Nobel’den bize ikramiye çıktı

İstediği kadar gülsün. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan AB’nin aldığı Nobel Barış Ödülü için “AB’ye verilen Nobel’e çok güldüm valla” diyor. Brüksel kulislerinde de, acı ama gerçek, Zafer Çağlayan’a gülüyor gavurlar.

Haberin Devamı

AB’ye verilen Barış Ödülü sonrasında AB’nin merkezi Brüksel’de AB üyesi ülkelerin temsilcileri bir araya geliyor. Her biri ayrı ayrı ödülü değerlendiriyor.
Nobel Barış Ödülü neden AB’ye verildi, bu sorunun yanıtı aranıyor. Ortaya  iki algı çıkıyor. İlki şu:

Verilen ödül, AB’nin geçmişte yaptığı işler ve Avrupa’yı birleştirmiş olmanın sonucu değil. Tersine, bundan sonra atması gereken adımlarla ilgili. Ödül, geleceğe dönük AB’ye verilen bir görev.

DAHA ÇOK DEMOKRASİ

İkinci algı şöyle:

O görevin odağında daha fazla demokrasi var. AB, Avrupa’da, ister üye ülkelerde, ister diğer ülkelerde daha fazla demokrasi için uğraş vermeli.

Daha fazla demokrasi AB üyesi ülkelerden diğerlerine doğru, dalga dalga yayılan bir iradeyi temsil ediyor. Avrupa’nın tamamında daha fazla demokrasi olmalı.
AB bunun için çalışmalı. Nobel Barış Ödülünün anlamı bu.

Yirmi yedi AB ülkesi Barış Ödülünü demokrasi odağında tanımlıyor, AB’ye ödülün bu görevi yerine getirmek için verildiği vurgulanıyor. Brüksel kulisleri bu yorumda birleşiyor.

Haberin Devamı

EVET TÜRKİYE

Bu yorumlar sırasında sürpriz bir çıkış yaşanıyor. AB yöneticileri “daha fazla demokrasi” derken, bir ülkeyi ön plana çıkartıyor:

Türkiye’yi.

Brüksel kulisleri “daha fazla demokrasi” iradesini Türkiye’ye endeksliyor. Üçlü, beşli sohbetlerde, yuvarlak masa buluşmalarında Nobel Barış Ödülü üzerinden verilen görevde dikkati çekilmesi gereken ilk ülke olarak Türkiye öne çıkıyor. Ana tez şöyle:

Daha fazla demokrasi en çok Türkiye için gereklidir. Demokrasinin güçlenmesi gereken ülkelerin başında Türkiye gelmektedir”.

Kimin aklına gelirdi ki, Nobel Barış Ödülünü AB böyle yorumlasın, çabalarını bundan böyle daha çok Türkiye’de demokrasinin gelişmesi için harcamaya karar
versin. Ödülden bize çıkan ikramiye “daha fazla demokrasi” olsun.

Oysa, biz başka telden çalıyoruz. Daha çok demokrasi filan hikaye. Biz ya İlerleme Raporunu anayasa profesörleri eliyle çöpe atıyoruz ya da bakanlarımız ağzıyla, ödüle gülüyoruz. Nobel Ödülünden biz çıktık, ama “açık alınla” değil.

Çöplük ve gülme krizi arasında gidip gelen Türkiye’de demokrasi ilerler mi? AB çöplüğe ve gülme krizine hiç oralı değil. Bildiğini okumaya kararlı. Neden daha fazla demokrasi diye tutturuyor?

Türkiye’de gördüğü otoriter manzara karşısında ürperdiği için.

Haberin Devamı

Sekiz, yedi nokta sekiz, 3-1

Bu üç rakam Türk Futbolunun aynası. Bu üç rakamdan ilk ikisine bakın, üçüncünün anlamı kendiliğinden ortaya çıkıyor.

Sekiz: Bu sekizin yanına milyon Euro yazınca, sekiz milyon Euro oluyor. Sekiz milyon Euro Beşiktaş’ın eski teknik direktörlerinden Del Bosque’ye ödemek zorunda kaldığı para. Sözleşmesini uluslararası kurallara aykırı feshedince, Del Bosque Uluslararası Spor Mahkemesine gidiyor, Beşiktaş yaptığı yanlışı ödüyor, sekiz milyon Euro’yu şakır şakır ödüyor.

Yedi nokta sekiz: Bu yedi nokta sekizin (7.8) yanına milyon Euro yazınca, yedi milyon sekiz yüz bin Euro oluyor. Bu da, yine Beşiktaş’ın, yine kurallara aykırı olarak, sözleşmesini tek taraflı feshettiği Ferrari’ye ödemek zorunda kaldığı para. Ferrari de mahkemeye gidiyor ve kazanıyor.

Bu skandalların yaşandığı sırada Beşiktaş’ın Başkanı, bugünkü Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören,

3-1:
Milli Takımın yenilgi serisi Macaristan karşısında 3-1’lik mağlubiyetle devam ediyor. Dünya kupası Brezilya’da. Taraf’ın attığı harika başlıkla, “Brezilya’ya ancak Alex gider”.

Saçma sapan işlerle Beşiktaş ne hale düştüyse, Milli Takım da şimdi aynı durumda. Demirören’in başkanlığında Beşiktaş’tan sonra sıra Milli Takıma geliyor.
Beşiktaş’ın kasasından bol bol para çıkıyor, Milli Takımın kalesine bol bol gol giriyor.

Ya Abdullah Avcı? Onu hiç sormayın, o “akıllı adammış”, kendisi öyle söylüyor. Onunu hedefi başka, “bir, iki, üç yetmez, dört, beş, altı olsun, yenilgiler tavan yapsın”.

Yazarın Tüm Yazıları