 baz puanlık faiz arttırımı yönünde. Piyasalar da bunu kabullenmiş ve gardını almış görülüyor.
PİYASALARIN gündeminde beklenti yaratacak belirgin bir değişim olmamasına karşılık geçen hafta borsalarda toparlanma çabaları vardı. Bu noktada algı konusuna vurgu yapmak yerinde olacak. Dış gündemde ABD Merkez Bankası (Fed) tutanakları, içeride ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) toplantısı öne çıktı. Yeni beklenti ihtiyacının sürmesine karşılık olumsuz gündemlerin belli ölçüde fiyatlanması ve piyasa bozucu haber akışlarının etkisini kaybetmesi, ayrıca yüksek enflasyona karşı getiri arayışı tepki alımlarını destekleyen gelişmeler olarak görülebilir. Eski borsacıların ‘büyük para halkıdır’ sözüne bu noktada atıfta bulunmak gerekecek. Enflasyondaki yükselişe karşılık yatırımcıların kendini koruması açısından çok fazla alternatif görülmüyor. Yine borsacıların ‘bazen hiçbir şey yapmamak en iyi yatırımdır’ sözü bu ortamda çok geçerli değil. Ticaret durmaz. Hal böyle olunca borsalardaki geri çekilme alım fırsatı olarak görüldü. Ancak borsaları taşıyacak güçlü beklentiler ve gündem desteğinin sağlandığını söylemek zor. Bu aşamada gelen alımlara tepki yükselişi gözü ile bakmak yerinde olacak. Bu kısa girizgâhtan sonra gündeme tekrar dönülecek olunursa, son Fed tutanakları ve ABD ekonomik verilerine yakından bakmak gerekecek. Fed tutanaklarında, üyeler birkaç ay daha 50 baz puanlık faiz arttırımı bekliyor. Ancak sonbahar gibi ekonomide yavaşlama endişeleriyle faiz arttırımlarında esneklik veya ara verme beklentisi içinde oldukları anlaşılıyor. Bu durum ‘güvercin’ tonda değerlendirilip piyasalar tarafından olumlu algılandı.
SAKİN SEYİR
Diğer yandan, ABD 2022 yılı ilk çeyrek GSYH yüzde -1.5 olarak açıklanırken bekleyen konut satışları nisanda aylık bazda yüzde 3.9 geriledi. Bu veri Nisan 2020’den beri en büyük düşüş olarak kaydedildi. Haftalık işsizlik başvuruları ise 210 bin olarak beklentilerin altında açıklandı (önceki 218 bin). Büyüme ve diğer ekonomik aktivitelerde bir zayıflık söz konusu olsa da istihdamda işler fena gitmiyor. Bu açıdan ileriki dönemde Fed’in faiz arttırım ve sıkı para politikasının devamlılığı konusunda bazı soru işaretleri oluşmaya başladı. Piyasalar ‘bardağın dolu tarafını’ görüp bunu hayra yordu. Dış borsalardaki çıkış Borsa İstanbul’a da yansıdı. Petrol hariç diğer parametrelerde nispeten sakin seyir söz konusu. ABD 10 yıllık bono faiz oranında geri çekilme sürüyor. Bunda gelen alımlar ve uzun vadede ekonomik yavaşlama ile enflasyonda gerileme beklentileri etkili oldu. Bu durum ABD dolarındaki zayıflama ile birlikte altının ons fiyatındaki çıkışa katkı yaptı. Petrol fiyatındaki yükseliş ise sürüyor. Petrol fiyatında, ABD stoklarındaki azalma ile OPEC+ Grubu’nun 2 Haziran toplantısında temmuz ayında üretimin 432 bin varil/gün artırılması politikasına bağlı kalacağı beklentisi ve AB ülkelerinin Rusya’ya petrol ambargosu konusunda anlaşma olasılığının arttığı yönündeki açıklamalar etkili oldu. Borsalarda toparlanma sürmekle birlikte henüz güç kazandığını söylemek için erken.
TCMB ‘PAS’ GEÇTİ
PİYASA beklentilerine paralel olarak TCMB faizi değiştirmedi. Her ne kadar ekonomi yönetiminin düşük faizden yana tavrı bilinse de dışarıdaki faiz arttırım süreci, artan enflasyon, döviz kurlarındaki yükseliş, TCMB rezervlerindeki gerileme gibi gelişmeler dikkate alındığında sürpriz bekleyenler de vardı. Kararın piyasalarda etkisi oldukça sınırlı kaldı. TCMB kararlarının yansımaları konusunda ilk bakılan parametre doğal olarak döviz kurları oluyor. Enflasyondan dış ticaret verilerine birçok ekonomik gösterge döviz fiyatlarıyla ilintili. Döviz tarafında TL’nin de değer kaybıyla bu yazın turizm gelirlerindeki artışa çok fazla umut bağlanmış görülüyor. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “2022 için minimum 35 milyar dolarlık gelir hedefi koyduk” demişti. Dış ticaret ve cari açık artmaya devam ederken yabancı sermaye (sıcak para) çıkışları sürüyor. Turizm gelirlerinin bu sürece ne ölçüde merhem olacağını yaz sonunda görebileceğiz. TCMB verilerine göre 20 Mayıs ile biten haftada; Hisse senetlerinde 603 milyon dolar, tahvil bonoda (DİBS) 67 milyon dolarlık yabancı çıkışı var. TCMB brüt rezervleri 1.6 milyar dolarlık azalışla 100.2 milyar dolara gerilerken bankalardaki yurtiçi yerleşiklerin yabancı para mevduatı 214 milyar dolar ile yatay görünümünü sürdürüyor. Bir süredir hazırlıkları süren ‘enflasyona endeksli tahvilden’ henüz bir haber yok.
FİYAT KAZANÇ ORANLARI DÜŞÜK
Piyasalar baharı biraz sıkıntılı tamamlıyor. ABD borsaları başta olmak üzere dış borsalarda satış baskısı devam ediyor. Merkez bankalarının parasal sıkılaşma politikaları, stagflasyon ve resesyon tartışmaları, yüksek enflasyon borsalarda yaşanan düşüşte öne çıkan gerekçeler. Fed Başkanı Powell’ın geçen hafta yaptığı konuşması oldukça ‘şahin’ bulunmuştu. Powell, enflasyon düşene kadar mücadeleye devam ve her türlü önlemin alınacağı yönünde kararlılık mesajı verirken gerekirse agresif hareket etmekten bahsetmiş, Hollanda Merkez Bankası Başkanı ve Avrupa Merkez Bankası Başkanı Knot ise temmuz ayında 50 baz puanlık faiz artışı olasılığına dikkat çekmişti. Parasal sıkılaşmanın devam edeceği beklentisinin yanında son dönemde yayınlanan verilerin ekonomideki yavaşlama tartışmalarını canlandırması borsalara ayrıca olumsuz yansıyan bir gelişme oldu. En yetkili ağızlardan gelen açıklamalar bir bakıma bu görünümü teyit eder mahiyetteydi. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, “Yüksek gıda ve enerji fiyatlarının tüm dünyada üretim ve harcamaları baskıladığını, enflasyonu yükselttiğini ve stagflasyonist etkilere sahip olduğunu” söyledi. Diğer yandan ABD haftalık işsizlik başvuruları son dört ayın en yükseğine ulaştı ve 218 bin olarak açıklandı. Ayrıca, Walmart gibi büyük perakende firmalarının zayıf bilançoları bu görünüme katkı yaparken, bilanço performanslarındaki zayıflamanın enflasyonun tüketici talebini olumsuz etkilediği şeklinde değerlendirmeleri beraberinde getirdi.
EKONOMİLERDE KÜRESEL DURGUNLUK
Ekonomideki durgunluk beklentileri küresel bir durum. ABD’nin bu yılın ilk çeyrek büyümesi yüzde -1.4 olarak açıklanmıştı. Japonya da sürpriz şekilde yine yılın ilk çeyreğinde yüzde 1.0 küçülme yaşarken geçen hafta Çin sanayisi yüzde 2.9 daralma gösterdi. Çin’de vaka artışlarına bağlı kapanma ve karantinaların etkisi var tabii ki. Çin ve Japonya merkez bankaları ekonomiye destek vermek için gevşek para politikalarına devam edeceklerini açıkladılar. Çin Merkez Bankası, 5 yıllık kredi ana faiz oranını 15 baz puan düşüşle yüzde 4.45 seviyesine çekerken 1 yıllık kredi ana faiz oranı ise yüzde 3.7 seviyesinde tutuldu. Beklentiler 5-10 baz puan indirim yönündeydi. Çin ile ilgili diğer kayda değer gelişme, Şanghay’da salgın hastalığa bağlı kısıtlama ve kapanma tedbirlerinin yumuşatılması sokağa çıkma yasağının kaldırılması oldu. Bu durum son günlerde düşüş yaşayan petrol fiyatlarını biraz yükseltirken, Brent Petrol tekrar 110 dolar seviyesini test etti. Ancak ekonomideki durgunluk beklentileri nedeniyle yükseliş denemesi oldukça sınırlı kaldı. Ayrıca aynı gerekçe ile çelik, bakır gibi bir çok emtia fiyatında düşüşler söz konusu. Olay sadece söylemlerde kalmamış piyasalar tarafından fiyatlanmaya başlamış. Son ekonomik veriler de bu yönde sinyal vermeye başlamış görülüyor. Bir özel durum olarak, faiz indirimi ve Çin’deki karantina tedbirlerinin gevşetilmesi Cuma günü Asya Borsalarına alım olarak yansırken bu durum ABD ve Almanya borsalarında da tepki alımlarına neden oldu. Fakat tek başına bu gelişmenin dış borsaları taşıması çok zor. Piyasalarda temkinli görünüm korunuyor.
SIKI PARA POLİTİKASI ALTIN FİYATINI SINIRLADI
Piyasaların önemli referans parametrelerinden biri olan ABD 10 yıllık bono faiz oranı yakından takip ediliyor. Son günlerde yüzde 3.00 seviyesinin altında ve yüzde 2.80 seviyesine yakın işlem görüyor. Bu durum için hisse senetlerinden çıkan paranın tahvil ve bonolara yöneldiği şeklindeki değerlendirmeler yapıldı. ABD ekonomisindeki resesyon endişelerine bağlı olarak dolardaki zayıflama ve tahvil faiz düşüşü altının ons fiyatına tepki çıkışı olarak yansıdı. Ayrıca risk iştahında azalma ve yüksek enflasyon etkisi de var. Altının ons fiyatı 1.800 doların altını test ettikten sonra cuma günü 1.840 seviyesinin üzerine çıktı. Fed’in sıkı para politikası altın fiyatındaki yükselişi sınırlayan bir gelişme olarak görülüyor. Altının bu dönem en fazla duyarlı olduğu parametre ABD tahvil bono faiz oranları. Ancak önümüzdeki dönemde, güvenli liman ihtiyacını arttıran gelişmeler söz konusu olursa veya Fed resesyon tehlikesine istinaden faiz arttırımlarında vites küçültürse bu durum altın fiyatına yükseliş yönlü etki edebilir. Fed Başkanı Powell konuşmalarında faiz konusunda her ihtimale bir açık kapı bırakıyor. Enflasyon ve ekonominin seyrine göre daha agresif veya gevşek bir politika olasılığını gündemde tutuyor. Beklenildiği üzere küresel ekonomi yavaşlarsa Fed faiz arttırım ve parasal sıkılaşma konusunda bu kadar kararlı olabilecek mi sorusunun cevabını zamanla görebileceğiz.
Borsa İstanbul’un dış borsalarla uyumsuzluğu ise devam ediyor. Geçen hafta yaşanan düşüşlerde dış borsalar daha kontrollüydü. Cuma günü iç ve dış borsalarda görülen toparlanma bu aşamada tepki yükselişi boyutunda. Borsa İstanbul’da dış borsalardaki zayıf görünümün yansıması dışında Hazine’nin bir süredir enflasyona endeksli tahvil ihracı hazırlığında olduğu, bunun da borsadan para çıkışına neden olabileceği yönündeki söylem veya spekülasyonlar etkili oldu. Yüksek enflasyon nedeniyle ihraç konusu olan tahvillerin yüksek getirili olacağı ve hisse senetlerine alternatif olabileceği konusunda değerlendirmeler yapıldı. Söz konusu tahvil için bir hazırlık olduğu yetkililer tarafından bahse konu edilse de detay ve zaman konusunda henüz bir açıklama gelmiş değil. Yılın ilk çeyreğine ilişkin bilançoların yayınlanması ise geçen hafta tamamlandı. Bilançolarla ilgili fiyatlamalar kısa dönem için belli ölçüde yapıldı.
GÜNDEM VE BEKLENTİLER
Diğer yandan piyasaları taşıyacak yeni beklenti ihtiyacı sürmekle birlikte Borsa İstanbul’da çıkış hareketi ivme kaybetmiş durumda. Teknik açıdan da bir güç kaybından söz etmek mümkün. Bu bakımdan 03/2022 bilanço sonuçlarına göre hisse bazlı seçici hareketler öne çıkabilir. Bir diğer değerlendirme, ilk çeyrek bilançolarının genelde olumlu geldiği ve fiyat kazanç oranı gibi değerlendirme kriterlerine göre hisselerin ucuz olduğu yönünde (yatırım tavsiyesi değildir). Yüksek gelen bilanço kârları dışında borsada yaşanan düşüşle birlikte fiyat kazanç oranları da geriledi. BIST100 Endeksi hisselerinin fiyat kazanç ortalaması 6.5 seviyesine kadar çekildi. Geçen yılın aralık ayında 13, bu yılın nisan ayında ise 8.5 seviyelerindeydi. Ancak bu verilerin fiyatlanması ve hisselerin ederine ulaşması için piyasanın genel görünümünün de elverişli olması gerekir. Ayrıca, yüksek enflasyona karşı hisse senetlerinin halen önemli bir alternatif olması konusu önemli. Mevcut faiz oranları enflasyonun oldukça altında (eksi faiz), döviz kurlarında bir tepki çıkışı görülse de getiri olarak bu aşamada düşük. Buna karşılık gayrimenkulde fiyat artışları sürüyor. Bakıldığında enflasyondan korunmak için çok fazla da bir seçenek görülmüyor. Bununla birlikte hisse senetlerinin bilanço ve temel verileri tek başına yeterli görülmeyebilir. Borsada yatırım yaparken genel konjonktür, gündem, beklenti gibi parametrelerin de mutlaka dikkate alınmasında yarar var.
DIŞARIDA GÜNDEM ‘MERKEZ’ AĞIRLIKLI
DIŞ borsalarda risk iştahı zayıflamaya başladı, Borsa İstanbul için de benzer şeyi söylemek mümkün. ABD Merkez Bankası’nın faiz arttırımı ve parasal sıkılaşma politikası uygulamaya başlaması, Avrupa Merkez Bankası’nın da benzer politikayı benimsediğinin açıklanması, yüksek enflasyon ve resesyon tartışmaları risk iştahını biraz azaltmış durumda. Fakat faiz arttırım süreci başlasa da mevcut faiz oranları halen düşük ve borsaları besleyen likidite piyasalarda dolaşımda. ABD Merkez Bankası (Fed), haziran ayından itibaren bilanço küçültmeye ve tedrici olarak piyasadan likidite çekmeye başlayacak. Ayrıca bilançoların genelde olumlu gelmesi olağandışı bir gelişme olmadıktan sonra borsalardaki düşüşleri sınırlayan bir durum. Diğer yandan ABD Senatosu’nun Başkan Joe Biden tarafından Fed Başkanlığına ikinci dönem için aday gösterilen Jerome Powell’a onay vermesi istikrar ve piyasaların önünü görmesi açısından oldukça önemli. Fed Başkanı Powell’dan gelen son açıklamalar da kayda değer görüldü. Powell, “Bankanın gelecek iki toplantısında 50 baz puanlık ek faiz arttırımlarının yapılmasının uygun olacağını düşündüklerini, işler beklenenden daha iyi giderse daha azını, daha kötü giderse de daha fazlasını yapmaya hazır olduklarını vurguladı. Enflasyonu yüzde 2’ye düşürme sürecinin biraz sancılı olacağını belirterek, yüksek enflasyonla mücadele etmemenin ve yerleşmesine izin vermenin daha acı verici olduğunu, yumuşak inişin kolay olmayacağını” söyledi. Bir bakıma çekince ve tereddütleri göstermekle birlikte ileriye yönelik projeksiyon da yapmış.
SÖZLÜ YÖNLENDİRME
PİYASALARA ABD Merkez Bankası (Fed) ağırlıklı gündem hakim. Geçen haftaki Fed toplantı sonuçları dalgalı seyre neden oldu. Beklendiği üzere 50 baz puanlık arttırım kararı alındı. Ancak toplantı sonrasında gelen açıklamalar daha yakından izlendi. Haziran ayında 47.5 milyar dolar, sonraki 3 ayda 95 milyar dolarlık bilanço daraltma işlemlerinin başlayacağı bildirilirken Fed Başkanı Powell’ın, “Faiz oranlarında artışın devam etmesinin uygun olacağını düşünüyoruz. Fed önümüzdeki birkaç toplantıda 50 baz puanlık artışları masada görüyor. Halihazırda oldukça belirsiz olan ortamı daha belirsiz hale getirmekten kaçınacağız. 75 baz puanlık artış Fed’in aktif olarak değerlendirdiği bir şey değil” açıklaması piyasaları rahatlatmıştı. Hem 75 baz puanlık faiz arttırım olasılığını gündemden çıkarması, hem de bilanço daraltma işleminin geç ve beklenenden daha küçük miktarla başlaması olumlu algılandı.
ETKİLERİ KISA SÜRDÜ
Açıklamaların ardından ABD borsaları yüzde 2’nin üzerinde değer kazanırken ABD doları değer kaybetti, ABD tahvil bono faiz oranları gevşedi, buna karşılık son günlerde gerileyen altının ons fiyatında tepki yükselişi görüldü. ABD 10 yıllık bono faiz oranı yüzde 2.90 seviyelerine geri çekildi. Ancak bu gelişmeler ilk aşamada olumlu fiyatlansa da etkileri çok kısa sürdü. Bir sonraki gün ABD borsalarında sert satışlar, ABD 10 yıllık bono faiz oranında tekrar yükseliş ve yüzde 3.00 seviyesinin üzerine hareket, ABD dolarında ise değerlenme görüldü. Bu durum altının ons fiyatına ise düşüş olarak yansıdı ve tekrar 1.900 doların altına itti. ABD borsalarındaki düşüş başta Almanya olmak üzere diğer borsaları da olumsuz etkiledi. Sonuçta, piyasalar, Fed’in parasal sıkılaşma ve faiz arttırım sürecine geri döndü. Ayrıca önümüzdeki döneme ilişkin ekonomideki yavaşlama ve stagflasyon beklentileri tekrar gündeme geldi. Diğer yandan İngiltere Merkez Bankası faiz oranını 25 baz puanlık arttırımla yüzde 1.00 seviyesine yükseltirken, Hindistan ve Brezilya faiz arttırımına gitti. Avrupa Merkez Bankası Yönetim Konseyi Üyesi Robert Holzmann ise “Avrupa Merkez Bankası haziran toplantısında faiz arttırımını görüşecek ve muhtemelen bir faiz arttırımına da karar verecek” dedi.
TEMKİNLİ GÖRÜNÜM SÜRÜYOR
Bu yıl Avrupa için iki faiz arttırım beklentisi sıkça dillendirilen bir konu. Dış dünyada faiz arttırımı ve parasal sıkılaştırma süreçleri hız kesmeden devam ediyor. Bu noktada Çin ve Japonya hariç demek yerinde olacak. Japonya Merkez Bankası nisan ayındaki toplantısında faiz oranını sabit tutarken ekonomiyi destekleyici aşırı gevşek para politikasına devam edeceğini açıklamıştı. Çin ise daha önce düşürdüğü faiz oranını nisan ayında sabit bıraktı. Bu açıdan Dolar/Yuan paritesindeki yükselişle birlikte Çin Yuanı’nda değer kaybı devam ediyor. Benzer görünüm Japon Yeni için de geçerli. Dolar/Yen paritesi 2000 yılındaki 135 zirvesine oldukça yaklaştı. Düşük faiz politikasına devam eden Türkiye için de benzer şeyler söylenebilir. Dolar/TL kurunun görünümü malum. Paranın fiyatı faiz olduğuna göre bu doğal bir sonuç. Genelde düşük faiz, zayıf kuru beraberinde getirir. Bu ekonomi yönetimlerinin tercihi. Tercihin sonuçları ise ekonomik büyüme ve enflasyon gibi veriler üzerinde kendini gösteriyor. Türkiye’de enflasyon yüzde 70’e dayanırken cuma günü açıklanan verilere göre, Japonya’da Tokyo Bölgesi TÜFE nisan ayında yıllık yüzde 2.5 (önceki yüzde 1.31) arttı, çekirdek yıllık TÜFE yüzde 1.9 (beklenti yüzde 1.8, önceki yüzde 0.8) oldu. Önümüzdeki hafta da ABD, Almanya, Çin ve İngiltere enflasyon (TÜFE) verileri açıklanacak. Bilindiği üzere ABD ve Almanya son 40 yılın en yüksek enflasyon seviyelerine ulaştı. Dış piyasaların seyri ve gündemi iç piyasalara olumlu referans olacak bir görünüm vermiyor. Temkinli seyir sürüyor.
SAVAŞIN ETKİSİ ZAYIFLADI
PİYASALAR bayram tatiline dalgalı bir seyirle girdi. Borsa İstanbul’da tepki yükselişi güç kazanamazken benzer görünüm dış borsalar için de geçerli. Gerek Borsa İstanbul gerekse ABD borsalarında yayınlanan ilk çeyrek bilançolarına bağlı hisse bazlı hareketler öne çıktı. Borsa İstanbul’da özellikle banka bilançolarındaki yüksek kârlılık piyasayı daha fazla taşıyamadı desek yanlış olmaz. Bilançolar dışında borsaları taşıyan diğer gelişme ise yüksek enflasyon ve alternatif getiri arayışları oldu. Türkiye’nin dışında ABD ve Almanya son 40 yılın en yüksek enflasyonu ile karşı karşıya. Geçen hafta Almanya’da enflasyon (TÜFE) yüzde 7.8 olarak açıklanırken Euro Bölgesi’nde yüzde 7.5 seviyesinde gerçekleşti. ABD’de ise 8.5 seviyesinde. Bayram sonrası gündem yoğun ve önemli. Türkiye’nin nisan ayına ait enflasyon verileri 5 Mayıs’ta açıklanacak. Beklentiler aylıkta yüzde 5.5-6.0, yıllıkta yüzde 67-68 civarında. Geçen hafta TCMB’nin bu yılın ikinci ‘Enflasyon Raporu’ sunumu vardı. Sunumda; 2022 yılı enflasyon (TÜFE) tahmini yüzde 23.2’den yüzde 42.8 seviyesine çekilirken 2023 için 12.9, 2024 için 8.3 tahmin edildiği açıklandı. Yüksek enflasyona gerekçe olarak, dış dünyadaki enerji ve gıda fiyatlarındaki yükseliş, kur artışı ve arz tedarik yollarındaki sıkıntılarla Rusya-Ukrayna savaşı gösterildi. Sunumdan anlaşıldığına göre, enflasyonun haziran ayında pik yapacağı yıl sonuna doğru düşeceği öngörüleri mevcut. Enflasyon ile TCMB faiz kararları arasında bir etkileşim kalmadığı için nisan verilerinin piyasalara yansımaları zayıf olacaktır. Türkiye dış dünyadaki faiz arttırım süreci ve yükselen enflasyona rağmen düşük faiz (eksi faiz-enflasyon faiz farkı) politikasına devam ediyor.
MİKTARI TAKİP EDİLECEK
Bayram sonrası diğer önemli gündem ise 4 Mayıs’ta yapılacak olan ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısı. Fed Başkanı Powell, 50 baz puanlık arttırım yönünde açıklama yapmıştı. Bunda bir belirsizlik yok. Ancak bilanço küçültme konusunda alınması beklenen karar daha önemli olacak. Küçültmenin miktarı ve hızı takip edilecek. Ayrıca cuma günü ABD tarım dışı istihdamı var. Fed’in mart ayında faiz artırarak parasal sıkılaşma politikasına geçmesi bir süredir piyasalar tarafından fiyatlanıyordu. Bu durum borsalar ve altın fiyatlarına baskı yaparken ABD dolarında değerlenme ve tahvil bono faiz oranları üzerinde yükseliş olarak kendini gösterdi. ABD dolarının başta Euro ve Japon Yeni olmak üzere altı para birimine karşı değişimini gösteren Dolar Endeksi 103 seviyelerinde işlem görüyor, ABD 10 yıllık bono faiz oranında ise yükseliş sürüyor. Gündeme bakarak söylemek gerekirse bayram sonrası da piyasaları dalgalı bir seyir bekliyor.
ABD’DE SÜRPRİZ KÜÇÜLME
TÜRKİYE dahil küresel ekonomi için çoktandır birçok kurum tarafından büyüme tahminleri aşağı yönlü revize ediliyordu. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşını daha derinden hisseden Avrupa ekonomisi için daha derin revizyonlar vardı. IMF, Dünya Bankası ve ABD’li ünlü yatırım bankaları bu yöndeki ardı ardına görüşlerini açıkladılar. Geçen hafta bu kadar da çabuk beklenmiyordu dedirten haber ABD’den geldi. ABD ilk çeyrek büyümesi (GSYH) yüzde -1.4 oldu. (Beklenti %+1.1, önceki %+6.9) ABD ekonomisindeki daralmanın Fed’in parasal sıkılaşma politikasında değişikliğe neden olması bu aşamada zor. Ancak bir süredir küresel ekonomi için yapılan stagflasyon ve resesyon tartışmaları artık daha fazlaca gündemde yer alacak. Almanya’da ilk çeyrek büyümesi yüzde 0.2, Fransa’da ise büyüme yüzde 0 oldu. Ekonomilerin seyrine ilişkin tahminler sanki biraz da erken olarak gerçeklik kazanmaya başladı. Bu gelişmeye mikro açıdan bakılırsa, borsaları taşıyan kârlı ve canlı şirketlerdir. Ekonomik büyüme zayıflayacaksa bunun şirket bilançolarında etkileri hissedilecek. Bir yandan öncü merkez bankalarının faiz artırım ve sıkı para politikaları, diğer yandan ekonomik yavaşlama. Bu görünüm piyasalar için zor bir dönem olacağının da habercisi bir bakıma.
ALTIN DA FED’İ BEKLİYOR
Borsa İstanbul’da çıkış hareketi banka hisseleri öncülüğünde yeni zirvelere ulaştı. Bankaların fiyat kazanç oranlarının düşük olmasının yanında bu yılın ilk çeyrek bilanço beklentilerinin yüksek olması önemli. Bu beklentinin oluşmasında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerinin ciddi payı var. BDDK 29 Mart tarihinde, Ocak-Şubat ayları bankacılık sektörüne ilişkin kâr tablosunu açıklamıştı. Ocak-Şubat 2021 döneminde 9 milyar TL olan bankacılık sektörü kâr rakamı, bu yıl aynı dönemde yüzde 333 artışla 39 milyar TL oldu. Verinin açıklandığı tarihte banka hisselerinin fiyat kazanç ve piyasa değeri/defter değeri gibi bilanço değerlemelerinde sıkça kullanılan finansal oranlar daha düşüktü. Diğer anlatımla daha ucuzdu. Bu tabloya yüksek kâr beklentileri de eklenince banka hisselerinde, dolayısıyla borsadaki yükseliş kaçınılmaz oldu. Önümüzdeki hafta Akbank, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası bilançoları bekleniyor. Muhtemelen kârlılık yüksek gelecek. Bu durum zaten önemli ölçüde fiyatlandı. Cuma akşamı bankalar dahil Borsa İstanbul’a gelen satışlar bir bakıma bunu teyit etti. Yeni bir bilanço hareketi yapıp yapmayacağını izleyip göreceğiz. Bankaların deyim yerindeyse (teşbihte hata olmaz) kârlılık yönünden altın çağını yaşamasına sebep olan gerekçeler malum. Kredi büyümesi ve kredilerden alınan faiz geliri artışları, ayrıca düşük mevduat faizleriyle (düşük kaynak maliyeti) devlet borçlanma tahvil bonusu ve kredi faizleri arasındaki lehte marjlar yüksek kârlılığın yakalanmasında önemli paya sahip.
70 MİLYAR TL’YE ULAŞTI
Bankacılık kredileri 5.5 trilyon TL’yi geçmiş durumda. Yılbaşına göre 600 milyar TL’lik bir kredi genişlemesi var. Bankacılık net faiz geliri 2021 Ocak-Şubat döneminde 25 milyar TL iken bu yıl aynı dönem 70 milyar TL’ye ulaştı. Bu görünüm bir yönüyle genel ekonomi politikalarıyla da ilgili olduğundan parlak tablonun devam edip etmeyeceği ayrı bir tartışma konusu. Onu zaman içinde gözlemleme imkanımız olacak. Bu aşamada dikkat çekilecek noktalar, bankacılığın oldukça yüksek kârlara ulaştığı, bunun banka hisse fiyatlarına önemli ölçüde yansıdığı ve Borsa İstanbul’a çok önemli katkı yaptığı durumudur. Cuma günü gelen satışlar önümüzdeki haftanın daha zor olacağının sinyali gibi. Borsa İstanbul açısından dikkat çekilecek bir diğer konu, önümüzdeki hafta Ramazan Bayramı ve Fed toplantısı öncesi son işlem haftası. Bu açıdan dalgalı seyir olasılığı yüksek.
Jerome Powell
POWELL ADINI KOYDU
-Geçen hafta IMF Bahar Toplantıları ve daha çok da ABD ve Avrupa Merkez Bankası Başkanlarının açıklamaları takip edildi. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde, ekonomik toparlanmanın zayıflaması ve aşağı yönlü risklerden söz ederken ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell, Fed’in 3-4 Mayıs tarihlerinde gerçekleştireceği toplantıda 50 baz puanlık bir faiz artışının ‘masada’ olacağını, enflasyonun Fed’in yüzde 2’lik hedefinin oldukça üstünde olması sebebiyle, Fed’in biraz daha hızlı hareket etmesinin uygun olacağını, söyledi. Konuşma şahin bulunsa da bir bakıma önceki söylemlerin devamı niteliğindeydi. Ayrıca benzer açıklamalar hatta daha şahin diyebileceğimiz açıklamalar diğer Fed üyeleri tarafından da bir süredir yapılıyor. Powell’ın açıklamaları sonrası ABD borsaları başta olmak üzere dış borsalara satış geldi. St. Louis Fed Başkanı James Bullard, Fed’in bu yıl faizleri yaklaşık yüzde 3,5 seviyesine yükseltmek için acele etmesi gerektiğini söylerken 75 baz puanlık bir faiz artırımdan söz etti. Bununla birlikte Avrupa Merkez Bankası faiz artırımları için sonbahar ve yıl sonu için yapılan tahminler temmuz ayına çekilmeye başladı. Bu arada özellikle Avrupa ekonomisi için faiz artırımlarını kaldırıp kaldırmayacağından hareketle stagflasyon ve resesyon tahminleri de yapılıyor. Burada bir parantez açmak gerekirse, Avrupa Türkiye’nin en önemli ticaret partneri ve ihracat yaptığı pazar. Olası bir durgunluk Türkiye’yi de rahatsız eder. Buna bir de zayıf euronun getirdiklerini ilave etmek gerekecek. Parantezi kapayıp devam edecek olursak, stagflasyonun tartışma konusu olduğu bir ortamda Avrupa Merkez Bankası faiz artımlarında agresif olabilir mi, sorunsunu da sormak gerekecek. Ancak ABD ve Almanya’da son 30-40 yılın en yüksek seviyelerini deneyen enflasyon yükselmeye devam ediyor. Geçen hafta Euro Bölgesi mart enflasyonu (TÜFE) aylıkta yüzde 2.4, yıllıkta yüzde 7.4 olarak açıklandı (önceki yüzde 0.9, yüzde 5.9). Bir yanda enflasyon, diğer yanda yükselen faiz ekonomideki toparlanmaya set vurur mu kaygıları, Avrupa Merkez Bankası için zor bir karar olacak.
Borsa İstanbul’da şubat ayının son haftasından itibaren başlayan ralli devam ediyor. Banka hisselerinin lokomotif işlevi sürmekle birlikte çıkış hareketi genele yaygınlık göstererek yeni zirveler deniyor. Dış borsalardan belirgin bir olumlu ayrışma söz konusu. Bu çıkışta özellikle banka hisselerinin fiyat kazanç oranı gibi bilanço değerlemelerinde sıkça kullanılan kriterlere göre ucuz kalmasının payı önemli. Ayrıca BDDK’nın ocak-şubat dönemine ilişkin açıkladığı yüksek sektör kârları 03/2022 dönem bilançoları için beklenti oluşturmuş durumda. Diğer yandan BIST100 Endeksi fiyat kazanç oranının halen 8.3 seviyelerinde seyrettiğini dikkate alırsak Borsa İstanbul için pahalı demek zor. BIST100 Endeksi Aralık/2021 ayında 2.400 iken fiyat kazanç oranı 10 seviyelerindeydi. Ancak borsada yılbaşından bu yana yüzde 45 getiri var. Bu açıdan primli olduğunu söylemek mümkün. Dow Jones Endeksi (ABD) ve Dax Endeksi (Almanya) ise yılbaşına göre kayıptalar.
ALTERNATİF ARAYIŞLAR
Borsa İstanbul’daki çıkış hareketini değerlendirirken yüksek enflasyona karşı alternatif getiri arayışlarını da dikkate almak gerekir. Enflasyon (TÜFE) yüzde 61.14, buna karşılık mevduat faizi yüzde 20’nin altında. Tahvil bono (DİBS) faiz oranları yüzde 22-24 seviyelerinde, döviz kurları uzun süredir yatayda. Gayrimenkul ise önemli alternatifler arasındaki yerini koruyor. Düşük faiz ve eksi faiz (enflasyon faiz farkı) ile birlikte bankalardaki kredi genişlemesi de sürüyor. Yılbaşında 4.9 trilyon TL olan bankaların kredi büyüklüğü 8 Nisan itibariyle 5.5 trilyon TL’yi geçti. Bir yıl önce 9 Nisan 2021 tarihinde 3.7 trilyon TL idi. Son bir yıllık büyüme yüzde 48 civarında. Hal böyle olunca “su akar yatağını bulur” hesabı para kendine getiri sağlayacak mecralara akıyor. Tabi ki eksi faiz ve kredi genişlemesinin enflasyon başta olmak üzere makroekonomik veriler üzerindeki etkileri de var. Çıkış trendi ve olumlu hava sürmekle birlikte borsaların sürekli yükselemeyeceği, önemli direnç bölgelerine yaklaşıldığı notunu da düşelim. Genelde uzun çıkış ve düşüş trendlerinde oluşan körlük ve gündeme duyarsızlık gibi durumlara karşı dikkatli olmak gerekliliğini bir dip not olarak ilave edelim.
MERKEZ KARARLARI BEKLENDİĞİ GİBİ