Kritik soru: İstihbarat kimden

Muhtemelen bu soru da, yine tarihin karanlık sayfalarına gidecek. Muhtemelen pek çok çarpıcı olayda yaşadığımız gibi, indirilen Suriye uçağındaki en kritik soru yine esrar perdesine bürünecek.

Haberin Devamı

O Suriye uçağında askeri malzeme taşındığına ilişkin istihbarat kimden geldi?
Kimden geldiyse geldi, demek bir lüks. Böyle bir soruyla uğraşmak pek çok bilinmeyeni açıklayamaya yetecek. Üç şık var:
1-İstihbarat MİT’ten geldi.
2-CIA’dan geldi.
3-MİT ve CIA ortaklaşa elde etti.
Eğer, tek başına MİT’ten geliyorsa, MİT’e bravo. Bu durumda her şey ulusal çerçevede kalıyor, anlamına geliyor. Bu bizi biraz rahatlatır.

KUVVETLİ ŞÜPHE

Yok eğer, işin işine CIA parmağı karışıyorsa, o zaman aylardır söylenen tezler gerçeğin ta kendisi.
Başta Amerika, birileri bizi adım adım Suriye batağına itiyor. Uçaktaki malzeme üzerinden, uçağın indirilmesi bataklığa giden yolun ta kendisi.
Uçağın indirilmesine dünyadan çeşitli tepkiler gelirken, Amerika zil takıp, oynuyor. Resmi açıklamada öyle bir destek çıkıyor ki, sanırsınız, uçağı indiren sanki Amerika. Benim de, midemi bulandıran bu. Yoksa CIA parmağı mı, dedirten bu kuvvetli şüphe.
Kaldı ki, elbette bilinmiyor ama, herhangi bir askeri malzeme ile uçan ilk sivil Suriye uçağı bu mu?
Neden aniden ve tam bu günlerde ve sınırda karşılıklı top atışlarının hızlandığı bir aşamada “sivil uçakta askeri malzeme var” nidalarıyla ortalık kasıp kavruluyor? Hiç garip gelmiyor mu bu size?

DÖRDÜNCÜ ELMA

Haberin Devamı

Moskova’da bulunan yabancı gazetecilerle iki gündür konuşuyorum. İngiliz, Alman, Amerikalı gazeteciler. Hepsi ortaklaşa aynı şeyi söylüyor:
“Rusya bunu unutmaz, Rusya bunu burada bırakmaz”.
Böylelikle, Davutoğlu ermiş muradına, biz milletçe çıkalım kerevetine. Gökten düşen bu dördüncü elma. Suriye, İran, Irak derken “sıfır sorun” hayalinde, nihayet Rusya’yı da halletmiş oluyoruz. Rusya da, artık “uzak komşular” arasına katılıyor.
Batı Basınına bakıyorum, hepsi ortaklaşa aynı soruyu soruyor:
“Türkiye ne yapmaya çalışıyor?”
Tarihte bunun adı var, ünlü tarihçiler buna, “Çılgınlığın Yürüyüşü” diyor.

Aynı masada tek kelime yok

ÇANKAYA’da yaklaşık on beş kişilik bir masa. Cumhurbaşkanı Gül konuk Devlet Başkanı Nazarbayev onuruna akşam yemeği veriyor.
Gül’ün sağında Nazarbayev, onun yanında Tayyip Erdoğan oturuyor. Gül’ün solunda Meclis Başkanı Cemil Çiçek, yanında tercüman, yanında Kemal Kılıçdaroğlu, onun iki yanında Devlet Bahçeli. Hepsi aynı masada.
Bu kadar ağır bir masada ne konuşulur? Herkes yanında oturan kişiyle havadan, sudan sohbet içinde. Ne terör, ne yakılan okullar, ne indirilen Suriye uçağı, ne bir başka konu, hiç biri yok.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile tek kelime konuşmuyor. Masada birbirlerine uzak oturuyorlar, o tamam, ama kimse kimseye dönüp bakmıyor, yemek sonrasında da, herkes birbirini pas geçiyor.
İktidar gergin, hayat gergin, Çankaya gerginliğin aynası.

Haberin Devamı

Son çamur: Sol eşittir darbe

BİR 28 Şubat’tır gidiyor. Benim de katıldığım TV tartışmalarında ve pek çok kanalda varsa yoksa, 28 Şubat darbesi.
Ortada kapı gibi 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbeleri var. Partiler kapatılmış, Meclis feshedilmiş, işkenceler, idamlar, sürgünler, işten atılmalar, hayır ille de 28 Şubat’ı tartışacağız.
Ve o tartışmaların vazgeçilmez ahkamı, 28 Şubat’ın arkasında Sol vardı, Sol zaten darbecidir, medyadaki eski solcular da 28 Şubat’ı desteklemiştir.
Darbelerin anatomisini bilmeden, ekonomik analizini yapmadan, dış politika açısına bakmadan, gelişi güzel, darbeleri Solun üstüne yıkmak, iktidar yandaşlarının son numarası. Maksat, sesi biraz çıkan Solu suçlayıp, mahkum etmek. 28 Şubat ile medya arasında bağlantı zorlamasıyla, medyayı iyice susturmak.
28 Şubat’çıların hazırladığı öne sürülen, gazetelerde yayınlanan bir Bakanlar Kurulu listesi var. Orada bazı isimler var ki, sermaye örgütlerinin yıllardır üyeleri. Onlar solcu mu?

Yazarın Tüm Yazıları