AKP iktidarı köylüye tarımsal destek verecek. Nedir bu? Tohumda, gübrede, mazotta uygun indirimli fiyatlar, yani sübvansiyon, üründe ise, yine köylüyü rahat ettirecek uygun bir taban fiyatı.
OECD ülkelerinde, bir OECD ülkesi olarak, bizim de uymamız gereken bir ölçü var. Tarımsal destek milli gelirin en az yüzde 1’i kadar olacak. Daha yüksek olursa, ne ala.
2011 yılında Tarım Bakanlığının köylüye verdiği tarımsal destek on dört milyon liranın biraz üstünde. OECD’nin öngördüğü değil yüzde 1’lik oranı, hatta yüzde 2’yi bile aşıyor. Gayet iyi.
Ancak, ayrıntıya bakınca, iş değişiyor.
“Çıkacak” emri öyle kesin ki, Meclis görüşmeleri Siirt’te düşen helikopter kazasında şehit olan on yedi askerin cenazesine denk geliyor. Muhalefet milletvekilleri şehitlerin cenaze törenlerine katılmak istiyor, bunun için Belediye Yasası görüşmelerine iki gün ara verilmesini öneriyor. Mümkün değil. Ne olursa olsun, o yasa bir an önce çıkacak.
Bütün hayatı değiştirecek yasa, ne hayatı değişecek halka soruluyor, ne o yasaya teknik katkı sağlayacak sivil toplum örgütlerine.
Neden bu acele? En çok danışılması gereken bir yasa kimseye danışılmadan, “kaçırılıyor”.
Yasanın temelinde Başkanlık mantığı yatıyor. Başkanlık modelinin idari altyapısı var bu yasada. Belediyelerin yeniden örgütlenmesi merkezin yetkisini en üst düzeye çıkartıyor. Yerel yönetimlere söz hakkı bırakmıyor.Oysa, karar birimleri merkezden ne kadar uzak olursa, demokrasi o ölçüde işlerlik kazanıyor. Bu yasa ile merkez yerel yönetimleri zapt-ı rapt altına alıyor.
SÜPER VALİLER
Yasa ile belde belediyeleri kalkıyor, köyler mahallelere, belediyeler ise, mahalleleriyle birlikte ilçe belediyelerine katılıyor.
Sol ellerinde dipçikten tuttukları tüfekleri, namlular omuzlarda, sağ kollarını bir öne, bir arkaya sallarken, uygun adım marş temposunda, fonda korodan müzik yükseliyor:
“Let the sunshine in”.
“Güneşi göster” şarkısı Vietnam’a giden Amerikalı askerler için. Askerlerin o dev uçağa, arka kapıdan binişlerini gösteren sahnedeki bu müzik kısa sürede klasikler arasına giriyor.
Tıpkı, o harika müziğin yer aldığı unutulmaz “Hair” filmi gibi. Filmin son sahnesinde askerler sıra sıra dev uçağa binerken, hepsi Vietnam yolcusu, “güneşi göster” toplumda yükselen isteğin simgesine dönüşüyor.
DİYARBAKIRSiirt’te on yedi askerimizin şehit düştüğü helikopter kazasında, resmi açıklama öyle, Diyarbakır askeri hava alanındaki töreni izliyorum.
“Üzülmeyin efendiler, tersine memnun olun. Yunanlılar bizim lehimize çalışıyor, memleketi milliyetçi denilen serserilerden temizliyor”. (Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler, s.545).
İngiliz mandasının faziletini savunan Refi Cevat Ulunay sinirinden köpürüyor:
“Türkiye’nin istiklale değil, İngilizlerin himayesinde gelişmeye ihtiyacı var. İngiltere elinden tutmazsa, Türkler yürümeyi bile beceremezdi”. (Aynı kitap, s.692).
Kurtuluş Savaşı kazanıldıktan sonra herkes hizaya geliyor. Ancak, herkesin ne mal olduğu da ortaya çıkıyor. Baskı karşısında kimler eğiliyor, kimler aslına ihanet ediyor, kimler dik duruyor, tarih bunu hiç bir zaman unutmuyor.
Mustafa Kemal durumun elbette farkında:
“Londra ve İstanbul’daki hükümet kaç zamandır Meclisimizi etkilemek için çalışıyordu. Arkadaşlarımızın önemli bir kısmını etkilemeyi başardıkları anlaşılıyor”.
Ve ekliyor:
On beş gün kadar önce Kanada’nın Quebec kentinde Parlamentolar Arası Birlik Toplantısı düzenleniyor. Böyle bir örgüt var, dünyadaki tüm ülkelerin parlamenterlerini kapsayan, onların haklarını koruyan bir örgüt. Dünyada kırk bin parlamenter var, dolayısıyla kırk bin üyeli bir örgüt.
Bu örgütün son toplantısı Quebec’te. Dünyadaki parlamenterlerin durumu gözden geçiriliyor. İstatistikler iç açıcı değil.
Dünyada parlamenterlerin 121’inin siyasi ömrüne zorla son verilmiş, 93’ü keyfi tutuklamada, 70’ine konuşma yasağı konulmuş, 31’i öldürülmüş, 29’u ölümle tehdit ediliyor, 6’sı işkenceden geçmiş, 4’ünde dokunulmazlık ihlali var, 2’si kaçırılmış.
Bizde tutuklu sekiz milletvekili “93 tutuklu” arasında anılıyor.
“Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz on gün önce Diyarbakır Cezaevinde Şemdin Sakık ile görüştü. Sakık’ın Ergenekon ile PKK arasındaki bağlantıyı anlattığı belirtildi. Sakık’ın ifadesi on dört sayfa tuttu”.
Aradan bir süre geçiyor. Şemdin Sakık sağa, sola mektuplar yazıyor. O mektupların bazıları yayınlanıyor.
Mektupları ve Ergenekon iddianamesini bir arada inceleyen Oda TV “Deniz” kod adlı gizli tanığın Şemdin Sakık olduğunu tahmin ediyor.
Oda TV’nin üç yıl önceki tahmini doğru çıkıyor.
GİZLİ TANIK NEDİR
Silivri’de önceki gün tarihsel bir dram yaşanıyor.
Başbakanlar istedikleri kadar harcar, nereye harcadıklarını ancak kendileri bilir.
Devlet harcamalarında en büyük sır örtülü ödenekte yatıyor. Örtülü ödeneği harcama yetkisine sadece ve sadece Başbakan sahip. Nereye, ne kadar, neden harcadığına ilişkin hiç kimseye bilgi vermek zorunda değil.Herhangi bir nedenle örtülü ödenekten yaptıkları harcamayı Başbakanlar zaman zaman kendileri için not alır, kendi hatırlamaları için. Yoksa, Başbakanlıkta bir kasada saklı paradan istediği kadar alır, hiç bir resmi kayıt düşmez, o parayı devletin herhangi bir işi için harcar.
Bu bir dış politika harcaması olabilir, yurt içinde acil bir durum, örneğin bir deprem ya da selde hemen gerekli olan para da olabilir, teröre karşı mücadelede kullanılması gerekli ek bir para da olabilir.
Örtülü ödenek harcamalarının hiç bir şartı yok. Başbakanların harcamaları içinde kendilerini en özgür hissettikleri alan örtülü ödenek harcamalarıdır.
HURŞİT GÜNEŞ
“Benim Cumhurbaşkanlığı sürem ne kadar?”
2007’de bu soru hayati. Gül Meclis’te seçiliyor, Meclis’teki seçimin süresi yedi yıl. Ama o seçilirken, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören anayasa değişikliği kabul edilmiş, ona göre de, süre beş yıl. Gül’ün süresi ne kadar? Beş yıl mı, yedi yıl mı?
Çankaya’ya çıktıktan kısa süre içinde Gül ülkenin saygın anayasa hocalarından bazılarının görüşlerini alıyor. Onların ortak görüşü, yedi yıl.
Gül derin bir nefes alıyor.Süre tartışması kamu oyunda dört yıl sürüyor, noktayı Anayasa Mahkemesi koyuyor, yedi yıl.
TV’DE TARTIŞMA
Anayasa Mahkemesi bir nokta daha koyuyor. Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin yasa CHP’nin itirazı üzerine Anayasa Mahkemesine gidiyor, mahkeme dikkat çekici bir karara daha imza atıyor: