29 Ocak 2010
MÜTEMADİ yol-kaldırım, altyapı inşaatları, doğal(gaz) ya da doğal olmayan kazıları nedeniyle, kışı çamurdur Ankara'nın.
Ama yine de kış, Ankara'ya yakışan tek mevsim.
Sadece kar yağdığında, elbette...
* * *
Kar, bir çok insanı, hatta İstanbulluları Ankara ile barıştıran nadir özelliklerinden birisidir de...
Çünkü "gri"sini, gereksiz resmiyetini yok eder kentin.
Sokağa çağırır, sokağa çıkartır insanları...
Ankara'da, "büyük ırmaklardan bile heyecanlı(dır) /karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak"...
Genellikle gece misafiri olsa da, zamansızdır Ankara'nın karı.
Yazının Devamını Oku 28 Ocak 2010
AĞUSTOS sonuydu.<br><br>Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Altındağ’ı gezerken, Başkan Veysel Tiryaki’yi sadece ilçenin yüzünü değiştiren icraatları için değil, “borçsuz belediye” olduğu için de övdü.
O günlerde de yazmıştım, bu övgünün anlamını, nasıl okunması gerektiğini...
* * *
Tiryaki önceki gün Altındağ Belediyesi’nin “ekonomik hal ve gidişi”ni açıkladı.
Yıl yıl, rakamlarla...
Altındağ Belediyesi’nin 2004’ten bu yana bütçedeki yatırım payını her yıl artırdıklarını ve her yıl açık veren belediye bütçesini denk hale getirdiklerini söyledi.
Alınan ekonomik tedbirlerle, 2009 yılında bütçenin fazla verdiğini vurguladı.
Piyasaya, bankalara, devlete borçlarının olmadığını da açıklayan Tiryaki, Altındağ Belediyesi’nin bütçesinin “çok iyi durumda” olduğunu da ilan etti.
Yazının Devamını Oku 26 Ocak 2010
"5 N 1 K..."<br><br>Yukarıdaki formül, gazetecilik mesleğinin "soru alfabesi"dir aslında.
"Ne, ne zaman, nerede, nasıl, neden, kim?" sorularıyla ortaya çıkar haber.
Günümüzde "5 N"e, haberin kaynağı da "nereden" sorusuyla eklendi.
Böylece haberi oluşturan formül de, "6 N 1 K"ya terfi etti.
* * *
Yazının Devamını Oku 23 Ocak 2010
“NERGİS ölünce kır çiçekleri üzüldüler, ona gözyaşı dökmek için ırmaktan su damlaları istediler. Irmak, Ah! diye cevap verdi, bütün su damlaları gözyaşı olsa bunlar Nergis’e yalnız benim ağlamam için yetmez, onu seviyorum.
- Ah! diye içlerini çektiler Kırçiçekleri, Nergis’i nasıl sevmemezlik ederdik; güzeldi O.
- Güzel miydi? dedi ırmak.
- Onu senden iyi kim bilebilir? Her gün, kıyılarına eğilip güzelliğini seyrederdi.
- Sularıma eğildiği vakit, gözlerinde kendi sularımın aksini gördüğüm için severdim onu.”
* * *
Farklı mitolojik anlatımlara/süslemelere karşın, Narsizm’e kaynak olan Narkissos, “kendine aşık olma hali” ve yarattığı kalp kırıklıklarının ardından gelen ağır, ölümcül cezanın öyküsüdür.
Narsizmin yansıları konusunda herkesin gözlemleri, yaşantıları olduğunu sanıyorum.
Ancak, bireysel anlamda koyu ya da tanı almış narsist kişilikler giderek içinde hapsoldukları/hapsedildikleri yalnızlık nedeniyle ya gözden uzaktalar.
Ya da zahmetli bir ayarla, narsizmin -dıştan görünen- rengini iyice açarak, tanı almadan yaşabiliyorlar.
Günümüzde narsizmin tezahürü de, görünürlüğü de farklı çünkü.
* * *
Bireysel narsizmin, Banu Alkanvari “şöhret”lerde, bir magazin rolü/balonu/motifi olarak öne çıkartılması anlaşılabilir de.
Siyasal narsizm, hala yadırgatıyor beni.
Kürsüde olmasa bile, kürsüsünün sanal yüksekliğinde (ki bu duruma “marangoz hatası” demişti Çetin Altan) gezinen bazı politikacılar, azar/nasihat lapsusu ile bir anda ekranlara, içi-dışı bir görünümleriyle yansıyorlar.
Halkın gözüne bakarak, onların gözbebeğinde, alkışında kendi endamına hayran, yansıyorlar ekrana, gazetelere, toplantılara...
Başkalarını önce ötekileştirmek, sonra “öteki”lere yukarıdan bakmak ve bunu açıkça ifade etmekte beis görmemek, siyasetin sıradan, hatta ortak enstrümanlarına arasına yerleşti neredeyse.
Narsizm ve cüret kardeştir elbette.
Ama yadırgıyorum yine de...
Yazının Devamını Oku 22 Ocak 2010
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi itfaiye hizmetlerini özelleştirdi. Çok tartışmalı bir karardı, ama yeterince tartışılmadı.
İlk soru işareti, itfaiye gibi bir kamu hizmetinin, “kar amaçlı” bir politikayla yürütülmesinin yerinde bir karar olup olmadığıyla ilgili.
İkincisi ise, itfaiyecilik işinin özel bir eğitim, uzun süreli bir deneyim gerektirmesinde...
Ayrıca itfaiyecinin sadece başkalarının değil, kendi canını koruma bilgisi/deneyimine sahip olması da şart.
Yapılan “itfaiye ihalesi” ile ilgili iddialar, tartışmalar da sürüyor.
Süreç, yargıya taşınıyor.
Ama oldu-bitti.
* * *
İtfaiye derken...
Kırıkkale’nin Yahşihan İlçesi Irmak Beldesi Belediyesi’ndeki sınav düştü gündeme.
Belediyenin İtfaiye Müdürlüğü’ne 4 personel alınması için sınav açılıyor.
Ardından sonuçlar açıklanıyor.
Alınacak 4 itfaiye eri için açılan sınavı kazananlardan ikisi, Belediye Başkanı Bilal Ağca’nın oğluyla, kayınbiraderi.
Üçüncüsü zabıta memurunun oğlu.
Başkan ortada bir sorun olmadığını, prosedürü uyguladığını savunuyor.
Ve adayların, Türkiye İş Kurumu tarafından gönderildiğini vurguluyor.
İtfaiyede işe alınan dördüncü isim ise Türkiye İş Kurumu Kırıkkale Şube Müdürü’nün kızı.
Beldedekiler Başkan’ın ücret ödeyemediği gerekçesiyle işçi çıkarmasını ama “belediyenin zaten çalışmayan itfaiyesine” 4 personel almasını eleştiriyor.
Ve olmayan itfaiyede, “bayan itfaiyeciyi” de garipsiyorlar.
* * *
İstanbul’da, Başkent’te artık alıştığımız “oldu-bitti”ler, giderek “kurumsallaşmaya” başlıyor.
Ancak böylesi örneklerde, bedeli “can” ile ödenebilir.
“Yangın olur, biz yangına gideriz”, artık çok eski bir İstanbul türküsü.
Tulumbacılar dersen, zaten müzelik.
Yazının Devamını Oku 21 Ocak 2010
ÇOCUKTUK, Reha (Mağden) ile birlikte Gençlik Parkı’na gittik.
Gar’ın karşısındaki kapıdan girdik parka.
Sağda, o yıllardaki mini tren istasyonunda, alışılmadık bir kalabalık gördük.
Girişe asılı pankart, büyük ilgi uyandıran bu “etkinlik”in niteliğini açıklıyordu:
“Bülbül Ötüşlü Kanarya Yarışması.”
Kanarya Sevenler Derneği’nin düzenlediği yarışmada, garibim kanaryalara “bülbül gibi ötmesi” öğretiliyordu.
Ardından doğası-sesi, zorla bir başka şeye dönüştürülen kanaryalar yarıştırılıyordu.
Kimi anında canlı yayınla, isteksizleri de önceden makaralı teyplere kaydedilen sesleriyle coşturularak...
Yazının Devamını Oku