Yonca Tokbaş

Askıda kahve olayından haberiniz var mı?

14 Ocak 2010
Ben daha dün ilk defa duydum. <br><br>Ayşe Demirbaş dün bizim gruba “askıda kahve” uygulaması hakkında bir sunum yollamış. Okuyunca fikre resmen bayıldım.

Gerçi bu “askıda kahve” ismi anladığım kadarıyla İtalyancadan çeviri. Fikir orada mı doğmuş, nereden çıkmış bilmiyorum. “Askıda kahve”’den daha iyi bir yakıştırma yapılabilir belki ama, heyecanla yazayım derken kafa yoracak vaktim olmadı.

 

Ben sunumun yalancısıyım. J

 

Zaten bu olayda önemli olan fikrin güzel olması. Eğridir doğrudur kısmı fikrin şekerliği yanında önemsiz kalıyor.

 

Anlatıldığına göre, İtalya’da kahve siparişi verirken isterseniz tek yerine iki kahve sipariş verip biri askıda diyormuşsunuz; yani iki kahve parası ödeyip bir tane içiyorsunuz. Garson da panoya “Askıda 1 kahve” notu asıyor.

Yazının Devamını Oku

Tuzla hayvan barınağı

13 Ocak 2010
Sokakta gördüğüm hayvancıkları eve götürmeye yeltenen, ancak böyle bir sorumluluğun altından kalkamayacağım için de her defasında vazgeçen biriyim.

En azından kısa süreli de olsa bu hayvanlara birazcık sevgi vereyim, hem ben mutlu olayım, hem onlar mutlu olsun diye kalktım Tuzla’ya gittim hafta sonu. Bu organizasyonu yapan arkadaşım, ben ve bir çift koyulduk yola.

 

400-500 kadar köpeğin olduğu bir yer. Sadece köpeklerle ilgileniyorlar.

 

Barınağa birileri geldiğinde köpekler hemen havlamaya başlıyorlar.

 

“Beni dışarı çıkar, azıcık ilgi göster...” demeye çalışıyorlarmış. Kendimce en çok ilgi isteyenleri belirleyerek birkaç tanesini gezdirdim. Son derece uslu köpekler. Bir çoğu gezdirirken size müthiş eşlik ediyor. Azıcık başlarını okşuyorsunuz, 10-15 dakika yürütüyorsunuz. Bu bile onları inanılmaz mutlu ediyor. Kafeslerine döndüklerinde çok huzurlu oluyorlar.

Yazının Devamını Oku

O çocuğa yapılan işkence üzerine “Tipping point” olayı

12 Ocak 2010
“Küçük şeyler nasıl büyük farklar yaratır” dedikleri şeyin hikayesini anlatan bir kitap var; “The Tipping Point”.

Malcolm Gladwell yazmış. Yeni de değil bu kitap, eski.

 

Ama önemli.

 

Kitabı bana arkadaşım Zeynep Doğan, yaptığımız bir kitap gecesinde bulaştırmıştı. Bir nefeste okumuştum. Zaten kısa ve okuması kolay bir kitap.

 

Güncel ve gerçek örneklerle dolu olduğundan da çok ilginç. İnsan öyle havasına kapılıyor ki, kitaptaki her şeyi hemen uygulamak istiyor. Bu kitap dururken belediyeler neden mesela hiç örnek almaz diye saçını başını da yolmak istiyor, ama yolmuyoruz görüldüğü üzere.

Yazının Devamını Oku

Ben ona Ertuğrul diyorum...

11 Ocak 2010
“Abi” ve “Amca” sıfatları ona pek gitmiyor. Abi veya Amca insanın ağzına yapışıyor, komik duruyor.

Çünkü o sadece Ertuğrul. Öyle. Çocukken işim çok daha zordu. Babam Ertuğrul’a ismiyle hitap etmeme kızardı, Ertuğrul etmememe! O zamanın Türkiye’sinde bugünkü gibi çocuk-büyük ilişkisi pek yoktu. Ben, el öptüren Erşan “Amca” ile kendine Ertuğrul dedirten iki farklı babanın sentezi oldum. O yüzden Gülüm “Biz çok güzel karıştık Yoncam!” dediğinde içim ürperdi. Çünkü doğru, çok güzel karıştık.

Babam mini etek giymemize laf ederken, Ertuğrul giymememize laf etti. Evden uzun etekle çıkıp merdiven altında kıvırıp mini etekle yola devam ettik. Gülüyoruz şimdi o günlere. Babam “Aman evladım sinemaya gitmeyin, bomba atarlar!” derken; Ertuğrul son çıkan filmi ilk görmediğimize dertlendi. Ha ama o mini eteğe laf eden babam beni okul gezisine yollarken, Ertuğrul ve Tansu, Gülüm’e izni vermedi. 3 gün ayrı kalacağız diye ağlamaktan gözlerimiz şişince, Tansu çaresiz, kendisi de geldi.

Her şey çok garip ve fakat bir o kadar da normaldi. Ertuğrul seyahatten daha kimselerin adını sanını duymadığı REM CD’siyle gelip “Bu grup dünyayı sallayacak!” diyerek dinleten, türünün tek örneği cins babalardan biriydi. Hâlâ öyle!

Evde yalnız korktuğumuzda, Erol Simavi’yi bırakıp yanımıza gelmişti. Biz çok kızacak zannederken, o Enigma dinletip bizimle dans etti. Okulda walkman’le ödev yaptığımız için ceza aldığımızda tam 3 sayfa itiraz mektubu döşedi, cezamız geri çekildi, havamız süperdi.

Yazının Devamını Oku

Üzerinizde evlenmeniz için baskı var mı?

7 Ocak 2010
1) Evlenmeyi istiyor musunuz?<br><br>2) Neden evlenmek istiyorsunuz?

3) Evlenmeyi aşağıdakilerden hangisi yüzünden istediğinizi düşünüyorsunuz? 
a)      “evde kaldın” duygusu b)      “yalnız yaşlanmak” korkusuc)      “aşığım neyi bekliyoruz” duygusud)      “Çocuk yapmak lazım” gerekçesie)       hiçbiri, esas olay şu....

 

4) Çocuk yapmak için evlenilir mi?

 

5) Evliliği özgürlük mü kölelik mi olarak görüyorsunuz?

 

6) Evlenilecek adamlarla, eğlenilecek adamlar arasındaki farklar nelerdir?

Yazının Devamını Oku

Yeni yılda yeni Yonca

5 Ocak 2010
Bakalım becerebilecek miyim aldığım kararları uygulamayı…

Bakalım nasıl olacak?

 

Olacak mı?           

 

Bakalım daha az üzülebilecek miyim üzülünmemesi gereken konularda, bakalım daha az takılabilecek miyim dış kapının dış mandalı olduğum konulara...

 

Bakalım affedebilecek miyim en zorlandıklarımı da... Bakalım umursamamayı başarabilecek miyim mesai harcadığıma hiç değmeyen olayları bu aptal dünyada...

Yazının Devamını Oku

HürriyetKomTeRe’ nin 3 dansözüyüz

31 Aralık 2009
Ayşe Aral, Özgür Bolat ve bendeniz Yonca Tokbaş www.hurriyet.com.tr gülüyüz!

Kendi kendimize coşar, atlar, hoplar, zıplar, daldan dala konar,

Bir gün düşündürür, bir gün ağlatır, ertesi gün pek tabi güldürürüz.

 

Ben 2,5 yıldır, Özgür 1,5 yıldır, Ayşe ise yaklaşık 7 aydır bu kocaman ailenin yeni doğanlarıyız. Bir Hürriyet İnternet Haber Merkezi’ ndeki arkadaşlarımız bilir bizden ne çektiklerini, bir de Allah! Hepsine anlayış ve sabırlarından dolayı minettarız. Haklarını asla ödeyemiz...Biz bitmişiz! J

 

Malum her yeni yılda Hürriyet gazete olarak, sizlere özel bir çalışma yapıyor.  Dedim biz de www.hurriyet.com.tr yazarları olarak size özel bir hoşluk yapalım, aman sakın kimseden geri kalmayalım J, ucundan acık da olsa kendi çapımızda sizi güldürecek bir şeyle sizlere illaki de ulaşalım.

 

Yazının Devamını Oku

Kafam davul gibi!

30 Aralık 2009
Güm güm gümlüyor.

Sanki içi ayrı, dışı ayrı acıyor.

 

Yıl sonu, yıl başı, ödemeler, hastalıklar ustalıklar, hasretler, bitmek bilemeyen krediler, okul paraları, zam alacak mıyım almayacak mıyım soruları, hem tam gün çalışıp hem akşamları oturup yazı yazarak ailemden ne kadar vakit çalıyorumdur; “Neden aramıyorsun?” diyenlere “E sen niye aramıyorsun?” yazımı yollasam saygısızlık eder miyim, işten ayrılsam sadece yazsam hata eder miyim kahretsin... derken ben kendi kendime, Ertuğrul “Bıraktım!” deyiverdi dün birden bire ve davul gibi olan başıma aniden ağrı da girdi en derinden fecice!

  

Ooof offf!

 

Sizi belki de hiç ilgilendirmeyen şeyler bunlar. Bunlar benim dertlerim. Hatta alacağım 5 yorumdan 3' ü bana; “O köşe senin babanın çiftliği değil, kıymetini bil!” diyen ve beni aslında çok yaralayan içerikte olacak. İnsan burada olunca hiç yaralanmaz gibi görünse de çok kolay yaralanıyor. Bu da bize bu işten yadigar bir sızıdır ilelebet kalacak.

 

Yazının Devamını Oku