Rum mezeleriyle her yemeği şölene çeviren Barba Yani Meyhanesi gibi kıyı restoranları, her dem taze puaçalarıyla pastaneleri, çayın-kahvenin geleneksel tadıyla sahil kıraathaneleri, kiliseleri ve elbette Sait Faik’in evi. Burgaz aslında her yanı, kuytusu, havası-suyuyla Sait Faik ülkesi... Notos Edebiyat Dergisi her yıl düzenlediği geleneksel soruşturmalarında bu kez 205 seçiciye “Yüzyılın En İyi 40 Öykücü”sünü sormuş. Ve Sait Faik Abasıyanık almış birinciliği. Jürideki 205 üyenin yüzde 91’inin oyuyla... * * * Sait Faik’in bir kış günü Burgaz’da -kilisenin karşısındaki- evinde yazdığı satırlar geldi aklıma: “Şehirden tam dokuz mil uzaktayım. Dört tarafım su içinde. Çan çalıyor, uzaktan bir araba (fayton) sesi duyuluyor. Bu boş sandalye birdenbire doluvermeli. Kim gelip oturmalı? Hiç kimseyi istemiyorum. Ama sandalye... Bir insan bekler gibi duran sandalye? Onu yapan sandalyeci yaman adammış doğrusu. Sandalyeye insan bekletmesini bilmiş.” * * * Yaşar Kemal “Paçalarından yalnızlık akan adam” der Sait Faik için. Burgaz da insanın bir başınalığını çoğaltır zaten. Ama azaltır yalnızlığını. Çünkü hayatı sevdirir, önemsetir yeniden. * * * Yarım asırdan fazla oldu, Sait Faik dünyaya veda edeli. Ve hepsi önemli isimlerden oluşan 205 kişi, onu seçti. Neredeyse oybirliğiyle... Yalnızlığın en koyusunu yaşamıştır kuşkusuz,, ama 56 yıl sonra hala kalabalık, insanları davet ettiği duygu dünyası. Onu seçerler elbette: “Bir insanı sevmekle başlar her şey”, değil mi?