Paylaş
Deprem başta çocuklar olmak üzere yetişkinlerde ve toplum genelinde hemen hemen herkesi psikolojik anlamda derinden etkiledi.
Yanan yürekler, akan gözyaşları, yapılan dualar ve yardımlar sonucunda bir kez daha anladık ki, bu birimizin acısı değil hepimizin acısıydı.
Dünyanın dört bir yanından Türkiye için yapılan yardımlar ve destekler, insanlığın ortak değerlerde buluşabilmesinin mümkün olduğunu göstermesi açısından son derece anlamlıydı.
Renkleri, dinleri ne olursa olsun insanlığın kesiştiği nokta, sevgi, moral ve motivasyon, yalnız olmadığını hissetmek...
Depremi yaşayan bir insan şok döneminden çıkıp olup biteni idrak ettikten sonra en çok yaşadığı şeyi en ince ayrıntılarıyla anlatmak ister. Bu, kişilerin biraz da olsa rahatlayıp geleceğe umutla bakmaları ve hayata yeniden sıkıca bağlanmaları adına önemlidir.
İşte biz de bu amaç doğrultusunda ruh ve davranış bilimlerine hizmet eden psikiyatr ve psikolog arkadaşlarımızla birlikte geçtiğimiz günlerde Hatay ve Kahramanmaraş’taki çadır kentlerde psikolojik destek vermek için görevdeydik.
Bu yolculuk hayatımda yaptığım yolculukların en anlamlısı olurken, içtiğim en güzel kahve, yaptığım en samimi sohbet, gördüğüm en güzel misafirperverlik örneğiydi.
Erten Ailesi’nin deprem anında ve sonrasında yaşadıkları duyguları sizlerle paylaşmak adına kendilerinden izin alarak yazıyorum.
Çadıra bile girmeye korkuyorum
Büşra Erten, 29 yaşında, iki çocuk annesi. Depreme yaşadığı dört katlı aile apartmanının ikinci katında yakalanmış. O anı şöyle anlatıyor:
“Sabaha karşı büyük bir sesle uyandım. İlk önce rüyadayım sandım. Evimizin üst katından komşularımızın ‘Kapımızı açın’, ‘Yardım edin’ sesleri gelirken, aşağıda eşimin ninesinin ‘Ölüyoruz, oğlumun yanına gidiyorum, rabbim günahlarımızı affetsin’ diyerek salavat getirdiğini duydum. Eşim yere düştü, kapılar kapandı. O an kimi kurtaracağımı şaşırdım. Önce çocuklarımı alıp kapıyı açarak dışarı çıkardım. Sonra eşimin ninesinin giriş kattaki evine girerek onu sırtladığım gibi balkon camından bahçeye attım. Her şey 2 dakika içinde olup bitti. O an rabbim birden güç verdi. Fakat şu an psikolojim tamamen bozuk. Gün içinde sürekli aklıma o dakikalar geliyor. Çadıra bile girmeye korkuyorum. İyi ki geldiniz, desteğe ihtiyacım vardı. Benim için moral ve motivasyon oldu. Şu an tek isteğim eski günlerdeki gibi çalışmak, para biriktirmek ve tek katlı bahçeli bir evde oturmak. Kısacası kendimi güvende hissetmek istiyorum.”
En büyük ihtiyacımız yalnız olmadığımızı hissetmek
Cemile Nine 95 yaşında. 6 çocuğu, 25 torunu var. Bundan 4 ay önce oğlunu akciğer kanserinden kaybetmiş. “Hayatımın en büyük acılarından biri olan evlat acısını yaşarken, bir de bunun üzerine deprem acısı eklendi” diyerek deprem anında yaşadıklarını şöyle anlattı: “Namazımı kılmak için uyanmak üzereydim. Birden başım döndü. Baktım sallanıyoruz. Kapıya koştum, kapı kilitlenmişti. Yüklendim ama açılmıyordu. O an 4 ay önce akciğer kanserinden ölen oğlumu sayıkladım, salavat getirdim. Allah’a sığındım. Sonrasını hatırlamıyorum, bayılmışım. Uyandığımda kendimi bahçede, yerde buldum. Kendime geldiğimde gelinim Büşra’nın beni sırtlayıp balkondan evimizin bahçesine attığını öğrenince ağlamaya başladım. Artık 95 yaşındayım, ölmekten korkmuyorum. Ama depremle değil, Allah’ın rahmetiyle ölmek istiyorum.Devletime ve milletime yardımları için minnettarım.
Allah hepinizden, sizlerden de razı olsun. Bizleri unutmayıp buralara kadar geldiniz. Bizler için moral oldu. Bizlerin yiyecek içecekten çok yalnız olmadığımızı hissetmeye, sizlere ihtiyacımız var. Yine gelin, bizi unutmayın olur mu?”
2 saniye geç kalsaydım bebeğim şu an yaşamıyordu
Cemile Erten, üç çocuk annesi bir ev hanımı. Cemile Nine’nin torunu ve aynı zamanda adaşı. Deprem anını şöyle anlatıyor:
“Saat 04:15 sularıydı. Bir gün önce doğum gününü kutladığım bebeğim normalde o saatlerde hiç ağlamazdı. ‘Herhalde acıktı, ağlıyor’ dedim ve sütünü ısıtmak için mutfağa gittim. O sırada ayakta dengemi kaybettim. Sallanmaya başladık. Deprem olduğunu fark edince bağırmaya başladım. O an ilk alkıma gelen bebeğimi kucaklamak oldu. Ben bebeğimi aldığım sırada tavandaki molozlar çocuğumun beşiğine dökülmeye başladı. Eğer 2 saniye geç kalsaydım belki de çocuğum şu an yaşamıyor olacaktı. Kapıyı açıp koşmaya başladık. Fakat üst komşularımızın ‘Kapılarımız kilitlendi, çıkamıyoruz. Ne olur bizim de kapımızı açın’ dediğini duydum. Bunun üzerine geri dönüp kapılarını açtım. Onlar da dört çocuklarıyla birlikte dışarı kaçarak kurtuldular. Fakat diğer komşularımıza yetişemedik, kaybettik. Bebeğimin doğum gününde depremi yaşadık. Mutluluğu yaşarken hüznün de en büyüğü başımıza geldi. Çocuğumuzun beşiğinden kalan battaniyesi o günün tek hatırası!”
Bu durumlarda tedavi şart
Depremi deneyimlemiş bir kişinin yeniden deprem olma ihtimalinden korkması, elinde olmayan bir durumdur. Eğer ki yoğun korku duyuyor, geçmiş anıları anımsıyor, sürekli kâbuslar görüyorsa ve bu 6-8 hafta devam ediyorsa, bu durum depremin insan üzerinde bırakabileceği en ciddi ve kalıcı psikolojik etkidir. Böyle bir durumda profesyonel destek ve ilaç tedavisi gerekli olabilir.
Paylaş