Yasemin Boran

Yapabilmenin yolu

15 Mart 2002
Şayet hayatınızdan memnun değilseniz önce nelerden memnun olmadığınızı tesbit edin. Bugüne kadar neler yaptığınızı düşünün. Hatalarınızı ortaya çıkartın. 'Keşke şunu yapmasaydım' dediğiniz ne varsa, bunları oturup teker teker yazın.

Bugün memnuniyetsizliğinizi yaratan durum, sadece tek bir olayın sonucu değildir. Hatta yakın geçmişte hata olarak değerlendirdiğiniz olay, şu anda durumunuzun tek yaratıcısı bile olmayabilir.

Bir çok olayın, bir çok hamlenin, birbiriyle ilgisiz gibi görünen çeşitli durumların toplamında bugün yaşadığınız durum ortaya çıkar. Siz ise, tek bir sorumlu ararsınız. Ve tabii suçlu daima sizin dışınızdaki biridir. Veya sizin kontrolünüz dışında meydana gelen olaylar yüzünden mutsuz olmuşsunuzdur.

Başarısızlığımızın ve mutsuzluğumuzun nedeni; çevremiz ve bizim dışımızda meydana gelen olaylar yüzündendir. Daha doğrusu biz böyle olduğundan eminiz.

İnsan, kendini suçlayarak yaşayamaz. Ama hatayı kendi dışında aramaya devam ettiği sürece de bir arpa boyu yol alamaz.

Şimdi değerlendirme zamanı. Hayatı ve kendinizi değerlendirmek için harekete geçin. Çünkü mutsuz olarak da yaşanmaz.

Aşama yapmak gerekir. Mutsuzluk çukurundan çıkmak gerekir. Bunun için hatalarımızı tesbit etmek ve kabul göstermek şart. Ancak, kabul gösterdikten sonra kendi potansiyelimizi, neler yapabileceğimizi tesbit edebiliriz. Ve ancak kendimizin neler yapabileceğini bildikten sonra içinde bulunduğumuz durumu aşmak için harekete geçebiliriz. Bunun için de inançlı olmalı, kendimize, yapabileceğimize inanmalıyız.

Kendimizden ve yaptıklarımızdan utanmayalım. Hatalarımızı kabul göstermeyi bilelim. Çünkü insan, hatalarıyla büyür. Yeter ki, hatalarını kabul gösterip neleri yapmaması gerektiğini öğrenebilsin. Yapmamayı öğrenmek, yapacaklarının yolunu açacaktır diyorum, Yasemin’ce...
Yazının Devamını Oku

Milattan sonra 2150

14 Mart 2002
Geçan gün bir arkadaşım ütopyalara ilginç bir örnek niteliğini taşıyan MS 2150 adlı kitabı hediye ederken 'çok etkilendiğini' söyledi ve ilgimi çekeceğini ilave ederek kitabın konusu üzerine konuşmak istediğini de söylemeyi ihmal etmedi.
Bunun üzerine hızla okumaya başladım. Bir çeşit 'ideal toplum' anlayışının çok hoş bir dille anlatıldığı bu kitap gerçekten üzerinde düşünülmeye değer.

Hayatı ve insanı makro ve mikro açılardan değerlendiren kitap, 'makro felsefe'yi anlatıyor. Üstelik geleceğin toplumunun bugünden oluşturulabileceğini ve tek gerçeğin 'zihin' olduğunu vurguluyor.

Doğrusu kitabın içinde anlatılanların tümüne katılmasam bile 'zihin' üzerine anlatılanların kendi düşüncelerimle örtüştüğünü görmek fazlasıyla ilgimi çekti.

İnsanların kendi dünyalarını zihinleriyle yarattıkları gerçeği, sanırım size de fazla uzak değil. İnandığımız değerler ve beklediğimiz sonuçlarla karşılaşıyoruz.

Olmayacağına inandığımız şeylerin olabilmesi mümkün değil. Neye inanıyorsak, neleri bekliyorsak hatta korkarak olmasını istemediğimiz şeyler dahil içinde yaşadığımız dünyayı sürekli oluşturuyoruz, biçimliyoruz, yaratıyoruz.

Evet, kitabın içinde anlatılan zihinle bağlantılı tanımlar son derece ilginç olmakla birlikte kitabın kahramanı bana biraz Jack London’ın 'Yıldızlar Korsanı' adlı kitabını hatırlattı. Ayrıca yıllar önce 'Mavi Dizi' adlı küçük kitaplardan oluşan ilginç bir romanlar serisi vardı ve bunların arasında 'Düş görenler gezegeni' adlı kitabı keyifle hatırladım. Fakat Akaşa Yayınları’ndan çıkan Thea Alexander’in yazdığı 'MS 2150' şiddetli duyguları bence biraz sert işlemiş. Ancak yine de insanın zihninde yeni açılımlar yapabileceğini düşünüyorum, Yasemin’ce...
Yazının Devamını Oku

Merkür burç değiştiriyor

12 Mart 2002
Bugünden itibaren Merkür Balık Burcu’nda dolaşmaya başlıyor. Üstelik Ay da Balık Burcu’na giriyor. Böylece Balık Burcu’nun özellikleri güçlü bir biçimde açığa çıkıyor. Çünkü Balık Burcu dönemindeyiz. Merkür’ün hızlı hareket ettiği bu devre içinde din ve mistik konular üzerine yapılan yazılı ve sözlü çalışmaların gündeme gelmesi mümkün. Saklanılan bilgiler üzerinde yapılacak çalışmalar ilginç gelişmelere neden olabilir. Ayrıca derin düşünceler içine girmek ve bunları derleyip toparlamak için çalışmalar yapmak açısından da uygun bir dönem.

Balık Burcu’nun tipik özelliği olan; aynı zamanda birbirine zıt fikirlerin ve duyguların büyük bir hızla harekete geçtiği bir dönemi işaret eden bu gökyüzü konumundan en fazla Balıklar etkileniyorlar. Yakın çevre, aile bireyleri ve çocuklarla her zaman olduğundan daha fazla ilgilenmeniz gerekebilir. Bu arada dikkat gerektiren konularda biraz dalgın ve unutkan olabileceğiniz için tedbirli davranmalısınız. Sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunabilir, ilginç organizasyonların içinde yer alabilirsiniz.

Gökyüzünün bu konumundan Yengeç ve Akrepler olumlu etkileniyorlar. Böylece fikirlerinizi açıklayabilir, yeni planlar yapabilir ve kararlı davranabilirsiniz. Bu devre içinde ekip çalışmalarında başarılı olabilir, yeni girişimlerde bulunabilirsiniz.

Sert etkiler alan İkizler ve Yaylar ise, bu devre içinde konuşmalarına her zaman olduğundan daha fazla özen göstermeliler. Gereksiz tartışmalara girmekten kaçınmalısınız. Düşüncelerinizi açıklamadan önce doğruluğunu araştırın. Fikirlerinizi uygulamaya başlamadan önce ilgisi olmayan kişilere anlatmasanız iyi olur.

Kritik konumda bulunan Başaklar’ın ise zihinsel faaliyetleri hızlanıyor. Fakat dikkatinizi tek bir konuya odaklamanız zor olacağı için konsantrasyon eksikliği ortaya çıkabilir. Bu durum dağınıklık ve unutkanlık yaratabilir. Bu nedenle tek bir konuyla ilgilenmenizi tavsiye ediyorum, Yasemin’ce...
Yazının Devamını Oku

Şansınızı algılayın

10 Mart 2002
İnsan algıladığından etkilenen bir varlıktır. Üstelik algıladıklarımız ister gerçek olsun, ister olmasın hem duygularımızı, hem düşüncelerimizi, hem de bedenimizi etkiliyor. Değişen duygularımızla birlikte metabolizmamız bile değişiyor. Dünyanın bir parçası olan insan, dünyada olup biten her şeyden etkileniyor. Gördüğümüz ve görmediğimiz her şeyden.

Gördüklerimizi değerlendiriyoruz ve bizde meydana gelen değişikliklere böylece anlam verebiliyoruz. Hoşlanıyoruz, nefret ediyoruz, seviyoruz, öfkeleniyoruz ve bütün bunları görüp anladığımız olaylara, kişilere, objelere yansıtıyoruz.

Peki ya anlamadıklarımız, görmediklerimiz, ne oluyor? Görmediklerimizden etkilenmiyor muyuz?

Tabii ki, etkileniyoruz. Ve bunlar da içimizde bambaşka duygular biçiminde açığa çıkıyor. Fakat bu duygularımızı adlandıramıyoruz. Nedenini anlamadığımız tuhaf sıkıntılar, gerilimler veya nedensiz coşkular biçiminde yaşıyoruz. Göremediğimiz fakat algımıza yansıyan pek çok şey nedensiz duygularımızın yaratıcısı.

Şimdi soracaksınız, 'görmediğimiz halde nasıl algılıyor ve etkileniyoruz' diyeceksiniz.

Görememek ve anlamamak, bizim kusurumuz. Bilmediğimiz şeyler karşımızda dursa bile göremeyiz. Görsek bile anlamayız. Ama bizi, duygularımızı ve bedenimizi etkiliyor. Mesela bir zamanlar sinemalarda konuşulan ve sonra yasaklanan bir konu vardı.

Meşrubat resminin film kareleri arasında tek bir kareye konulması. Tek bir hareket 25 kareden oluşuyor. Yani 25 karede hareketin değişik görüntüleri var fakat siz izlerken bunları göremiyorsunuz sadece hareketi görüyorsunuz. İşte bu 25 kare içine konulan tek bir kareye meşrubat resmini koyuyorlar. Siz filmi izlerken meşrubat resmini görmüyorsunuz. Fakat algılıyorsunuz ve sonra da susuzluk hissedip meşrubat içme ihtiyacı duyuyorsunuz. Anlayacağınız insan hala çözümlenmemiş muazzam bir varlık ve bulunduğu yerde ne varsa her şeyi algılıyor fakat bunların hepsini anlamıyor ve görmüyor. Buna karşılık dikkatini nereye yöneltirse, o doğrultuda ne varsa görmeye başlıyor. Bu duruma 'seçici algılama' diyebiliriz.

Mesela o güne kadar hiç ilgilenmediğiniz bir konuyu merak ediyorsunuz ve öğrenmek istiyorsunuz. Bu konu belli bir araba markası veya resim olabilir. Dikkatinizi yönelttiğiniz andan itibaren o markada bir sürü araba görmeye başlarsınız. Hatta hemen yanıbaşınızda bulunan galeride aradığınız markayı görebilir ve şaşırabilirsiniz. Yolda giderken karşınıza çıkmaya başlar, hatta sohbet ettiğiniz kişilerin bu marka konusunda birer uzman olduğunu anlarsınız. Nereden nasıl alabileceğinizi, merak ettiğiniz markanın hangi modellerinin ne çeşit özellikleri olduğunu, kısaca öğrenmek istediğiniz ne varsa, her şeyi öğrenebileceğiniz kadar çok malzemeyle karşılaşırsınız. Ve bunun adına 'şans' dersiniz. Aslında aramaya başladığınız şey daima orada, hemen çevrenizde bulunuyordu. Fakat siz dikkat etmediğiniz için görmüyordunuz. Ne zaman ki, dikkat etmeye başladınız hemen seçici algınız harekete geçti ve siz görmeye başladınız. Halbuki aradıklarınız daima etrafınızda bulunuyordu. Ama o sırada siz aramıyordunuz ve görmüyordunuz. Bu durum isteklerinizin hepsi için geçerli.

İstediğiniz şeye dikkatinizi yönelttiğiniz andan itibaren seçici algınız isteklerinizi görebilmenize ve elde edebilmenize yardımcı olacak.

Fakat aynı seçici algımız çok istediğimiz bir şeye odaklanırken aynı zamanda endişe ve kaygılarımıza da odaklanabilir. Hatta olmayacak korkusu seçici algımızı daha da fazla uyararak bu kez de olmamasını sağlayacak durumları görmemize ve karşılaşmamıza neden olabilir. Çok istiyoruz ama olmuyor. Çünkü olmamasını sağlayacak olanları görüyoruz.

Halbuki her şey birarada ve içiçe bulunuyor. Pozitif ve negatif, iyi ve kötü, isteklerimizin olmasını ve olmamasını sağlayacak her şey aynı anda mevcut. Biz seçici algımızla bunlardan birini seçiyoruz ve yaşıyoruz. Adına da şans ve şanssızlık diyoruz, Yasemin'ce...
Yazının Devamını Oku

Şans ve şanssızlık

9 Mart 2002
Düşünce ve duygularımızın şans ve şanssızlıkları yarattığından söz etmiştim. Aslında bu konuyu çeşitli biçimlerde işliyor ve daima olumlu beklentiler içinde bulunun, kendinize ve yapabileceklerinize inanın, diyorum. Çeşitli şekillerde anlatıyorum ve sanırım anlatmaya devam edeceğim. Taa ki, anlaşılıncaya kadar. Çünkü, hem mektuplar, hem de karşılaştığım kişiler bana bu doğrultuda sorular soruyorlar.

Evet, düşünce ve duygularımızla olayları etkilediğimizi anlatmaya çalışıyorum. Fakat, karşılaştığımız olayları biz şans ve şanssızlık olarak değerlendiriyor, daha önceki duygu ve düşüncelerimizi hatırlamıyoruz. Halbuki düşüncelerimiz duygularımızı etkiliyor, duygularımız ise, düşüncelerimizi... Biraz iyimser olmayı denesek, diyorum. İyi beklentiler içinde bulunsak. Kaygısız ve telaşsız bir biçimde yapabileceğimize inansak... Çok mu, zor?

Bir girişimde bulunduğumuz zaman, önce olumsuz taraflarını ele alıyoruz. İsteklerimizi elde etmek için çalışırken telaşlanıyor ve 'ya olmazsa' diye düşünüyoruz. Hatta olmama ihtimalinin olabilirliğinden daha fazla olduğu duygusuna kapılıyoruz. Öte yandan çok istediğimiz şeyi gerçekleştirmek için elimizden geleni yapmaya devam ediyoruz.

Şimdi böylesine endişeler içinde bulunduğumuz zaman isteklerimizin olması çok zor gözükmüyor mu?

Enerjinizin büyük bir kısmını kaygı duygusu içinde tüketirken, isteklerinizi olduracak enerjiniz kalmıyor. Üstelik dikkatinizi isteklerinize odaklamanız gerekirken, endişeler yüzünden dağılıyorsunuz. Böylece verimli bir çalışma yapabilme durumunuz da ortadan kalkıyor. Çünkü, dikkatinizi nereye yöneltirseniz, düşünce ve duygularınız da oraya odaklanır. Düşünceler ve duygular çeşitli konulara dağıldığı zaman başarı şansınız azalır. Yani sizin şanssızlık olarak nitelediğiniz durumlar ortaya çıkmaya başlar. Üstelik çok kolay yapabileceğiniz bir işin olması bile neredeyse imkansız hale gelir. Olumsuz duygu ve düşünceler içine girerek dikkatinizi dağıtmayın. Kendinizi gerçekleşmesini istediğiniz konuya bütün olarak yöneltin. Yani dikkatinizin tümünü isteklerinize odaklayın ve düşünceleriniz yapıcı olsun. Bu sırada iyimser duygular içinde bulunun ve istediğiniz şeyin olacağına inanın. Yani kendinize ve yapabileceklerinize inanın. Sonra olayları izleyin. Şansın sizden yana olduğunu göreceksiniz diyorum, Yasemin'ce...
Yazının Devamını Oku

Rahatsız rüyalar

5 Mart 2002
<B>Rumuz: Gerçek<br><br></B>Anlaşılmaz ve pek çok rüya gördüğünüzü yazmışsınız. Son günlerde gördüklerinizden rahatsızlık duyduğunuzu ve geceleri bu nedenle uykusuz kaldığınızı belirtmişsiniz. Hatta bu durumun sağlığınızı etkilemeye başladığından yakınmışsınız. Aslında rüya görmek, rüyalarınızı hatırlamanız çok iyi bir durum. Daha gözlerinizi kapatır kapatmaz rüyaların başlaması ise, sizin duyarlılığınızın arttığını işaret ediyor. Ayrıca bu durumu yaratan diğer etki ise, sizin aşırı derecede yorgun ve uykusuz olduğunuzu da gösteriyor. Rüya görmekten endişe duyduğunuz için ve gözlerinizi kapatır kapatmaz rüya göreceğinizi beklediğiniz için bu durum meydana geliyor. Rüyalarınızı böylesine berrak bir biçimde hatırlamanız aslında çok iyi bir durum. Çünkü gerçek dediğiniz normal hayatınızda çözümleyemediğiniz pek çok sorunu rüyalar aracılığı ile çözümleyebilirsiniz.

Sözünü ettiğiniz ve sizi korkutan rüyaların nedeni, şuuraltındaki korkularınızla karşılaştığınızı gösteriyor. Endişeleriniz çok fazla olmalı ve bunları derinlere gömerek yaşıyor olmalısınız. Kuruntu ve kaygılarınız ise, rüyalarınızda biçim kazanarak karşınıza çıkıyor. Halbuki rüya sırasında bu kaygılarınızı çözümleyebilir, böylece bilinçaltınızı temizleyebilirsiniz. Kendinizi serbest bırakın. Rüya görmekten korkmayın ve bunların şuuraltınızın oyunları şeklinde yorumlamaya çalışın. Ayrıca uykusuzluk ve beslenme bozuklukları yüzünden sinirleriniz zayıf düşmüş olabilir. Sinirlerinizi kuvvetlendirmeniz gerekiyor. B kompleksi vitaminler ve kuvvetli gıdalar alarak bedeninizi ve sinirlerinizi güçlendirin.

Şu sıralarda geçiş yapan Neptün doğum haritanızı etkiliyor. Hayallerinizi arttırırken kaygılarınızı da harekete geçiriyor. Buna bağlı olarak zengin rüyalar görmenize neden oluyor. Aslında bu etki yaratıcılığınızı da harekete geçirir. Dikkatinizi yaratıcılık gerektiren konulara yöneltirseniz, bu sıkıntılı durumdan uzaklaşırsınız diyorum, Yasemin’ce...
Yazının Devamını Oku

Mart ayında neler olacak?

3 Mart 2002
Gökyüzünün hareketine uygun bir hareketlilik içinde bulunduğumuz bir dönemdeyiz. Büyük bir hızla gelişen olaylara adapte olmak giderek zorlaşıyor. Yer, gök, siyaset, uluslararası ilişkiler ve hatta ikili ilişkilere kadar büyük değişimlerin eşiğinde bulunuyoruz. Ancak, bizim de hem zihinsel, hem de duygusal açıdan bu değişime ve buna bağlı olarak açığa çıkan zorlayıcı etkilere uyum sağlamamız gerekiyor. Yoksa gerçekten fazlasıyla zorlanabiliriz.

Biliyorsunuz Türkiye'nin burcu Akrep, yükselen burcu ise, Yengeç. Üstelik şu sıralarda geçiş yapan Jüpiter Türkiye'nin yükselen burcunu harekete geçirdi. Aynı zamanda yaklaşmakta olan Mars Türkiye'nin Güneş'ini tetikleyecek. Ve etkiler sadece bu kadar değil. Aynı zamanda Satürn ve Uranüs'ü de unutmamak gerek.

Şimdi astrolojinin teknik ayrıntılarına girerek sayfayı doldurmamam gerektiğini biliyorum. Çünkü diyeceksiniz ki, 'peki bunlar ne demek oluyor?'

Öncelikle hızlı öğrenme döneminde bulunduğumuzu işaret ediyor. Yani aynı zamanda pek çok olayın birlikte yaşandığı bir sürece girmiş bulunuyoruz. Zaten uzun bir süredir bu sürecin içindeyiz. Fakat şimdi giderek daha da hızlanıyor. Çünkü, daha önce öğrendiğimiz ama pek de fazla anlamadığımız bilgiler, düşüncelerimizde uyanacak ve daha hızlı düşünmeye başlayacağız. Geçiş yapan Uranüs, daha akıllı olacağımızı ve ilginç fikirlerimizle şaşırtacağımızı işaret ediyor. Daha doğrusu şimdiye kadar söyleyemediklerimizi birden bire söylemeye başlayacağımızı gösteriyor.

Tabii fikirlerin ortaya çıkmasını sağlayacak etkiler çok önemli. Ve gökyüzü Mart ayında fırsatlarla kaygı duyabileceğimiz olayların birlikte yaşanacağını işaret ediyor.

Mesela bugün Ay hayallerimizi tetikleyecek. Buna bağlı olarak korku ve endişelerimiz harekete geçirebilir. Duygularımızı denetim altına almak için gayret göstermeliyiz. 7-19 Mart günleri arasında ve 22,23 Mart günleri oldukça ilginç.

Üst düzey yöneticilerin gerilim içine girebileceği, sert bir durumla karşılaşmaları söz konusu olabilir. Tabii bu sırada duyguların çok fazla yoğunlaşması ve sert bir tavır içine girilmesi ihtimali de var.

Halkın değişim sürecine girdiği bu devre içinde köklü değişimleri yaratabilecek durumlarla karşılaşmak mümkün. Son derece zorlayıcı bir etki gibi görünüyorsa da aslında yeni bir yapılanmayı ve fırsatları da beraberinde getiriyor. Tabii fırsatları değerlendirebilmek için de bizim uyanmamız gerekiyor. Uranüs'ün etkisi, bu uyanışımızı gerçekleştirmemize yardımcı olabilir.

Duyguların son derece yükseleceği bu ay içinde dikkatinizi değişen duygularınıza yöneltmenizi tavsiye ediyorum ve ani tepkiler ortaya koymaktan kaçınmalısınız diyorum.

Ayrıca Savaş Tanrısı Mars'ın hayaller gezegeni Neptün ile etkileşimi savaş hayallerimizi ve duygularımızı körükleyebilir. Özellikle Ortadoğu ısınabilir. Üstelik ABD'nin bir Yengeç olduğunu düşündüğümüz zaman geçiş yapan Jüpiter'in etkisi altında bulunduğunu anlayabiliriz. Bir büyüteç gibi her şeyi büyüten Jüpiter, ABD için özellikle uluslararası ilişkilerinde kendini abartılı bir biçimde büyütmesine neden olabilir diyorum, Yasemin'ce...
Yazının Devamını Oku

Duygusal değişimler (2)

2 Mart 2002
Duygular hayatımızı etkiliyor. Bu konuyu durmadan yazdığımı düşünebilirsiniz. Ancak, duygularımızı ve duygularımızda meydana gelen değişimleri anlamak zorundayız. Özellikle içine girdiğimiz bu değişim sürecinde kendimizin farkına varmamız çok önemli. Hayallerimizi, korkularımızı, heyecanımızı, sevgimizi ve öfkemizi tetikleyen, duygularımızı harekete geçiren etkilerin kaynağını anlamamız çok önemli. Böylece içimizden yükselen duygular ile davranışlarımız arasındaki bağlantıyı anlayabilir ve pratik hayatımızı kolaylaştırabiliriz.

Halbuki hayatımız pek kolay değil. Değişen duygularımız davranışlarımızı etkiliyor ve hayatımızı zorlaştırıyor. Ve duygularımızı her zaman yaşadığımız olaylar değiştirmiyor. Havada meydana gelen değişiklikler, elektrik yüklü bulutlar, gök cisimleri kısaca algımıza yansıyan her şey duygularımızı etkiliyor. Fakat yaşadıklarına kapılmış olan insan, duygularında meydana gelen değişiklikleri yaşadığı olaylara bağlıyor ve tabii bunun büyük bir yanılgı olduğunu olayların devamında anlıyor. Ne yazık! Tabii bunun sonucunda hayatımızı da zorlaştırmış oluyoruz. Çünkü duygular düşüncelerimizi ve davranışlarımızı etkiliyor. Mesela bugün Mars Boğa Burcunda dolaşmaya başladı. Böylece özellikle Boğa ve Akrepler'in duygularında değişim başlayacak.

Dünkü yazıda 'yanılgı yüzünden dostlarımızı kırıyoruz. Önceden aldığımız kararları duygusal bir değişim anında değiştirebiliyoruz. Tabii bunun sonucunda her şey değişmiş oluyor ve çoğu zaman geri dönüşü olamıyor.' Şeklinde bir açıklama yapmış ve ne yapabileceğimizi sormuştum.

Evet, nedenini anlayamadığımız duygusal değişimlerimizi, o sırada yaşadığımız olaya veya kişilere yükleyip sonraki günlerde istemediğimiz durumlarla karşılaşmak yerine kendinizi anlamak için gayret göstermeniz gerekiyor. Bu gayretin ilk adımı ise, bilgilenmek için çalışmaya başlamak.

Bedeninizin mükemmel bir cihaz olduğunu düşünün. İnsanlığın bugüne kadar geliştirdiği en mükemmel cihazdan daha mükemmel bir cihaz olduğunu düşünerek işe başlayın ve bu bilgiyi içinizin en derinlerinde, hücrelerinizde hissedin. Bedeninize inanın. İnanmak, özellikle kendinize inanmak, karmaşık olan ne varsa, tüm problemleri çözümlemenizin başlangıcıdır.

Bu mükemmel cihazın yani bedeninizin yaşadığınız yerde, dünyada hatta evrendeki her şeyle iletişim hali içinde bulunduğunu bilmelisiniz.

Gökyüzü ve yeryüzü ile tam bir temas içinde bulunan insan, hem havadaki, hem de yer ve yeraltındaki her şeyle iletişim halindedir. Her şeyden farklı dalga boylarına sahip frekansların yayıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Maddeden yayılan bir çeşit elektrik yüklü taneciklerin taşıdığı bilgilerin birbirlerine çeşitli mesajlar ilettiğini ve bedenimizin bir radyo gibi tüm bu bilgileri aldığını ve yaydığını düşünün.

Bedenimizin yakaladığı bilgileri açığa çıkartırken düşüncelerimiz arada parazit oluşturuyor. Halbuki dikkatimizi bedenimize yönelterek bilgileri zihnimizde uyandırabiliriz. Bu konunun çok önemli olduğunu biliyorum ve değişen duygularımızı anlamak için yarın Altın Işık Astroloji ve Bilimsel Araştırmalar Derneğinde saat 17:00'de bir seminer vereceğimi ilan ediyorum. İlgilenenler 0216 302 33 37 telefondan ayrıntılı bilgi alabilirler diyorum, Yasemin'ce...
Yazının Devamını Oku