Hem hava hem ke(n)di ateşli olunca, belki de “ortam yanar!” diye düşünüyordu kedicikler, kim bilir.
Coğrafi ve meteorolojik duruma ayak uydurmuş da olabilirdi bünyeleri, ne belli. Yıllardır mart ayındaki kedi sessizliğini düşündüm durdum.
“Zaten Dubai’de sokak kedisi yok ki, sesi olsun!” dedim en son. Sokakta hayvan olması olasılığı bile yasak.
Evinizden kaçsalar kazara, canlı bulamazsınız. Çok fena.
Bizim Ginger Bey bile doğduğundan beri hiç tasmasız gezemedi. Çok üzülüyorum. Hiç şöööyle bir koşturamıyor özgürce. Sitedeki parka gitmesi bile yasak. Hayatı ceza gibi.
Bir hayvansever çölün ortasındaki evinin bahçesini köpeklerin serbestçe dolaşabilecekleri bir park haline getirdi de, isteyen köpeğini oraya götürüp tasmasını çıkartıp diğer köpeklerle özgürce koşturabilir oldu, düşünün.
Durum böyle olunca, yani sokak kedisi vesaire olmayınca, mart ayı gelince alışık olduğumuz kedi seslerini de duymuyorduk işte.
Sürekli daha da çok acı pompalıyoruz içimize; müzikle, filmlerle, dizilerle...
Ben de yapıyorum bunu garip bir şekilde.
“Kurtar kadın kendini, izleme şunları...” diyorum, yok kardeşim.
Damardan alıyorum hepsini.
Fransız Lisesi’nde okudum.
Boğaziçi Üniversitesi’ni bitirdim.
Annem babam, şimdi daha iyi fark ediyorum da, bayağı iyi tipler. Kendi görüşleri ile toplumun saçma kalıpları arasında sıkışmalarına rağmen, büyük savaşlarla bizi bugünlere getirmişler.
Van’daki Şemsi Bey İlköğretim Okulu’nda 5 Eylül 2011’de göreve başlıyor.
VAN'DAN SELMA ÖĞRETMEN - FOTO GALERİ
ÖĞRENCİLERİ İÇİN RUNTALYA DA 10 KM KOŞTU / WEB TV
Onca beklemeden sonra atanıp mesleğini yapabileceği için o kadar mutlu ki, 2 öğretmen arkadaş Van’a gelir gelmez hemen bir eve yerleşiyorlar.
Çok kısa sürede Van’ı çok seviyor.
Öğrencileriyle arası çok iyi, her şey çok iyi...
Selma, 23 Ekim’de veli toplantısı için evden çıkıyor. Bir sürü başka işi de var, onları halledecek geri dönecek.
Çok ağlayarak, çok dua ederek yazmıştım o yazıyı. Kıvranıyordum çünkü. Hatta öyle kıvranıyordum ki, yazının son kelimesi “acele” olmuştu.
Profesyonel işimden ayrılmak, yazılarıma kendimi adamak ve bir sürü başka hayalperest şey yapmak istiyordum. Satış analizleri, kârlar, raporlar ile uğraşmak istemiyordum. Karar veremiyordum.
İçimdeki memur egoma yeniliyordum sürekli. Korkuyordum.
29 Şubat 2012 Çarşamba günü, yani 4 yılda bir 29 çeken artık yılın, şubat ayının 4 yılda bir gelen 29’uncu gününde, 10 yıldır çalışmakta olduğum şirketime veda ettim. 4 yılda bir hatırlayacağım işteki son günüm, ilginç bir güne denk geldi yani. 4 yapraklı bir Yoncayım ondan herhalde.
Bir defteri kapatıp, bambaşka bir defteri açıverdim aynı gün.
Karar vermek; yenilme-yenme, kazanma-kaybetme hikayesi değilmiş. İstifa edince anlamaya başladım. Etim sökülür gibi oldu.
Herkes bırakmanın en kolay şey olduğunu söyler. Bırakmak zormuş. Duygusal inişli çıkışlı etapları olan boşanma gibiymiş. Oysa ayrıldığım ne çocuğum ne kocam. İşim!
Spora yatırım yapan şirketleri ise, algıda seçicilik diyelim, iyice yakın takibe aldım. Onları alenen takdir etmek ve duyurmak istiyorum ki daha çok şirket spora gönül versin.
Ben sporu bir çeşit komple iyileştirme bombası gibi görüyorum. İnsan bedeninin her bir noktasına faydası var; fiziksel ve ruhsal olarak hem de. Yani bir tek yeri
tedavi etmiyor. Adamı komple baştan aşağı yeniden yaratıyor.
Antalya’ya Runtalya için yapılan basın toplantısına gittim ve sponsorlarla tanışma şansı elde ettim.
Benim hep haberlerde tesadüfen görüp “Ay ne deliler var ya!” dediğim şeyi yapıp Runtalya Maratonu’ndan bir gün önce, yani 3 Mart Cumartesi günü saat 10:00’da Yüksek Topuklar Koşusu yapıyorlar.
Ya çok iyi fikir yahu! Düşündükçe kahkahalar atıyorum.
Ammaaa, katılmak isteyenler 29 Şubat’a kadar elif.demirtas@holidayplan.com.tr adresine acilen başvursun ya da Antalya’da TerraCity AVM içerisindeki halk koşusu standında kayıt yaptırsın.
Çünkü yarışa sadece 100 kadın alınacak.
He he he, biz, bizim aileden üç kadın yazıldık bile! Ben, Sheda Modaevi’nin sahibi kuzenim Damla Sonat ve onun sağ kolu dayımın kızı Gaye Kolburan!
Gülüm’ü de yazdırdım valla. Onsuz olmaz asla!
Ben galiba pembe topuklu ayakkabılarımla koşar, üzerime de tayt üstü kızımın pembe tütüsünü giyerim. Yarış mesafesi 100 metre ve fakat kurallar çok ciddi!
Dünyada FIRST LEGO Ligi (FLL) ismiyle yapılan ve dünya genelinde 60 ülkeden 200 bin çocuğun katıldığı “Bilim Kahramanları Buluşuyor” etkinliği var.
Türkiye Turnuvası, 17-19 şubat tarihlerinde, ODTÜ’de olacak.
Cumartesi günü sabah 9:00’dan 16:00’ya kadar mesela Robot Karşılaşmaları Turnuvaları var. Eminim hem çocuklar eğlenecek hem de siz çocuklara bakıp şaşkınlık içinde kalacaksınız.
Tiyatro sanatçısı Hakan Bilgin’in sunuculuğunu üstlendiği Bilim Kahramanları Buluşuyor 8. Türkiye Turnuvası’nda, 9-16 yaş arası çocuklardan oluşan 22 ilden 80 takım, gıda güvenliği ile ilgili hazırladıkları projelerini üç gün boyunca sunacaklar.