Piyasalar baharı biraz sıkıntılı tamamlıyor. ABD borsaları başta olmak üzere dış borsalarda satış baskısı devam ediyor. Merkez bankalarının parasal sıkılaşma politikaları, stagflasyon ve resesyon tartışmaları, yüksek enflasyon borsalarda yaşanan düşüşte öne çıkan gerekçeler. Fed Başkanı Powell’ın geçen hafta yaptığı konuşması oldukça ‘şahin’ bulunmuştu. Powell, enflasyon düşene kadar mücadeleye devam ve her türlü önlemin alınacağı yönünde kararlılık mesajı verirken gerekirse agresif hareket etmekten bahsetmiş, Hollanda Merkez Bankası Başkanı ve Avrupa Merkez Bankası Başkanı Knot ise temmuz ayında 50 baz puanlık faiz artışı olasılığına dikkat çekmişti. Parasal sıkılaşmanın devam edeceği beklentisinin yanında son dönemde yayınlanan verilerin ekonomideki yavaşlama tartışmalarını canlandırması borsalara ayrıca olumsuz yansıyan bir gelişme oldu. En yetkili ağızlardan gelen açıklamalar bir bakıma bu görünümü teyit eder mahiyetteydi. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, “Yüksek gıda ve enerji fiyatlarının tüm dünyada üretim ve harcamaları baskıladığını, enflasyonu yükselttiğini ve stagflasyonist etkilere sahip olduğunu” söyledi. Diğer yandan ABD haftalık işsizlik başvuruları son dört ayın en yükseğine ulaştı ve 218 bin olarak açıklandı. Ayrıca, Walmart gibi büyük perakende firmalarının zayıf bilançoları bu görünüme katkı yaparken, bilanço performanslarındaki zayıflamanın enflasyonun tüketici talebini olumsuz etkilediği şeklinde değerlendirmeleri beraberinde getirdi.
EKONOMİLERDE KÜRESEL DURGUNLUK
Ekonomideki durgunluk beklentileri küresel bir durum. ABD’nin bu yılın ilk çeyrek büyümesi yüzde -1.4 olarak açıklanmıştı. Japonya da sürpriz şekilde yine yılın ilk çeyreğinde yüzde 1.0 küçülme yaşarken geçen hafta Çin sanayisi yüzde 2.9 daralma gösterdi. Çin’de vaka artışlarına bağlı kapanma ve karantinaların etkisi var tabii ki. Çin ve Japonya merkez bankaları ekonomiye destek vermek için gevşek para politikalarına devam edeceklerini açıkladılar. Çin Merkez Bankası, 5 yıllık kredi ana faiz oranını 15 baz puan düşüşle yüzde 4.45 seviyesine çekerken 1 yıllık kredi ana faiz oranı ise yüzde 3.7 seviyesinde tutuldu. Beklentiler 5-10 baz puan indirim yönündeydi. Çin ile ilgili diğer kayda değer gelişme, Şanghay’da salgın hastalığa bağlı kısıtlama ve kapanma tedbirlerinin yumuşatılması sokağa çıkma yasağının kaldırılması oldu. Bu durum son günlerde düşüş yaşayan petrol fiyatlarını biraz yükseltirken, Brent Petrol tekrar 110 dolar seviyesini test etti. Ancak ekonomideki durgunluk beklentileri nedeniyle yükseliş denemesi oldukça sınırlı kaldı. Ayrıca aynı gerekçe ile çelik, bakır gibi bir çok emtia fiyatında düşüşler söz konusu. Olay sadece söylemlerde kalmamış piyasalar tarafından fiyatlanmaya başlamış. Son ekonomik veriler de bu yönde sinyal vermeye başlamış görülüyor. Bir özel durum olarak, faiz indirimi ve Çin’deki karantina tedbirlerinin gevşetilmesi Cuma günü Asya Borsalarına alım olarak yansırken bu durum ABD ve Almanya borsalarında da tepki alımlarına neden oldu. Fakat tek başına bu gelişmenin dış borsaları taşıması çok zor. Piyasalarda temkinli görünüm korunuyor.
SIKI PARA POLİTİKASI ALTIN FİYATINI SINIRLADI
Piyasaların önemli referans parametrelerinden biri olan ABD 10 yıllık bono faiz oranı yakından takip ediliyor. Son günlerde yüzde 3.00 seviyesinin altında ve yüzde 2.80 seviyesine yakın işlem görüyor. Bu durum için hisse senetlerinden çıkan paranın tahvil ve bonolara yöneldiği şeklindeki değerlendirmeler yapıldı. ABD ekonomisindeki resesyon endişelerine bağlı olarak dolardaki zayıflama ve tahvil faiz düşüşü altının ons fiyatına tepki çıkışı olarak yansıdı. Ayrıca risk iştahında azalma ve yüksek enflasyon etkisi de var. Altının ons fiyatı 1.800 doların altını test ettikten sonra cuma günü 1.840 seviyesinin üzerine çıktı. Fed’in sıkı para politikası altın fiyatındaki yükselişi sınırlayan bir gelişme olarak görülüyor. Altının bu dönem en fazla duyarlı olduğu parametre ABD tahvil bono faiz oranları. Ancak önümüzdeki dönemde, güvenli liman ihtiyacını arttıran gelişmeler söz konusu olursa veya Fed resesyon tehlikesine istinaden faiz arttırımlarında vites küçültürse bu durum altın fiyatına yükseliş yönlü etki edebilir. Fed Başkanı Powell konuşmalarında faiz konusunda her ihtimale bir açık kapı bırakıyor. Enflasyon ve ekonominin seyrine göre daha agresif veya gevşek bir politika olasılığını gündemde tutuyor. Beklenildiği üzere küresel ekonomi yavaşlarsa Fed faiz arttırım ve parasal sıkılaşma konusunda bu kadar kararlı olabilecek mi sorusunun cevabını zamanla görebileceğiz.
Borsa İstanbul’un dış borsalarla uyumsuzluğu ise devam ediyor. Geçen hafta yaşanan düşüşlerde dış borsalar daha kontrollüydü. Cuma günü iç ve dış borsalarda görülen toparlanma bu aşamada tepki yükselişi boyutunda. Borsa İstanbul’da dış borsalardaki zayıf görünümün yansıması dışında Hazine’nin bir süredir enflasyona endeksli tahvil ihracı hazırlığında olduğu, bunun da borsadan para çıkışına neden olabileceği yönündeki söylem veya spekülasyonlar etkili oldu. Yüksek enflasyon nedeniyle ihraç konusu olan tahvillerin yüksek getirili olacağı ve hisse senetlerine alternatif olabileceği konusunda değerlendirmeler yapıldı. Söz konusu tahvil için bir hazırlık olduğu yetkililer tarafından bahse konu edilse de detay ve zaman konusunda henüz bir açıklama gelmiş değil. Yılın ilk çeyreğine ilişkin bilançoların yayınlanması ise geçen hafta tamamlandı. Bilançolarla ilgili fiyatlamalar kısa dönem için belli ölçüde yapıldı.
GÜNDEM VE BEKLENTİLER
Diğer yandan piyasaları taşıyacak yeni beklenti ihtiyacı sürmekle birlikte Borsa İstanbul’da çıkış hareketi ivme kaybetmiş durumda. Teknik açıdan da bir güç kaybından söz etmek mümkün. Bu bakımdan 03/2022 bilanço sonuçlarına göre hisse bazlı seçici hareketler öne çıkabilir. Bir diğer değerlendirme, ilk çeyrek bilançolarının genelde olumlu geldiği ve fiyat kazanç oranı gibi değerlendirme kriterlerine göre hisselerin ucuz olduğu yönünde (yatırım tavsiyesi değildir). Yüksek gelen bilanço kârları dışında borsada yaşanan düşüşle birlikte fiyat kazanç oranları da geriledi. BIST100 Endeksi hisselerinin fiyat kazanç ortalaması 6.5 seviyesine kadar çekildi. Geçen yılın aralık ayında 13, bu yılın nisan ayında ise 8.5 seviyelerindeydi. Ancak bu verilerin fiyatlanması ve hisselerin ederine ulaşması için piyasanın genel görünümünün de elverişli olması gerekir. Ayrıca, yüksek enflasyona karşı hisse senetlerinin halen önemli bir alternatif olması konusu önemli. Mevcut faiz oranları enflasyonun oldukça altında (eksi faiz), döviz kurlarında bir tepki çıkışı görülse de getiri olarak bu aşamada düşük. Buna karşılık gayrimenkulde fiyat artışları sürüyor. Bakıldığında enflasyondan korunmak için çok fazla da bir seçenek görülmüyor. Bununla birlikte hisse senetlerinin bilanço ve temel verileri tek başına yeterli görülmeyebilir. Borsada yatırım yaparken genel konjonktür, gündem, beklenti gibi parametrelerin de mutlaka dikkate alınmasında yarar var.
DIŞARIDA GÜNDEM ‘MERKEZ’ AĞIRLIKLI
DIŞ borsalarda risk iştahı zayıflamaya başladı, Borsa İstanbul için de benzer şeyi söylemek mümkün. ABD Merkez Bankası’nın faiz arttırımı ve parasal sıkılaşma politikası uygulamaya başlaması, Avrupa Merkez Bankası’nın da benzer politikayı benimsediğinin açıklanması, yüksek enflasyon ve resesyon tartışmaları risk iştahını biraz azaltmış durumda. Fakat faiz arttırım süreci başlasa da mevcut faiz oranları halen düşük ve borsaları besleyen likidite piyasalarda dolaşımda. ABD Merkez Bankası (Fed), haziran ayından itibaren bilanço küçültmeye ve tedrici olarak piyasadan likidite çekmeye başlayacak. Ayrıca bilançoların genelde olumlu gelmesi olağandışı bir gelişme olmadıktan sonra borsalardaki düşüşleri sınırlayan bir durum. Diğer yandan ABD Senatosu’nun Başkan Joe Biden tarafından Fed Başkanlığına ikinci dönem için aday gösterilen Jerome Powell’a onay vermesi istikrar ve piyasaların önünü görmesi açısından oldukça önemli. Fed Başkanı Powell’dan gelen son açıklamalar da kayda değer görüldü. Powell, “Bankanın gelecek iki toplantısında 50 baz puanlık ek faiz arttırımlarının yapılmasının uygun olacağını düşündüklerini, işler beklenenden daha iyi giderse daha azını, daha kötü giderse de daha fazlasını yapmaya hazır olduklarını vurguladı. Enflasyonu yüzde 2’ye düşürme sürecinin biraz sancılı olacağını belirterek, yüksek enflasyonla mücadele etmemenin ve yerleşmesine izin vermenin daha acı verici olduğunu, yumuşak inişin kolay olmayacağını” söyledi. Bir bakıma çekince ve tereddütleri göstermekle birlikte ileriye yönelik projeksiyon da yapmış.
SÖZLÜ YÖNLENDİRME
PİYASALARA ABD Merkez Bankası (Fed) ağırlıklı gündem hakim. Geçen haftaki Fed toplantı sonuçları dalgalı seyre neden oldu. Beklendiği üzere 50 baz puanlık arttırım kararı alındı. Ancak toplantı sonrasında gelen açıklamalar daha yakından izlendi. Haziran ayında 47.5 milyar dolar, sonraki 3 ayda 95 milyar dolarlık bilanço daraltma işlemlerinin başlayacağı bildirilirken Fed Başkanı Powell’ın, “Faiz oranlarında artışın devam etmesinin uygun olacağını düşünüyoruz. Fed önümüzdeki birkaç toplantıda 50 baz puanlık artışları masada görüyor. Halihazırda oldukça belirsiz olan ortamı daha belirsiz hale getirmekten kaçınacağız. 75 baz puanlık artış Fed’in aktif olarak değerlendirdiği bir şey değil” açıklaması piyasaları rahatlatmıştı. Hem 75 baz puanlık faiz arttırım olasılığını gündemden çıkarması, hem de bilanço daraltma işleminin geç ve beklenenden daha küçük miktarla başlaması olumlu algılandı.
ETKİLERİ KISA SÜRDÜ
Açıklamaların ardından ABD borsaları yüzde 2’nin üzerinde değer kazanırken ABD doları değer kaybetti, ABD tahvil bono faiz oranları gevşedi, buna karşılık son günlerde gerileyen altının ons fiyatında tepki yükselişi görüldü. ABD 10 yıllık bono faiz oranı yüzde 2.90 seviyelerine geri çekildi. Ancak bu gelişmeler ilk aşamada olumlu fiyatlansa da etkileri çok kısa sürdü. Bir sonraki gün ABD borsalarında sert satışlar, ABD 10 yıllık bono faiz oranında tekrar yükseliş ve yüzde 3.00 seviyesinin üzerine hareket, ABD dolarında ise değerlenme görüldü. Bu durum altının ons fiyatına ise düşüş olarak yansıdı ve tekrar 1.900 doların altına itti. ABD borsalarındaki düşüş başta Almanya olmak üzere diğer borsaları da olumsuz etkiledi. Sonuçta, piyasalar, Fed’in parasal sıkılaşma ve faiz arttırım sürecine geri döndü. Ayrıca önümüzdeki döneme ilişkin ekonomideki yavaşlama ve stagflasyon beklentileri tekrar gündeme geldi. Diğer yandan İngiltere Merkez Bankası faiz oranını 25 baz puanlık arttırımla yüzde 1.00 seviyesine yükseltirken, Hindistan ve Brezilya faiz arttırımına gitti. Avrupa Merkez Bankası Yönetim Konseyi Üyesi Robert Holzmann ise “Avrupa Merkez Bankası haziran toplantısında faiz arttırımını görüşecek ve muhtemelen bir faiz arttırımına da karar verecek” dedi.
TEMKİNLİ GÖRÜNÜM SÜRÜYOR
Bu yıl Avrupa için iki faiz arttırım beklentisi sıkça dillendirilen bir konu. Dış dünyada faiz arttırımı ve parasal sıkılaştırma süreçleri hız kesmeden devam ediyor. Bu noktada Çin ve Japonya hariç demek yerinde olacak. Japonya Merkez Bankası nisan ayındaki toplantısında faiz oranını sabit tutarken ekonomiyi destekleyici aşırı gevşek para politikasına devam edeceğini açıklamıştı. Çin ise daha önce düşürdüğü faiz oranını nisan ayında sabit bıraktı. Bu açıdan Dolar/Yuan paritesindeki yükselişle birlikte Çin Yuanı’nda değer kaybı devam ediyor. Benzer görünüm Japon Yeni için de geçerli. Dolar/Yen paritesi 2000 yılındaki 135 zirvesine oldukça yaklaştı. Düşük faiz politikasına devam eden Türkiye için de benzer şeyler söylenebilir. Dolar/TL kurunun görünümü malum. Paranın fiyatı faiz olduğuna göre bu doğal bir sonuç. Genelde düşük faiz, zayıf kuru beraberinde getirir. Bu ekonomi yönetimlerinin tercihi. Tercihin sonuçları ise ekonomik büyüme ve enflasyon gibi veriler üzerinde kendini gösteriyor. Türkiye’de enflasyon yüzde 70’e dayanırken cuma günü açıklanan verilere göre, Japonya’da Tokyo Bölgesi TÜFE nisan ayında yıllık yüzde 2.5 (önceki yüzde 1.31) arttı, çekirdek yıllık TÜFE yüzde 1.9 (beklenti yüzde 1.8, önceki yüzde 0.8) oldu. Önümüzdeki hafta da ABD, Almanya, Çin ve İngiltere enflasyon (TÜFE) verileri açıklanacak. Bilindiği üzere ABD ve Almanya son 40 yılın en yüksek enflasyon seviyelerine ulaştı. Dış piyasaların seyri ve gündemi iç piyasalara olumlu referans olacak bir görünüm vermiyor. Temkinli seyir sürüyor.
SAVAŞIN ETKİSİ ZAYIFLADI
PİYASALAR bayram tatiline dalgalı bir seyirle girdi. Borsa İstanbul’da tepki yükselişi güç kazanamazken benzer görünüm dış borsalar için de geçerli. Gerek Borsa İstanbul gerekse ABD borsalarında yayınlanan ilk çeyrek bilançolarına bağlı hisse bazlı hareketler öne çıktı. Borsa İstanbul’da özellikle banka bilançolarındaki yüksek kârlılık piyasayı daha fazla taşıyamadı desek yanlış olmaz. Bilançolar dışında borsaları taşıyan diğer gelişme ise yüksek enflasyon ve alternatif getiri arayışları oldu. Türkiye’nin dışında ABD ve Almanya son 40 yılın en yüksek enflasyonu ile karşı karşıya. Geçen hafta Almanya’da enflasyon (TÜFE) yüzde 7.8 olarak açıklanırken Euro Bölgesi’nde yüzde 7.5 seviyesinde gerçekleşti. ABD’de ise 8.5 seviyesinde. Bayram sonrası gündem yoğun ve önemli. Türkiye’nin nisan ayına ait enflasyon verileri 5 Mayıs’ta açıklanacak. Beklentiler aylıkta yüzde 5.5-6.0, yıllıkta yüzde 67-68 civarında. Geçen hafta TCMB’nin bu yılın ikinci ‘Enflasyon Raporu’ sunumu vardı. Sunumda; 2022 yılı enflasyon (TÜFE) tahmini yüzde 23.2’den yüzde 42.8 seviyesine çekilirken 2023 için 12.9, 2024 için 8.3 tahmin edildiği açıklandı. Yüksek enflasyona gerekçe olarak, dış dünyadaki enerji ve gıda fiyatlarındaki yükseliş, kur artışı ve arz tedarik yollarındaki sıkıntılarla Rusya-Ukrayna savaşı gösterildi. Sunumdan anlaşıldığına göre, enflasyonun haziran ayında pik yapacağı yıl sonuna doğru düşeceği öngörüleri mevcut. Enflasyon ile TCMB faiz kararları arasında bir etkileşim kalmadığı için nisan verilerinin piyasalara yansımaları zayıf olacaktır. Türkiye dış dünyadaki faiz arttırım süreci ve yükselen enflasyona rağmen düşük faiz (eksi faiz-enflasyon faiz farkı) politikasına devam ediyor.
MİKTARI TAKİP EDİLECEK
Bayram sonrası diğer önemli gündem ise 4 Mayıs’ta yapılacak olan ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısı. Fed Başkanı Powell, 50 baz puanlık arttırım yönünde açıklama yapmıştı. Bunda bir belirsizlik yok. Ancak bilanço küçültme konusunda alınması beklenen karar daha önemli olacak. Küçültmenin miktarı ve hızı takip edilecek. Ayrıca cuma günü ABD tarım dışı istihdamı var. Fed’in mart ayında faiz artırarak parasal sıkılaşma politikasına geçmesi bir süredir piyasalar tarafından fiyatlanıyordu. Bu durum borsalar ve altın fiyatlarına baskı yaparken ABD dolarında değerlenme ve tahvil bono faiz oranları üzerinde yükseliş olarak kendini gösterdi. ABD dolarının başta Euro ve Japon Yeni olmak üzere altı para birimine karşı değişimini gösteren Dolar Endeksi 103 seviyelerinde işlem görüyor, ABD 10 yıllık bono faiz oranında ise yükseliş sürüyor. Gündeme bakarak söylemek gerekirse bayram sonrası da piyasaları dalgalı bir seyir bekliyor.
ABD’DE SÜRPRİZ KÜÇÜLME
TÜRKİYE dahil küresel ekonomi için çoktandır birçok kurum tarafından büyüme tahminleri aşağı yönlü revize ediliyordu. Özellikle Rusya-Ukrayna savaşını daha derinden hisseden Avrupa ekonomisi için daha derin revizyonlar vardı. IMF, Dünya Bankası ve ABD’li ünlü yatırım bankaları bu yöndeki ardı ardına görüşlerini açıkladılar. Geçen hafta bu kadar da çabuk beklenmiyordu dedirten haber ABD’den geldi. ABD ilk çeyrek büyümesi (GSYH) yüzde -1.4 oldu. (Beklenti %+1.1, önceki %+6.9) ABD ekonomisindeki daralmanın Fed’in parasal sıkılaşma politikasında değişikliğe neden olması bu aşamada zor. Ancak bir süredir küresel ekonomi için yapılan stagflasyon ve resesyon tartışmaları artık daha fazlaca gündemde yer alacak. Almanya’da ilk çeyrek büyümesi yüzde 0.2, Fransa’da ise büyüme yüzde 0 oldu. Ekonomilerin seyrine ilişkin tahminler sanki biraz da erken olarak gerçeklik kazanmaya başladı. Bu gelişmeye mikro açıdan bakılırsa, borsaları taşıyan kârlı ve canlı şirketlerdir. Ekonomik büyüme zayıflayacaksa bunun şirket bilançolarında etkileri hissedilecek. Bir yandan öncü merkez bankalarının faiz artırım ve sıkı para politikaları, diğer yandan ekonomik yavaşlama. Bu görünüm piyasalar için zor bir dönem olacağının da habercisi bir bakıma.
ALTIN DA FED’İ BEKLİYOR
Borsa İstanbul’da çıkış hareketi banka hisseleri öncülüğünde yeni zirvelere ulaştı. Bankaların fiyat kazanç oranlarının düşük olmasının yanında bu yılın ilk çeyrek bilanço beklentilerinin yüksek olması önemli. Bu beklentinin oluşmasında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerinin ciddi payı var. BDDK 29 Mart tarihinde, Ocak-Şubat ayları bankacılık sektörüne ilişkin kâr tablosunu açıklamıştı. Ocak-Şubat 2021 döneminde 9 milyar TL olan bankacılık sektörü kâr rakamı, bu yıl aynı dönemde yüzde 333 artışla 39 milyar TL oldu. Verinin açıklandığı tarihte banka hisselerinin fiyat kazanç ve piyasa değeri/defter değeri gibi bilanço değerlemelerinde sıkça kullanılan finansal oranlar daha düşüktü. Diğer anlatımla daha ucuzdu. Bu tabloya yüksek kâr beklentileri de eklenince banka hisselerinde, dolayısıyla borsadaki yükseliş kaçınılmaz oldu. Önümüzdeki hafta Akbank, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası bilançoları bekleniyor. Muhtemelen kârlılık yüksek gelecek. Bu durum zaten önemli ölçüde fiyatlandı. Cuma akşamı bankalar dahil Borsa İstanbul’a gelen satışlar bir bakıma bunu teyit etti. Yeni bir bilanço hareketi yapıp yapmayacağını izleyip göreceğiz. Bankaların deyim yerindeyse (teşbihte hata olmaz) kârlılık yönünden altın çağını yaşamasına sebep olan gerekçeler malum. Kredi büyümesi ve kredilerden alınan faiz geliri artışları, ayrıca düşük mevduat faizleriyle (düşük kaynak maliyeti) devlet borçlanma tahvil bonusu ve kredi faizleri arasındaki lehte marjlar yüksek kârlılığın yakalanmasında önemli paya sahip.
70 MİLYAR TL’YE ULAŞTI
Bankacılık kredileri 5.5 trilyon TL’yi geçmiş durumda. Yılbaşına göre 600 milyar TL’lik bir kredi genişlemesi var. Bankacılık net faiz geliri 2021 Ocak-Şubat döneminde 25 milyar TL iken bu yıl aynı dönem 70 milyar TL’ye ulaştı. Bu görünüm bir yönüyle genel ekonomi politikalarıyla da ilgili olduğundan parlak tablonun devam edip etmeyeceği ayrı bir tartışma konusu. Onu zaman içinde gözlemleme imkanımız olacak. Bu aşamada dikkat çekilecek noktalar, bankacılığın oldukça yüksek kârlara ulaştığı, bunun banka hisse fiyatlarına önemli ölçüde yansıdığı ve Borsa İstanbul’a çok önemli katkı yaptığı durumudur. Cuma günü gelen satışlar önümüzdeki haftanın daha zor olacağının sinyali gibi. Borsa İstanbul açısından dikkat çekilecek bir diğer konu, önümüzdeki hafta Ramazan Bayramı ve Fed toplantısı öncesi son işlem haftası. Bu açıdan dalgalı seyir olasılığı yüksek.
Jerome Powell
POWELL ADINI KOYDU
-Geçen hafta IMF Bahar Toplantıları ve daha çok da ABD ve Avrupa Merkez Bankası Başkanlarının açıklamaları takip edildi. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde, ekonomik toparlanmanın zayıflaması ve aşağı yönlü risklerden söz ederken ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell, Fed’in 3-4 Mayıs tarihlerinde gerçekleştireceği toplantıda 50 baz puanlık bir faiz artışının ‘masada’ olacağını, enflasyonun Fed’in yüzde 2’lik hedefinin oldukça üstünde olması sebebiyle, Fed’in biraz daha hızlı hareket etmesinin uygun olacağını, söyledi. Konuşma şahin bulunsa da bir bakıma önceki söylemlerin devamı niteliğindeydi. Ayrıca benzer açıklamalar hatta daha şahin diyebileceğimiz açıklamalar diğer Fed üyeleri tarafından da bir süredir yapılıyor. Powell’ın açıklamaları sonrası ABD borsaları başta olmak üzere dış borsalara satış geldi. St. Louis Fed Başkanı James Bullard, Fed’in bu yıl faizleri yaklaşık yüzde 3,5 seviyesine yükseltmek için acele etmesi gerektiğini söylerken 75 baz puanlık bir faiz artırımdan söz etti. Bununla birlikte Avrupa Merkez Bankası faiz artırımları için sonbahar ve yıl sonu için yapılan tahminler temmuz ayına çekilmeye başladı. Bu arada özellikle Avrupa ekonomisi için faiz artırımlarını kaldırıp kaldırmayacağından hareketle stagflasyon ve resesyon tahminleri de yapılıyor. Burada bir parantez açmak gerekirse, Avrupa Türkiye’nin en önemli ticaret partneri ve ihracat yaptığı pazar. Olası bir durgunluk Türkiye’yi de rahatsız eder. Buna bir de zayıf euronun getirdiklerini ilave etmek gerekecek. Parantezi kapayıp devam edecek olursak, stagflasyonun tartışma konusu olduğu bir ortamda Avrupa Merkez Bankası faiz artımlarında agresif olabilir mi, sorunsunu da sormak gerekecek. Ancak ABD ve Almanya’da son 30-40 yılın en yüksek seviyelerini deneyen enflasyon yükselmeye devam ediyor. Geçen hafta Euro Bölgesi mart enflasyonu (TÜFE) aylıkta yüzde 2.4, yıllıkta yüzde 7.4 olarak açıklandı (önceki yüzde 0.9, yüzde 5.9). Bir yanda enflasyon, diğer yanda yükselen faiz ekonomideki toparlanmaya set vurur mu kaygıları, Avrupa Merkez Bankası için zor bir karar olacak.
Borsa İstanbul’da şubat ayının son haftasından itibaren başlayan ralli devam ediyor. Banka hisselerinin lokomotif işlevi sürmekle birlikte çıkış hareketi genele yaygınlık göstererek yeni zirveler deniyor. Dış borsalardan belirgin bir olumlu ayrışma söz konusu. Bu çıkışta özellikle banka hisselerinin fiyat kazanç oranı gibi bilanço değerlemelerinde sıkça kullanılan kriterlere göre ucuz kalmasının payı önemli. Ayrıca BDDK’nın ocak-şubat dönemine ilişkin açıkladığı yüksek sektör kârları 03/2022 dönem bilançoları için beklenti oluşturmuş durumda. Diğer yandan BIST100 Endeksi fiyat kazanç oranının halen 8.3 seviyelerinde seyrettiğini dikkate alırsak Borsa İstanbul için pahalı demek zor. BIST100 Endeksi Aralık/2021 ayında 2.400 iken fiyat kazanç oranı 10 seviyelerindeydi. Ancak borsada yılbaşından bu yana yüzde 45 getiri var. Bu açıdan primli olduğunu söylemek mümkün. Dow Jones Endeksi (ABD) ve Dax Endeksi (Almanya) ise yılbaşına göre kayıptalar.
ALTERNATİF ARAYIŞLAR
Borsa İstanbul’daki çıkış hareketini değerlendirirken yüksek enflasyona karşı alternatif getiri arayışlarını da dikkate almak gerekir. Enflasyon (TÜFE) yüzde 61.14, buna karşılık mevduat faizi yüzde 20’nin altında. Tahvil bono (DİBS) faiz oranları yüzde 22-24 seviyelerinde, döviz kurları uzun süredir yatayda. Gayrimenkul ise önemli alternatifler arasındaki yerini koruyor. Düşük faiz ve eksi faiz (enflasyon faiz farkı) ile birlikte bankalardaki kredi genişlemesi de sürüyor. Yılbaşında 4.9 trilyon TL olan bankaların kredi büyüklüğü 8 Nisan itibariyle 5.5 trilyon TL’yi geçti. Bir yıl önce 9 Nisan 2021 tarihinde 3.7 trilyon TL idi. Son bir yıllık büyüme yüzde 48 civarında. Hal böyle olunca “su akar yatağını bulur” hesabı para kendine getiri sağlayacak mecralara akıyor. Tabi ki eksi faiz ve kredi genişlemesinin enflasyon başta olmak üzere makroekonomik veriler üzerindeki etkileri de var. Çıkış trendi ve olumlu hava sürmekle birlikte borsaların sürekli yükselemeyeceği, önemli direnç bölgelerine yaklaşıldığı notunu da düşelim. Genelde uzun çıkış ve düşüş trendlerinde oluşan körlük ve gündeme duyarsızlık gibi durumlara karşı dikkatli olmak gerekliliğini bir dip not olarak ilave edelim.
MERKEZ KARARLARI BEKLENDİĞİ GİBİ
KÜRESEL piyasalar zorlu gündem nedeniyle baharı dalgalı bir seyirle karşılarken, Borsa İstanbul oldukça iyimser. Bahar İstanbul’a erken geldi desek yeridir. Gündem Rusya-Ukrayna savaşının yanı sıra ABD Merkez Bankası’nın (Fed) parasal sıkılaşma kararıyla ilgili olarak biraz gergin. Dış piyasalarda borsalar, petrol ve altın gibi yatırım araçlarında bu görünüme yönelik fiyatlamalar sürüyor. Ancak Borsa İstanbul’da geçen hafta banka hisseleri öncülüğünde başlayan ralli BIST100 Endeksi’ni tarihi zirve seviyelerine ulaştırdı. Hatırlanırsa, geçtiğimiz haftaki yazımızda, bankacılık sektörü ile ilgili düşük fiyat kazanç ve kârlılık içerikli tablolarla bu sektöre dikkat çekmiştik. Kesinlikle tavsiye değil, durum tespiti açısından vurgulamak gerekirse, şubat ayı itibarıyla BDDK tarafından açıklanan sektöre ilişkin yüksek kârlılık fiyatlanmaya başlanmış görülüyor. Önümüzdeki hafta devam edip etmeyeceğini izleyip göreceğiz. Borsa İstanbul’u dış borsalardan ayrıştıran gündeme gelince; ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Kongre’ye F-16 savaş uçaklarının Türkiye’ye satışı konusunda mektup yazması ve Türkiye-ABD ilişkilerindeki yumuşama sinyallerinin olumlu algıya neden olduğunu söylemek yerinde olacak. Son iki yazımızda, Rusya-Ukrayna savaşının Türkiye’nin jeopolitik konumu nedeniyle öne çıktığından bahisle ABD ve Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerine dikkat çekmiş, iç piyasalara yansımaları açısından gerek savunma sanayi gerekse AB ile müzakere fasıllarının açılması konularında bir gelişme olursa diye vurgu yapmıştık. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın mektubu Borsa İstanbul’da yaşanan çıkış için işaret fişeği mi oldu? Yoksa devam eden çıkış hareketi için kullanıldı mı? Bunun ayrımını bu aşamada net olarak yapmak zor. Görünen şu ki, dış borsalardan olumlu bir ayrışma var ve gündem farklılaşması olarak da bu konu öne çıkıyor. Bu durumun Borsa İstanbul’u dış piyasalardan ayrışarak daha ne kadar taşıyabileceği konusunu önümüzdeki günlerde görebileceğiz.
FED’İN ‘ŞAHİN’ DURUŞU SÜRÜYOR
KÜRESEL piyasalarda Fed kaynaklı gelişmeler öncelikli yerini koruyor. Fed üyelerinin açıklamalarında dikkat çeken agresif faiz artışı olabileceği yünündeki ‘şahin’ duruşu son toplantıya ait tutanaklar teyit etti. Tutanaklarda, Fed üyelerinin çoğunluğun “mayıs toplantısında bilanço küçültmenin başlayacağı ve 95 milyar dolarlık daralmanın uygun olacağı, bu toplantıda 50 baz puanlık artırım olasılığının çok yüksek olduğu” vurguları dikkat çekti. Bu yıl içinde Avrupa Merkez Bankası’ndan da faiz artırımları gelebileceği bir süredir dillendirilen bir konu. Bundesbank Başkanı Joachim Nagel, Euro Bölgesi’nde enflasyonun yüksek olduğunu ve bunun sonucunda Avrupa Merkez Bankası’nın yakında faiz oranlarını yükseltmesi gerekebileceğini söyledi. Perşembe günü yapılacak Avrupa Merkez Bankası toplantısından faiz artırımı beklenmiyor. Ancak toplantı sonrası yapılacak açıklamalar önemli olacak. Dış piyasalar bir süredir merkez bankalarının parasal sıkılaşma ve faiz artış politikalarını gündemine almış olup dozu artıp eksilmekle birlikte fiyatlamaya devam ediyor.
DİPLOMASİ ÇABALARINA DUYARLILIK AZALDI
SAVAŞ ile birlikte Rusya’ya yaptırımlar da devam ediyor. ABD Senatosu, ABD’nin Rusya ve Belarus ile normal ticari ilişkilerini askıya almasını öngören yasa tasarısını onaylarken, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Almanya’nın Avrupa Birliği yaptırımları kapsamında Rus kömürüne yönelik bir yasağı uygulamak için dört aylık aşamalı çıkış süresinin tamamını kullanması gerekeceğini açıkladı. ABD, Buça’daki olayların ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kızlarını ve Rusya’nın iki bankasını yaptırım listesine alarak bu ülkeye yeni yatırımlara da yasak getirdi. İngiltere, Rusya’nın en büyük bankası Sberbank’ın tüm varlıklarının dondurulmasına ve İngiliz firmalarının Rusya’ya tüm yeni dış yatırımlarının yasaklanmasına karar verdi. ABD Hazine Bakanı Yellen, savaşın ekonomilere devasa tehdit oluşturduğunu söyledi. Yellen, “Rusya G-20’den çıkarılmalı” dedi. Savaşın ve yaptırımların şiddetinde bir azalma görülmemesi barış umutlarını zayıflatıyor. Rusya-Ukrayna arasında diplomasi çabalarının sürmesine karşılık son günlerde bu yönde çok fazla bir haber akışı görülmüyor. Ancak piyasaların bu yöndeki gelişmelere duyarlılığı oldukça zayıfladı. Rus Rublesi ABD Doları karşısında savaşın başladığı tarihteki değerini tekrar yakaladı. Petrol fiyatları ise savaş öncesi seviyelerine oldukça yaklaştı. Savaşın başladığı gün Brent petrol 95 dolardı. Şimdi 100 dolar seviyelerinde işlem görüyor. Gerçi petrol fiyatını aşağıya iten başka gelişmeler de var. ABD ve İngiltere’nin ardından Uluslararası Enerji Ajansı (UEA) üyelerinin de rezervlerden satış kararları petrol fiyatındaki düşüşte önemli rol oynadı. Daha geniş ölçekte Çin’de artan Omikron vaka artışları, ABD dolarındaki değerlenme ve küresel ekonomideki büyüme oranlarının aşağı yönlü revize edilmesi ve stagflasyon tartışmaları var.
ANA gündem Rusya-Ukrayna ağırlıklı olmaya devam ediyor. İki ülke arasındaki görüşmelerde sağlanan anlaşma umudu piyasalara olumlu yansıdı. Ancak Rusya ve ABD’nin görüşme sonuçlarına temkinli yaklaşmaları ve savaşın görüşmelerin ardından da sürüyor olması bu yöndeki iyimserliği biraz zayıflattı. Bir sonraki görüşme için diplomasi sürüyor. Ateşkes ve barış olasılığı artan risk iştahıyla borsalarda tepki yükselişlerine neden olurken güvenli limanlara ilgiyi azalttı. Altının ons fiyatında yükseliş denemeleri zayıf kaldı. Petrol fiyatlarında ise düşüş derinlik kazanmış görülüyor. Bu gelişmede anlaşma beklentileri dışında ABD’nin önümüzdeki 6 ay boyunca stratejik petrol rezervlerinden günde 1 milyon varili serbest bırakma kararı ve perşembe günkü OPEC+ toplantısından gelen üretim artışı kararı etkili oldu. OPEC+ petrol üretimini mayıs ayında beklendiği gibi günlük 432 bin varil arttırma konusunda anlaştı. Daha geniş vadede, omicron vakalarındaki artış ve küresel ekonomide büyüme beklentilerinin aşağı yönlü revize edilmesi var.
İNGİLTERE DE DAHİL OLDU
İngiltere de stratejik petrol rezervlerinin serbest bırakılmasında ABD’ye katılma kararı adı. ABD Başkanı Joe Biden, müttefiklerin kendi stoklarından 50 milyon varil kadar serbest bırakmasını beklediğini açıklamıştı. Bu arada Rusya, doğalgazı dost olmayan ülkelere ‘rubleyle satış’ dönemini başlattı. Almanya ise Rusya’dan ithal edilen doğalgaz için ödemelerini Euro olarak yapacağını açıkladı. Rusya’nın dünyanın en önemli enerji tedarikçilerinden biri olması nedeniyle savaşın en belirgin yansımaları petrol fiyatları üzerinde kendini gösterdi. Bir savaş da petrolde yaşanıyor desek yanılmış olmayız. ABD dolarındaki (Dolar Endeksi) zayıflama yerini tekrar küçük çaplı da olsa bir değerlenmeye bırakırken referans olarak görülen ABD 10 yıllık bono faiz oranında yükseliş hareketi yerini düşüşe bıraktı ve %2.50 seviyesinin altında işlem görmeye başladı. Rusya-Ukrayna görüşmelerindeki umutlu bekleyişle piyasalarda dengelenme ve toparlanma eğilimi sürüyor.
FED’DEN SONRA AVRUPA
BU ayki toplantıda faiz artışına başlayan ABD Merkez Bankası’ndan (Fed) sonra Avrupa Merkez Bankası (ECB) için de bu yıl faiz arttırım beklentileri kuvvetlendi. Fed diğer merkez bankaları için önemli bir referans. Bazı istisnaları olsa da bir bakıma ‘ön teker nereye arka teker oraya’ durumu sanki. Almanya’nın yüzde 7.3 ile son 30 yılın en yüksek enflasyonuna ulaşması sonrası ECB için faiz artışı olasılığının daha da arttığı söylenebilir. Beklentiler bu yıl için iki faiz artırımı gibi. Avrupa Merkez Bankası (ECB) Üyesi ve Hollanda Merkez Bankası Başkanı Klaas Knot, “Faiz artışı eylül, ekim veya aralıkta olabilir derken 3. çeyrekten daha erken gevşek para politikasının küçülmesini beklemiyoruz”dedi. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde yaptığı açıklamada, Rusya-Ukrayna savaşının uzun sürmesi halinde ekonomik maliyetin yüksek olacağını söylerken, savaşın güven kaybına neden olduğunu, enerji ve gıda fiyatlarını arttırdığını belirtti. Lagarde, “Avrupa zor bir döneme giriyor, kısa vadede daha yüksek enflasyon ve daha yavaş ekonomik büyüme ile karşı karşıya kalacağız” dedi. Beklentiler böyle olunca faiz arttırım düşüncesi olağan bir gelişme olacaktır. Fed’in bu yılki yol haritası eğer bir değişim olmazsa, daha çok 50 baz puanlık adımlarla yüzde 2.5 faiz, mayıs toplantısından itibaren bilanço küçültme işlemlerine başlanması yönünde olacak.