Türkiye’ye şöyle bir bakın, gerçekten milyonlarca insanın hakkı ile ilgili bir tasarının görüşüldüğüne ilişkin kamu oyunda bir algı var mı?
Sadece üç gün önce Meclis’e yürümek isteyen bir gurup işçinin feryadı ve onlara sıkılan biber gazı var. On bir milyon çalışan, “ya bunlar şimdi neden yürüyor” diye birbirine soruyor.
Kendi haklarına dönük bu duyarsızlık karşısında, sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde ve her dönemde iktidarlar istediği gibi at oynatır.
ÖRGÜTLENME
Meclis’te “Toplu İş İlişkileri” adı altında görüşülmekte olan tasarı, iş kolu sayısını azaltarak, toplu sözleşme yetkisini tırpanlayarak, grev yasağını yaygın kılarak, “yemez ama evet referandumunda” çalışanlara verilen sözlerin tam tersine, bir hedef belirliyor:
İstanbul içindeki farklı hatlarda, farklı maliyetlere dikkat çekiyor, İzmir metrosu maliyetiyle karşılaştırıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a yükleniyor. Yolsuzluk iması ile.
Topbaş, 13 Eylül tarihinde basın danışmanı Faruk Yanardağ imzasıyla Kılıçdaroğlu’na metro maliyetlerini aktaran bir mektup gönderiyor. Buna CHP liderinin basın danışmanı Baki Özilhan karşılık veriyor.
Önce şu, bir Büyükşehir Belediye Başkanı muhalefet liderine mektup yazdığında, bunu basın danışmanı aracılığı ile yapmaz. Kendi imzasıyla gönderir. Nezakete pek sığmıyor. Neyse.
Yanardağ’ın bildirdiği maliyetleri yanıtlayan Özilhan’ın mektubunu özetlersem, her iki görüşü de, aktarmış olurum.
HESAP HATASI
“Kız Çocuklar Gününde” gülüp oynayan kız çocukları genellikle Avrupa’da, Amerika’da, Avustralya’da. Asya ve Afrika’da el ele tutuşup şarkı söyleyen, ip atlayan, bebekleriyle oynayan, çizgi film izleyen, resim yapan, örmeli uzun saçlarıyla seksek oynayan kız çocukları çok az.
Batıda kız çocukları böyle bir günü gönül ferahlığı ile kutluyor. Dünyanın diğer yörelerinde yaşayan kız çocukları genellikle evcilik oynuyor, onlar çocuk yaşta, on sekiz yaşın altında evlendiriliyor.
Bu alanda Bangladeş başı çekiyor. Bangladeş’te kız çocuklarının yüzde kırk altısı, yani yarısı on sekiz yaşın altında, çocukken evlendiriliyor.
ÇALINAN ÇOCUKLUKLAR
On sekiz yaş altı, çocukken evlendirilmek. Kızların çocuklukları çalınıyor. Kendileri çocuk, çocukken, çocuk sahibi oluyorlar. Türkiye bu dramın dışında değil.
Emekli orgeneral Ergin Saygun on beş ayrı sağlık kurumundan rapor almış, mutlaka hastanede tedavi görmesi gerek. Sağlığı her geçen gün kötüye gidiyor ama, Silivri Cezaevinde kalmaya devam ediyor.
Gazeteciler, bilim adamları, askerlerle ilgili Silivri’de iki temel sorun var: Tecrit ve sağlık. İkisi de, insan hakları ihlallerine kadar varıyor.
Bunu ben söylemiyorum, Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyesi, CHP Sivas milletvekili Malik Ecder Özdemir söylüyor.
Silivri ile ilgili komisyon tespitleri ise, çok farklı, Silivri sanki “dinlenme kampı, huzur evi”.
Aydın Belediyesi yırtınıyor, orayı su basar diye, hani İstanbul’da dere taşıp, otuz kişi hayatını kaybettiğinde, Başbakan “derelerin intikamı” diyor ya, belediye onu hatırlatıyor, nafile.
Doğum evi yetmiyor, koskoca Aydın’da başka yer yokmuş gibi, aynı dere yatağına şimdi sosyal güvenlik kurumu binası yapılıyor. Belediye yine yırtınıyor, olmaz diye, dinleyen yok.
Sonra da, dün ilk kazması vurulan kentsel dönüşüm.
DOĞRU BİR İŞ
Kentsel dönüşüm ne? İşe yaramaz, deprem, sel ve diğer doğal afet karşısında dayanıksız, çağdaş insanın ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz binaları yıkmak, yerine düzgün binalar yapmak. İyi bir plan.
Plan iyi de, tam bu plan yürürlüğe gireceği sırada, hâlâ dere yataklarına bina dikmek ne demek?
Bu gibi saçmalıklar bir yana, kentsel dönüşüm gerçekte iyi bir düşünce. Otuz beş ilde binlerce bina yıkılacak, belli bir program çerçevesinde, orada oturan insanlar uygun koşullarda yeni evlerine kavuşacak.
Amerika açısından mutlu son, Esad düşmüş, Amerika’nın burnu kanamamış, ama biz savaşın ortasındayız.
Amerika’daki bir düşünce kuruluşunun aylar önce kurguladığı bu senaryo aynen gerçekleşiyor. Akçakale’ye düşen bomba beş kişinin canına mal oluyor, Türkiye buna haklı olarak karşılık veriyor. Al başına belayı.
Sonra bir daha korkmuştum. Obama’nın Birleşmiş Milletlerde konuşmasından. Teröre kurban giden bir polisten söz ediyor Obama. Ne alaka? Otuz yılda, kırk beş bin insan terörde hayatını kaybediyor. Bu duyarlık Obama’nın aklına neden düşüyor?
Sadece bizde değil, diğer ülkeler ve devlet başkanları, dünya medyası dahil, Amerika’nın kenara çekilip, Türkiye’yi öne süreceği tezini aylardır işliyor. Çeşitli senaryolarla.
Bugün işte o günü yaşıyoruz.
ÇOK KARIŞMAK
Suriye’nin iç politikasına bu kadar çok karışmak, oradaki rejim muhalifleriyle iş tutmaktan bize ne? Suriye’nin iç işlerine bu ölçüde karışan başka bir
Irak yönetimi, Türkiye’ye “Kuzey Irak’taki tankını, topunu, askerini geri çek” çağrısında bulunuyor. Terörle mücadelede bizim için çok ağır bir karar. Oradaki askeri geri çekmek zorunda kalacağı gibi, Türkiye bundan böyle Kuzey Irak’a ve Kandil’e hava operasyonlarını da o kadar kolay yapamaz. Bağdat neden böyle davranıyor?
1-Ankara bir süredir Irak Yönetimini dışlıyor, ilişkilerini Bağdat yerine Erbil (Barzani) üzerinden yürütüyor.
2-Bağdat’ın idama mahkum ettiği Cumhurbaşkanı eski Yardımcısı Haşimi Ankara’nın koruması altında. Ankara Haşimi’yi vermiyor. Ankara insani açıdan haklı ama, bunu Bağdat’a anlatması mümkün değil.
3-Bağdat “burası benim toprağım” diyerek, egemenlik hakkını kullanıyor.
ABD’NİN HABERİ
Bağdat’ın bu kararından Amerika’nın haberi var mı? Varsa, tam şenlik. Yoksa, Bağdat neye güveniyor?
İkinci soru, Ankara nasıl tepki verecek? Bundan sonra orada nasıl askeri operasyon yapacak? Ya da Bağdat’ın kararına rağmen yaparsa, ne olacak?
Buna karşı, risk ve kaygıya artık gerek yok, on altı milyon beş yüz seksen bin insan doğrudan yoksulluk sınır altında yaşıyor bu ülkede. Her dört buçuk kişiden biri.
O felaket yıllarında, Türkiye’nin ekonomik krize saplandığı yıllarda, gelir eşitsizliğinde iyileşme görülüyor. 1994 ile 2002 arasında gelir bölüşümü ölçüsü Gini katsayısı beş puan iyileşmeyi gösteriyor.
Gini katsayısı 1 ile 0 arasında değişiyor. Bu katsayı 1’e yaklaştıkça, eşitsizlik artıyor.
1994’te Gini katsayısı 0.490. Aynı katsayı 2002’de, o kriz yılında 0.440, yani eşitsizlik azalıyor. O yıllarda ortalama büyüme hızı yüzde 3.5-4 dolayında.
DÜZELDİ VE BOZULDUAKP döneminde gelir bölüşümünde iyileşme var. Gini az da olsa, 0’a doğru yol alıyor. 2010 yılında bu katsayı 0.402. Bu rakam, bu oran 2002 ile 2011 arasında, iyileştirmeyi gösteriyor.
Ama, 2011’e geldiğimizde, durum yeniden bozuluyor, Gini katsayısı 0.404. Bölüşümde sorun var. Ortalama büyüme hızı yüzde 5.
Yüksek gelir gurupları büyümeden daha fazla pay alıyor. İki türlü. Hem zengin sayısı artıyor, hem zenginlerin varlıkları artıyor. Yeni zenginler ve varlığına varlık katan sınıflar.