Paylaş
Sanki içi ayrı, dışı ayrı acıyor.
Yıl sonu, yıl başı, ödemeler, hastalıklar ustalıklar, hasretler, bitmek bilemeyen krediler, okul paraları, zam alacak mıyım almayacak mıyım soruları, hem tam gün çalışıp hem akşamları oturup yazı yazarak ailemden ne kadar vakit çalıyorumdur; “Neden aramıyorsun?” diyenlere “E sen niye aramıyorsun?” yazımı yollasam saygısızlık eder miyim, işten ayrılsam sadece yazsam hata eder miyim kahretsin... derken ben kendi kendime, Ertuğrul “Bıraktım!” deyiverdi dün birden bire ve davul gibi olan başıma aniden ağrı da girdi en derinden fecice!
Ooof offf!
Sizi belki de hiç ilgilendirmeyen şeyler bunlar. Bunlar benim dertlerim. Hatta alacağım 5 yorumdan 3' ü bana; “O köşe senin babanın çiftliği değil, kıymetini bil!” diyen ve beni aslında çok yaralayan içerikte olacak. İnsan burada olunca hiç yaralanmaz gibi görünse de çok kolay yaralanıyor. Bu da bize bu işten yadigar bir sızıdır ilelebet kalacak.
Oysa ben iyi biliyorum köşemin değerini. Ben bu köşeyi, çoğu zaman kendime bile yüksek sesle söyleyemediğim, yüreğimden geçen acı tatlı her şeye açıyorum: Babamı özlediğimi, bazen bir eşşek olduğumu, annelik korkularımı, vicdan azaplarımı, günah ve sevaplarımı, ayıplarımı; hayatı ne çok sevdiğimi, sırf bu yüzden her şeyi affettiğimi, affedilmek istediğimi, ölmekten çok korktuğumu...
Sanki yazarsam bunların hepsini, ölümü geciktirebilecekmişim gibi hissettiğimi, şükrettiğimi, kıymet bilmenin sihirini yazıyorum ya mesela...
Bunların her birini ve hepsini yazmak aslında öyle zor ki! Ve işte aynen bütün içimden geçen olmazları bile buraya yazacak kadar seviyorum ve güveniyorum bu köşeye.
Değer veriyorum bu gönül seyahatnameme...
Ve sizlere!
Ben size, “Her insan aynen bu kadar tutarsızca tutarlı da olabilir!” demeyi seviyorum. “İnsanız anasını satayım, hatalı olabiliriz” diye çığlık mı atmak istiyorum? Çığlık atıyorum.
Sıka sıka kendimizi perişan olduk, sıkmayalım istiyorum.
Daldan dala uçuyorum yine. Gece saatin çok geçi ve kafam çok bulanık yeminle. Bütün hatalarım şu an itibariyle, affeylene...
“Kafam davul oldu!” derken size hiç de uyduruktan söylemedimdi. Zaten dün çokça hüzünlendim. Hüzünlenirken şiştim, çaktırmayayım derken gerildim. Sonra gülme krizi geldi bir de üzerime. Hani sinirin bozulunca anlamsızca gülersin ya, işte öyle.
Oturdum komik fotoğraflar çektim kendimle.
Dalgaya vurdum hüznümü öylesine.
Paylaşmaya karar verdim bir de utanmadan sizlerle... J
Halim bu kadar vahim olsa da J aldığımız tüm kararları uygulayabilecek olduğumuz bir yıl olmasını dilerim.
Bir de size,
Hayat boş nasıl olsa...
Bari her kafa karışıklığımızın sonu,
Neşeli bir surat olsun,
Afacanlık baki kalsın demek isterim.
Ha bir de durun durun...
Laf aramızda,
Hürriyet Kom Te Re yazarları olarak yarına size bomba gibi bir şey hazırladık...
Gülmeye hazır olun derim.
Yonca
“Afacanca”
Paylaş