Şansınızı algılayın

İnsan algıladığından etkilenen bir varlıktır. Üstelik algıladıklarımız ister gerçek olsun, ister olmasın hem duygularımızı, hem düşüncelerimizi, hem de bedenimizi etkiliyor. Değişen duygularımızla birlikte metabolizmamız bile değişiyor.

Dünyanın bir parçası olan insan, dünyada olup biten her şeyden etkileniyor. Gördüğümüz ve görmediğimiz her şeyden.

Gördüklerimizi değerlendiriyoruz ve bizde meydana gelen değişikliklere böylece anlam verebiliyoruz. Hoşlanıyoruz, nefret ediyoruz, seviyoruz, öfkeleniyoruz ve bütün bunları görüp anladığımız olaylara, kişilere, objelere yansıtıyoruz.

Peki ya anlamadıklarımız, görmediklerimiz, ne oluyor? Görmediklerimizden etkilenmiyor muyuz?

Tabii ki, etkileniyoruz. Ve bunlar da içimizde bambaşka duygular biçiminde açığa çıkıyor. Fakat bu duygularımızı adlandıramıyoruz. Nedenini anlamadığımız tuhaf sıkıntılar, gerilimler veya nedensiz coşkular biçiminde yaşıyoruz. Göremediğimiz fakat algımıza yansıyan pek çok şey nedensiz duygularımızın yaratıcısı.

Şimdi soracaksınız, 'görmediğimiz halde nasıl algılıyor ve etkileniyoruz' diyeceksiniz.

Görememek ve anlamamak, bizim kusurumuz. Bilmediğimiz şeyler karşımızda dursa bile göremeyiz. Görsek bile anlamayız. Ama bizi, duygularımızı ve bedenimizi etkiliyor. Mesela bir zamanlar sinemalarda konuşulan ve sonra yasaklanan bir konu vardı.

Meşrubat resminin film kareleri arasında tek bir kareye konulması. Tek bir hareket 25 kareden oluşuyor. Yani 25 karede hareketin değişik görüntüleri var fakat siz izlerken bunları göremiyorsunuz sadece hareketi görüyorsunuz. İşte bu 25 kare içine konulan tek bir kareye meşrubat resmini koyuyorlar. Siz filmi izlerken meşrubat resmini görmüyorsunuz. Fakat algılıyorsunuz ve sonra da susuzluk hissedip meşrubat içme ihtiyacı duyuyorsunuz. Anlayacağınız insan hala çözümlenmemiş muazzam bir varlık ve bulunduğu yerde ne varsa her şeyi algılıyor fakat bunların hepsini anlamıyor ve görmüyor. Buna karşılık dikkatini nereye yöneltirse, o doğrultuda ne varsa görmeye başlıyor. Bu duruma 'seçici algılama' diyebiliriz.

Mesela o güne kadar hiç ilgilenmediğiniz bir konuyu merak ediyorsunuz ve öğrenmek istiyorsunuz. Bu konu belli bir araba markası veya resim olabilir. Dikkatinizi yönelttiğiniz andan itibaren o markada bir sürü araba görmeye başlarsınız. Hatta hemen yanıbaşınızda bulunan galeride aradığınız markayı görebilir ve şaşırabilirsiniz. Yolda giderken karşınıza çıkmaya başlar, hatta sohbet ettiğiniz kişilerin bu marka konusunda birer uzman olduğunu anlarsınız. Nereden nasıl alabileceğinizi, merak ettiğiniz markanın hangi modellerinin ne çeşit özellikleri olduğunu, kısaca öğrenmek istediğiniz ne varsa, her şeyi öğrenebileceğiniz kadar çok malzemeyle karşılaşırsınız. Ve bunun adına 'şans' dersiniz. Aslında aramaya başladığınız şey daima orada, hemen çevrenizde bulunuyordu. Fakat siz dikkat etmediğiniz için görmüyordunuz. Ne zaman ki, dikkat etmeye başladınız hemen seçici algınız harekete geçti ve siz görmeye başladınız. Halbuki aradıklarınız daima etrafınızda bulunuyordu. Ama o sırada siz aramıyordunuz ve görmüyordunuz. Bu durum isteklerinizin hepsi için geçerli.

İstediğiniz şeye dikkatinizi yönelttiğiniz andan itibaren seçici algınız isteklerinizi görebilmenize ve elde edebilmenize yardımcı olacak.

Fakat aynı seçici algımız çok istediğimiz bir şeye odaklanırken aynı zamanda endişe ve kaygılarımıza da odaklanabilir. Hatta olmayacak korkusu seçici algımızı daha da fazla uyararak bu kez de olmamasını sağlayacak durumları görmemize ve karşılaşmamıza neden olabilir. Çok istiyoruz ama olmuyor. Çünkü olmamasını sağlayacak olanları görüyoruz.

Halbuki her şey birarada ve içiçe bulunuyor. Pozitif ve negatif, iyi ve kötü, isteklerimizin olmasını ve olmamasını sağlayacak her şey aynı anda mevcut. Biz seçici algımızla bunlardan birini seçiyoruz ve yaşıyoruz. Adına da şans ve şanssızlık diyoruz, Yasemin'ce...
Yazarın Tüm Yazıları