Ünlü yabancı bir sporcu gelse, taraftarlar onu Türk bayrakları ile karşılıyor.
Gençler askere giderken Türk bayrakları ile uğrulanıyor.
Anadolu’nun pek çok yerinde düğünlerde salonlar, çadırlar Türk bayrakları ile süsleniyor.
* * *
Al ve beyaz renklerin koordinatları kımızı-yeşillik 44.8, parlaklık 27.5, sarılık ve mavilik 15.6 olacak.
Ay yıldızın çapı bayrak eninin onda dördüne eşit olacak. Boyu eninin bir buçuk katı olacak. Eni elli santim veya katları kadar olacak. Ay ve yıldızın meydana getirilmesi için çizilen çemberlerin merkezleri eksen üzerinde bulunacak. Yüzde yüz naylon ya da yüzde yüz polyester ya da yüzde elli ipek, yüzde elli yünden yapılacak. Direği en az üç metre olacak. Binaların ön yüzünün ortasına ya da binanın en gösterişli yerine asılacak.
Milli bayramlarda tören düzenlenen alanlarda, ayrıca kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında, siyasi parti il ve ilçe merkezlerinde, fabrikalarda, işletmelerde asılacak. Bayrak gün ağardığında çekilecek, gün batımında indirilecek.
Tüm tutuklular gibi, Sırrı Süreyya Önder de, emre itaat ederek, yüzünü duvara dönüyor. Daha döner dönmez, iki kulağına yumrukla müthiş darbeler alıyor. Yere düşüyor.
Yumruğu atan Mamak Askeri Cezaevi Komutanı Albay Raci Tetik. Tetik durmuyor, yere düşen Önder’e bu kez tekmelerle vuruyor, “ayağa kalk, esas duruşunu göster”.
12 Eylül fırtınasının toplumu kökünden kopardığı günler. Diyarbakır Cezaevi gibi, Mamak Askeri Cezaevi de insanlığın iflas ettiği, tutukluların korkunç işkencelerden geçtiği, öldürüldüğü bir zindan.
Cezaevine yeni giren tutukluyu önce kafes denilen bir yere koyuyorlar. Orada tekme, tokat, küfür, zincir, kan kusturuncaya kadar, akla ne gelirse. İşkence gün boyu tüm tutuklulara çeşitli yöntemlerle sürüyor. İşkence evinin o komutanı Raci Tetik tekme tokat saldırdığı Sırrı Süreyya Önder ile karşı karşıya geliyor. Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda.
PİŞMAN DEĞİL
Tetik aylardır Acıbadem TSK Özel Bakım Merkezinde. 12 Eylül soruşturması başladığından beri orada. Nasıl oluyorsa!
Karşılaşma tüyler ürpertici. Önder kendisine işkence yapanla karşı karşıya, otuz yıl sonra. Bu kez soruları Önder soruyor. Ancak, Tetik hala otuz yıl önce neredeyse orada, Sırrı Süreyya’ya dönüyor:
-“Yazar dediğin kişi, siyasal iktidarlara, genel olarak devlete mesafeli duran kişidir. Hakları elinden alınan, özgürlükleri kısıtlanan insanları savunmak için yola çıkar. Özgürlükleri kısıtlayan iktidarların yanında yer almak, bir yazar için utanç vericidir”. (Der Spiegel, sayı 42, s.144).
Bu yıl Nobel Edebiyat Ödülü Çin’li yazar Mo Yan’a veriliyor. Ödülle birlikte Avrupa’da ve Çin’de Mo Yan üzerine büyük bir tartışma başlıyor. Genel olarak yazarların, özel olarak Mo Yan’ın siyaset karşısındaki duruşu sorgulanıyor.
Bir bölüm Avrupalı ve Çinli yazar Mo Yan’ı yerden yere vuruyor, onu “devlet yazarı” olmakla suçluyor.
Tartışma burada daha da alevleniyor. “Nobel Edebiyat Ödülü nasıl olur da, devletle iç içe yaşayan bir yazara verilir?”
KARŞIT GÖRÜŞ
Bu soruyu ortaya atanlar, Nobel’in geleneksel olarak kendi ülkelerinde iktidarları sorgulayan rejim muhaliflerine verildiğini hatırlatıyor, bu yüzden de, Nobel Ödül Komitesini eleştiriyor.
Buna karşılık, Mo Yan’ı tam ters değerlendirenler de var.
-Karayollarında hızlı geçiş sistem kartı dağıtımı,-ÖSYM sınav başvurusu,-Kömür alımında bir bankaya ait kredi dağıtımı,-Bankaların kredi ürünlerinin pazarlanması,-PTT’nin kendi işlevi,-Ve evrak getir, götür.
Bu görevlerin yerine getirilmesinden Posta Telefon Telgraf (PTT) kurumu sorumlu. Bu görevleri yerine getirmeye çalışıyor, ama büyük aksaklıklarla.
Bir PTT şubesinde gördüğüm manzarayı bir kaç gün önce beş, altı satırla özetleyince, hem PTT çalışanlarından, hem yurttaşlardan PTT ile ilgili şikayetler çığ gibi akmaya başlıyor.
Çalışanlardan gelen şikayetlerle yurttaşlardan gelen şikayetler aynı yerde çakışıyor. Çalışanlar da, halk da, “gişe çok, iş yapan az” şikayetinde buluşuyor.
KAR EDİYOR AMA
AB’ye verilen Barış Ödülü sonrasında AB’nin merkezi Brüksel’de AB üyesi ülkelerin temsilcileri bir araya geliyor. Her biri ayrı ayrı ödülü değerlendiriyor.
Nobel Barış Ödülü neden AB’ye verildi, bu sorunun yanıtı aranıyor. Ortaya iki algı çıkıyor. İlki şu:
Verilen ödül, AB’nin geçmişte yaptığı işler ve Avrupa’yı birleştirmiş olmanın sonucu değil. Tersine, bundan sonra atması gereken adımlarla ilgili. Ödül, geleceğe dönük AB’ye verilen bir görev.
DAHA ÇOK DEMOKRASİ
İkinci algı şöyle:
Başkanlık Sarayının protokol girişine serilmiş kırmızı halıda terörist başı tören bandosu eşliğinde, ağır adımlarla yürüyor. Moro İslami Kurtuluş Cephesi lideri Murat İbrahim.
Kırmızı halının sonunda İbrahim’i, Filipinler Devlet Başkanı Benigno Aquino bekliyor. El sıkışmak için.O el sıkışma, kırk yıllık iç savaşın sona erdiğini ilan ediyor.Bir terör örgütü olan Moro İslami Kurtuluş Cephesi Filipinler’de bağımsızlık amacıyla 1970’de ayaklanıyor. İç savaş ve terör kırk yıl sürüyor, 120 bin insan ölüyor, 120 bin.Filipin Devleti terör örgütü ile imzaladığı anlaşma sonucunda Filipinler’de Bangsamoro adındaki bölgenin özerkliğini kabul ediyor.
KOMÜNİST FARC
Şemdinli, Çukurca, Kazan Vadisinde ölümlerin peş peşe geldiği saatlerde, bizim bir kaç bin kilometre kuzeyimizde Oslo’da, hani şu bizim Oslo’da…
Aynı gün, bizde şehitler düşerken, Manila’da devlet kırk yıldır savaştığı terör örgütü ile el sıkışırken Kolombiya elli yıldır savaştığı terör örgütü FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) ile Oslo’da masaya oturuyor.FARC Kolombiya’nın fakir ve tarımsal bölgesi Quindio’da 1960’larda kuruluyor. Köylü isyanı olarak başlayan komünist hareket yıllar içinde güç kazanıyor, kokain ticareti eşliğinde Kolombiya’yı tehdit eden kanlı terör örgütüne dönüşüyor. Amacı, kahve yetiştirilen Ouindio’da halkı refaha ve siyasal haklarına kavuşturmak. Terör üzerinden FARC Kolombiya’da beş eyalette etkinlik elde ediyor.
Bu memlekette eleştiri duymak istemiyoruz.
Bir anayasa profesörünün, kendi ülkesiyle ilgili uluslararası resmi bir belgeyi çöpe fırlatması siyasetin ve ondan önce bilimin geldiği yeri göstermesi açısından hayli manalı duruyor.
O anayasa profesörünün de üyesi olduğu Meclis hakkında AB İlerleme Raporu şunu söylüyor:
“-...Önemli siyasi konuların ele alınmasında Parlamentonun rolü hala sınırlı kalmaktadır.-... Parlamentonun yürütme üzerindeki gözetim rolünün kuvvetlendirilmesi gereği vardır.-... Önemli yasaları geçirirken, hükümetin Meclis ile yeteri derecede hazırlık ve istişare yapmadığı gözlenmektedir”.O anayasa profesörü senden, benden bin kat daha iyi biliyor ki, Meclis yürütme karşısında zayıf düşmüşse, demokrasinin işlemesinde temel görevi yerine getiren kuvvetler ayrılığında sorun var demektir.
BİLİMSEL KUŞKU
O Suriye uçağında askeri malzeme taşındığına ilişkin istihbarat kimden geldi?
Kimden geldiyse geldi, demek bir lüks. Böyle bir soruyla uğraşmak pek çok bilinmeyeni açıklayamaya yetecek. Üç şık var:
1-İstihbarat MİT’ten geldi.
2-CIA’dan geldi.
3-MİT ve CIA ortaklaşa elde etti.
Eğer, tek başına MİT’ten geliyorsa, MİT’e bravo. Bu durumda her şey ulusal çerçevede kalıyor, anlamına geliyor. Bu bizi biraz rahatlatır.
KUVVETLİ ŞÜPHE
Yok eğer, işin işine CIA parmağı karışıyorsa, o zaman aylardır söylenen tezler gerçeğin ta kendisi.