Yaşar Sökmensüer

Aşk ve devrim

9 Şubat 2010
1970'lerde, aşk ve devrim elele, uluorta gez(e)mezdi pek.

Aşka zaman ayırmak da, "yol arkadaşına/yoldaşına", "bacı"ya -ne demekse- farklı bakmak da eğreti görülürdü biraz.

Erdal Öz'ün Gülünün Solduğu Akşam kitabındaydı yanılmıyorsam.

Deniz Gezmiş Öz'e "Bizim kuşak doğru dürüst aşık bile olamadı" demiş.

Aşk vardı elbet, ama ağırbaşlı kisvesiyle, "saklı kalan"dı hep.

* * *

Atatürk Spor Salonu sadece basketbolun değil, müziğin de dev sahnesiydi aynı dönemde.

Cem Karaca'

Yazının Devamını Oku

Bugün 12’de Gölbaşı’nda

7 Şubat 2010
KATİL Mehmet Ali Ağca, cezaevinden çıktığından beri hep aynı cümle dolaşıyor beynimde:

Yaptıklarımız kadar, gördüklerimizden (seyrettiklerimizden) de sorumluyuz.

 

İtibarını, kariyerini adam öldürmekle, cinayetle yaptı Ağca.

 

Tek başına mı becerdi bunu?

 

Hapisten çıktı, az daha TV'de jüri üyesi, olmadı yarışmacı yapılacaktı.

Yazının Devamını Oku

O kadar da değil

5 Şubat 2010
BEYTEPE Kampusu, 15 Eylül 1980 Pazartesi.

Henüz 1 yıllık asistanım.

 

12 Eylül darbesinin ve haftasonu bekleyişinin ardından şimdilik "arandığını sanmayan" öğretim üyeleri kampusa geliyor.

 

Bir hocamızdan haber yok. Sonradan idam talebiyle arandığını ve Fransa'ya kaçtığını öğreniyoruz.

 

Suçu DİSK'de görev yapmak.

Yazının Devamını Oku

Ezbere yaşıyoruz

4 Şubat 2010
UZUN süredir Milli Eğitim'de ezbere dayalı müfredat sorunu tartışılıyor.

Daha çok tartışılır.

 

Her şey değişir elbette ve "değişmeyen tek şey, değişmenin kendisidir".

 

Ama bir spekülasyon yapalım. Toplumsal yaşamımızda değişmeyen tek şey nedir?

 

Ezber...

Yazının Devamını Oku

Yalnız kalabalık

3 Şubat 2010
ANKARALI’nın 4-5 saatte ulaşabileceği yakınlıkta “7 harika” varsa, ilki Burgaz Ada’dır. Rum mezeleriyle her yemeği şölene çeviren Barba Yani Meyhanesi gibi kıyı restoranları, her dem taze puaçalarıyla pastaneleri, çayın-kahvenin geleneksel tadıyla sahil kıraathaneleri, kiliseleri ve elbette Sait Faik’in evi.
Burgaz aslında her yanı, kuytusu, havası-suyuyla Sait Faik ülkesi...
Notos Edebiyat Dergisi her yıl düzenlediği geleneksel soruşturmalarında bu kez 205 seçiciye “Yüzyılın En İyi 40 Öykücü”sünü sormuş.
Ve Sait Faik Abasıyanık almış birinciliği.
Jürideki 205 üyenin yüzde 91’inin oyuyla...
* * *
Sait Faik’in bir kış günü Burgaz’da -kilisenin karşısındaki- evinde yazdığı satırlar geldi aklıma:
“Şehirden tam dokuz mil uzaktayım.
Dört tarafım su içinde.
Çan çalıyor, uzaktan bir araba (fayton) sesi duyuluyor.
Bu boş sandalye birdenbire doluvermeli.
Kim gelip oturmalı?
Hiç kimseyi istemiyorum.
Ama sandalye...
Bir insan bekler gibi duran sandalye?
Onu yapan sandalyeci yaman adammış doğrusu.
Sandalyeye insan bekletmesini bilmiş.”
* * *
Yaşar Kemal “Paçalarından yalnızlık akan adam” der Sait Faik için.
Burgaz da insanın bir başınalığını çoğaltır zaten.
Ama azaltır yalnızlığını.
Çünkü hayatı sevdirir, önemsetir yeniden.
* * *
Yarım asırdan fazla oldu, Sait Faik dünyaya veda edeli.
Ve hepsi önemli isimlerden oluşan 205 kişi, onu seçti.
Neredeyse oybirliğiyle...
Yalnızlığın en koyusunu yaşamıştır kuşkusuz,, ama 56 yıl sonra hala kalabalık, insanları davet ettiği duygu dünyası.
Onu seçerler elbette:
“Bir insanı sevmekle başlar her şey”, değil mi?
Yazının Devamını Oku

Mendil

2 Şubat 2010
UÇAN Süpürge’nin yayınladığı “Uçan Haber” dergisinin arka kapağına bakıyorum. Yalınayak, elinde küçük bir “kuş kafesi” ile giden kız çocuğunun fotoğrafına...
Ve fotoğrafın altındaki Gülten Akın’ın dizelerine:
“Giderim gitmesine lakin
oyuncaklarım kimin olacak...”
* * *
Uçan Süpürge, kadın dergisi “Uçan Haber”in son sayısında “Erken ve zorla yapılan evlilikler”i irdeliyor.
Verilere göre Türkiye’de her üç evlilikten birini,12-19 arasındaki çocuklar yapıyor.
Evlenenlerin dörtte biri ise,15 yaşındaki çocuklar.
On dört yaşında evlenenlerin oranı yüzde 8.1, 13 yaşında evlenenlerin oranı yüzde 5.
SODEV’in yürüttüğü kampanyaya verdiği isim de yerine oturuyor bu verilerle:
“Evlilik değil evcilik...”
Keşke sadece bir “oyun” olsaydı, diyeceğim ama...
On üç, on dört yaşında bir kız çocuğu gözümün önüne gelince, ona da dilim varmıyor.
Kimbilir kaçı, o “oyun”larla büyütülüp, alıştırılıp, hazırlanıyor; başlıklı, berdelli, bedelli gerdeğe...
Kendisinden 50 yaş küçük bir kızla evlenen, ardından 14 yaşındaki bir kız çocuğuna karşı cinsel suçtan hüküm giyen Hüseyin Üzmez’in rekorunu, başkası kırıyor.
Halis Toprak, kendisinden 54 yaş küçük kızla evleniyor.
Denk düşse, beşikten seçerler, az büyümesini beklerler desem, kara mizah olmayacak.
“Beşik kertmesi” de var, sicilimizde.
* * *
Hem uzağımızda da değil, çocuk evlilikleri.
Çubuk Platformu Başkanı Ahmet Yalçın açıklamıştı geçen haziranda.
İlçede son bir yılda 578 resmi nikah kıyılmış.
Bu evliliklerden 112’si 18 yaşın altında...
Yani her beş evlilikten biri...
Ki bu veriler, sadece resmi nikahlardan. Bir de “imam”ı var, sonradan “resmi”ye dönüşen, dönüşmeyen...
* * *
“Çocuğum beni bağışla (...)
Ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar.”
Yazının Devamını Oku

Yeni sokak isimleri

31 Ocak 2010
GELİŞMİŞ ülkelerde sokaklar, caddeler ismini ya tarihinden, ya da yerel coğrafyasındaki manasından alır.

Mesela Londra'da İğne İplik Caddesi.

 

İsminin ardında, iki yüzyıllık tarih yatar.

 

Sanayi Devrimi'nde terzilerin toplandığı caddedir orası. Ve alır adını:

 

İğne İplik.

Yazının Devamını Oku

Asaf'ın hissesi

30 Ocak 2010
ANKARA'da doğdu Özdemir Asaf, 11 Haziran 1923'de.

İstanbul'da geçti 58 yıllık ömrü, ama Ankaralı muhabbetlerde hep çınladı kulakları.

Ölümünün 29. yılındayız, bugün. Ama eskimiyor hiç dizeleri:

"Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu

Birinciliği beyaza verdiler..."

Değil mi?

* * *

Kıssadan hisse yaşamış, öyle de yazdı hep.

"Yaşamak değil /Beni bu telaş öldürecek"

Yazının Devamını Oku