∆ Bak yemezsen küserim.
∆ Yemezsen ölümü gör!
∆ Yemezsen arkandan ağlar.
Bu cümleler hepimize bir yerlerden tanıdık geliyor değil mi?
Ramazan ayının son günlerini yaşadığımız şu günlerde hepimizi bir bayram heyecanı sardı.
Tabii bir de bayramda kurulan sofraların vazgeçilmez baklava, şekerpare, kadayıf ve tulumbaları yeme heyecanı!
◊ Peki ama ikram edilen her tatlıyı “hayır” demeden tüketmek, bir şekilde kilo almamıza neden olur mu?
Bu bilgi özellikle ramazan ayında iftarı büyük bir sabırsızlıkla bekleyip uzun süren açlıktan sonra orucunu açarken, “Sofrada gözüm dönüyor ve ölçüyü kaçırıp tıka baza yiyorum.
Sonrasında da üzerime büyük bir ağırlık çöküyor. Halbuki ben daha sağlıklı ve dengeli beslenmek istiyorum bunun için ne yapmalıyım” diyen hemen hemen herkesi yakından ilgilendiriyor.
İşte size bu haftaki yazıda yemek yerken anlık haz duygunuza kapılmadan, beyninize tokluk sinyalinin ulaştığı 20 dakikayı en iyi şekilde değerlendirmeniz için uyguladığınızda işe yarayacak 3 öneriyi paylaşıyorum.
Hazırsanız başlıyoruz...
1. Terazi diyeti
Sağlık ve dengeli beslenmenin gerek psikolojik gerekse fizyolojik sağlığımız üzerindeki etkilerini artık hepimiz biliyoruz.
◊ Uykudan uyanmak istemediğim için sahura kalkmıyorum.
◊ Kilo almamak için sahura kalkmıyorum.
◊ Akşam iftarda çok yediğim için sahura kalkmıyorum.
◊ Sahura kalkıp sadece bir bardak su içip yatıyorum.
Eğer ki yukarıdaki maddelerden bir ya da birkaçı size tanıdık geliyorsa ya da siz de orucunuzu sahura kalkmadan tutuyorsanız bu yazımı iyi okumanızı öneririm.
Neden mi?
Çünkü sahur kişiyi oruca hazırlayan en önemli öğündür.
Ertesi gün daha özgüvenli bir şekilde niyetlenip oruç tutmanın keyfini yaşarız. İşte bu duygular kişiye kendini iyi hissettiren mutluluk veren duygulardır.Ruh ve beden sağlığı, birbiriyle sıkı sıkıya bağlantılıdır.
İnsan psikolojisi, insanın kas yapısına benzer. Nasıl ki insanın kasları çalıştıkça, daha sağlam ve güçlü olursa, insan psikolojisi de ne kadar zorlanırsa o kadar gelişir.
Bir başka açıdan insan doğası gereği ne kadar serbest kalırsa o kadar tembellik ve uyuşukluğa alışır.
İşte Ramazan ayında tutulan oruç, ruh ve beden arasında kurduğu otokontrol zinciriyle huzur ve mutluluğu bir arada yaşatır.
RUHSAL FAYDALARI
· Oruç zorluklara göğüs gererek irademizi çelik gibi yapar. Duyguları terbiye eder.· Oruç zorluklara göğüs gererek irademizi çelik gibi yapar. Duyguları terbiye eder.· Dürtü duygularını kontrol etmeyi kolaylaştırır.· Öfke kontrolüyle daha kolay başa çıkılır.· Benlik saygısını artırır.· Psikolojik dayanıklılığı artırır.· Psikolojik savunma gücünü geliştirir· Sevgi ve şefkat duygularını hatırlatır.· Zengin fakir kardeşliğini pekiştirir. · Aile ve sosyal bağları güçlendirir.· Nimetlere şükür duygusu uyandırır.· Sabır ve minnettarlık duygusu kazandırır.· Toplumsal huzuru sağlar.· Ramazan ayında kişilerin empati duygusu gelişir. Kişi bu dönemde öz bilinçle kendini daha iyi tanır. Kendi sınırları hakkında bilgi sahibi olur. Sosyal bilinç kazanır. İlişki yönetimini daha becerikli bir şekilde yapar. Kısacası tüm bunlar kişiyi mutlu eder.
FİZİKSEL FAYDALARI
· Fiziksel olarak oruç tutmak vücuda zindelik verirken, aynı zamanda dinlenen vücut diğer aylarda daha verimli çalışır.
Uzun bir yolculuk tek bir adımda başlar.
Her yeni gün, yeni bir başlangıç demektir.
Hayata yeniden başlamak bir sanattır. Bu gücü kendimizde bulabilmek ve elimizde olanla başlayıp yola çıkmak, yolculuk sırasında ihtiyaçları tanımlayıp eksikleri tamamlayıp yorumlamak ayrı bir sanat...
Bu sanatı da icra edebilmek için de umutlu olmak gerekiyor.
Umuda yolculuğa çıkarken nelerden uzak durmamız, neleri kucaklayarak yanımıza almamız gerekir?
“Umut” bir inanç, duygu ve düşüncedir.
Dinamiktir, alternatif yollar, iyimserlik, cesaret ve en önemlisi amaçlara ulaşmak için kendini yeterli hissetmeyi ve bu anlamda bir mücadeleyi barındırır.
Hayatın inişli çıkışlı dönemleri arasında hepimiz kendimizi zaman zaman umutsuz hissedebiliriz.
Deprem başta çocuklar olmak üzere yetişkinlerde ve toplum genelinde hemen hemen herkesi psikolojik anlamda derinden etkiledi.
Yanan yürekler, akan gözyaşları, yapılan dualar ve yardımlar sonucunda bir kez daha anladık ki, bu birimizin acısı değil hepimizin acısıydı.
Dünyanın dört bir yanından Türkiye için yapılan yardımlar ve destekler, insanlığın ortak değerlerde buluşabilmesinin mümkün olduğunu göstermesi açısından son derece anlamlıydı.
Renkleri, dinleri ne olursa olsun insanlığın kesiştiği nokta, sevgi, moral ve motivasyon, yalnız olmadığını hissetmek...
Depremi yaşayan bir insan şok döneminden çıkıp olup biteni idrak ettikten sonra en çok yaşadığı şeyi en ince ayrıntılarıyla anlatmak ister. Bu, kişilerin biraz da olsa rahatlayıp geleceğe umutla bakmaları ve hayata yeniden sıkıca bağlanmaları adına önemlidir.
İşte biz de bu amaç doğrultusunda ruh ve davranış bilimlerine hizmet eden psikiyatr ve psikolog arkadaşlarımızla birlikte geçtiğimiz günlerde Hatay ve Kahramanmaraş’taki çadır kentlerde psikolojik destek vermek için görevdeydik.
Bu yolculuk hayatımda yaptığım yolculukların en anlamlısı olurken, içtiğim en güzel kahve, yaptığım en samimi sohbet, gördüğüm en güzel misafirperverlik örneğiydi.
Kimimiz enkaz altında kalan yakınlarımızın acısını çekerken kimimiz de yaşadıklarımızın etkisiyle ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız.
Ve hepimiz elimizden geldiğince zorda kalanlara yardım etmeye çalışıyor, acaba onlar için neler yapabiliriz diye çırpınıyoruz.
Peki deprem travması yaşayan bireylere yardımcı olmak için nasıl yaklaşmalıyız?
Bu konu çok hassas olduğu için dikkat etmemiz gereken hususlar var tabii. Öncelikle bilmemiz gereken, deprem travması yaşayan kişinin duygu durumundaki değişimler...
Deprem travması yaşayan bir kişide...
* Yoğun bir yalnızlık ve boşluk hissi oluşabilir...
* Kendini suçlu hissedebilir...
* Başkalarına kızgınlık hissedebilir...
Ara öğünler bizim küçük atıştırmalıklarımız olup aynı zamanda ana öğünlerimizin yardımcılarıdır.
Ara öğünün en büyük amacı kan şekerinizi dengede tutup çabuk acıkmayı ve bir sonraki öğünde çok fazla yemeyi engeller. Kısacası ara öğün sağlıklı ve dengeli beslenmenin altın kurallarından biridir ve beslenmenin genel olarak yüzde 10’unu oluşturur.
Özetleyecek olduğumuzda ara öğün, sağlıklı ve kaliteli bir yaşamın kapısını aralayabilir...
Ara öğün neden önemli?
Sağlıkla ilgili herhangi bir problem yaşamak istemiyorsanız, doğru ve dengeli beslenme alışkanlığına sahip olmanız gerekir.
Bu alışkanlığın kazanılmasında da yine ara öğünler büyük bir öneme sahiptir. Eğer ara öğünler atlanırsa ya da bir şekilde geçiştirilmezse kilo alımı ve buna bağlı olarak pek çok farklı sağlık sorunu yaşanılabilir.
Neden ara öğün sepeti...